GündemUlvi Cemal Erkin'in anısına...

Ulvi Cemal Erkin'in anısına...

28.01.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yaşasaydı 100 yaşında olacaktı Ulvi Cemal Erkin. 1972'de öldüğünde 66 yaşındaydı sadece. Ömrünün son iki yılında bestelediği "Senfonik Bölüm" ve yarım kalan "Senfonik Episodlar" ile besteciliğinde farklı bir katmana ulaşmıştı

Ulvi Cemal Erkinin anısına...

Liseyi bitirdiğinde ağabeyi Feridun Cemal Erkin gibi diplomatlığa gidecek yolu seçmedi. Zaten küçük yaştan belirgin olan müzik yeteneği ona, Cumhuriyet'in ilk yıllarında karşısına çıkan fırsatı değerlendirme olanağı sağladı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın verdiği bursla 1925 yılında Paris'e müzik tahsil etmeye gönderildi. Paris Konservatuvarı ve Ecole Normale de Musique'te piyano, armoni, kontrpuan ve kompozisyon çalışarak 1930'da yurda döndü. İstanbul'da 14 Mart 1906'da doğan Ulvi Cemal Erkin, Bakırköylüydü. Babasını yedi yaşında kaybetti. Annesi Nesibe Hanım dirayetli bir kadındı. Kocasının ölümünden sonra üç oğlunu kendi babasının evinde büyüttü. Ulvi, ilk piyano derslerini annesinden aldı. Ağabeyleri Feridun ve Adnan, keman çalıyorlardı. Ulvi, ilkokul çağına geldiğinde bir yandan İstanbul'un tanınmış piyano hocalarından biri olan Adolfini'den piyano dersleri alıyor, bir yandan da Galatasaray Lisesi'ne gidiyordu... Bursla Avrupa'ya gönderilen öteki genç müzisyenlerle birlikte Ankara'da yeni kurulan Musiki Muallim Mektebi'nde öğretmenliğe başladı. Atatürk, genç Cumhuriyet'in devrimleri arasında Müzik Devrimi'ne özel önem veriyordu. Avrupa'daki geçmişi Ortaçağ'a kadar uzanan çokseslilik geleneğine hemen ayak uydurmak zorundaydı eğitilerek yurda dönen müzisyenler. 1936'da Ankara Devlet Konservatuvarı kurulduğunda Ulvi Cemal Erkin, piyano bölümü başkanı oldu. Bir yandan da peş peşe eserler besteliyor, piyano için bestelediği eserleri 1932 yılında evlendiği piyanist Ferhunde Remzi Erkin yorumluyordu. Karı-koca arasındaki müzikal işbirliği ölüm onları ayırana kadar sürdü. Eşlerin müzikal işbirliği O yıllarda fildişi kulelerine kapanıp, sadece besteleriyle uğraşmak lüksüne sahip değildi Türk bestecilerin hiçbiri. Onları görev bekliyordu. Nitekim, 1937 yılının ağustos ayında Anadolu'daki ilk halk müziği derleme gezisine çıktılar. Ulvi Cemal Erkin, Necil Kâzım Akses, Halil Bedii Yönetken, Hasan Ferit Alnar ve teknisyen Arif Etikan'dan oluşan ilk ekip, bir buçuk ay boyunca Sivas, Elazığ, Erzincan, Erzurum ve Gümüşhane'de derlemeler yaptılar. 1955 yılına kadar süren derleme gezilerinin ilk üç yılında toplanan ezgilerin çoğunu Türk Beşleri'nin çoksesli eserlerinde müzikal malzeme olarak kullanmalarıyla Müzik Devrimi felsefesindeki amaca ulaşılmış oldu.Ulvi Bey'in 1943 yılında bestelediği "Köçekçeler Rapsodisi", bestelendiği yıldan bugüne kadar senfoni orkestraları programlarının bir numaralı gözdesidir örneğin. Anadolu'da derleme gezileri 1940'lı yıllarda bestelediği "Piyano" (1942) ve "Keman" (1947) konçertoları da hem Türk hem de yabancı solistlerin repertuvarlarında yer alan, 20. yüzyıl evrensel müzik serüveninin önemli eserleridir. Besteciliği bir yana, koltuğunun altında pek çok karpuz taşımak zorundaydı Ulvi Bey. Uzun yıllar konservatuvar orkestrası şefliği, konservatuvar müdürlüğü, piyano öğretmenliği, opera orkestrası şefliği, Ankara Radyosu Çoksesli Müzik Bölümü Şefliği, hatta tonmaysterlik yaptı. Heyecanlı, coşkulu yapısına yüreği dayanmadı ne yazık ki ve genç denecek yaşta kaybettik hocamızı. Yazıyı öğrencisi İlhan Usmanbaş'ın sözleriyle bitirelim:"1930'larda ilk yapıtlarını verdiği zaman... Sanki Türkiye'de yüzyıllardan beri Avrupa müziği yapılıyormuş gibi yeni müzik diline oturmuş olması hayret verici... Mesela "Beş Damla" adlı piyano parçaları 1931 tarihini taşır; yani henüz öğrenciliğini bitirip Türkiye'ye dönmüş genç bir besteci, birdenbire o güne kadar Türkiye'de nasıl bir müzik yapılması gerektiğini en açık dille ortaya koymuştur." 20. yy'ın önemli eserleri