19.05.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
SELAY SARI
Solo kariyerinin yanı sıra Soundgarden ve Audioslave’in lideri, son 30 yılın en yetenekli ve karizmetik müzisyenlerinden, grunge’ın öncüsü Chris Cornell, önceki gece hayatını kaybetti. Associated Press’in Cornell’in basın sözcüsünden aldığı bilgiye göre, 52 yaşındaki sanatçı Detroit’te Soundgarden’ın kapalı gişe çaldığı konserden birkaç saat sonra, odasında ölü bulundu. Cornell’in beklenmedik ölümünün nedeninin araştırılmakta olduğu, hayatına son verdiğinden şüphelenildiği kaydedildi.
Chris Cornell, 20 Temmuz 1964’te ABD’nin Washington eyaletinde bulunan, kendisinin öncülerinden olacağı akım sayesinde dünya çapında tanınacak Seattle şehrinde dünyaya geldi. Küçüklüğünde gitar ve piyano dersleri alarak müzikle tanışan Cornell’in tutkunu olduğu ilk grup, dokuz yaşındayken bir komşularının bodrumunda bulduğu plak koleksiyonu vesilesiyle The Beatles oldu. Lise yıllarında girdiği ağır depresyon nedeniyle okulu bırakan Cornell, bir yandan kurduğu gruplarda çalarken bir yandan da deniz ürünleri toptancısı ve aşçı yamağı olarak hayatını kazanıyordu.
Daha önce birlikte çalıştığı basçı Hiro Yamamoto ve gitarist Kim Thayil ile 1984’te Soundgarden’ı kurdu. Başta hem vokal hem bateriyi üstlenen Cornell, bateriyi önce Scott Sundquist’e, sonrasında da Soundgarden’ın asıl bateristi olacak Matt Cameron’a bıraktı. İlk EP’si ‘Screaming Life’ı 1987’de, ilk albümü ‘Ultramega OK’i 1988’de çıkaran grup, hem imajı hem de müziğiyle Seattle’da 90’ların ortalarına kadar etkili olacak grunge akımının özeti niteliğindeydi. Cornell akımı şöyle anlatıyordu: “Hayranlar genelde rock yıldızlarının hayatını kendilerininmiş gibi benimserler, onlar üzerinden sahip olmadıkları bir şeyi yaşarlar. Burada ise beraber liseye gittiğiniz çocuklara benzeyen tiplerin klipleri bir anda MTV’de yayınlanmaya başladı.”
Grunge’ın dört atlısı
Soundgarden’ın dördüncü albümü ‘Superunknown’ ve albümde yer alan, 2 Grammy ödülü kazanan single ‘Black Hole Sun’, grup için dönüm noktası oldu. Ancak 1994 Mart ayında çıkan albümden birkaç hafta sonra Kurt Cobain’in intiharı, Seattle akımı için sonun başlangıcı anlamına geliyordu. Soundgarden üç yıl sonra dağıldı, bir daha bir araya gelmeleri 2010’u bulacaktı.
Cornell 2001’e kadar Soundgarden tarzından farklı solo çalışmalara imza attıktan sonra, eski Rage Against the Machine üyeleri Tom Morello, Tim Commerford ve Brad Wilk ile Audioslave’i kurdu. 2002’de grupla aynı adı taşıyan albümde yer alan ‘Like a Stone’, albüm yayınlanmadan önce bir süre rehabilitasyona girmek zorunda kalan Cornell’in kariyerinin yeni döneminin işaretçisi oldu. 2001-2007 arası Audioslave ile üç stüdyo albümüne imza atan Cornell, bu arada solo olarak 2006’da Daniel Craig’in başrolde olduğu ‘Casino Royale’ için, serinin en farklı ve akılda kalıcı şarkılarından ‘You Know My Name’e imza attı.
Kurt Cobain, Eddie Vedder ve Layne Staley ile beraber Seattle akımının dört atlısını oluşturan Cornell, diğer üçlüden yaşça büyüktü, daha geniş ve güçlü bir ses aralığına sahipti ve şarkı sözlerinin kurallarını, daha doğrusu kuralsızlığını belirlemişti: “Bir şeyler beyan eden bir söz yazarı değilim. Şarkı sözleriyle resimler yapmayı, renkli imgeler yaratmayı seviyorum.”
Cennete merhaba
Cornell, profesyonel müziğe başladığı yıllarda aynı evi paylaştığı, Pearl Jam’in öncülü olan Mother Love Bone grubunun vokalisti Andrew Wood’un 1990’da hayatını kaybetmesi üzerine ‘Say Hello 2 Heaven’ şarkısını yazmış, bir Pearl Jam&Soundgarden karması olan Temple of the Dog grubuyla seslendirmişti.
“Bu şarkıyı, kaç kişinin ardından söylememi istediğini artık sayamıyorum” diyen Cornell’in ölüm haberi üzerine, hayranları sosyal medyadan ‘Say Hello 2 Heaven’ı paylaştı.