31.05.2024 - 19:00 | Son Güncellenme:
DİDEM ÖZEL TÜMER -Sudani, Mahmur için düzenleyici tedbirler aldıklarını belirterek, "Silahlı grupların bölgenin güvenliğini tehdit etmesi de kimsenin çıkarına değil. Bölgedeki siyasi, ekonomi ve diğer sorunların aşılması için istikrara ihtiyacı var." dedi.
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, "Irak PKK'dan tam olarak nasıl ve ne şekilde kurtulacak?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"PKK, 1980'li yıllardan bu yana Irak'ta varlık gösteriyor. Bu varlığın sonuçları, gerilim ve çatışmanın sebepleri gibi biliniyor. Bu, çözümü için yeterli çabanın sarf edilmediği bir mesele. Bununla birlikte biz, PKK ya da başka yapıya yönelik sorunlarla ilgilenirken ilkelere bağlı kalıyoruz. Bu partinin (PKK) mensuplarının varlığı ‘mülteci’ adı altında ortaya çıkmaya başladı. Bizim anayasamız, Irak topraklarının komşu ülkeleri hedef alacak herhangi bir silahlı gruba alan oluşturmasını yasaklıyor. Bu yüzden Ulusal Güvenlik Konseyi’nden çıkardığımız kararla, bu partiye bağlı tüm örgütleri yasaklı olarak ilan ettik. Bunun yanında Mahmur Mülteci Kampı ile ilgili düzenleyici tedbirler aldık. Kampta yaşayanların isimlerini ve kayıtlarını güncelledik. Bunu, sadece Türkiye’ye yönelik olarak değil, her hangi bir komşumuzu hedef alacak tüm örgütlere uygulayacağız. Her şeyden önemlisi, gerçekleri bilmemiz gerek. Eski sorunların büyümesi hiç kimsenin çıkarına değil. Silahlı grupların bölgenin güvenliğini tehdit etmesine izin vermek de kimsenin çıkarına değildir. Bölgedeki siyasi, ekonomik ve diğer sorunların aşılması için istikrara ihtiyacı var."
"Kalkınma yolu tarihi rolün restorasyonu"
Etrafında sanayi bölgelerinin, turizm alanları ve enerji hatlarının kümeleneceği Basra’dan Türkiye’ye uzanacak entegre bir proje olan Kalkınma Yolu konusunda ise Sudani ortak çıkarlara odaklanmak gerektiğini vurguladı:
İlk olarak, Irak'ın Doğu ile Batı arasındaki ticaretteki rolünü tarihsel olarak ele almalıyız. Mezopotamya kent ve kırsal merkezleriyle yüzyıllardır ticaret kervanlarının tercih ettiği bir ticaret koridoru olmuştur. Kalkınma Yolu Projesi bu tarihi rolün restorasyonudur. Doğu ve batı arasındaki uluslararası ticaretin, mevcut piyasa koşullarında, Irak ve Türkiye toprakları üzerinden birbirine bağlanmasıdır.
Ayrıca bu bölgede çatışmalar ve gerginlikler de yaşanıyor. Bu durum, çıkarları ve faydaları iç içe geçen projelere odaklanılmasını gerektirir. Kalkınma Yolu, endüstri kentlerinin oluşturulması ihtiyacını ortaya koymakla birlikte, bu bölgelerden geçerek yapılacak ticareti tanımlıyor ve bunların hepsi birbirini tamamlıyor.
Bu yılın sonlarına doğru, El-Fav Limanı’nın ilk rıhtımının açılışı yapılacak ve Kalkınma Yolu koridoru'ndan malların akışı başlayacak. Tüm ekonomik göstergeler ve fizibilite çalışmaları koridorun en uygun maliyetli ve en hızlı koridor olduğunu ortaya koyuyor. Bunun diğerlerine bir alternatif olduğunu iddia etmiyoruz ama ancak bölgesel ve uluslararası ticaretin gerçekten de Kalkınma Yolu'na ihtiyacı var. Bu proje örtüşen çıkarları ve ekonomik sürdürülebilirlik faktörlerini birleştiriyor ve geliştiriyor"
"Fırat ve Dicle canturan halatımız"
Irak Başbakanı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretinde imzlanan 10 yıl süreli su yönetimi konusundaki anlaşma için ise şunları söyledi:
"Geçtiğimiz yıllarda şiddetli su kıtlığı ve kuraklık yaşadık. Bazı güney illerimize içme suyu bile temin edemedik. Türk tarafının Irak'taki su kullanımına ilişkin yaptığı araştırmalar ve gözlemler var. Bu kapsamda, doğru sulama için modern teknolojinin kullanılması gibi başlıklarda önemli ilerleme kaydettik ve bu da su tasarrufuna olumlu yansıdı. Türkiye’nin tecrübesi su yönetimi konusunda öncü oldu. Bu sebeple su yönetimi konusunda bir inisiyatif geliştirme önerisinde bulunduk ve bu girişim 10 yıl sürecek bir çerçeve anlaşmasını öngörüyor. Su yönetimini iyileştirmeyi ve gelişim projelerini uygulamayı amaçlıyor.
Sulama sistemlerinin modernizasyonu – buna barajlar da dahil- bu alanda bilgi ve uzmanlık paylaşımını öngörüyor.
Dicle ve Fırat sularının paylaşılması konusunun şiddetlendirilmesinin ne Türkiye’nin ne bölgenin çıkarına olduğunu herkese açık şekilde söyledik.
Sonuçta bizler, Irak'ın medeniyet varlığının temeli olan cankurtaran halatı ile birbirine binlerce yıldır bağlıyız.
"Petrolde yasal çıkış yolu bulunmalı"
Türkiye, 4 Ekim'den bu yana, uluslararası tahkime yansıyan davaya rağmen, mevcut petrol boru hattı üzerinden petrol sevkiyatına hazır olduğu mesajı veriyor. Sudani'ye bu konudaki görüşünü ve Basra petrolünün Türkiye üzerinden Akdeniz çanağına taşınması imkanı olup olmadığı sorusunu da yönelttik:
"IKBY’den çıkarılan Irak petrolünün sevkiyatının durdurulması tabi ki Irak için zarardır. Bu, elbette Irak ekonomisine ve IKBY’nin kentlerinin kalkınmasına destek için kaçırılmış bir fırsattır. Hukuki bir mücadelenin ardından bazı çözümler ve yasal düzenlemeler önerdik. Ancak konu hala hukuki prosedürlere bağlı. Örneğin Irak Federal Petrol Bakanlığının bildirisine ve Irak federal bütçe yasasına göre bir petrol varilin yer altından çıkarılması maliyeti sadece 8 dolarla sınırlıdır. Ancak IKYB Doğal Kaynaklar Bakanlığı oradaki şirketlerle yaptığı sözleşmede her bir varilin çıkarılması maliyetini 26 dolar olarak belirliyor. Bunun için yeni bir yasal düzenleme ya da bu şirketlerle yapılan sözleşmelerde değişiklik yapılmasını önerdik. Bu nedenle de şirketlerde üretim durduruldu. Bu, Irak hükümetinin kararı sebebiyle olmadı. Kuzey Irak yönetimi bunu kabul etmesine rağmen, şirketler buna uymayı ve sözleşmelerini yenilemeyi reddetti. Bu yüzden Irak ve Irak halkının kendi milli servetinden faydalanabilmesi için bir yasal bir çıkış yolunun bulunması gerekiyor. Basra petrolünün Türkiye’den geçerek Akdeniz’e gönderilmesi ise bunun için bir ekonomi bir planın yapılması gerektiği gibi"
"Uzman ve köklü şirketlere kapımız açık"
Halen petrol sondajında ortaya çıkan gazı dönüştüremediği için yakmak zorunda kalan Irak, bu alanda da ciddi yatırıma ihtiyaç duyuyor. Irak Başbakan'ı Sudani doğal gaz yatırım planlarının ne olduğu sorusuna özetle şu yanıtı verdi:
"Doğal gaz yatırımı Irak için stratejik bir seçenektir. Milli zenginlikler ve kalkınma planlarını en iyi şekilde halkın hizmetine sunmak gerekiyor. Doğal gazın bu şekilde yakılması sürdürülmemeli. Bir yandan milli servet heba oluyor, diğer yandan da çevreye zarar veriyor. Doğal gaz yatırımı konusunda özel lisanslar çıkarılacağına ilişkin bir duyuru yaptık. Irak’ın önümüzdeki 3 yıl içinde doğal gaz üretiminde kendi kendine yeterli seviyeye gelmesini planlıyoruz. Irak önümüzdeki 5 yıl içinde doğal gaz pazarında önemli konuma gelecek.
Bu önemli maddeden yerel ihtiyacımızı karşılayacağız ve elektriğimizi de üreteceğiz. Doğal gaz petrokimya sanayinde geniş bir öneme sahip. Biz de bunu en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz. Bu sektörde çalışmak isteyen tüm uzman ve köklü şirketlere kapımız açıktır. Ayrıca bölge şirketlerini de bekliyoruz çünkü bu şirketler başka alanlarda da işbirliği yapabilecektir. Doğal gazın üretimi ve yatırımının Irak’ın kalkınması için alternatif kaynak anlamına geldiğini bilmemiz gerekiyor. Böylece başka alanlarda da yatırım olacak ve bu yatırımlarda Türk şirketlerini ve başka dost ülke şirketlerini görmek istiyoruz
“Komşu olmadan meçhule ilerlenir”
Sudani mevcut ticaret hacminin artırılmasının önemi konusunda ise şunları söyledi:
“Türkiye ile ticaret hacmini dikey olduğu kadar, yatay olarak da genişletmek istiyoruz. İşte bu yeni kalkınma projesiyle gerçekleşir. Ticaretin yatay olarak gelişmesiyle birlikte ortak çıkarlar da büyür. Yakın geçmiş, bir ülkenin komşu ülkelerden izole olmuş bir halde, tek başına ilerlemesinin bir meçhule gitmesiyle sonuçlandığını gösteriyor. Bu yüzden iki ülke arasındaki ticari hacmin artırmasını ve genişlemesini istiyoruz. Böylece Türk kardeşlerimizle istikrara dayalı ortak çıkarlar oluşur. Ayrıca yardımlaşma ve geleceğe yönelik en önemli yatırımlardan biri olan tarım sektörüne dikkat çektik. Bu alanda yakın zamanda ve Türk şirketlerinin katılımıyla önemli mesafeler kat edeceğiz.”