Cansu Boğuşlu: Maalesef Türkiye’de kısa film, amatör filmmiş gibi bir algı var

İhsan Dindar - Milliyet.com.tr Yazıp yönettiği film projesi Bulutlardan Aşağı hakkında sorularımızı yönelttiğimiz Cansu Boğuşlu filmin çekim süreci ve sanatsal yolculuğu hakkında konuştu. 

Açılıştaki aşkın tanımı ile başlamak istiyorum. Sizin için de aşk başkasına sizi yok etme yetkisi vermek midir?

İlişkilerde kişiler birbirine zayıf yanlarını açmadıkları sürece arada gerçek bir bağın kurulacağını düşünmüyorum. Güven bu şekilde oluşuyor ve maalesef bu şekilde de yıkılıyor. Karşı taraf sizi zayıflıklarınızla sevdiğinde gerçek ve güçlü bir şeyler paylaşılıyor bence.

"ENERJİMİZ VE VİZYONUMUZ BULUŞTU"

Film sanırım pandemi sürecinde çekildi. Böyle bir süreçte iyi düşünülmüş bir organizasyon gerektiren filmin çekim aşamaları nasıl gerçekleşti?

 Aslında filmin yazım ve üretim aşaması yıllardır sürüyor. Uzun metraj olarak hayata geçirmek isterken pandemi sürecine girdik. Ben başka yapımcılarla ilerlemeyi düşünürken Ali Mahir Aksu ile Clubhouse sayesinde aramızda kıtalar olmasına rağmen enerjimiz ve vizyonumuz buluştu. Vakaların en arttığı süreçte Kapadokya’da set kurmak oldukça riskli ve iddialı olsa da önlemlerimizi alıp bizimle birlikte bu projeye inanan bir ekiple yola çıktık. Görüntü yönetmenimiz Polonya'ya dönüp tekrar geldi. Evet risk aldık ama zaten savaşçı ruhlu olmasak böyle bir film yazıp hayata geçirmezdik.

"MAALESEF TÜRKİYE'DE KISA FİLM, AMATÖR FİLMMİŞ GİBİ BİR ALGI VAR"

Bulutlardan Aşağı kısa film formatında izleyiciyle buluşuyor. Filmin konusuna, anlatımına gelmeden önce Türkiye’de bir kısa film yönetimi olmak nasıl bir his onu sormak istiyorum. Zira ne yazık son yıllarda birkaç yeni festivalle özellikle gençler bu konuda yönlendirilmeye çalışılsa da kısa film, uzun metraja göre daha arka planda kalıyor ya da yapması daha kolaymış gibi bir algı var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ben prodüksiyon kalitesi olarak kısa filmin uzun metrajdan eksik kalır bir yanı olduğunu asla düşünmüyorum. Sinema eğitimimi aldığım ve ilk yapımlarımı gerçekleştirdiğim Lodz Film Okulu da bu disiplinle bizi yetiştirdi. Okul bir prodüksiyon şirketi gibi ekipman ve ekipler bulunduruyordu. Maalesef Türkiye’de kısa film, amatör filmmiş gibi bir algı var. Bunun değişmesi için de vizyon sahibi yapımcıların böyle projelere destek vermesi gerekiyor. Ali Mahir Aksu gibi isimler bu açığı kapatacaklardır.

Ali, projeye dahil olduğu andan itibaren cast seçiminde daha profesyonel, tanınmış kişilerin olmasını istedi. Çocuk oyuncunun da aynı şekilde tanınmış biri olmasının projeye katkı sağlayacağını düşünüyordu. Cansel Elçin ve Özlem Conker daha önceden beğendiğim oyunculardı. Özellikle Cansel’in ismini Paris’te oyunculuk eğitimi aldığım yıllarda çok duymuştum. Bu filmde birlikte çalışmak kısmet oldu. Oyuncularımız projeye ve bana çok inandılar. Özlem, daha önce yer aldığı dizi projelerinden çok farklı bir deneyim hissettiği için çok hassas yaklaştı. Gerçekten aynı frekansa geçip, aşkı ve kız çocuğunun dünyasını yansıttık. 

Filmin ambiyansına da dikkat çekici. Çekimler dünyanın en sinematografik yerlerinden biri olan Kapadokya’da geçti yanılmıyorsam. Filmin evrenini oluştururken özellikle düşündüğünüz bir yer miydi?

Filmde erken yaşta büyümek zorunda kalan çok pozitif bir kız çocuğunu izliyoruz. Kız çocuklarının dünyası masalsı ve güzeldir. Dolayısıyla sinematografik olarak da bunu destekleyen bir atmosfer hep aklımda vardı. Ben İstanbul’u hayal ederken Ali aklıma Kapadokya’yı soktu. Yabancı seyirciyi de daha çok etkileyeceği için hikayeyi orada kurmaya karar verdik. İç mekanların da manzaranın da büyülü atmosferi filmde hedeflediğimiz güçlü sinematografiye çok güzel hizmet ediyor.

Filmde sorunlu belki de bağlar kopmuş bir ilişki ve o ilişkinin ortasında bir çocuk karakter görüyoruz. Bir yandan da Türkiye’nin en trajik gündem maddelerinden biri olan kadın cinayetlerine dair haberleri film esnasında da hatırlıyoruz. Karşımızda nasıl bir baba figürü var?

Aslında bu filmin en güçlü tarafı da karakterlere yargısız yaklaşması. Tıpkı bir insanın aşık olduğunda karşı tarafı algılaması gibi. Ve yine en büyük sorun iletişimsizlik. Bence izlerken karakterlerin hepsine hak veriyoruz ve hepsini seviyoruz. Ama benim yönetmen olarak asıl aracım bir farkındalık yaratmak ve bir ışık tutmak.  Çocuklar ve hayvanlar benim hassas konum. Bir kız çocuğunun korunmaya ve sevilmeye çok ihtiyacı vardır. Bu yüzden ebeveynlerin sorumlulukları olduğuna inanıyorum. Hayallerini gerçekleştirmeden ebeveyn olmanın negatif yansımalarını çocuklar taşıyor.

Öncelikle yurtdışında bir festival yolculuğu hayal ediyoruz Sayfamızdan süreci takip edebilirsiniz. Bu süreçte de dizi ya da film formatında Su ve babasının hikayesinin devamı gelebilir.

Öte yandan bu zorlu süreçlere rağmen yeni bir proje hazırlığınız var mı?

Görüntü yönetmenliğini yaptığım ilk uzun metraj film “Birlikte Öleceğiz” Altın Portakal’da ilk kez seyircisi ile buluşacak. Bunun için heyecanlıyım. Onun dışında bu yaz iki belgesel tamamladım. Berlin kaynaklı ve mülteci konularına değinen, onu paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Kadın hikayeleri anlatmaya devam etmek istiyorum. Bazı sürpriz projeler de var. Dünya çapında işlerin altında imza atmaya devam etmeyi umuyorum. 

Bulutlardan Aşağı filminin yapımcısı Auteur Academy platformunun kurucusu Ali Mahir Aksu ile de ses getiren kısa film hakkında konuştuk.

"YAPIMCILAR SEKTÖRÜN DİNAMİKLERİNE ÇOK HAKİM DEĞİL"

Öncelikle Auteur Academy ile başlamak istiyorum. Nasıl bir akademi. Kuruluş fikri ortaya nasıl çıktı?

Biz FilmCapital.io ailesi olarak bağımsız yönetmen ve yapımcılara hizmet veriyoruz. Projelerini gerçekleştirmek için aradaki aracı kurumları kaldırıp yaratıcı kişinin eline ipleri veriyoruz. Bu süreçte şunu fark ettik ki birçok yönetmen ve hatta yapımcı sektörün dinamiklerine çok hakim değil. Filmin kendisini yapmak konusunda çok iyi olsa da distribusyon, finans, hukuk gibi konulara hakim değil. Auteur Academy çerçevesinde biz Hollywood’un önde gelen iş adamları, yapımcıları, studio yapım amirleri, avukatlar, cast direktörleri ve daha nicelerini bir araya getirdiğimiz bir Masterclass serisi yaptık. Bu sayede hedefine ulaşmaları yolunda yönetmenlere ve yapımcılara çok önemli bir bilgi kaynağı desteği sağladık. Genelde kapalı kapılar ardında konuşulan formülleri gün yüzüne çıkardık. 

Auteur kavramı sinema için önemli bir olgu. Ancak eskisi kadar auteur yönetmen de karşımıza çıkmamakta. Bu noktada akademinin amaçlarını öğrenebilir miyiz? Bu minvalde projeler de var mı?

Biz şirketimizi milyarlarca insana hizmet etmek ve hayatlarına dokunmak için kurduk. Kapitalizmin bilinçli haline inanan insanlarız. Geleceğin de böyle şekillendiğini inkar etmek zaten imkansız. Dolayısıyla medyanın da “social impact” yani sosyal etki için yönlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Auteur sineması da tam buna hitap eder. Ben de bir film okulu öğrencisi olarak bu terimi atlamak istemedim. 

Bundan sonrası için Auteuer Academy'yi ne gibi projelerde görebiliriz?

Pandemi sonrası büyük film festivallerinde Auteur Academy bünyesinde etkinlikler yapacağız. Sundance 2022 ile başlıyoruz hatta. Hepinizi orda görmek isteriz.

Bulutlardan Aşağı filminin bundan sonraki serüveni ne olacak? Festival gösterimleri belli mi?

Şu anki festival serüveninin ardından distribusyon opsiyonlarını değerlendireceğiz. Filmin bir sonraki aşamasını konuşmak için biraz erken olsa da, bir sürpriz olduğunu söyleyebiliriz.

Öte yandan bu zorlu süreçlere rağmen yeni bir proje hazırlığınız var mı?

 Şu anda film, tv ve dijital için en heyecanlı zamanlardan birinde yaşıyoruz. Bu süreçte yapımlarımıza ivme kazandırdık. 2022 yılı yapım takvimimiz şimdiden hazır diyebilirim.