24.12.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Efnan Atmaca- Akbank Sanat, 30’uncu yılını “Bir İçgörü Mekânı: Akbank Sanat ve 30 Yıl” adlı sergiyle kutluyor. Serginin küratörlüğünü Hasan Bülent Kahraman üstleniyor. Sergi konsepti ve sergileme tasarımı ise Bülent Erkmen’e ait. Türkiye’nin son 30 yıldaki gerçekliğinin tanıklığı olan sergiyi Kahraman ile konuştuk.
Sergiyi hazırlarken nelere dikkat ettiniz?
Birkaç şey… Birincisi, 1993-2023 arasındaki uzun süre içinde güncel sanatın Türkiye’deki gelişimini gösteriyoruz. Akbank Sanat, Türkiye’ye taşıyan sergiler açtı ama Türkiye’yi de dünyaya taşıyan sergiler geliştirdi. O sergilerin tamamını bir anlamda sunuyoruz. Her yıl içinde açılmış sergilerden birini seçiyoruz. Ama o yılın diğer sergilerini de bütünüyle gösteriyoruz. Bülent Erkmen’in tasarımı da bize her yılı öncesi ve sonrasıyla birlikte görmek olanağını veriyor. Bu birikim bütün Türkiye’de hiçbir başka kurumda mevcut değildir ve çok büyük bir başarıdır. İkincisi, daha 1990’lardan itibaren düzenlenen sergiler güncel sanatın gelişiminde en önemli rolleri üstlenen kişileri kapsıyor. Yabana atılmayacak bir vizyondan söz ediyoruz. Üçüncüsü, daha 2000’lerin başında güncel sanat-toplumsal kuram ilişkisini kurmuşuz. Toplumsal sorunların, kentin, çeşitli toplumsal pozisyonların ön aldığı sergiler hazırlamışız. Dört, zamanla sergiler alanın gelişimine bağlı olarak dijital sanata, ses enstalasyonlarına, sinemanın yeni bir görsellik aracı olarak kullanılmasına dönük sergilere yer verildiğini izleyici görecek. Tüm bu çalışmaların toplamında izleyicinin güncel sanatın eleştirel, sorgulamacı, muhalif, radikal yanını, kuramla kurduğu ilişkiyi gözlemleme şansını yaratmak istedim.
■ Akbank Sanat’ın sergileri çağdaş sanatın yolculuğunda çok önemli mihenk taşları. Sizin için öne çıkanlar hangisi?
Öne çıkanları kendi ‘antolojim’ olarak gösteriyorum. Serginin bütüncül bir nitelik taşımasını öngördüğüm için bazı sergileri daha da önemsememe rağmen geride tuttum. 150 civarında sergiden, 1500 sanatçıdan söz ediyoruz. Bugün yapsam seçimi mutlaka başka sergilere yönelirim. Ortaya çıkan sergiden çok memnunum. İzleyicilerin özellikle kadın sanatçıların hazırladığı sergilere dikkat etmesini, kataloglardan onları izlemesini ısrarla öneririm. Pro-feminist olduğum için özen gösterdiğim bir alandır kadın sanatçıların yapıtları ve sergileri. Eser Selen’i, Zeren Göktan’ı, Mureen Connor’u ilk kez ben sergiledim. Onlara bakılmalı.
■ Mesenlik kavramı ve sermaye ile sanat ilişkisi üzerine ne dersiniz?
Rönesans’tan beri devam ediyor, mesenlik. Bugün mesen kavramını ki Türkçesi himaye etmektir, politik açıdan yanlış buluyorum. Kim kimi himaye edecek? Şair İsmet Özel’in hatırlattığı gibi Baudelaire, burjuvaları, her gece sofrasında üç-beş sanatçı olan insandır. Özel gibi sanatçıları her gece sofrasında üç-beş burjuva olan insan şeklinde tanımlamak istiyorum. Fakat bu soru güncel sanatın en ciddi çelişkisine işaret ediyor: Muhalif olan sanatçı burjuvaziyle nasıl ilişki kuracak? Söz konusu ilişkinin tüketici olduğu kanısında değilim. Sonuç itibarıyla belli bir ilişki ağı içinde yaşanıyor. Sanatçı sözünü söyleyen kişidir. Burjuvazi ise onu nasıl değerlendirirse değerlendirir. Orada da Duchamp’ın başına gelenler gelebilir. İşte o noktada sorunun sanatçıda değil burjuvazide olduğuna inanıyorum. Her sermaye kamusaldır. Topluma da borçludur. Söz konusu ilişki o borcun ödenmesi şeklinde tezahür ediyor bugün. Güncel sanatın desteklenmesini bu anlayışla değerlendiriyorum. Destekleme süreci götürüp bir yapıta on milyonlarda dolar vermekten farklıdır.
‘Hayat sanatı izler’
■ Dijital sanat konusunda ne düşünüyorsunuz? Sanatın geleceğini nerede görüyorsunuz? Önümüzdeki günler sizce nasıl tartışmalara gebe?
Teknoloji her hamlesinde sanatı değiştirir. Bugün dünya teknolojik bir dönüşüm yaşıyor. Sanat da onunla iç içe geçiyor. Son derecede doğal. Güncel sanat özgül bir dildir. O dili ürettiği metni anlamak için öğrenmek gerekir. Zamanında izlenimci sanat için de geçerliydi aynı koşul. Herkes için sanat veya sanat herkes içindir diye bir yaklaşım olmaz. O ‘resmî sanata’ yol açar, onun varacağı durak da kiçtir. Özgün sanat izleyiciden bir çaba bekler hem de zahmetli bir çaba. Dijital sanat gelişecektir. Nereye gideceğini bilmiyorum. Sanatın nereye varacağını da söyleyemem. Yukarıda teknoloji-sanat ilişkisine değindim ama şunu da belirtmeliyim, Oscar Wilde gibi düşünüyorum: Hayat sanatı izler. Ama geleceğin üreteceği sanat ne olursa olsun o sanatın dilini öğrenmek zorundayız.