02.03.2022 - 06:42 | Son Güncellenme:
Can Şişman / Milliyet.com.tr - Geçen sonbaharda İstanbul'da büyük bir böcek istilası paniği yaşanmıştı. Sultangazi'nin neredeyse tüm mahallelerinde görülen dantel böceği halkta tedirginlik yaratmıştı. Bu olayın üzerinden çok geçmeden bu kez Çekmeköy ve Sarıyer gibi ilçelerde kokarca böceği istilası meydana gelmişti. Bu ilçelerde özellikle ormanlık alanın yakınındaki binalarda oturanlar kokarca böceğinin yaydığı koku nedeniyle rahatsızlık yaşamıştı.
Peki böcek istilaları neden meydana geliyor? Son dönemde özellikle İstanbul gibi illerde bu böceklerle daha sık karşılaşmamızın sebebi ne? Vatandaşlar sivrisinek ve böcek istilalarına karşın özellikle nelere dikkat etmeli? Konuyu Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Çetin ve Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Kabalak ile konuştuk.
İNSANA ZARARI VAR MI?
İstanbul'da son dönemde büyük bir dantel böceği korkusu yaşanmıştı. Prof. Dr. Mahmut Kabalak, söz konusu böceğin en bilinen türünün Türkçede armut kaplanı anlamına gelen stephanitis pyri olduğunu, küçük boyutlu olmasına rağmen armut ağaçlarını olumsuz yönde etkilemesi nedeniyle ona bu ismin verildiğini söyledi.
"Bu cinse ait böceklere dantel böceği denmesinin sebebi vücutlarının sırt kısmının ve kanatlarının dantel benzeri bir yapıya sahip olmasıdır" diyen Prof. Dr. Kabalak, böceğin insan sağlığı açısından bir zararının olmadığına dikkat çekti.
İNSANLAR PANİĞE KAPILIYOR AMA...
Dantel böceğinin bitki zararlısı olduğunu belirten Prof. Dr. Kabalak, "Zaman zaman çevresel faktörlere bağlı olarak canlıların popülasyonlarında dalgalanmalar olmaktadır" diye konuştu. "İnsanların paniğe kapılarak çeşitli böcek ilaçlarıyla bu canlıları öldürmeye çalışmaları kendi sağlıkları açısından da olumsuz bir durum yaratabilir" diyen Prof. Dr. Kabalak, alerjik vücut yapısına sahip insanların dikkatli olmaları gerektiğinin altını çizdi.
Dantel böceklerinin meşe gibi ağaçlara zararlı etkileri olduğunu belirten Prof. Dr. Kabalak, iklim değişikliğine bağlı çeşitli faktörlerin böcek gibi canlıların sayılarında artışlara sebep olabileceğine işaret etti.
'1 SANTİGRAT DERECE BİLE ONLAR İÇİN ÖNEMLİ'
Pandemi döneminde çiftçilerin tarım ve ilaçlama yapamadıkları için bazı böceklerin serbest kaldığını söyleyen Prof. Dr. Hüseyin Çetin, bu dönemde belediyelerin daha çok dezenfeksiyon işine odaklanıp kamu alanlarını dezenfekte etmeye çalıştıklarını söyleyerek "O sırada belediyenin ilaçlama personeli bu göreve gittiği için bir açık ortaya çıktı. Bunun neticesinde ufak tefek sıkıntılar ortaya çıkmış olabilir" dedi. Prof. Dr. Çetin dantel böceğiyle ilgili son birkaç yıldır özellikle Marmara Bölgesi'nden çok sayıda şikâyet geldiğine dikkat çekti.
Bu canlının ağaç ve orman zararlısı bir tür olduğunu belirten Prof. Dr. Çetin, bu böceklerin sayıca artmasında ve alanlarının yayılmasında birçok faktörün etkili olduğunu söyledi. Bu faktörlerden ilkinin iklim değişikliği olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çetin, özellikle sonbahar ve kış aylarındaki sıcaklık ortalamalarının geçmişe göre 2-3 derece arttığını hatırlattı. Bu ortalamanın insanlar için çok büyük bir öneme sahip olmadığını söyleyen Prof. Dr. Çetin, ancak böcekler için 1 santigrat derecenin bile çok büyük bir önem teşkil ettiğine dikkat çekti. Sıcaklık ortalamalarındaki artışın böceklerin daha çok üremelerine sebebiyet verdiğini belirten Prof. Dr. Çetin, "Mesela bir böcek yılda 15 nesil veriyorsa artık 20 nesil verir hale geliyor" diye konuştu.
'TEKRAR HAVA SOĞUYUNCA EVLERE YÖNELİYORLAR'
Sıcaklık artışlarının her böcekte olmasa da bazı böceklerde yıllık nesil sayısında artışlara sebep olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hüseyin Çetin, "Sıcaklık artışıyla birlikte erken çıkışlar olabilir. Bazı böcekler, saklandıkları yerlerden erken çıkabiliyor" dedi. Kışın havaların bir anda ısındığı 'yalancı bahar' dönemlerinde böceklerin kışladıkları alanları terk ettiklerini söyleyen Prof. Dr. Çetin, "Bu bahar havasından sonra tekrar hava soğuduğunda böcekler korunaklı sığınaklara girmeye çalışıyorlar. Tekrar gelen kışı geçirmek için sığınak olarak kapalı alanlara, pencerelere, evlere sığınmaya çalışıyorlar" diye konuştu.
İstanbul'da son dönemde yaşanan çok sayıdaki böcek istilalarına ilişkin "Doğada zaman zaman böyle şeyler olur, birkaç senede bir bazı böcek popülasyonları artar, daha sonra azalır" diyen Prof. Dr. Çetin, popülasyonlardaki artışların ve azalmaların doğal olduğunu ancak bu artma ve azalmaların çok sık görüldüğü takdirde mutlaka dikkate alınması gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Çetin "3-4 senede bir çekirge salgınları olabilir. 7 senede bir yaşanıyorsa normaldir ancak her yıl ya da iki yılda bir çıkması söz konusuysa o zaman dikkatli olunması gerekir" dedi.
'BÜTÜN MAHALLEYE YETECEK SİVRİSİNEĞİ ORADA ÜRETEBİLİYORUZ'
Türkiye'de vatandaşların önemli hatalar yaptığını ve böceklerle mücadelede yeterince bilinçli adımlar atmadığını söyleyen Prof. Dr. Hüseyin Çetin, orman ağaçları ya da peyzaj amaçlı ağaçların şehir içerisinde değişik park alanlarına dikildiğini ancak bu ağaçlara daha sonra gerekli müdahalenin yapılmadığına dikkat çekti. "Örneğin Antalya'da turunç ağaçları var şehrin ortasında. Portakal bahçelerinde çiftçiler ilaçlama yapıyor ama peyzaj yapılan bir ilçe belediyesinin yaptığı alanda ilaçlama yapılmıyor ve orada zararlı haşereler çoğalıyor" diyen Prof. Dr. Çetin, sitelerde de önemli hataların yapıldığına dikkat çekti.
Prof. Dr. Çetin, "Sitelerin bahçelerindeki peyzaj çalışmalarında insanlar meşe, çam ve ardıç gibi orman ağaçlarını dikiyor. Haşereler de hiç ilaçlama yapılmayan ağaçları gördüklerinde gidip oraya yerleşiyorlar ve daha rahat çoğalmaya çalışıyorlar" diye konuştu. Böceklerle mücadelenin bilimsel yapılması gerektiğini savunan Prof. Dr. Çetin, "Ağaç dikiyoruz ama ağacı güzelce ilaçlamamız gerektiğini bilmiyoruz. Havuz yapıyoruz ama havuzun içerisinde sivrisinek gelişeceğini umursamıyoruz. Fark etmeden belki bütün mahalleye yetecek sivrisineği de orada üretebiliyoruz" dedi.
'HER KÖŞE BAŞINDA ÇÖPE RASTLIYORSUNUZ'
Prof. Dr. Mahmut Kabalak da vatandaşların yeterince bilinçli olmadığının altını çizdi. Prof. Dr. Kabalak, yapılan saha çalışmalarıyla birlikte Türkiye'de büyük bir çevre kirliliğinin söz konusu olduğuna dikkat çekti. "Hangi çeşme başında dursanız bir yeşil alana gitseniz ya da deniz kenarına dağ başına çöpe rastlamamak neredeyse imkânsız" diyen Prof. Dr. Kabalak, doğal kaynakların kirletildiğini ve yapılarının bozulduğunu belirterek "Bu durum biyolojik çeşitlilik açısından hazine olarak nitelendirilebilecek pek çok canlı türünün yok olmasına sebebiyet verebilir" diye konuştu.
Küresel ısınmaya bağlı olarak sıcak iklimlerde yaşayan birtakım canlıların yayılış alanlarını kuzey bölgelere doğru genişletmeye başladığını söyleyen Prof. Dr. Kabalak, "Özellikle bu canlılar hastalık taşıyan vektör canlılar ise insan sağlığını tehdit etme durumları söz konusu olabilir" dedi.
'O EVLERE GİRMESİ ÇOK DOĞAL'
Vatandaşların böceklerle mücadele konusunda her şeyi belediyelerden beklediğini ve öz eleştiri yapmadığını söyleyen Prof. Dr. Hüseyin Çetin, insanların artık doğal alanlara çok yakın yerlere ev inşa ettiklerine vurgu yaptı. Vatandaşların parklara, bahçelere ve ormanlık alanlara ev yaptırdığını söyleyen Prof. Dr. Çetin, "Ormana gidip yazlık yapıyoruz ama burada akrep var yılan var. O canlıların yaşam alanı orası. O canlılar orada zaten yaşıyordu, biz insanlar olarak gittik oraya ev yaptık" dedi.
Ormana çok yakın yerlere ev yaptıranların evlerine böcek girmesinin doğal olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çetin, "Böcekler çok küçük bir sıcaklık değişimini bile algılayabiliyor. Işığa geliyorlar. Sıcak, kuytu yerler arıyorlar. Evinizde ısıtıcı çalışıyorsa, camdan çevreye ısı yayıyorsa böceklerin o eve girmesi çok doğal" ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Mahmut Kabalak da doğayı hor kullanmamak gerektiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Kabalak, "Biyolojik çeşitlilik 4.5-5 milyar yaşındaki gezegenimizin bundan çok daha kısa sürede sahip olduğu küresel bir hazinedir. Eğer biz insanlar bunu önemsemeden yaşamaya devam edersek doğadan kaynaklanan birtakım sıkıntılarla karşılaşmamız kaçınılmazdır" diye konuştu.
'MARMARA, EGE VE KARADENİZ'DE GÖRÜLÜYOR'
Peki önümüzdeki günlerde bizi neler bekliyor olabilir? İlkbahar ve yaz aylarında bizi bekleyen tehlikeler neler? Prof. Dr. Hüseyin Çetin, özellikle Latince adı Aedes albopictus olan Asya kaplan sivrisineği ve çam keseböceğine karşı uyarılarda bulundu. Bazı böceklerin adaptasyon güçlerinin yüksek olduğunu ve yerleştikleri ortamda hızlı bir şekilde yayılabildiğini söyleyen Prof. Dr. Çetin, bu böceklere istilacı denildiğini belirtti.
Asya kaplan sivrisineğinin istilacı bir sivrisinek türü olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çetin, bu sivrisineğin Türkiye'de şu anda Marmara, Ege ve Karadeniz Bölgeleri'nde görüldüğünü, diğer bölgelere de yayıldığını açıkladı. Asya kaplan sivrisineğinin Zika hastalığına sebep olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Çetin, "Bu sinekler özellikle tropik bölgelerdeki ülkelerde her yıl binlerce kişinin hastalanmasına sebep oluyorlar. Bizim ülkemizde yurt dışı kaynaklı şu ana kadar tespit edilmiş vakaların dışında bir yerde bulaş yok. Belediyeler mücadele ediyorlar, çalışmalar yapıyorlar ama vatandaşların da bilinçli olması gerekiyor" diye konuştu.
YAZLIKÇILAR DİKKAT!
Özellikle yazlıkları olan vatandaşların çok dikkat etmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Hüseyin Çetin, "Mesela bir yazlığınız olduğunu düşünün. Bahçesi, kapısı kilitli. İstanbul'da yaşıyorsunuz, işiniz sebebiyle aylarca gitmiyorsunuz belki oraya. Bahçede de diyelim bir araba lastiği ya da kova vardı. Bütün kış boyunca bu kovalarda ya da araba lastiklerinin içinde su birikiyor. Böylelikle burada sinekler üreyip çoğalıyor" uyarısında bulundu.
Vatandaşların daha bilinçli olmaları gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Çetin, içinde su birikecek kapların mutlaka ters çevrilmesi gerektiğini belirterek araba lastiklerinin de güneşi iyi çektiğini ve içinde biriken suyun buharlaşmasının oldukça güç olduğunu hatırlattı. Belediyelerin sokakları ve caddeleri ilaçladığını ancak kapısı kilitli bahçenize erişemediğini söyleyen Prof. Dr. Çetin, "İşte bu noktada vatandaşa yük düşüyor. Bahçenizde süs havuzu ya da kovanın olması sivrisineklere davetiye çıkartıyor" diye konuştu.
'GÜNDÜZCÜ BİR SİVRİSİNEK, GÜNDÜZLERİ ISIRIYOR'
Prof. Dr. Hüseyin Çetin, yapılan önemli hatalardan birinin de köpek ve kediler için bırakılan su kapları olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Hüseyin Çetin "Kedi ve köpekler için su kaplarına su koyuyoruz. Sonra 10 gün boyunca hiç dökmüyoruz onu. Normalde suyu döküp tekrar yenilemek gerekir özellikle de hayvan sağlığı için. Ama vatandaşlarımız sadece su kabına su takviyesi yapıyorlar. Bu da sivrisineklerin üremesine sebep oluyor" uyarısında bulundu. Vatandaşların pis diye dokunulmayan bu su kaplarının içini mutlaka temizleyip tekrar doldurması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Çetin, yüzme havuzlarına da dikkat çekti.
Prof. Dr. Çetin, "Kullanılmayan yüzme havuzlarının hepsi yağmur suyu ile dolu. Üstleri kapalı olmayan ve içinde yağmur suyu biriken yüzme havuzları sivrisinek gelişimine de olanak sağlıyor" diye konuştu. Asya kaplan sivrisineğinin alerjiye ve Zika gibi ciddi hastalıklara sebep olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çetin, aralarında Fransa, Yunanistan ve İtalya gibi pek çok ülkede de bu canlının görüldüğünü hatırlattı. Özellikle yaz aylarında Asya kaplan sivrisineğine çok dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Çetin, bu sivrisineğin akşamcı olmadığını ve insanları gündüz ısırdığına dikkat çekti. Prof. Dr. Çetin, "Agresif, saldırgan bir tür. Sürekli sizi taciz ediyor. Normalde sivrisinekler akşamları ısırma davranışı gösterir ama bu gündüzcü bir sivrisinek. Gün batmadan ısırıyor sizi" dedi.
'KARASİNEK ZANNEDİYORSUNUZ AMA DEĞİL'
Prof. Dr. Hüseyin Çetin, yaz aylarında çok sık karşılaşılan karasineklerden biri olan stomoxys'e karşı da uyardı. Bu sineğin diğer karasineklerle karıştırılmaması gerektiğini söyleyen ve diğer adının sakar sinek olduğunu belirten Prof. Dr. Çetin, "Bu sinekler kan emici. Türkiye'nin her yerinde görülüyor" dedi. İnsanların stomoxys'leri sıklıkla karasineklerle karıştırdığını söyleyen Prof. Dr. Çetin, "Bunların ağızları sivrisinek gibi sokucu iğne şeklinde. Hayvanlardan ve insanlardan kam emiyorlar" diye konuştu. Stomoxys'lerin hastalık taşıyabildiğini söyleyen Prof. Dr. Çetin, sineğin hayvanlarda et ve süt kaybına yol açtığını, süt ve et verimini düşürdüğünü belirtti.
Bu sineklerin genelde ahırlara yakın yerlerde olduğunu, bazen rastlantısal olarak insanların olduğu yerlerde insanların vücudunda nem ve sıcaklık olduğu için onları ısırma davranışı sergileyebildiklerini söyleyen Prof. Dr. Çetin, "Hayvan barınaklarında çok görülebiliyorlar. İnek ve koyun gibi büyük baş hayvan yetiştiriciliği yapılan yerlerde de olabiliyorlar. Sivrisinekler gibi değiller, rastlantısal olarak insanları ısırıyorlar" diye konuştu. Stomoxys'lerin hayvanlarda çeşitli rahatsızlıklara yol açtığını ancak insanlarda alerjik reaksiyona sebebiyet vermediğini söyleyen Prof. Dr. Çetin "Ancak bu hayvanın ısırdığı yerde kızarıklık, kaşıntı ve yanma meydana gelebilir. Kaşıntıyla birlikte derilerde tahriş olabilir" uyarısında bulundu.
'POLEN ALERJİSİYLE KARIŞTIRILIYOR'
Prof. Dr. Hüseyin Çetin, önümüzdeki bahar ve yaz aylarında ise en çok cam keseböceğine karşı dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Çam keseböceğine dokunan hayvanlarda ve insanlarda alerjiler oluşabileceğini belirten Prof. Dr. Çetin, bu canlıların çamların yapraklarını yediklerini ve ağaçların verimini yok edip onları yapraksız hale getirebildiklerini söyledi. Özellikle mart ve nisan aylarında miktarlarının artacağını söyleyen Prof. Dr. Çetin, "Okullarda, parklarda ve bahçelerde çok dikkat etmek lazım. Çam ağaçlarına çok yanaşmamak önemli" dedi.
Bu hayvanın hastanelik olunabilecek alerjik reaksiyonlara sebebiyet verebildiğinin altını çizen Prof. Dr. Çetin, "Örneğin köpeğinizi parkta gezdirmeye götürüyorsunuz. Yerde bu canlılardan birini ağzına aldığında hayvanın dili şişebiliyor" diye konuştu. Bu hayvanın yarattığı yan etkilerin polen alerjisiyle sık sık karıştırıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Çetin, "Örneğin insanlar parkta yürüyüş yapıyorlar. Sonra alerjilerinin arttığını düşünüp bunu polen alerjisine bağlıyorlar. Fark etmeden normalde bu tür haşerelerin üzerindeki tüycükler etrafa yayılıyor. Dolayısıyla bu yerlerdeki yürüyüşleri azaltmak lazım" dedi.
'YEDİĞİ, İÇTİĞİ ŞEYİ SORGULUYOR AMA ASLINDA...'
Özellikle astımı olan ve solunum güçlüğü çeken kişilerin bahar aylarında çok dikkatli olmaları gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Hüseyin Çetin, "Mesela bir vatandaş parkta bankta oturuyor. Bankın üzerine elini değiyor. Çamlardaki bu böceğin üzerindeki alerjik kıllar o banklara düştüğünde insanlara temas etmiş oluyor. O kişi de eve gittiğinde kaşınmaya başlıyor ve hangi yediği ya da içtiği şeyin onda alerji yaptığını sorgulamaya başlıyor" diye konuştu.
Bu dönemin çam keseböceğinin çoğalma zamanı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Çetin, parkta oyunlar oynayan ve el hijyenine dikkat etmeyen küçük çocuklarda çeşitli rahatsızlıkların görülebileceğini hatırlattı. "Çam keseböceği alerjiyle ilgili problemi olan insanlarda veya bağışıklık sistemi hassas olan insanlarda çok kötü sonuçlara sebep olabilir" diyen Prof. Dr. Çetin, çamlardaki yuvalardan uzak durulması gerektiğini hatırlatarak "Herhangi bir temas olduğu takdirde mutlaka bir doktora başvurulmalı" uyarısında bulundu. Özellikle çam ağaçlarının altında piknik yapılmaması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Çetin, "Parklarda maske kullanılmaya devam edilmesini öneriyoruz" diye konuştu.