11.05.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Evrim Altuğ - Loft Art, yılda bir kez gerçekleştirdiği “Prestij Sergisi” serisinin ikincisinde ressam, yazar ve tiyatro sanatçısı Mehmet Güleryüz’ü sanatseverlerle buluşturdu. Güleryüz’ün ağırlıkla son 10 yılda ortaya koyduğu karma eserlerinden oluşan sergisi kurumun İstanbul Beşiktaş Nisbetiye Caddesi’ndeki adresinde 9 Temmuz’a kadar açık olacak. The Empire Project iş birliğiyle açılan sergide sanatçının Paris’teki atölyesini ziyaret ederek kendisiyle özel bir röportaj yapan gazeteci Zuhal Demirarslan’ın bu kaydına da yer veriliyor.
Özel baskı kartları
Galeri, bu sergisinde de geliri 24 yıl önce Akın Ailesi’nce kurulmuş Türkiye İnsan Kaynakları Eğitim ve Sağlık Vakfı’na (TİKAV) bağışlıyor. Dilara Akın’ın direktörlüğünü üstlendiği ve bağımsız sanata mesken olmayı hedefleyen galeride yer alan kapsamlı sergide Güleryüz’ün 1967 tarihli linolyum baskı “Kadın Cinayeti” isimli eseri girişte derhal dikkati çekiyor. Sergi ayrıca sanatçının 2019 tarihli “Les Coulisses/Kulisler” adlı tuval üzeri yağlı boya eseri, pandemi günlerini anımsatan “27--28 Mayıs 2020” isimli çalışması, “3-4 Ekim 2020”, “24 Mayıs 2020” ve “11 Ekim 2021” adlı diğer dışavurumcu tuvaller ile anılabiliyor.
Usta Güleryüz’ün sergisinde sanatçının kâğıt üzerine mürekkep 2016 tarihli “Akordeon Defter”i de görülebilirken, bunu 2013-18 aralığında ortaya koyduğu kâğıt üzerine ekolin eserler “Tolstoy”, “Beau ve Aktörler”, “Hediye” ve “Kırmızı Elbise” gibi 10’un üzerinde kompozisyonu izliyor. Bir desen tutkunu olarak son derece verimli, heyecanlı çalışan sanatçının sergisinde yine 162 sayfalık orijinal İtalyan defteri veya iki yıl önce tamamladığı desen defterinin dışında 108 sayfalık Atlanta -Paris-Brüksel defteri de ziyaretçilerin ilgisine sunuluyor. Serginin bir diğer bölümünde Güleryüz’ün Nisan 2022’de ‘tuval üzerine marker’ ile ürettiği büyük ebatlı seri desenlerine yer veriliyor. Loft Art, sergi dolayısıyla bir seri deseni de ziyaretçilere özel baskı kartlarla armağan ediyor.
İfadenin özgürlüğü
Desen pratiği, 1938 doğumlu usta sanatçı tarafından süreksiz bir fedakârlıkla, dile kolay en az 60 yıldır, koşulsuz özgürlüğüne sevk ediliyor. Bu, tıpkı bir seyis ile atının yazgı, sevgi, hız ve ten ortaklığı kadar biricik bir güven duygusunun eylem hâlini andırıyor. Ressam, tam da mürekkebi bittiği yerden kaldırmak adına, soluksuz ifadenin özgürlük hızına tutunuyor.
Desen ağırlıklı ilk kişisel sergisini 1963’te Şehir Galerisi’nde sunmuş olan Güleryüz, desenin dizginini, ‘durduğu yerde’, bulduğu gibi, ondan bıkarak, ya da ‘ümüğünü sıkarak’ bırakmıyor. Güleryüz, kalbi ve zihninde demli deseni, gözünden, eline akıttıktan sonra bir müddet hayata salıveriyor. Elinden gelen ne varsa paylaşıp, dönüş ve dönüşümünü bekliyor. Bu, imge ve onu dikizleyen arasında karşılıklı, denetimli bir serbestliğe de karşılık geliyor.
Farkındalık grevi
Ressam; fırçası, spatulası, hokka ve tüpleri, paletinde izini sürdüğü imgenin üzerine titriyor, aynı yüzeyde, yeni anlarda onunla olabilecek en samimi yaklaşımla, art arda dertleşiyor.
Bir ressam, aktör, rejisör, heykeltıraş, muhabir ve dahi psikanalist olarak Mehmet Güleryüz’ün resmi, doğaçlamanın kayıt altına alınmaya çalışıldığı baştan çıkarıcı, ödünsüz caz notalarını da andırıyor. Bu, imgenin kendine, yerleştiği an ve yüzeye saygı duruşu olarak anılabiliyor. İzleyicisine, daha fazlasını verebilmek adına yaptığı farkındalık grevi olarak da tanımlanabiliyor.
Tıpkı Delacroix, Toulouse-Lautrec ve Peter Paul-Rubens’in o en girilmez yerlerde itinayla, anbean, bir ‘jurnal’ sadakati ve aciliyetiyle yaptıkları gibi, Güleryüz resimlerinin kudretinin de altında, insanlık denen metnin felsefe taşları, birer arkeolojik buluntu olarak keşfedilmeyi bekliyor.
Sanatçı Güleryüz, eserlerinde insan, doğa ve mekân arasındaki sınıfsal ve varoluşçu iletişimin bütün kriz ve çelişkilerini, samimi bir şiddeti de içeren o özgün üslubu ile, Loft Art’ta tekrar belgeliyor. Böylece etkinlik de, bir desen kâşifinin yaşam tanıklıklarını, tüm biçim ve içerikleriyle tekrar İstanbul’a getiriyor.