Kültür Sanat‘Ecelsiz ölümlerin yası ömür boyu tutulur’

‘Ecelsiz ölümlerin yası ömür boyu tutulur’

15.12.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:

Gazeteci Beyda Yıldız “Duasız ve Törensiz” adlı ilk romanıyla okurla buluştu. Yıldız romanda sevdiğinin ölümünü bir türü kabullenmeyen Neval’in hikâyesini anlatıyor: “Romanı Neval’in demans geçiren zihni gibi parçalı bir şekilde kurgulayıp, ruhunda sönümlenmeyen acısını ağıt formunda bir dille inşa ettim”

‘Ecelsiz ölümlerin yası ömür boyu tutulur’

Ümran Avcı - Uzun yıllar gazetecilik yapan Beyda Yıldız, edebiyat aşkı ağır basınca kariyer rotasını değiştirerek kurmaca dünyasına geçti. Bir süre yayınevlerinde editörlük yapan Yıldız, ilk romanı “Duasız ve Törensiz” ile okurlarıyla buluştu.  Yazar, Neval ve Hasan’ın hikâyesi üzerinden yas ve bellek meselesine odaklanıyor. Neval, aniden kaybolan ilk aşkı Hasan’ın ölümünü ısrarla reddediyor. Bir mezarı olduğunu bilmesine rağmen ona aramaktan vazgeçmiyor. Siirt’ten Almanya’ya uzanan romanda ülkenin ‘80 sonrası karabasan günlerini anlatan Yıldız, okuru ‘zamanın ve hayatın şefkatle yaklaşmadığı vakitlere’ götürüyor.

Haberin Devamı

- Yas ve belleğe odaklanıyor roman. Sırasız ve ecelsiz ölümlere bir ağıt diyebilir miyiz?

Bellek insanın en büyük trajedisi olsa gerek. Çelişki gibi görünen de insanı tam mânâsıyla bir varlık yapan da bu işlevin kendisi. Bu mânâda bellek yasın yaşama imkânı bulduğu tek mekân. Bellek olmasa ne bugüne dair bir hatırlama ne de hatırlamanın verdiği ızdırap duyulabilecek. İlk aşkı Hasan’ın ölümü sonrasında Almanya’ya yerleşerek bir mezardan ve hatıralarından uzak kalmayı seçen Neval’i, mesafelerin bile teselli edemediği ortadaysa asıl ihtiyaç duyulan şey ne? Bunun cevabı yüzleşmek ve adalet duygusunun onarılması olsa gerek. Bugün 50’li yaşlarını süren bir nesil temel olarak bu iki duygudan yoksun bırakıldı. “Duasız ve Törensiz”de Neval karakteri üzerinden ecelsiz ölümlerin ömür boyu yas tutmakla lanetlediği bir nesli anlatmak istedim. Romanı Neval’in demans geçiren zihni gibi parçalı bir şekilde kurgulayıp, ruhunda sönümlenmeyen acısını ağıt formunda bir dille inşa ettim.

Haberin Devamı

- Roman, sırtını 1980 ve ‘90’lı yıllarının atmosferine yaslıyor. Tarihi edebiyat metinleri üzerinden okumanın etkisi üzerine konuşalım isterim…

Tarihi, muktedirlerin ve erkeklerin yazdığı düşünülürse edebiyatın yadsınamayacak bir güce sahip olduğunu söyleyebiliriz. Edebiyatın uzun süre erkeklerin elinde olmasına rağmen üstelik. Tarihi kitaplar insanın gözyaşını yazmaz, umutlarını, hayal kırıklıklarını ve arzularını da. Edebiyat salt bir ruh da değildir, yazıldığı dönemin aynası, dünden bugüne atılan taştır da. Rus toplumunu Svetlena Aleksiyeviç’in, Fransa’nın dünden bugüne geçirdiği evreleri Annie Ernaux’nun, Güney Kore’deki sistem baskısını Han Kang’ın eserlerinde bütünlüklü bir anlatımla görürüz. Örnek verdiğim bu çağdaş yazarlar metinleri aracılığıyla bize bütünsel bir tarihi görüsü de kazandırır. Türkiye’de de çok sayıda yazar ‘80 ve ‘90’larla hesaplaşan metinler yazdılar/yazıyorlar. Oya Baydar, Latife Tekin, Ayfer Tunç… Bu dönemleri anlatacak yazarların ve eserlerin sayısının anlatılması kaçınılmaz.

- Edebiyat kültürleri tanıtmada da çok etkili. Köyün bilge kadını Sekine Nine’nin ölümü reddeden Neval’e toprak yedirmesi mesela…

Haberin Devamı

Bir edebi metnin gücü karakterin, mekânın ve zamanın metnin kendine has bir dille örülmesi ve inşası ile mümkün olabiliyor. Tarihi, sosyolojiyi ve psikolojiyi olduğu kadar geçtiği dönemin kültürel özelliklerini içermesi ile de bir metin kendisini bütün bütüne var edebilir kanaatimce. O nedenle bu kültürel özellikler metinler aracılığıyla bir belgeye dönüşür ve bu hâliyle geleceğe aktarılır. Romanın sonunda Neval’e, Hasan’ın ölümünü kabullenebilsin diye mezarından bir avuç toprak yedirerek içindeki yarayı iyileştirmek ister. Geçmiş yıllarda çokça uygulanan ölümün kabulüne dair bu gelenek, farklı biçimlerde de olsa bugün de varlığını sürdürüyor. Ben de roman boyunca köyde yaşayanlardan istifade ettim. Ayrıca bir süre de olsa köyde kaldım.

‘Ecelsiz ölümlerin yası ömür boyu tutulur’

‘Gazetecilik gerçeğin kendini vadeder’

- Uzun yıllar gazetecilik yaptınız. Gerçekliğin göbeğinden kurmacaya savrulmak nasıl bir duygu karmaşası yarattı?

Haberin Devamı

Gazetecilik 5N1K kuralı etrafında size gerçeğin kendisini vermeyi vadeder. Edebiyat metni ise gerçeği bozguna uğratır; ya onu yıkarak zerrelerinden yeni bir hakikat inşa eder ya da yıkıntıyı bambaşka bir görüngüye ulaştırır. Gazetecilik dönemimin hayatıma büyük katkıları oldu. Dünyayı, toplumu ve insanı tanımak bakımından büyük bir lütuftu benim için. Yaşar Kemal’in, Marguez’in, Platanov’un ve Hemingway gibi gazetecilikten gelme güçlü edebiyatçıların, gazetecilik ve yazarlık arasındaki o dalgalı geçişte yönümü ararken çok önemli kılavuzlukları oldu. O nedenle roman yazma konusundaki ısrarımı devam ettirebildim.

Yazarlar