25.05.2023 - 19:43 | Son Güncellenme:
Kurtulmuş'un açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: Sinan Bey'in aldığı oyların analizini iyi yapmak lazım. Biraz protest bir oy. İlk ortaya koydukları duygu; özellikle Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü, teröre karşı mücadele, siyasette terörün gölgesinin olmaması konusunda ortak bir eğilim anlaşılıyor. PKK/PYD karşıtlığının yüzde 5.2'nin ana damarını oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bu oyların Tayyip Erdoğan'a kayış göstereceğini söyleyebiliriz. O kitlenin bir numaralı tercihi terörle mücadele olduğunu, PKK/PYD karşıtlığı olduğunu biliyoruz. Terörle mücadelede çok net mücadelede duran sayın Cumhurbaşkanımızı ana gerekçelerden birisi olduğunu tercih ediyoruz. Bazı HDP'li aktörlerde şunu bile söyleyenler oldu, 'Biz de Suriye'dekiler, Rojava bölgesindekiler gibi büyük kazanımlar elde edeceğiz'. Orada ne kazanım var? Şehirler yıkılmış. Yerel yönetim özerkliğinin Kılıçdaroğlu tarafından açıkça dile getirilmesi. Bazı mitinglerde Apo'ya özgürlük sloganları atılması. Bütün bunlar vatandaşta tedirginlik oluşturdu.
"KILIÇDAROĞLU'NUN HDP'YE BİR KERE ÇAĞRISI OLDU MU?"
Bunların iplerinin kimlerin elinde olduğu bellidir. Emperyalistlerin, vekalet savaşı adı altında terör örgütlerini kullanarak bölgeyi parçalamak istedikleri aşikardır. Çok açık söylüyorum içlerindeki kini artık gizleyemiyorlar. 'Erdoğan iktidarı giderse hepimizi öldürecekler' dedi bir tanesi. Fırsat bu fırsat biz burada Erdoğan'ı bir şekilde indirip Kılıçdaroğlu'na destek verelim dediler. Birtakım FETÖ'cü hesaplar tarafından da aynı durum geçerlidir. Bütün güçleriyle bu seçime asıldılar, Kılıçdaroğlu seçilsin noktasında. Erdoğan'ın karşısında konumlanmış bir başka politik aktör var; Kılıçdaroğlu. Dünyanın sayılı dergilerin, itibarı, tirajı olanlar manşet attılar. Hazırladıkları kapaklar, yazdıkları yazıların hepsi psikolojik harekatıydı. 'Tayyip Erdoğan'ı devrini, sandığa gidin demokrasiye sahip çıkın, 2023'ün en önemli seçimdir' diye yayın yaptılar. Kılıçdaroğlu şunu açık söyleyebilirdi; ey HDP kalkın Kandil'e dönün, PKK/PYD'ye dönün; ey terör örgütleri biz PKK'nın Kürt halkı üzerindeki baskısını kabul etmiyoruz, diye bir kere HDP'ye çağrısı oldu mu? Oradan gelen desteğe eyvallah diyen, o destekten medet uman bir aday olduğunu da unutmayın. Aynı şeyi FETÖ hesapları için de söyleyebilirim.
ÜMİT ÖZDAĞ'IN DESTEĞİ SEÇİMİ NASIL ETKİLER?
O kitlenin temel meselesinin teröre karşı olduğunu biliyoruz. O birlikteliğin ortaya çıkmasıyla birlikte Millet İttifakı'nı açıktan destekleyen HDP'nin nasıl bir türbülans yaşadığını izliyoruz. Bunları biliyoruz. Ne kadar etkiler, ne şekilde etkiler bunu bilemem. Benim siyasi terbiyem orada konuşulanları anlatmayı mümkün kılmaz. Orada konuşulanların bir kısmı, ana çerçevesi ortak basın toplantısında gündeme geldi. Göçmenlerin geri gönderilmesiyle ilgili Türkiye'nin gönüllü, onurlu ve güvenli bir dönüş için plan yaptığı, 1 milyona yakın yeni bir Suriyelinin de orada oluşturulacak yerlere yerleştirileceğini böylece bir program, takvim içerisinde geri dönüşüm sağlanacağıdır. Bu BM'nin parametreleridir. Belirsizliğe, hayati risklerin olduğu ortama gönderemeyiz. Terör örgütlerinin cirit attığı bölgelere bunların gönderilmesinin hesaplanması lazım insani bakımdan. Basın toplantısında da Özdağ 'Biz gönüllü değil gerekirse zorunlu olarak göndermek isteriz' dedi. Orada bir farklılığın olduğu açık. Bu konuları konuştuk. Göçmen meselesinin çok titiz ve detaylı şekilde hükümet tarafından çalışıldığını kendisine ifade ettik. Hiç konuşulmamış gibi açıklama yapması doğru değildi.
"SAYIN ÖZDAĞ BİZDEN BAKANLIK TALEP ETTİ"
Daha sonra net bir şekilde anlaşıldı ki, bunu söylemek istemezdim ama sayın Özdağ, göçmenlerin gönderilmesiyle ilgili bir bakanlık talebinde bulundu. Bu kadar tartışmadan sonra söylemek hakkaniyeti teslim bakımından olur. Bir bakanlığın verilmesi ve göç meselesinin o bakanlık üzerinden düzenlenmesi, tercihen İçişleri Bakanlığı üzerinden düşünülüyordu. Göç meselesinin bizim tarafından düzenlenmesinin doğru olacağı, tercihen İçişleri Bakanlığı olmasının doğru olacağını ifade etti. Ben de verdiğim cevabı söyleyeyim; Cumhur İttifakı başından itibaren hiçbir şekilde al ver pazarlığı içerisinde olmadık. Cumhur İttifakı'na katılan hiçbir partinin böyle bir pazarlığı olmamıştır. Karşı tarafla daha evvel temasın olduğunu söyledi, görüşmeden sonra da temas olabileceğini söyledi. Biz de açık pazarlık değil ilkesel duruşumuz olduğunu söyledik. Temelde terör ve göç gibi iki konuyu konuştuk. Gayet güzel, medeni ve olgun bir görüşme oldu. Sonuçta esas meselenin bir pozisyon ya da bakanlık pazarlığı olduğunu ifade etmek isterim.
"VATANDAŞIMIZ ERDOĞAN'I BIRAKMAYACAĞIZ DEDİ"
50+1 dolayısıyla ilk sefer bir durumla karşılaşıyoruz. Seçim ilk turda bitmiyor. Vatandaşımız birinci turda 'Biz Erdoğan'ı bırakmayacağız' dedi. Büyük bir başarıdır, muhteşem bir başarıdır. Meclis'te çoğunluğu alması da muhteşem bir başarıdır. Burada bileşik kaplar oluştu. İlkesel müştereklik olmasaydı bir MHP'linin, Yeniden Refah Partili'nin, BBP'linin bu kadar rahat şekilde Cumhurbaşkanımıza oy vermesi mümkün olur muydu? Bu seçimde vatandaşımız hem Cumhurbaşkanımıza sahip çıkmış hem de Cumhur İttifakı'na Meclis'te üstünlük sağlamıştır. Yüzde 49,5 oy aldık. Bu büyük başarı. Şimdi ikinci turda yeniden seçime gidiyoruz. Bunun üstüne ne alabilirsek alacağız. Çok daha yüksek bir oyla, kimsenin gık çıkaramayacağı, mazaret uyduramayacağı şekilde Cumhurbaşkanımızı seçeceğiz. Bu çift maçlı kupa finali. Birinci maçı biz kazandık ama daha kupayı almadık. Uzunca süredir karşı taraftan 'parlamenter sistem'e ilgili ses çıkmamaya başladı. Cumhur İttifakı Meclis'te çoğunluğu elde etti. Parlamenter sistem olabilmesi için anayasa değişikliği lazım. Şu anda Millet İttifakı'nın herhangi kanun çıkarmak gücü bile yoktur.
"PARLAMENTO ÇOĞUNLUĞU OLMAYAN BAŞKAN RAHAT ÇALIŞAMAZ"
Seçimi Allah'ın izniyle Cumhurbaşkanımız ciddi bir oy farkıyla kazanacaktır. Hangi şart altında neyin ne olacağı anayasal düzen içinde tanımlanmıştır. İlk sefer seçimi ikinci tura bıraktık. Cumhurbaşkanlığı sistemini 5 yıldır uyguluyoruz. Bunu revize edilebilmesi bazı noktalarda konuşulabilir. Seçim beyannamesinde bunu dile getiriyoruz. ABD'de topal ördek tabirini kullanıyorlar. Başkan ile senato farklıysa orada karar çıkmıyor. Burada böyle bir ihtimal görmüyorum. Parlamento çoğunluğu olmayan Başkanın çok rahat çalışmayacağı aşikardır. 50 +1 konuşulabilir. Şu anda oyun devam ederken kural değişmez.