08.09.2021 - 13:59 | Son Güncellenme:
Fazilet Şenol / Can Şişman - Milliyet.com.tr - Dünyanın dört bir yanında 'sosyal medya' kaynaklı ölümlere rastlıyoruz. TikTok videosu çekmek için demir toplar yutmaktan hastaneye kaldırılanlar, cesaret selfie'leri çekmek için uçurumlardan düşenler ve daha fazlası. Birçok insan sosyal medyada daha fazla 'like' almak uğruna can veriyor. Sosyal medya kaynaklı ölümlerden birine de yakın zamanda Türkiye'de rastladık. Kübra Doğan isimli genç bir kadın, TikTok videosu çekerken 50 metre yükseklikten düşerek can verdi.
'SINIR ÖTESİ HALE GELDİ'
Peki, Kübra Doğan'ın çatıdan düşerek can vermesine sebep olan şey neydi? Beğenilme arzusu mu, toplumdan kabul görüp onay alma isteği mi? Yoksa gençleri birkaç tık fazla almak için hayatlarını tehlikeye atacak noktaya getiren başka sebepler mi var? Sosyolog ve Tarihçi İsmail Öz yaşananları, “Marifet, iltifata tabidir” sözüyle de perçinlediğimiz 'beğenilme' isteğine bağlıyor.
Özellikle gençlerin erişim ve erişilme kolaylığının etkisiyle adeta bir sele kapıldığını söyleyen İsmail Öz, akıl dışına çıkacak kadar sınırları zorlayabildiklerini ve bu yüzden de tatsız durumların, hatta canlarına mal olacak sonuçların ortaya çıkabildiğini ifade ediyor.
'ÖLÜME MEYDAN OKUMAKTAN HOŞLANIYORLAR'
Olayın sosyolojik boyutu bu şekilde görülüp ifade edilirken, Kübra ve Kübra gibi birçok gencin bu tutumda olmasının psikolojik sebeplerinin arkasında ne yatıyor? Kişilerde bulunan hangi eksik duygu ve ruh hali insanı 'ölüm' ile yüz yüze getiriyor sorusunun da peşine düştük.
Bu sorulara Klinik Psikolog Pelin Hazer, "Sosyal medya, kişilere kendilerini göstermeleri için 'ideal' bir ortam sağlar. Bu medya platformları, kullanıcılara profil görünümlerini geliştirerek kendilerini daha seçici ve arzu edilir bir şekilde sunma alanı sunar. Bazı kişiler de ölüme meydan okumaktan, adrenalin yaşamaktan hoşlanır. Ölüme meydan okuyan durumlar arayan insanların bir alt kültürü ortaya çıktı ve bunu sosyal medyada beğeniler, takipçiler, aboneler ve hayranların beğenisi için yapmaya başladılar" cevabını veriyor.
'AİLEDEN YETERİNCE ONAY ALAMAMAKTAN KAYNAKLANIYOR'
Sosyal medyadaki birçok videonun altında yatan 'beğenilme' ve 'arzu edilme' duygusunun temelinde kişilerin çocukluğunda ebeveynlerinden yeteri kadar onay alıp almadıklarının yattığını söyleyen Pelin Hazer, zamanında giderilmeyen bu ihtiyaçların toplum tarafından beğenilme arzusuna dönüştüğünü, sosyal medyanın ise bu ihtiyaçların karşılığını çok hızlı bir şekilde verdiğini söylüyor. Özellikle anne ve babaların çocuklarını henüz küçük yaşlarda desteklemeleri ve onları onayladıklarını göstermeleri bu durumun önüne geçmekte en etkili önlemler arasında...
'TEŞHİRCİLİĞİN BÜYÜSÜ'
Diğer bir önemli durum ise sosyal medyayla birlikte paraya çok hızlı bir şekilde ulaşılabiliyor olması. Birçok genç bu aşırı olan yollardan geçerek para kazanmaya çalışıyor. Klinik Psikolog Pelin Hazer, bu durumu 'teşhirciliğin büyüsü' olarak tanımlıyor. Teşhirciliğin, narsisizmin bileşenlerinden biri olduğunu söyleyen Pelin Hazer, "Bu eğilimde olan kişiler gösteriş yapmaktan hoşlanırlar ve aktif olarak kendilerini göstermek için fırsatlar ararlar. Bu özelliği yüksek bireyler için günün neredeyse her anını paylaşmak yalnızca dikkat çekmek için değil, aynı zamanda kendilerine hayranlık duyulmasının bir aracıdır" ifadelerini kullandı.
'DEPRESYONA GİRİYORLAR'
Narsist eğilimde olmayan kişilerin bu normun dışında kaldıkları için kendi hayatlarının dikkat çekmediğini ve sıkıcı olduğunu düşünüp depresyona girdiklerini söyleyen Pelin Hazer, bu kişilerin sosyal medyanın bağımlılık etkisinden ötürü de hem kendilerini teşhir edemeyip hem de uzaklaşamadıklarına dikkat çekiyor.
'ŞAKLABAN' BİR YAKLAŞIM
İsmail Öz ise meselenin bu duruma gelmesinin en önemli etkilerinden birinin ortada dönen para olduğuna işaret ederek bu paradan pay alma çabasından dolayı 'şaklaban' bir yaklaşımın tetiklendiğini de ifade ediyor.
'İÇERİK ÜRETMEK KOLAY DEĞİL'
Kişiler kendi mesleğini yapabiliyor olsa ve yeterli ücret alabiliyor olsalar yine aynı şekilde fenomen olmak istiyor olup olmayacakları merak konusu. 'Hazza en kolay yoldan ulaşma arzusunun' da insanları bu yöne doğru ittiğini söyleyen Pelin Hazer ise, fenomenlerin de içerik üretmenin kolay olmadığını buradaki istikrar ve düzenin de zor olduğunu dile getirdiklerini belirtiyor.
GENÇLER BAĞIMLILIKTAN NASIL KORUNABİLİR?
Gençlerin ve çocukların canına mal olacak şekilde internete ve sosyal medyaya bağımlı hale gelmemesi için ne yapılmalı? Anne babalar nelere dikkat etmeli? Bu konuyla psikolog Pelin Hazer, Rusya ve Hindistan gibi bazı ülkelerde tanımlanmış risk bölgelerinde selfie çekimlerinin yasaklandığını, yapılan bazı çalışmalarda ergenlerin genç yetişkinlere göre selfie çekimi yapma, filtreler kullanma, video çekme olasılıklarının daha yüksek olduğu bulunduğunu söylüyor.
Bunun önüne geçmek için ise toplum düzeyinde, okullarda sosyal medya kullanımına dair eğitime ihtiyaç olduğunu, selfie ve video çekmek için tehlikeli olduğu düşünülen yerlerde tabela bulundurulabileceğini ve bu bölgelerde akıllı telefon kullanımının kısıtlanabileceğini ifade ediyor. Aynı zamanda "Basın organlarında zorunlu yayın olarak sosyal medya, selfie çekmenin tehlikeleri hakkında kendilerini yayınlayarak mesaj yayma ve farkındalık yaratma mesajları yayınlanabilir" ifadelerini kullanan Pelin Hazer, ailelerin çocuklarına bu risklerden bahsetmesi gerektiğini, harika bir selfie veya videonun hayatlarına mal olabileceğine dair psiko-eğitim vermekle birlikte, bu noktada bilgilendirme işe yaramıyorsa mutlaka bir ruh sağlığı uzmanından destek almaları gerektiğini savunuyor.
'PARAYA KURBAN EDİLEN GELECEK HUZUR GETİRMEYECEK'
Peki, herkesin bu denli kolay paraya ve haza ulaşma gayesi içinde olduğu bu düzenin geleceğe etkileri neler olacak? Bu isteği, "Her şeyin paraya kurban edildiği bir gelecek hiçbirimize huzur getirmez" ifadeleriyle tanımlayan İsmail Öz, en saygın olanın 'bir' izlenmesine verilen parayla, en saygısız olanın 'bir' izlenmesine verilen paranın aynı olduğunu, bu durumda daha az izlenen saygın ile daha çok izlenen diğerinin mücadele etmesinin imkânsız hale geldiğini belirtiyor. Pastadan pay kapmak isteyen birçok kişinin de daha fazla izlenmek uğruna, kendi seviyesine çekemediği takipçinin seviyesine inme yolunu seçtiğini vurguluyor.
'68 KUŞAĞI İLGİ İLE İZLİYOR'
Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Profesör Dr. Nilüfer Narlı ise bu durumun, sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle bu mecrada görünür olmanın ve 'like' almanın, geçmişte şehrin en iyi caddesi, kafesi veya mekanında piyasa yapma davranışının yerini aldığını, "Görüldüğün kadar varsın" anlayışının birçok gencin yaşamını şekillendirdiğini söyleyerek, kitap okuyarak ve bilgelik ortaya koyarak toplumda sivrilmenin önemi ile yetişmiş 68 kuşağının tüm bu yaşananları ilgi ile izlediğini belirtiyor.
İNTERNET BAĞIMLILIĞINA NE SEBEP OLUYOR?
Bağımlılık denildiğinde ilk alan gelen kurum olan Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk ise sosyal medya bağımlılığın belirtilerini sıralayarak şu uyarılarda bulunuyor:
"İlk ve en önemlisi internette ve sosyal medyada çocukların ve gençlerin sürekli uğraşması, zihnini bununla meşgul ederek günlük yaşamın önemli bir kısmını bu şekilde geçirmesi. İkinci belirti, sosyal medya ve internetle uğraşmayı bıraktığında yoğun bir sıkıntı duyma hali ve tekrar bir an önce oyuna dönmeye çalışması. Biz buna çekilme nöbetleri ya da çekilme krizleri diyoruz. Bu süreç içerisinde bir başka bağımlılık kriteri de giderek sürenin artırılması; diyelim ki günde yarım saat bir oyun oynayan çocuğun bunu 1-2 saate çıkarması, bazen de günün önemli bir kısmında sadece oyun oynayarak geçirmesi. Bununla birlikte diğer ilgi alanlarına olan ilgiyi kaybetmesi; dışarıda arkadaşlarıyla oynamanın, bir spor eyleminin, sanatsal bir faaliyete katılmanın artık değerini kaybetmesi. Oysa çocukların ve gençlerin yaş seviyelerine uygun içeriklerle karşılaşmaları gerekiyor. Dolayısıyla bir çocuğun yaş seviyesinin üzerinde zararlı içeriklere maruz kalması kişilik gelişiminde de ciddi problemler oluşturuyor."
'İNTERNETTE GEÇİRİLEN ZAMAN ÖNEMLİ'
Prof. Dr. Mücahit Öztürk, "Teknolojiyi tamamen hayatımızdan uzaklaştırmak gibi bir şey mümkün değil. Çünkü teknoloji artık hayatımızın bir parçası, internet hayatımızın bir parçası" diyor ve bağımlılığa götüren şeylerden birinin telefonda ve bilgisayar başında geçirilen süreyle ilgili olduğunu, sınırsız kullanıma dikkat edilmesi gerektiğini, aile içindeki iletişimsizliğin, bağımsızlığa zemin hazırladığını ifade ediyor. Bu sebeple aileler ve bireyler çevresindekilerle birebir iletişime girmek için kendini teşvik etmekle beraber internet ve sosyal medyada geçirdiği zamanı kontrol altına almalıdır" diyor.
'GÜNDEMİ 'TİKTOKER'LAR BELİRLİYOR'
TikTok'ta 9.1 milyon takipçisi olan korayzeynep isimli TikTok fenomeni ise, "Para kazanmak çok kolay olabiliyor, bu durum bazen çok zor da olabiliyor. Birçok kişinin küçümsediği TikToker'lar şu an çok büyük firmaların reklamlarında oynuyor. Birçok sayfanın gündemini Tiktoker'lar belirliyor. Birçok sanatçı onların şarkı reklamlarını yapmaları için onlardan yardım alıyor ve bu durumun örnekleri çok" diyerek TikToker'ların ve sosyal medya fenomenlerinin durumuna açıklık getiriyor.
'SANILDIĞI GİBİ KOLAY DEĞİL'
Ayrıca sosyal medyadan para kazanan insanları örnek alıp TikTok'a ve diğer mecralara dahil olmak isteyen ve para kazanmak isteyen insanların sayısının çok olduğunu söyleyen fenomen korayzeynep, bu işin öyle sanıldığı gibi kolay olmadığını da belirterek, "Biz üzerimizde bir başarı baskısı hissetmiyoruz ama bir baskı hisseden çok fazla TikToker var. Çünkü daha iyisi çıktığında bir önceki fenomen unutuluyor. Unutulan fenomenlere dair çok örnek var" diyor.
'ÖLÜMLERİN TİKTOK'A FATURA EDİLMESİ DOĞRU DEĞİL'
Youtube'da 4 milyon abonesi olan Meryem Can ise yaşanan ölümlerin kaynağını sosyal mecralara bağlamanın doğru olmadığı görüşünde. Can, televizyonda gördüğü hareketleri taklit ederken başına kaza gelen birçok çocuk olduğunu ama kimsenin televizyon yüzünden yaşanan ölümlerin arttığı şeklinde algı oluşturmaya çalışmadığını ifade ederek, "TikTok uygulama olarak toplumun bir bölümünde, antipatik ve negatif bakılan bir uygulama olduğu için bahsettiğiniz olayın uygulamaya fatura edilmesini anlayabiliyorum ancak doğru bulmuyorum" diyor.
'İYİ İÇERİK ÜRETİYORSANIZ İŞİNİZ ZOR'
Özellikle fenomenlerin işinin kolay olduğu algısına için de böyle bir genelleme yapmanın hatalı olduğunu söyleyerek, "Youtube’da her videonuz, her kapağınız başka bir kanaldan çalıntı değilse hele biraz da benim gibi kimsede olamayan içerikler yapma kaygısında iseniz işiniz oldukça zor. 'Ben fikir bulmak ile uğraşmam, en çok izlenen ne ise yaparım' diyenlerden iseniz de işiniz oldukça zor. Çünkü sizin yaptığınızın aynısını yapan ve sizden daha çok abonesi olan biri her zaman olacak. Dolayısıyla rekabet çok fazla. Hadi izlenen fikirleri aldınız yaptınız 1 sene geçti. Bir noktada kendi fikirlerinize ihtiyacınız olacak… Yine de kendinize güveniyor ve bu işi yapmak istiyorsanız başarılı olmamanız için hiçbir sebep yok. Kendilerine has fikirleri olan, orijinal içerik sunan ve 1 senede oldukça büyüyen kanallar da var" diye yorumluyor.
'ÇOK AZI BU İŞİ YAPMAYA DEVAM EDER'
Meryem Can, "Kişisel olarak yeni birilerinin gelmesinde hiçbir kaygı duymuyorum. Uzun yıllardır her sene yeni birileri çıkar bir çoğu bir sene sonra unutulur çok azı bu işi yapmaya devam eder. Genellikle her meslekte olduğu gibi işini iyi yapanlar kalıcı oluyor. Ülkemizin kendine has problemleri var. İşini en iyi yapan ile algıyı en iyi yöneten arasında kazanan hep iyi algı üretenler oluyor. Yine de siz güzel bir içerik sunuyorsanız kimse sizin büyümenize engel olamaz" ifadelerini kullanıyor.
'SOSYAL MEDYAYLA UĞRAŞMAKTAN ÇOK EĞİTMEK GEREK'
Sosyal medyanın güvensiz bir yer olmadığını, gerçek hayatta suç olup sosyal medyada suç olmayan hiçbir şeyin bulunmadığını belirten Meryem Can, "Sosyal medyanın güvensiz bir yer olduğunu da düşünmüyorum. Sadece nasıl kullanılacağı bilinmediği için mağduriyetler yaşanıyor" diyor. Sosyal medyanın güvenirliliği için ise, "Çocuklar için artık hemen hemen her uygulama her browser, her internet sağlayıcı özel modlar üretiyor. Sarsıcı grafik öğeleri sosyal mecralarda uyarı olmadan paylaşılamıyor. Kurallar aslında oldukça katı. Sosyal medya ile uğraşmaktan çok kullanıcıları eğitmek daha doğru geliyor bana" ifadelerini kullanıyor.
2017'DE HAYATIMIZA GİRDİ, Z KUŞAĞININ GÖZDESİ
TikTok uygulaması, kullanıcıların genellikle arka planda müzik veya dublaj olan 15 saniyelik videolar oluşturarak dans, klip ya da eğlence içerikleri çekmesine olanak tanıyor. Eylül 2016’da ByteDance tarafından kuruldu. Uygulama Çin’de Douyin adıyla piyasaya sürülmüştü ancak Eylül 2017’de Endonezya’da yayılmaya başlamasıyla uluslararası pazara uygun olması için TikTok ismini aldı. Birkaç videoyu art arda ekleyerek daha uzun videolar yüklemek mümkün olsa da toplam en fazla 60 saniyelik videolar yüklemek mümkün oluyor. Akım üstüne akım ile milyonları kilitleyen uygulama, özellikle Z kuşağı arasında çılgınlık derecesinde popüler bir uygulama oldu.