Soner ve İnci Sarıhan, şehre dönmeyi 'sürgün' olarak adlandıran, doğa sporlarına tutkun bir çift. Doğada olmak, şehirden kaçmak, kalabalıklardan uzaklaşmak türlü hallerde hep yer almış yaşamlarında. Bisikletin bu hayat tarzını devam ettirmelerinin en ekonomik, çevreye en duyarlı ve en eğlenceli hali olduğunu keşfettikten sonra, bisiklet de ailenin bir parçası haline gelmiş. 2005 yılında Akdeniz sahilini bisikletle keşfetmişler. 2006 yılında Karadeniz turuna çıkmışlar. Sonra dünya turuna başlamışlar. Önce İran, Pakistan ve Hindistan yollarına düşmüşler. Bu coğrafyayı Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, İsviçre, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Hırvatistan, Bulgaristan, Danimarka, İsveç, Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, İtalya ve İspanya takip etmiş.
“İran, Pakistan ve Hindistan turumuz ruhumuza dokunan bir yolculuktu. Bu yolculukta yaşadığımız maceralar 'Pedalımda 5 Ülke' adıyla yayımlandı. Ardından oğlumuzla birlikte daha çok Avrupa ülkelerinde turlar yaptık. Bu yolculuklarımızı da 'Minik Gezgin Yolda Büyümek' adıyla kitaplaştırdık.”
‘YOLCULUĞUMUZ OĞLUMUZA GÖRE ŞEKİLLENDİ’
Oğulları Tibet Çınar doğduktan sonra da ailenin doğa sporlarına olan tutkusu devam etmiş. Tibet Çınar'ın iki yaşındayken, pedalsız alıştırma bisikletine bindiğini, üç yaşında pedal çevirmeye başladığını aktaran Sarıhan, “Oğlumuz büyüdükçe yolculuğumuz onun tercihlerine göre şekillendi. Bu da onun çok hoşuna gitti” şeklinde konuştu.
"Bisiklet, çok ekonomik bir araç. İlk ödemesinden sonra bakım masrafları çok az. Bir bisiklet çok cüzi bir bakımla bile en az 10 yıl kullanılabilir. Hafif, kolay taşınabilir ve park derdi yok. Sağlık açısından faydaları saymakla bitmiyor. Bunu özetleyen çarpıcı ve güzel bir slogan var: 'Arabalar paranızı yakar, yağlarınızı korur. Bisiklet yağlarınızı yakar paranızı korur.' ”
‘PAKİSTAN'DA CANLI BOMBA SALDIRISININ ORTASINDA KALDIK’
Bisikletle dünya turlarına baktıklarında çok büyük ve güzel bir fotoğraf gördüklerini söyleyen İnci Sarıhan, “Günlerin, anların, anıların oluşturduğu bu kolajın içinde olumsuz ve hatta korkunç olaylar da yaşandı fakat bu bizi yeni bir tur planlamaktan hiç alıkoymadı. Pakistan’da Soner’in alışveriş için çıktığı pazar yerinde arkasında, canlı bomba saldırısı oldu ve 14 kişi öldü. İran ve Rusya’da ciddi yaralandığımız kazalar yaptık. Fakat bunlar geniş fotoğrafın içinde unutuluyor. Tur deyince bu yüzden her zaman bizlerin gözleri parlıyor” ifadelerini kullandı.
“Bisiklete dünyanın her yerinde insanlar sempati duyuyor. Bu açıdan bisikletli bir seyyah neredeyse her yerde olumlu karşılanıyor. Biz, yanımızda Tibet Çınar da olduğu için insanlarla iletişim konusunda hiç sıkıntı çekmiyoruz. Bisikletlilerin bisikletlileri ağırladığı warmshowers adında bir oluşum var. Biz bugüne kadar Türkiye’deki evimizde yüze yakın bisikletçi ağırladık. Biz de onlarca ülkede çok sayıda kişinin evine misafir olduk. Bir otelde kalmak yerine yerel kültüre de tanık olabileceğimiz şekilde misafir olmak bambaşka bir bakış açısı kazandırıyor.”
‘RUSYA’DA YANLIŞLIKLA ASKERİ ÜSSE GİRDİK’
Seyahatleri sırasında en ilginç olaylardan birini de 2014 yılında Rusya’da yaşadıklarını söyleyen Sarıhan, “Rusya’da Türkiye’deki gibi çok trafik var. Biz de orman yollarını tercih ettik. GPS kullanıyordum. Oradan bakınca ileride kocaman bir bölge gördüm. Buranın şehir olabileceğini, kalıp konaklayabileceğimizi düşündüm. Ancak oraya vardığımızda tel örgü ve kalaşnikoflu askerlerle karşılaştık. Yani trafikten kaçmak için girdiğimiz bir rotada GPS üzerinde gördüğümüz ve büyük bir şehir sandığımız yer Saint Petersburg ile Finlandiya sınırı arasında askeri bir üs çıktı. Rütbeli bir bayan görevli bizi üsse soktu. Kalmak istediğimizi söyleyince lojmanda çok yaşlı bir hanımefendiye misafir olduk. Bir gece orada konakladık. Sabah uyandığımızda biraz endişelendik. Çıkarken bize sorun çıkarabileceklerini düşündük. Ancak bariyeri kaldırdılar ve oradan çıkış yaptık” diyerek başlarından geçen olayı anlattı.
Bisikletle dünyayı gezerken kampları kullandıklarını söyleyen Sarıhan, “Bu durum seyahatlerimizin mümkün olduğunca ekonomik olmasını sağlıyor. Kendi yemeğimizi yapıyor ve dışarıdan çok fazla hazır yiyecek almamaya çalışıyoruz. Bulunduğumuz ülkenin meşhur bir yemeği varsa onu da tur sonunda kutlama olarak aldığımız oluyor. Tur yapacağımız ülkeye gidiş geliş masrafları ve yıpranan malzemelerin yenilenmesi elbette büyük masraflar tutuyor. Bunları da günlük hayatımızda tutumlu kalarak karşılamaya çalışıyoruz” dedi.
‘ELBE NEHRİ’Nİ KANOYLA GEÇTİK’
2019 yılında maceralarına kanoyu da eklediklerini anlatan Sarıhan, “Çek Cumhuriyeti’nden başlayarak Elbe Nehri üzerinde kürek çektik. Tibet Çınar bu yolculukta kendi deniz kayağını kullandı. Elbe Nehri üzerindeki onlarca kürek kulübünü ziyaret ettik. Burada çok güzel karşılandık. Maalesef hepsi Elbe Nehri’nde daha önce kano sürmüş çok Türk görmediklerini söyledi. Umarız kas gücü ile yapılan yolculuklar daha çok kişinin hayallerine girer. Çevreyi kirletmeden, coğrafyayı çok farklı açıdan görmeyi sağlayan kano yolculuğunu da çok ama çok sevdik” şeklinde konuştu.
‘YENİ ROTAMIZ HER GÜN RÜYAMIZA GİRİYOR’
“Bisiklet yolculukları egomuzu törpülüyor. Dünyanın büyüklüğünü pedal çevirmeden, evrenin sonsuzluğunu ise üzerinizde bir çatı yokken uyumadan anlamak zor” diyen Sarıhan, “Dil gelişimi ve yaşam imkanlarını araştırmak için Birleşik Krallık’a taşındık. Yeni güzergahımız elbette uzun süredir planladığımız ve çok meşhur bir rota olan 'Land's End to John o' Groats.' 2 bin kilometre kadar olan bu rotayı okulların tatil olduğu yaz aylarında güneyden kuzeye doğru tamamlamak istiyoruz. Coğrafya açısından bakarsak dört ülkeden geçeceğiz. Eşsiz şekilde korunan doğası ile bu klasik rota her gün rüyalarımıza giriyor” diye konuştu.