GündemManevi hayatımıza yön veren kaynak: Kalp

Manevi hayatımıza yön veren kaynak: Kalp

13.06.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Maddi hayatımızın merkezi organı kalp, manevi hayatımıza da yön veren bir kaynaktır. Din dilinde kalp, imanın ve küfrün, sevginin ve nefretin, cesaretin ve korkaklığın, iyiliğin ve kötülüğün, kısaca bütün duyguların merkezidir

Manevi hayatımıza  yön veren kaynak: Kalp

İslam düşüncesinde kalp, bütün vücuda yön veren merkezi bir organ olarak görülür. Her ne kadar kalp denilince ilk bakışta kanı toplayıp bütün vücuda pompalayan organ akla gelse de Kuran-ı Kerim ve hadislerde kalbin, şuur, vicdan, idrak, duygu, akıl ve irade gücünün merkezi, bütün sezgi ve duygularımızın ve nihayet düşünme gücümüzün kaynağı oluşuna vurgu yapılır. Maddi hayatımızın merkezi organı kalp, manevi hayatımıza da yön veren bir kaynaktır. Bu iki hayat alanı birbirinden ayrı düşünülemez. Din dilinde kalp, imanın ve küfrün, sevginin ve nefretin, cesaretin ve korkaklığın, iyiliğin ve kötülüğün, kısaca bütün duyguların merkezidir. Haset, gazap ve nefret gibi kötü duygular kalpte bulunduğu gibi iman, Allah korkusu, hilm ve takva gibi birçok olumlu duygular da kalbe isnad edilmektedir. Marifet, yani Allah’ı bilmek ve tanımak da kalbin işidir.

Haberin Devamı

Manevi hayatımıza  yön veren kaynak: Kalp

‘Allah kalbinize bakar’

Manevi hayatımıza  yön veren kaynak: Kalp

Yüce Allah insanların kalplerine nazar etmektedir. Hz. Peygamber bu hakikati şöyle ifade eder: “Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve amellerinize bakar (Müslim, Birr, 34). Bu şekilde Allah’ın kulun kalbini ölçü alması kişiyi gösterişten kurtaracağı gibi onu samimi davranışlara yöneltecektir. Samimi davranışlara yönelebilmek için samimi bir kalbe ihtiyaç duyulacaktır.

Allah Resulü, “Siz siz olun, tevazuu elden bırakmayın. Tevazu kalpte başlar. Hiçbir Müslüman diğerine eziyet etmesin. Yamalı elbiseler içinde olan nice biçareler vardır ki, onların Allah’ın adını vererek ettikleri dualar hemen kabul edilir” derken, düşünceyi eylemle birleştirmede kalbin gücüne işaret etmektedir. Kalplerde olan düşünceler onun derinliğinden süzülüp dudaklardan döküldüğünde ve niyetler gözlerden akan yaşlarla yıkandığında en tesirli davranış ve eylemlere dönüşür. Bazen kalpten geçirilenler gerçekleşme imkanı bulamaz. Fakat samimi ve iyi düşünceler varlık dünyasında karşılık bulmasa da bunun Allah katında olmuş gibi değer bulduğu muhakkaktır. Bu bakımdan Allah Resulü, “Bir kimse samimi olarak ve tüm kalbiyle Allah’tan şehit olmayı dilerse o kişi yatağında bile ölse Allah onu şehitlerin makamına ulaştırır” buyurmuştur.

Haberin Devamı

İmanın asgari gereğidir

Kalp, kötülüklere karşı mücadelenin verildiği yerdir. Nitekim meşhur bir hadiste son direnç noktasının kalp olduğu, en azından kalbi kötülüğe teslim etmemenin gerekliliği şöyle ifade edilmektedir: “Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalben karşı koysun. Bu da imanın asgari gereğidir.”

Gerek inançsızlık gerekse işlenen günahlar insanı manevi güzelliklerden feyz alamayacak şekilde nefsin ve şeytanın oyuncağı haline getirebilmektedir. Bu durum kalbin akıl, basiret ve duygu yönlerini kaybederek manasızlaşmasına yol açmaktadır. Nihayet kalp işlenen günahların ağırlığı altında paslanma, sapma, hastalanma, katılık, perdelenme, körleşme, mühürlenme, kilitlenme gibi Kur’an ve hadislerin haber verdiği bir dizi manevi hastalığa maruz kalmaktadır. Nitekim Sevgili Peygamberimizin bir hadisinde, “Kul bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Bundan vazgeçip tevbe ve istiğfar ettiği zaman kalbi parlatılır. Günaha devam ederse siyah nokta artırılır ve sonunda tüm kalbini kaplar” buyrulmaktadır.

Haberin Devamı

Fıtır sadakası (fitre) ne demektir?

Halk arasında fitre denilen fıtır sadakası, Ramazan ayının sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka, nisap miktarı mala sahip bulunan her Müslüman’ın vermesi vacip olan mali bir ibadettir. Fıtır sadakası, insan fıtratındaki yardımlaşma ve dayanışmanın bir gereği olarak insan bedeninin zekâtı kabul edilmiştir. Bu nedenle fıtır sadakasına, “can sadakası” veya “beden sadakası” da denilmektedir.

- Kimler fıtır sadakası vermekle yükümlüdür?

Fıtır sadakası, borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sahip olan her Müslüman’a vaciptir. Bireyin fıtır sadakası ile mükellef olması için öngörülen zenginlik ölçüsü, zekâtta aranan nisaptır. Ancak fıtır sadakasında, zekâtta öngörülen, malın artıcı olması ve üzerinden bir yıl geçmesi şartı aranmamaktadır.

Haberin Devamı

Ne zaman verilir?

Fakirlerin bayram ihtiyaçlarını karşılamaları için fıtır sadakasının, bayramdan önce verilmesi daha iyidir. Ancak bayram sabahına kadar verilmemiş ise, bayram günlerinde ödenmesi gerekir. Zamanında ödenmeyip sonraya kalan fitreler ise, mümkün olan ilk fırsatta ödenmelidir.

- Fıtır sadakası kimlere verilir, kimlere verilemez?

Zekât ve fıtır sadakasının kimlere verilebileceği Kuran-ı Kerim’de belirlenmiştir. (Tevbe Sûresi, 60) Bunlar; fakirler, düşkünler, esaretten kurtulacaklar, borçlu düşenler, Allah yolunda cihada koyulanlar (mukaddesatı korumak için mücadele verenler, ilim tahsil edenler), yolda kalmış olanlar, zekât toplamakla görevlendirilen memurlar ve müellefe-i kulûb adı verilen, kalpleri İslam’a ısındırılmak istenen kimselerdir. Bunların dışında kalan kişi ve kuruluşlara verilmesi caiz değildir. Ayrıca fıtır sadakası ana, baba, büyük ana ve büyük babalara, oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklarına; Müslüman olmayanlara verilemez. Karı-koca da birbirlerine fıtır sadakası veremez.

Haberin Devamı

Esma-i Hüsna’dan
el-Ber: Yaratıklarına karşı rahmet, mağfiret, lutuf ve ihsanı bol olan. Mutlak iyilik sahibi, her iyilik ve güzelliğin kendisinden kaynaklandığı yegâne varlık Allah’tır. Kendisine isyan nedeniyle iyilik yapmaktan vazgeçmeyen ve iyiliği kesmeyendir.

İki soru-iki cevap

- Âdetli kadınların cenazenin yanında bulunmaları ve kabir ziyareti yapmaları caiz midir?

Âdetli olsun veya olmasın kadınların cenazenin yanında durmaları, açıp yüzüne bakmaları ve kabir ziyaretinde bulunmaları tercih edilen görüşe göre caizdir.

- İnsanın hayatta iken çocukları arasında ayrım yaparak birine veya bazılarına mal varlığının tamamını veya bir kısmını bağışlaması caiz midir?

Bir kimse sağlığında, malının bir kısmını veya tamamını yabancı birisine verebileceği gibi, çocuklarından birisine veya bazılarına da verebilir. Bu tasarrufu dinen geçerlidir. Ancak babanın mal verirken çocukları arasında eşit davranması dinin ruhuna daha uygundur. Ayrıca çocuklar arasında ayırım yapmak onların hem ana babalarına hem de birbirlerine karşı düşmanlık beslemelerine sebep olmaktadır. Bu yüzden babalar meşru bir gerekçe yoksa mal verirken çocukları arasında eşit davranmalı, aralarında ayırım yapmamalıdırlar.

?
Bir hadis
Bilin ki! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o, iyi (doğru ve düzgün) olursa bütün vücut iyi (doğru ve düzgün) olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Bilin ki! O, kalptir.” (Buhari, İman, 39).
?
İftar duası
“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin.”
?

Bursa Ulu Cami

Evliya Çelebi’nin ifadesiyle Bursa’nın Ayasofya’sıdır. Bursa Ulu Cami, Türkiye’nin en ihtişamlı ve en önemli tarihi yapılarından biridir. Padişah Yıldırım Bayezid tarafından mimar Ali Neccar’a yaptırılan caminin inşasına 1396 yılında başlanmış olup yapı 1399 yılında tamamlanmıştır. Bu tarihi, caminin minberinin taç kapısına yazılan kabartma yazıda görmek de mümkündür. Taç kapıda “Murat Han oğlu Yıldırım Han’ın emri ile 804 senesinde” şeklinde bir yazı yazmakta olup hicri takvime göre belirtilen 804 senesi miladi takvimde 1399 tarihine denk gelmektedir. Cami aynı zamanda Türk İslam tarihinin en eski camilerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Bursa Ulu Cami, kapalı namaz kılma alanı bakımından ise Türkiye’nin en büyük camisidir. Sultanahmet, Süleymaniye gibi camiler avlu alanlarıyla birlikte daha büyük olsa da namaz kılınan alan bakımından bu camilerden daha büyüktür.

Manevi hayatımıza  yön veren kaynak: Kalp

Muhteşem bir mimariyle inşa edilen cami dikdörtgen bir planda yaklaşık 5000 metrekarelik bir alan üzerine kurulmuştur. Sekizgen kasnaklara oturan toplam 20 kubbe, mihrap duvarına dik olarak beş sıra halinde yer almaktadır. Caminin beden duvar kalınlıkları yer yer 2 metreyi geçmektedir. Kesme taşlarla inşa edilen kalın beden duvarlarının masif etkisini azaltmak amacıyla her kubbe hizasına sağır sivri kemerler yapılmıştır. Bu kemerlerin içinde ise iki sıra halinde ikişer pencere bulunmaktadır. Caminin iki minaresi vardır. Minarelerin ikisi de beden duvarına oturmadan, yerden başlamaktadır. Batı minare Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılmış olup sekizgen biçimli kürsüsü mermerden, gövdesi ise tuğladandır. Doğu minare ise sonraki yıllarda Mehmet Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Kare kürsülü olan bu minare, caminin beden duvarından da yaklaşık 1 metre kadar ayrıktır. Camideki şerefeler ise her iki minarede de tuğlalı mukarnaslarla yapılmıştır.

Sorularınız için: kyasaroglu@gmail.com