26.06.2014 - 14:51 | Son Güncellenme:
İstanbul Modern, kuruluşunun 10. yılında Türkiye'de görsel ve işitsel sanatlar arasındaki çok katmanlı bağın izlerini “Çok Sesli” başlıklı sergiyle gündeme getiriyor.
Osmanlı’nın son döneminden günümüze dek süregelen Türkiye’de görsel sanatlar, müzik ve ses arasındaki ilişkiyi araştırmayı ve bu alandaki güncel üretimlerden bir seçki sunmayı hedefleyen serginin küratörlüğünü Levent Çalıkoğlu ve Çelenk Bafra üstleniyor. 27 Haziran- 27 Kasım 2014 tarihleri arasında İstanbul Modern Süreli Sergiler Salonu’nda yer alacak “Çok Sesli” sergisi, Nevin Aladağ, Fikret Atay, Semiha Berksoy, Hüseyin Çağlayan, Ergin Çavuşoğlu, Burhan Doğançay, Cevdet Erek, Borga Kantürk, Servet Koçyiğit, Füsun Onur, Ferhat Özgür, Sarkis, Erinç Seymen, Merve Şendil, Hale Tenger, Vahit Tuna ve :mentalKLINIK’in çalışmalarından oluşuyor.
“Çok Sesli” sergisinin sponsorluğunu müzenin Eğitim Sponsoru Garanti Bankası ile İletişim ve Teknoloji Sponsoru Turkcell üstleniyor. Serginin Ses Sistemleri Sponsorluğu’nu ise Bose ses sistemleri distribütörü Modern Elektronik yapıyor.
Geçmişten bugüne görsel sanatların ses ve müzik ile kurduğu yakın bağı, her iki sanat dalı arasındaki etkileşimleri araştıran ve sanatçıların kişisel ve toplumsal süreçlerde müziğe duydukları özel ilgiyi aktaran sergi, bu birikimi ortak bir zeminde buluşturuyor.
Türkiye’nin sosyal ve kültürel gelişim süreçlerini, görsel sanatlar ve müzik alanındaki yansımalarıyla araştıran, dönemlerarası ve disiplinlerarası gelişen bu zeminde sergiye özel bir araştırma da sunuluyor: “Repertuar”. İstanbul Modern’den Birnur Temel ve Yasemin Ülgen Saray’ın başta Alper Maral olmak üzere pek çok müzik uzmanının danışmanlığı ve katkısıyla ortaya koyduğu “Repertuar” çalışması, Türkiye’de üç yüz yıla yayılan bir dönemde görsel sanatlarda ve müzik alanında üretimde bulunan sanatçıların birikimini aktarıyor. “Çok Sesli” sergisinin girişindeki bölüm, Osmanlı’da Batılılaşma döneminin ilk evrelerinden Cumhuriyet sonrası gelişen; 1950’li yıllardaki soyut sanat arayışları içindeki müzikal tonlardan 1980’li yıllarda popülerleşen içeriklere uzanan, kopuş ve süreklilikler göstererek günümüz sanat üretimlerine yansıyan süreçleri görünür kılan bir araştırmanın ürünü. Dolayısıyla, sergideki güncel sanat yapıtlarının dayandığı tarihsel arka planı da vurguluyor.
“Çok Sesli”nin sergi alanında ise Türkiye’de görsel sanatlarla müzik ve ses ilişkisini ele alan farklı kuşaklardan sanatçıların son dönemde ürettikleri resim, heykel, video ve yerleştirmelerinden bir seçki sunuluyor. Sergide, işitsel ve görsel olanı bir arada irdeleyen ve her iki disiplinden de beslenerek sanatsal pratiklerini zenginleştiren sanatçılar var. Sergi, ses ve müziği konu ya da metafor olarak kullanan veya bir esin kaynağı, form ve kavram olarak ele alan güncel sanat çalışmalarından oluşuyor.
“Çok Sesli” için Türkçe-İngilizce basılan 185 sayfalık katalogda kültür kuramcısı Nermin Saybaşılı’nın sergiye özel hazırladığı ses ve imge politikalarını ele alan makalesinin yanı sıra Levent Çalıkoğlu’ndan sergi konsepti metni, Çelenk Bafra’dan sanatçı ve yapıt metinleri ile Birnur Temel’in “Repertuar”ın içerik ve oluşum sürecini açıklayan yazısı yer alıyor. Sergilenen çalışmaların ve ''Repertuar’’ araştırmasının açıklama ve görselleri de katalogda bulunuyor.
Basın toplantısı
Serginin basın toplantısına İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, sergi küratörleri İstanbul Modern Direktörü Levent Çalıkoğlu, İstanbul Modern Küratörü Çelenk Bafra ve sanatçılar katıldılar. İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, “Çok Sesli” sergisinin, İstanbul Modern’in ülkemizin modern ve çağdaş sanatının gelişim dinamiklerine işaret ettiği, disiplinlerarası yaklaşımı öne çıkardığı sergiler dizisinin devamı niteliği taşıdığına dikkati çekti: “Müzik ve görsel sanatlar arasındaki ilişkiyi kapsayan sergiler son dönemde küresel bağlamda çağdaş sanata yön veren müzelerin gündemini oluşturuyor. Görsel sanatlar ile müzik ve ses arasındaki etkileşimi gündeme getirerek, Türkiye’deki gelişimi araştıran bir sergi ise, ülkemizde ilk kez İstanbul Modern’de sanatseverlerle buluşuyor. Türkiye’de görsel sanatlar ve müziğin kesiştiği zengin ve verimli alan, bugüne dek bir sergiyle incelenmediği için ‘‘Çok Sesli’’ daha önce benzeri hayata geçirilmemiş bir proje niteliğinde.”
Batılılaşma döneminin ilk evrelerinden Cumhuriyet sonrası gelişen ve çeşitli biçimlerde süreklilik göstererek günümüzün güncel sanat üretimlerine uzanan süreçleri görünür kılan “Repertuar”ın, Türkiye’nin bu alanlardaki tarihsel sürece ışık tuttuğunu söyleyen Oya Eczacıbaşı, “Çok Sesli” sergisinin de “Farklı kuşaklardan, çok yönlü sanatsal pratiklere sahip 17 sanatçının, işlerindeki görsellikle beraber barındırdıkları ve eklemlendikleri ses ve müziklerle Türkiye’nin toplumsal, siyasal ve kültürel referanslarının birbirine geçtiği, çok sesli, etkileşimli bir sahneyi izleyiciye sunduğunu” ifade etti.
Oya Eczacıbaşı, sergi süresince çok farklı müzik türlerine yönelik, sergi sanatçıları ve müzik uzmanlarıyla birlikte dinleti, performans, panel ve söyleşilerin yanı sıra eğitim bölümümüzün sergide yer alan sanatçıların çalışmalarından yola çıkarak hazırladığı atölye çalışmalarından oluşan bir etkinlik programı gerçekleşeceğini, İstanbul Modern Mağaza’da ise ses ve müzikle ilgili teknolojik ürünler, sergide yer alan parçaları içeren CD’ler ve müzikle ilgili ürünler yer alacağını belirtti.
Görsel sanatlar ile müziğin ilişkisinin yeteri kadar incelenmediğini ve aydınlatılmadığını vurgulayan İstanbul Modern Direktörü Levent Çalıkoğlu, serginin gerçekleştirdiği tarih araştırması ile bu soruların cevaplarını tartışmayı hedeflediğini belirtti: “Sergi salonunun girişindeki ‘‘Repertuar’’ başlıklı araştırma alanı, Türkiye’de müzik ve görsel sanatların kesişme noktalarına ve geçmiş dönemlerdeki işbirliklerine dair kapsamlı bir biyografi niteliğinde. ‘‘Repertuar’’, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminden 1980’li yıllara Türkiye’nin sosyokültürel tarihini görsel sanatlar ve müzik alanındaki yansımalarıyla inceleme yolunda bir girişim. Bundan sonraki araştırmalar için de yol gösterici bir harita.”
Levent Çalıkoğlu, günümüz sanatının disiplinlerarası bir bakışla dünyamızı var eden tüm koşul ve durumları dönüştürdüğünü anımsattı: “Ses ve müzik sınırsız bir bağlam, doğal bir etki, birebir gerçekleşen bir etkileşim ve nihayetinde üretim ve tüketim ilişkilerinin merkezinde duran özgür bir kullanım sunuyor sanatçılara. Kaynağını terk eden ve hayatın tüm dinamikleriyle kesişen bu alanların yeniden dinlenmesi, hayal edilmesi ve yeni ilişkiler ağının parçası olarak varlık gösterebileceğinin hatırlatılması serginin ana fikirlerinden birini oluşturuyor.”
Sergide yer alan yapıtların içeriğine ve görsel ve müzikal çeşitliliğine değinen İstanbul Modern Küratörü Çelenk Bafra, ‘‘Çok Sesli’’, Türk sanat müziğinden klasik müziğe, dünya çapında popüler şarkılardan deneysel ve alternatif parçalara kadar farklı müzik akımlarına yer veriyor. Sergide sesi bir kavram olarak ele alarak görsellikle adeta ‘‘sessiz müzikler’’ yaratan sanatçıların yanı sıra sesli yerleştirmelerinde işitsel ve görseli bir arada kurgulayarak yapıtının çağrışımlarını ve ifade gücünü artıranlar var. Bazı sanatçılar ise var olan bir şarkı üzerinden ortaya koydukları yapıtlarla birey ya da topluma dair bir alegori yaratıyor. Dolayısıyla, ‘‘Çok Sesli’’ ses ve müziğin görsel sanat pratiklerine etkilerininin yanı sıra birey ve toplum üzerindeki yansımalarını da anlamak için gezmeye değer’’ dedi.
Çok sesliliğe vurgu yapan Çelenk Bafra, ‘‘Serginin tarihsel araştırma kısmıyla ve yer verdiği yapıtlarla ses ve müziğin sosyo-kültürel bir aktarım aracı ve hafıza kaynağı olarak Türkiye’deki yerini tartışmaya açmasını umduğunu” belirtti: ‘‘Çok Sesli’’, sadece Türkiye güncel sanat sahnesinde görsellik ile ses ve müziğin ele alınmasındaki farklı biçim ve bakış açılarını değil ülkenin toplumsal ve kültürel çeşitliliğini de hatırlatacak şekilde hazırlandı. Tek bir melodi, bütüncül bir bakış açısı ya da mutlak bir ahenk aramayın; çünkü sergi, tıpkı içinde bulunduğumuz coğrafyanın kültürü gibi çoklu, çoğulcu ve çok sesli olmakta ısrarlı.’’
Farklı kuşaklardan, çok yönlü 17 sanatçı
2012 yılında gerçekleştirdiğimiz Kent Duvarlarının Yarım Yüzyılı: Burhan Doğançay Retrospektifi’nde yer alan “Mavi Senfoni” için İstanbul Modern bir müzik eseri sipariş etmişti. Böylece ülkemizde ilk kez, bir resimden esinlenerek müzik bestesi yaratıldı. Kamran İnce’nin bestelediği eserin prömiyeri, piyanist Hüseyin Sermet’in yorumuyla İstanbul Modern’de yapıldı. Resimsel öğeleri müzikal bir araç olarak kullanan Burhan Doğançay’ın “Mavi Senfoni”si sergide bu icranın kaydıyla bir arada deneyimlenecek.
Nevin Aladağ’ın 2013 yılında Sharjah Bienali’nin davetiyle ürettiği, kent ve çevresinin, vurmalı çalgılarla karşılıklı etkileşimini ele aldığı video yerleştirmesi “Session” (Üçlü Taksim), Hale Tenger’in gerçek ile yanılsama arasında sıkışıp kalan bireyin ikilemlerini görüntü ve müzisyen Serdar Ateşer’in bestelediği sesleri kullanarak vurguladığı “Deniz Üzerinde Balonlar”, Ergin Çavuşoğlu’nun Bulgar film yönetmeni Konstantin Bojanov işbirliğiyle yaptığı ve beş Roman müzisyenin klarnet ustası Selim Sesler yönetiminde icra ettikleri müziklerle kimlik, kültür ve sınırlar gibi kavramları tartışmaya açtığı “Quintet Without Borders” (Sınır Tanımayan Beşli) adlı video yerleştirmesi ve Erinç Seymen’in Slovenyalı sanatçı ikilisi Son:DA ile üç ayrı ülkede, yaptığı ve ses ile görüntü manipülasyonuyla baskı, sansür ve aşırı milliyetçilik gibi konuları irdeleyen performansların kaydından oluşan “Bir Şiir İçin Performans” üçlemesi ve :mentalKLINIK’in birbirine kenetlenmiş iki Fransız kornosundan yaptığı ve kişiler arası iletişim ve etkileşimin süreçlerini işaret eden “FrenchKiss” adlı heykel, bu sergiyle ülkemizde ilk kez gösterilecek çalışmalar arasında.
Vahit Tuna’nın “Sunshine” başlıklı çalışması, ses ve müziğin baskı ve iktidar aygıtı olarak kullanımına dikkat çekiyor. Borga Kantürk, “Sahibinin Sesi” adlı sesli yerleştirmesinde, klasik sanat müziğinin usta isimlerinin yorumlarıyla belleğimizde yer edinen Unutturamaz Seni Hiçbir Şey başlıklı parçayla toplumsal tarih ve hafızayı yeniden üretiyor. Hüseyin Çağlayan, Sertab Erener’in klasik Türk müziğinin önemli örneklerinden birini orkestra eşliğinde yorumladığı “Üzgünüm Leyla” ile kültür ve kimlik kavramlarını irdeliyor. ‘‘Arzunun Yakınlığı’’ adlı sesli yerleştirmesinde ise İstanbul’un belirli dönemlerde değişen isimlerinin kentin simgesi mart sesleriyle birlikte belirdiği bilgi panosuyla, İstanbul’u ses aracılığıyla kültürlerarası ve tarih ötesi bir bağlama oturtuyor. Ferhat Özgür, “I Can Sing” (Şarkı Söyleyebilirim) ile bir müzik parçası üzerinden modernleşmeyle geleneksel yaşam arasında kalan bireyin yüzleşmesini aktarıyor.
Fikret Atay, yakın zamanda İstanbul Modern koleksiyonuna katılan Tinica” adlı videosuyla sanatın hayatı değiştirme ihtimalini ve gücünü vurguluyor. Cevdet Erek ise Komşular sergisi için özel olarak kurguladığı “Akla Kara” adlı yapıtını bu kez “Çok Sesli” sergisinin bağlamı ve mekanı için ses ve müzik ile görsellik ilişkisi üzerinden yeniden yorumlayıp ‘‘Sahil Sahnesi Sesi’’ adlı yapıtını ekleyerek genişletiyor.
Merve Şendil, amatör müzik gruplarının kaydını tuttuğu ve “Underscene Project” adı altında ortaya çıkardığı yerleştirme ve açık arşiv projesiyle güncel müziğin ritminin peşinde Türkiye için bir alternatif müzik saha araştırması yapıyor; projesine kattığı katılımcılarla birlikte müzik paylaşımı ve sunumu için yeni olanaklar öneriyor.
Semiha Berksoy’un “Çok Sesli” sergisiyle örtüşen çok yönlü kişiliği ve özgün sanat anlayışı, sergide sanatçıya ayrılan odada, hayatından kesitlere bakarak, kendi sesinden bir arya dinleyerek ses ve müzik üzerine yaptığı resimlere bakarak deneyimlenebiliyor.
Sergi salonunun ilk bölümünde tamamen sessiz yapıtlar var. Sarkis, Edvard Munch’un dünya sanat tarihinin en ikonik imgelerinden “Çığlık” adlı yapıtından esinlenerek oluşturduğu seriyi; “sessiz seslerin birlikteliğini” bir araya getiriyor. :mentalKLINIK’ten ‘‘True Blue (Left)’’ duvara dokunan bir elin ses çıkarabilme ihtimalini duyumsatan bir video. Füsun Onur’un “Prelüd” adlı yerleştirmesi ise farklı renk ve dokuların adeta sese dönüştüğü ve belirli biçimi olmayan “sessiz” bir müzik parçası.
Serginin finalinde yer alan Servet Koçyiğit’e ait “To Die For” (Uğruna Ölmek) adlı video ile popüler bir müzik parçası You’ll Never Walk Alone ile farklı kişi, kültür ve topluluklar arasında müzik aracılığıyla evrensel bir duygu bütünlüğü yaratılabileceği vurgulanıyor.
Repertuar
“Repertuar”, resim, eskiz, baskı, fotoğraf, 8 mm’lik film gibi görsel üretimlerin yanısıra nota, süreli yayın, mektup, senaryo çalışmaları, plak kapakları ve hikaye bantları gibi belge niteliğindeki malzemeler ile dinlenebilecek bestelere, şiir okumalarına ve sözlü anlatımlara yer veriyor. Osmanlı dönemi hattatlarından Ahmet Karahisari’nin karalama çalışmasıyla açılan “Repertuar”, Batılılışma sürecine tekabül eden Naum Tiyatrosu ve Mızıka-i Hümayun gibi kültürel değişim ve dönüşümleri inceliyor. Öbür yandan ilk kadın bestekarlardan Leyla (Saz) Hanım’ın sergide yer alan 1870’li yıllara ait armonyumuyla dönemin müzik pratiklerinin icrasını etüt ediyor. Ardından Halil Paşa, Hoca Ali Rıza, Osman Hamdi Bey, Abdülmecid Efendi, İbrahim Çallı, Müfide Kadri, İbrahim Safi, Refik Epikman, Hamit Görele ve Aliye Berger gibi isimlerin çalışmalarıyla, müzik ve görsel sanatların Osmanlı’nın son evrelerinde ve Cumhuriyet’in yeni sosyo-kültürel düzeninde edindiği yeri araştırıyor.
“Repertuar”, Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde Türkiye’deki yapılanmanın kültür sanat sahnesine yansımalarıyla devam ediyor. Değişim ve dönüşüm sürecini müzik alanında örnekleyen Ahmed Adnan Saygun ve Cemal Reşit Rey’in çalışmalarına görsel sanatlarda karşılık getirmiş isimlere yer vererek ilerliyor. Cihat Burak, Maide Arel, Mahmut Cüda, Nuri İyem, Cemal Tollu, Cevat Dereli, Burhan Uygur, Fikret Mualla, Abidin Dino, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Avni Arbaş, Nejad Melih Devrim, Erol Akyavaş, Yüksel Arslan, Ara Güler ve Turhan Selçuk’a, Aşık Veysel, Aşık İhsani ve Neyzen Tevfik ile olan düşünsel ve üretimsel yakınlığı üzerinden bakarken, onların şiirlerini ve müziklerini de paylaşıyor. Yunus Emre gibi görsel ve duyusal üretim alanlarında sıklıkla konu edinmiş bir ismi de merkez alıyor.
1950’lerde çok partili dönemdeki sergi projelerini ve toplu girişimleri araştırarak kapsamını genişleten araştırmada kültürel çeşitlilik sunan proje ve girişimler, Helikon Derneği, Maya Sanat ve Çekirdek Sanatevi gibi örneklerle gösteriliyor. Bülent Arel ve İlhan Mimaroğlu’nun elektronik müzik üzerine yaptıkları araştırmalara yer verirken, resimsel kompozisyonlardaki ritim ve ölçü kullanımı Abidin Elderoğlu, Sabri Berkel ve Zeki Faik İzer’in çalışmalarıyla anlatılıyor. İlhan Usmanbaş’ın notalarıyla Adnan Çoker’in ritim ve ölçü temalı eskizlerinin benzerliği, Barış Manço’nun illüstrasyonlarıyla devam ediyor. Zeki Müren’in Güzel Sanatlar Akademisi’nde geçen hayatından geriye kalan eskiz ve fotoğraflar sanatçının bilinmeyen bir yönünü gösteriyor. 1980’lerin sosyo-politik dinamiklerinin sanat alanındaki yansımalarıysa, Gülsün Karamustafa ve Mehmet Sönmez’in kentleşme ve göç bilincini örnekleyen çalışmalarıyla sunuluyor. Cengiz Çekil’in 1995 tarihli Sağır Çığlık’ın görselleriyle sona eren “Repertuar”, incelediği dönemi takip eden yepyeni bir sürecin repertuarını serginin girişindeki Sarkis’in Başlangıçta, Çığlık adlı yapıtıyla ana sergiye devrediyor.
Sergiye paralel etkinlikler
• “Çok Sesli” sergisi süresince çok farklı müzik türlerine yönelik, sergi sanatçıları ve müzik uzmanlarıyla birlikte dinletiler, performans, panel ve söyleşiler gerçekleşecek.
• İstanbul Modern Eğitim ve Sosyal Projeler Bölümü’nün sergide yer alan sanatçıların çalışmalarından yola çıkarak hazırladığı “Sesli Resimler”, hafta içi eğitim kurumlarına yönelik uygulanacak, hafta sonu ise farklı yaş gruplarındaki çocuklar ve aileleri için yine sergiye paralel çeşitli atölye çalışmalarından oluşan bir etkinlik programı düzenlenecek.
• İstanbul Modern Kütüphane’de, “Çok Sesli” sergisinde yer alan sanatçılarla ilgili kitaplar ve kataloglar bulunacak. Bunun yanında, “Repertuar”ın kapsadığı geniş zaman dilimi de, özellikle müzik alanında yapılan yayınlar yardımıyla bir araya getirildi. Bu yayınlar, hem “Repertuar”ın işaret ettiği müzikçilerin açıklayıcı metinlerini oluşturdu hem de İstanbul Modern Kütüphane’ye de kazandırıldı. Böylece İstanbul Modern Kütüphane’de, “Repertuar”ın incelediği sanatçı ve dönemler özelinde geliştirilen, müzik alanına ait kapsamlı bir dağarcık yer alıyor. İstanbul Modern Kütüphane, güncellenen arşiviyle Türkiye’de görsel ve duysal üretim alanları arasındaki etkileşimleri incelemek ve bu alandaki üretimleri araştırmak isteyen öğrenci ve ziyaretçilerin kullanımına açık.
• İstanbul Mağaza’da serginin katalogunun yanı sıra sergi temasına yönelik özel olarak hazırlanan tasarım seçkisi yer alacak. Seçki, “Ya Da Tasarım”ın plaklarla hazırladığı el yapımı defter, çanta ve kişisel aksesuarların yanı sıra müzikten ilham olan objeleri, küçük vurmalı çalgılar ve çocuklara yönelik eğlenceli perküsyon enstrümanları içeriyor.