Gündem'Sırrını öğrenmemizi istedi...' Müthiş servetin peşine düştüler!

'Sırrını öğrenmemizi istedi...' Müthiş servetin peşine düştüler!

07.12.2019 - 08:41 | Son Güncellenme:

1800’lü yıllarda İzmir Valiliği yapan Hacı Osman Paşa’nın oğlu Ali Ağa ile Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz zamanında sadrazamlık yapan damadı Mehmet Emin Ali Paşa’nın torunları olan 5 ailenin bireyleri miraslarının peşine düştü.

Sırrını öğrenmemizi istedi... Müthiş servetin peşine düştüler

Osmanlı Devleti'nde önemli görevlerde bulunan Karaosmanoğlu ailesinin yasal mirasçıları, İzmir'in Urla ilçesinde ortaya çıktı. 1800'lü yıllarda İzmir Valiliği yapan Hacı Osman Paşa'nın Urla'da mütesellim olarak görev yapan oğlu Ali Ağa ile Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz zamanında sadrazamlık yapan damadı Mehmet Emin Ali Paşa'dan da kaldığı söylenen serveti dudak uçuklattı. Kalan miras arasında Urla, Foça, Seferihisar ve Aliağa'da binlerce dönüm araziler, İstanbul'da yalılar ve daha birçok taşınmaz mülk bulunduğu iddia ediliyor. Karaosmanoğlu ailesinin bireylerine kaldığı iddia edilen mal varlığı arasında sadece arazi, daire ve yalılar değil daha birçok taşınmaz bulunuyor. Önümüzdeki günlerde davalar ve tescil işlemleri sonuçlandığında bu konu hakkında detaylı açıklama yapılacağı öğrenildi.

Haberin Devamı

'BİZİM DE HAKKIMIZ'

Yeniasır gazetesinden Tolga Tekin'in haberine göre, Urla'daki Şevket, Akar, Daşçı, Dalyan ve Güngör soyadlı 5 ailenin bireyleri, asırlar öncesinden kalan ve birçoğunun da vakıflara ve hazineye devredildiğini öğrendikleri servete sahip olabilmek için hukuk mücadelesi başlattı. İstanbul ve İzmir'deki mahkemelerde devam eden davaları ise 40'a yakın avukat ordusu takip ederken aileler, bir an önce hakları olan mirasa kavuşmak istediklerini söyledi. Aileler, "Bu miras bize dedelerimizden kaldı. Elimizde belgeler var. Bir kısmı vakıflara devredilmiş ancak burada bizim de hakkımız var. Adaletin yerini bulacağına inancımız tam. İnşallah bu süreç en kısa zamanda sonuçlanır. Biz de hakkımıza kavuşuruz" diye konuştu.

Haberin Devamı

Mirasçılardan Gezer Acımaz, "Yapılan araştırmalarda Urla dışında da yerler olduğunu hatta İstanbul'a kadar uzandığını gördük. Bu arada dedelerimiz tarafından kurulan Hayri ve Zürri vakıflar olduğunu da gördük. Araştırmalar bitti, veraset ve kayıt düzeltme davalarının sonuna geldik. Biz aile olarak 'artık yeter ölüm hak miras helal' diyoruz ve sonuna kadar hep birlikte davanın takipçisiyiz. Allah'ın izni ve Türk adaletinin tecellisiyle bizim olanı artık alacağız ve hak yerini bulacak" dedi.

YILLARCA GİZLİ KALDI

Miras olayının çıkış öyküsü Urla'da yaşayan Dudu Güler Akar'ın 1980 yılında vefat etmesiyle başladı. Kızı Zühre Başdaner annesinin eşyalarının arasında Osmanlıca yazılı bazı belgeler buldu. Ancak o da annesi gibi bu kağıtları hiçbir araştırma yapmadan saklamaya devam etti. Bu süreci Yeni Asır'a anlatan Zühre Başdaner'in oğlu Lütfü Başdaner, "Annem yıllarca sakladığı belgeleri, Urla'da Zabıta Amirliği yapan babam Tekin Başdaner'in 2007 yılında vefat etmesinin ardından bize gösterdi. Bizden bu kağıtların sırrını öğrenmemizi istedi. Ben de o zaman binbaşı olan yeğenim Çağlar Akar'a bu belgeleri gösterdim. O da bu belgeleri İstanbul'da bir üniversitede Osmanlı arşivleri üzerinde bilgi sahibi olan bir öğretim üyesi arkadaşına incelemesi için verdi. Yapılan incelemede, bu evrakların çok değerli olduğu ve bize birçok miras kalmış olabileceği söylendi. Bunun üzerine biz belgeleri tavsiye üzerine aile olarak güvendiğimiz Bursa'daki avukat Zafer Karakılıç'a götürdük. Tüm aile bireyleri olarak kendisine 18 Eylül 2018'de vekaletimizi verdik" dedi.

Haberin Devamı

YASAL MİRASÇI OLDULAR

Davayı takip eden İstanbul, Ankara ve Bursa'daki avukatların bu belgelere dayanarak yaptıkları araştırmalarda kendilerine İstanbul'da 3 tane yalı ve taşınmaz mülkler, Urla, Seferihisar, Foça, Aliağa'da binlerce dönüm araziler ve banka hisseleri kalmış olabileceğini söyleyen Başdaner, hukuki sürecin devam ettiğini belirtti. Öte yandan Urla'daki Şevket Akar, Daşçı, Dalyan ve Güngör soyadlı 5 ailenin yüzlerce bireyi, 4 Kasım 2019'da İstanbul Asliye Hukuk mahkemelerine açılan dava sonucunda yasal mirasçılık belgelerini aldılar. 7 Şubat 2020'de ise isim tescili ve tescil belgesi işlemlerinin tamamlanmasının ardından miras kalan yerlerle ilgili keşif yapılacağı öğrenildi.

'HAKKIMIZIN ARKASINDAYIZ'

Gezer Acımaz: Urla'daki büyüklerimizin elindeki değerli Osmanlı belgelerini avukatlarımız takip ediyor. Çok büyük bulgulara ulaştılar. Davalar açıldı. 1952 yılındaki Urla'daki yangında belgelerde oynamalar olmuştu. Biz bu konuda da davalar açmıştık ama biz sus payı olarak yerler verildi. Dava derinleştikçe Urla dışında da hatta İstanbul'a kadar uzanan yerler kaldığını öğrendik. Şu anda veraset ve kayıt düzeltme davalarının sonuna geldik. Hep birlikte davanın takipçisiyiz. Allah'ın izni ve Türk adaletinin tecellisiyle hakkımı alacağımızı umuyorum.

Tuncer Akar: Dedemiz Ali Ağa, babası ve kardeşleriyle, amcalarıyla birçok vakıf kurmuş. Bizim soyumuzun bıraktığı taşınmazlarla ilgili hak iddia edebiliyoruz. Devletimizden ve adaletimizden eğer bir hakkımız varsa davanın bir an önce sonuçlandırılarak bize teslim etmesini istiyoruz.

Dilek Ülkü: Hak ettiklerimizi almaya çalışıyoruz. Dedelerimizin çalışıp canla başla çalışarak kazandığı mülklerin onların neslinden gelenlere geçmesini istiyoruz. Hakkımızın arkasındayız. Hukuki süreç devam ediyor.

Haberin Devamı

1952'DEKİ YANGINDA KAYITLAR SİLİNMİŞ

Bu arada 1952 yılında Urla'daki Hükümet Konağı'nda çıkan yangında bütün kayıtların silindiği ve sonrasında ise düzenlemelerde hatalar yapıldığını söyleyen aileler, kayıtları düzeltmek için dava açtı. Hükümet Konağı yangınında kayıtların silinmesi nedeniyle açılan düzeltme davasıyla ilgili duruşmanın 17 Kasım'da İzmir Adliyesi'nde yapılacağı öğrenildi. Düzeltme davasının tamamlanmasının ardından yer tescillerinin yapılacağı öğrenildi. 

Haberin Devamı

'KİMSENİN YERİNDE GÖZÜMÜZ YOK'

Örnek olarak bir belge gösteren Hakan Şevik, Seki Tepesi'nde kendilerine miras kalan arazinin kayıtlarının silinmesiyle başkalarının üstüne tescillendiği ve bu nedenle açılan bir davanın ise 1991 yılında görüldüğünü, bu dava sonucunda kendilerine sadece 5 dönüm yer verildiğini söyledi. Bu olayla ilgili davaların sürdüğünü belirten Hakan Şevik, "Biz sadece hakkımız olanı istiyoruz. Kimsenin yerinde veya devlete, vakfa veya hazineye kalan yerlerde gözümüz yok. Kaldı ki elimizdeki belgeler bizim haklı olduğumuzu gösteriyor" diye konuştu.