Gündem‘Türkiye’de filmler birbirine ulanmıyor’

‘Türkiye’de filmler birbirine ulanmıyor’

17.04.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Türk sinemasının önde gelen isimlerinden Ali Özgentürk’le çıkarılması planlanan yeni sinema yasasını, Türkiye sinemasının genel gidişatını ve yeni projelerini konuştuk.

‘Türkiye’de filmler birbirine ulanmıyor’

Sinema meslek birliklerinin hazırlıklarını sürdürdüğü yeni sinema yasası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu on yıllardır düşünülen bir şey. 1980’li yıllarda bir dergi çıkarıyorduk, Vedat Türkali, Ömer Kavur, Atıf Yılmaz, Zeki Öktem, Memduh Ün ve ben. Amerika’nın yeniden keşfine gerek yoktu, önümüzdeki hedefler belliydi, sansür, Avrupa’daki CNC gibi özerk kurumlar... 10 yıl kadar Paris’te yaşadım, 1983 ile 1994 arası. Avrupa Birliği’nin telifle ilgili toplantılarında bulundum. Eurimage kuruluyordu, Adnan Kahveci’ye açıkladım. Üye yaptılar Türkiye’yi, benim çabalarımla Eurimage’a girdi. Sansür de 70 yılda çözüldü. Türk sinemasının 100 yıllık tarihi var, şimdi de sansür konusunda yüzde yüz de rahat değil. Mesela Lars Von Trier’in ‘Nymphomaniac’ı yasaklandı. Özerkleşme de olmuyor çünkü devlet bırakmak, terk etmek istemiyor. On yıllardır genel anlamda sanatçılar, yazarlar, kültür adamları, sinemacılar tepki gösteriyor. Sinema alanının özerkleşmesi, genç sinemacıyı teşvik eden, daha az kumpasın olduğu, eş dost ilişkilerinin olmadığı bir sistem isteniyor. Bir gün sinema alanında iyi şeyler olacak. Türkiye’de cumhuriyet sanatı sevdi ama devlet sanatı sevmedi. Cumhuriyet kurulurken konserler, edebiyatçılar destekleniyordu. Devlet sanatıydı ama teşvik ediliyordu en azından.

Boks yapan kızlar filmi

Yeni nesil sinemacılar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Zeki Demirkubuz, Semih Kaplanoğlu, Nuri Bilge Ceylan hepsi yetenekli sinemacılar. Sonradan gelen isimler arasında da Pelin Esmer’in de aralarında olduğu yetenekli isimler var. ‘Köksüz’ bu sezonun güzel çalışmalarındandı. Bizde 50 milyon bilet kesiliyor. Tabii Fransa’da 375 milyon kesiliyor. Biz 50 milyonu kutluyoruz. Yine de eskiye göre yükseldiği söylenebilir. Tanımı zor olsa da sinema algısı dediğimiz bir şey var: İnsan, içerik, hikâye, insani olma, stil, bunlar kabaca sinemayı oluşturanlar... Bir de bu ruh hali var ki sinema ancak büyük ekranda seyredilebilir. Bazen sinema filmini televizyonda gösterildiğinde seyredilemeyen bir şey olarak tarif edebiliriz. Böyle bir sinema anlayışı azalıyor gibi geliyor. Erozyona uğruyor. Yeşilçam’dan gelmenin avantaj olduğu bir dönem yaşanıyor, usta, çıraklık ilişkileri gibi. İstisnalar olsa da sinema birilerinin yanında çalışarak öğrenilir. Batılılar gittiğim festivallerde, “İran sineması var da Türk sineması niye yok” derler. Ben de katılıyorum bu cümleye. Türkiye’de herkes kendisi bir ülke, bir usta. Ulanmıyor filmler birbirine. Böyle bir boşluk var.

Yeni projeleriniz var mı?
Ben yapımcılığı bıraktım, iki projem var, yapımcı arıyorum. Projelerden biri beni çok heyecanlandırıyor, küçük bütçeli bir film. Türkiye’de boks yapan kızlar üzerine. Kars, Hakkari, Adana’da, gezdiğim her yerde gördüğüm boks yapan kızlarla ilgili.

Yazarlar