02.01.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Cihat Aslan / İstanbul
Dünya geçtiğimiz yıl bir yandan salgın, bir yandan da iklim değişikliğinin etkileriyle karşı karşıya kaldı. İklim krizinden kaynaklanan kuraklığın etkisindeki Türkiye’yi zor bir kışın beklediğini belirten meteoroloji uzmanları, “2020 en sıcak yıllardan biriydi. 2021 daha da sıcak olacak. Su kıtlığı ve tarımsal kuraklık gözüküyor. Önlem almamız lazım” diyor.
Sıcaklıkların mevsim normallerinin çok üstünde olduğu ülkemizde yağışların azalmasıyla birçok baraj ve göl kurudu. Uzmanlar, yeni yılda Türkiye’yi nasıl bir iklimin beklediğini Milliyet’e değerlendirdi.
‘Hidrolojik’ kuraklık
Prof. Dr. Orhan Şen (İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi): “Geçen yılı sıcaklığın yanında yağışların da az olduğu bir kuraklıkla geçirdik. Aynı zamanda da küresel ısınmanın meydana getirdiği iklim değişiminin Türkiye’deki genel etkilerinden yarı kurak iklime doğru gittiğimizin bir ispatını yaşadık. Kuraklığı da meteorolojik ve hidrolojik kuraklık olarak yaşadık. 2021 yılında da bunun devamı olan tarımsal kuraklığı göreceğiz.
Şimdiye kadar Marmara Bölgesi’nde yüzde 50’ye varan yağış eksikliği, Karadeniz’de bile yüzde 15’e varan yağış eksikliğini 2020’nin üç ayında gördük. Bundan sonra da ocak-şubat-mart aylarında yağışlar ortalamaların altında geçecek. Dolayısıyla hidrolojik kuraklık dediğimiz içme suyu ve barajlardaki su seviyelerin altında olacak. Tasarruf tedbirleri, bireyselden tarımsal ve içme suyuna kadar önlemlerin artırılması lazım.”
Tarımda sulamaya dikkat
Prof. Dr. Levent Kurnaz (Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Merkezi Müdürü): “2020 senesi dünyada bütün insanlık tarihinde ya en sıcak ya da en sıcak ikinci sene oldu. Bununla beraber özellikle son 4 ayında ülkemiz çok ciddi bir kuraklık altındaydı. Yağış miktarı çok azaldı. Bunun küresel sebeplerini biliyoruz. Öncelikle iklim değişikliği ama bir La Nina’dan geçtiğimiz için Türkiye’de de özellikle kurak bir iklim bulunması şu sıralarda bekleniyor. Ve bu önümüzdeki 6 ayda da devam edecek gibi görünüyor. Kömür, petrol, doğalgaz yaktığımız müddetçe atmosfere karbondioksit salıyoruz.
Bu saldığımız karbondioksit iklimi değiştiriyor. Ne zaman temiz enerji kaynaklarına geçersek, bunu da ancak o zaman durdururuz. Bunu da ne kadar erken yaparsak, göreceğimiz zararlar da o kadar az olur. 2020 yılını tanımlarsak en sıcak seneydi. Ama gelecek daha da sıcak olacak. Buna karşı hepimizin hazırlanarak önlemleri almamız lazım. Devletin bundan yaklaşık 20 sene önce bir sulama seferberliğine girmesi gerekiyordu. Türkiye, suyunun yüzde 74’ünü tarımda kullanıyor. Bizim tarımımızda en önemli problem sulamanın açık kanallarla yapılması.
Bu da hem buharlaşmayı, hem de fazla su kullanımını artırıyor. Bunların kontrol altına alınması gerekiyor. Yani kanalların kapalı halde olup buharlaşmayı azaltması, hem de damla sulamaya geçilmesi gerekiyor. Vatandaşlarımız bireysel olarak toplu taşıma kullanmalı, mümkünce uzak mesafe seyahatten ve özellikle de sadece gezme amaçlı olanlardan vazgeçmeli. Ayrıca daha az et ve et ürünleri tüketmeli.”
‘Kuzey dengeyi bozdu’
Prof. Dr. Hüseyin Toros (İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi): “İstanbul’da sıcaklığın normalde 8-9 derecelerde olması gerekirken, 10 derecenin altına çok az düştü. 2020 yılına baktığımız zaman da bütün aylarda bu ortalamayı görüyoruz. Kuzey Kutbu’nda normalin üzerindeki sıcaklar, bölgedeki buzulların önemli oranda azaldığını, erimenin çok az olduğunu gösteriyor.
O bölgenin daha sıcak olması, hava içindeki dalgalanmalarda soğuk-sıcak hava arasında hareketlilik oluşturur. Kuzeydeki havanın normalin üzerinde sıcak olması dengeyi bozdu ve ülkemiz daha çok yüksek basınç alanı etkisinde kaldı. Bu yüzden güneşli, sisli, puslu hava, yağışsız hava oldu. Yağış az olduğu için barajlarımızda su azaldı.
2021 yılının 5-6 aylarında da ülkemizin normalin üzerinde sıcak olacağı ve büyük kesiminin mevsim normallerini altında yağış alacağı bekleniyor. Barajlardaki su seviyeleri düştü ve risk ‘Geliyorum’ diyor. Yüzyıl önce atmosfere salınan karbondioksit oranı 300 ppm iken, bugün 415 değerine ulaştı. Atmosferdeki karbondioksit miktarı arttıkça, güneşten gelen ışın ile yeryüzüne saldığı ışık arasında denge bozukluğu oluşur.”