26.03.2024 - 10:34 | Son Güncellenme:
İHA
Ceza Hukuku Uzmanı Dr. Yeşim Yılmaz, Türk Ceza Hukukuna göre, 15 yaşın altındaki bir kişiye karşı cinsel eylem gerçekleştirilmesi halinde, “çocukların cinsel istismarı” suçunun oluştuğunu dile getirdi. Dr. Yeşim Yılmaz, “Ayrıca 15 yaş üstünde olan çocukların ayırt etme güçleri yoksa veya cebir, tehdit, hile gibi birtakım iradeyi etkileyen fiillerle bu suç gerçekleştirmişse de çocukların cinsel istismar suçu oluşuyor. Türk Ceza Kanunu’na göre çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ayrıca cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Her bir çocuğa karşı gerçekleşen istismar ayrıca cezalandırılır” dedi.
BU KİŞİLERE KİMYASAL MÜDAHALE, KASTRASYON UYGULANABİLİR Mİ
Dr. Yeşim Yılmaz, Türk Ceza Kanunu’ndaki cinsel suçlara ait cezaların aslında ağır olduğunu dile getirdi. Ancak suçların cezalandırılması konusunda toplumda bir cezasızlık algısı ve adalet sistemine güvensizlik olduğuna işaret etti. Bunda örtülü af olarak nitelendirilen bazı düzenlemelerle cezaların infaz kurumuna girmeden veya denetimden uzak olarak yerine getirilmesinin payının da olduğuna dikkat çekti. Yeşim Yılmaz’a göre toplumda hadım etme veya bir diğer deyişle kastrasyon tartışmalarının çıkış sebebi bu. Çünkü kamuoyu, failin olması gerektiği şekilde cezalandırılmadığını görüyor. Bu da adalete olan güveni sarsıyor. “Bir suç failini etkin bir şekilde cezalandırıp kesintisiz ve kaçınılmaz bir şekilde bu cezayı infaz ederseniz bu tartışmalar da azalacaktır” diyerek ekleme yaptı.
KASTRASYON, YANİ KİMYASAL HADIM NEDİR
Hadım etme ya da kastrasyon olarak bilinen uygulamayla ilgili soruları yanıtlayan Dr. Yeşim Yılmaz, bu uygulamanın kişinin cinsel isteğinin azalmasını veya yok edilmesini sağlayan bir yöntem anlamına geldiğini belirtti. “Bugün cinsel suçlulara cerrahi kastrasyon yönteminin uygulanması bir insan hakkı ihlali olarak kabul edilmektedir. Tartışılabilecek olan ise kimyasal kastrasyondur. Bu kimyasal müdahale, ilaç yoluyla cinsel isteği törpüleyerek testosteron hormonu üretimini önemli ölçüde azaltmayı amaçlar” dedi. Ancak bu şekildeki yapılacak bir kimyasal müdahale kişi hak ve özgürlüklerine önemli bir müdahale oluşturduğundan, bu yöntemin ancak sıkı şartlara bağlanması halinde uygulanabileceğini anlattı. Türk hukukunda ise bu gibi yöntemlerin uygulanmasına ilişkin bir mevzuatın bulunmadığını ve bu konudaki düzenlemelerin ancak kanunla getirilebileceğini kaydetti. Aynı zamanda kimyasal müdahalenin tek başına etkin olmadığı, bu konuda bilişsel-davranışsal terapi gibi psikoterapik yöntemlerden de yararlanılması gerektiği yönünde görüşleri dile getirdi.
Yeşim Yılmaz, “Kişinin cinsel dürtülerini kontrol edememesi parafili, eğer bu çocuğa karşı bir durum ise pedofili olarak tanımlanıyor. Bu konudaki genel kabul, bu uygulamaların parafililere ve pedofillere uygulanabileceği yönünde” dedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre kastrasyon yönteminde 2 temel unsurun ön plana çıktığını kaydeden Yılmaz, “Bir kere kişinin bilinçli ve özgür bir şekilde rızası olması gerekiyor. Bu yöntem kendisine uygulanacak kişiyle ilgili bir de tıbbi gereklilik bulunmalı. Yani hekimlerin bu tedavi yönteminin bu kişiye uygulanması yönünde görüş bildirmesi gerekiyor. AİHM, bu şartların bulunması halinde yöntemin kişinin temel hak ve özgürlüklerini ihlal etmediğini kabul ediyor” açıklamasını yaptı. Günümüzde teşhis koymanın zor olması, önemli yan etkilerin bulunması gerekçeleriyle bu uygulamalar aynı zamanda eleştiri konusu oluyor.
“CİNSEL SUÇ FAİLİ HASTA DEĞİL, SUÇLU”
Ceza Hukuku Uzmanı Dr. Yeşim Yılmaz, bununla birlikte meydana gelen olayların geneline bakıldığında gerçekten parafililer veya pedofillerin bu suçların ancak bir kısmında fail olduğunu belirtti. Şahsen bunun bir cezai tedbir veya yaptırım olarak değil, tıp bilim insanlarının incelemelerine göre tedavi amaçlı olabileceğini düşündüğünü söyledi. Yeşim Yılmaz son olarak da toplumda cinsel suçları bir hastalık olarak görme eğiliminin yanlışlığına dikkat çekti. “Öncelikle bu bir suç. Bir hastalık değil. Bir kere cinsel eylemler, rızaya aykırı cinsel eylemlerdir. Cinsel suç failini ‘hasta’ olarak tanımlarsak durumu normalleştirmiş oluruz. Çünkü tedavi edilebilir bir durumda görüyoruz demektir. Hâlbuki adli tıp ve bilim insanlarının yaptığı araştırmalara baktığımızda bu tarz fiillerin, bir cinsel dürtüden ziyade bir zorbalık, bir öfke, bir güç arayışından ortaya çıktığını da görüyoruz. Aslında çoğunlukla erkeğin, kadın üzerinde bir otorite kurma arayışından, öfkesinden ve zorbalığından kaynaklandığını görüyoruz” açıklamasını yaptı.