14.03.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:
SAF ve iyimser sinema yazarınız olarak, geçen hafta bu sayfada "Bebek büyüdü, sansür küçüldü" başlığıyla yirmi yılda gösterdiğimiz gelişmeyi kutluyordum! (Lütfen, saf sözcüğüne olumlu bir anlam yüklemeyin.) Yirmi yıl önce denetime takılan "Güzel Bebek / Pretty Baby" adlı film hem geç hem güç biçimde de olsa gösterime girdi. Ben de saf saf (olumsuz!) sevindim. Meğer aynı sayfanın manşetinde yer alan, bir başyapıt olarak nitelediğim "Tual Bedenler / The Pillow Book" kesici bir aletle saldırıya uğramış! Milliyet Sanat Dergisi'nin sinema yazarı Ali Ulvi Uyanık, Ağustos ayında Barcelona'da izlediği 126 dakikalık filmin kan kaybından 110 dakikaya inmiş halini gördüğünde dehşete kapılmış. Milliyet Sanat'ın 15 Mart sayısına şöyle yazdı:
"Japon kültürel dokusu içerisinde doğal olan çıplaklığın, müstehcen olarak kabul edilmesi ve filmin acımasızca doğranması kabul edilebilir bir şey değil... Filmin ithalatçısı Umut Sanat Ürünleri'nin en sorumlu kişisi, bu kesilme işleminin sansür kurulu kararıyla gerçekleştiğini söyledi... Kim karar vermiş olursa olsun, sınırlandırıcı kafalara karşıyım. Ve eleştirilerimde yazmaktan nefret ettiğim bir öneriyi, şimdi, ilk kez net biçimde vurgulayacağım: `The Pillow Book'a bu haliyle gitmeyin!"
Ayrıksı İngiliz yönetmen Peter Greenaway'in büyüleyici yapıtını ithal eden firma Umut Sanat'tan Ferhat Karabol, "sansür kurulunun isteğiyle" filmin "7 - 8 dakika" kısaltıldığını, hukuki işlemlerle birlikte çalıştıkları gümrükçünün ilgilendiğini bildirdi. Öte yandan Telif Hakları Dairesi'nden Fatoş İdikut, filme verilen Eser İşletme Belgesi'nde filmin on altı yaşından küçüklere gösterilemeyeceğinin belirtildiğini ancak herhangi bir kısaltmanın söz konusu olmadığını söyledi. Ferhat Karabol da Eser İşletme Belgesi'nde filmin belirli sahnelerinin çıkartılmasına dair bir ibare yer almadığını kabul etti.
Son derece gizemli ve garip bir sansür öyküsü: Telif Hakları Dairesi Denetleme Alt Kurulu'nun yasa ve yöntemeliklerle belirlenmiş bir yetkisi var. Bu yetkiye dayanarak resmi uygulamanın dışına çıkıp, sözlü olarak sansür uygulamaya hiç ihtiyacı yok. İtirazlar için hukuki işlem de belli. Üst Kurul'dan Danıştay'a kadar uzanıyor.
İthalatçı firma denetimden geçen filmini ne diye sansür etsin? Bundan ne gibi bir çıkarı olabilir? Seansları ayarlamak için filmi kısaltacak değil ya! Her salonda farklı seanslarda gösteriliyor zaten. Sanat çevresiyle iç içe olduklarına göre doğal ile müstehcen arasındaki farkı da bilirler.
Pekiyi ama ne oldu bu filmin bir iddiaya göre 7 - 8 bir iddiaya göre 15 dakikası? Ali Ulvi Uyanık, "yok olan" sahneleri net biçimde anımsıyor. Bense çok sevdiğim bu filmi bütün olarak izleyemediğim için üzüldüm ve öfkelendim. Sanata, sanatçıya ve sanatsevere yapılan bu saygısızlığı kınıyorum. İstanbul Film Festivali'ne konuk olacak Peter Greenaway'in durumu nasıl değerlendireceğini de merak ediyorum.