Gündem‘Maestro’ya veda

‘Maestro’ya veda

27.11.2018 - 08:15 | Son Güncellenme:

Dün 77 yaşında hayatını kaybeden İtalyan yönetmen Bernardo Bertolucci, 1960’lardan 2000’lere kadar hemen hemen her filmiyle ses getiren; değişen konulara, ölçeklere ve coğrafyalara rağmen filmlerinde sinemanın ruhunu yakalayabilen bir isimdi...

‘Maestro’ya veda

Yönetmen denildiğinde geniş kitlelerin ilk saydığı isimlerden Bernardo Bertolucci, 77 yaşından kanser nedeniyle dün hayatını kaybetti. Bertolucci’nin en tanınmış yönetmenlerden biri olması 1960’lardan 2000’lere kadar hemen hemen her filmiyle ses getirmesi; değişen konulara, ölçeklere ve coğrafyalara rağmen sinemanın ruhunu yakalayabilmesiydi. Sol politik görüşlerinin öne çıktığı ‘The Conformist’ten (1970) 1987’de kazandığı dokuz Oscar’la Akademi Ödülleri’ni silip süpüren ‘Son İmparator’a (The Last Emperor) hep gündemde kalmayı sürdüren İtalyan yönetmen Bertolucci, ‘büyük yönetmen’ tanımına uyan bir isimdi. Son dönemini tekerlekli sandalyede geçiren Bertolucci, en ünlü filmlerinden ‘Paris’te Son Tango’daki (Last Tango in Paris) seks sahnesinin sertliğini Marlon Brando’yla filmin o dönemde 19 yaşındaki oyuncusu Maria Schneider’dan sakladıklarını ifade etmişti. Bertolucci’nin gerçekçi bir tepki için oyuncusundan sakladığı bu bilgi ve 2011’de hayatını kaybeden Schreider’ın, zamanında yaptığı ‘biraz tecavüz edilmiş’ hissettiğine dair açıklamaları yönetmenin yaşamının son yıllarında tepki çekmesine neden oldu.


Passolini ile tanışma

1941’de Parma’da şair bir baba ile öğretmen bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen Bertolucci, entelektüel bir çevrede büyümesinin de etkisiyle sanat kariyerine çok genç yaşlarda adım attı. Edebiyatta erken yakalanmış başarıları, İtalyan öncü yönetmen Pier Pablo Pasolini’nin elinden tutması izledi. Pasolini’nin senaryosundan hareketle ilk filmi ‘La commare secca’yı yönettiğinde 21 yaşındaydı. İki yıl sonra çektiği ikinci filmi ‘Before the Revolution’ da ilki gibi Bertolucci’nin politik sinemanın yeni yaratıcılarından olacağını haber veriyordu. Nitekim ilk başyapıtı kabul edilen ‘The Conformist’, faşizmi kıyasıya eleştiren bir filmdi. Onu takip eden Jorge Luis Borges uyarlaması ‘Strategia del ragno’ da baba ve oğlun benzer akıbetleri üzerinden politikaya uzanıyordu.

1972 tarihli ‘Paris’te Son Tango’, erotizmin öne çıktığı psikolojik çözümler içeren bir filmdi ve elde ettiği büyük başarı ve popülerlik Bertolucci’nin neslinin öncülerinden birine dönüşmesine hizmet etti ve büyük ölçekli filmlere geçişinin de yolunu açtı. 20. yüzyılın başında İtalya’daki komünizm ve faşizm ideolojileri arasındaki çatışmaları aralarında Robert De Niro, Gérard Depardieu, Donald Sutherland ve Burt Lancaster’ın da olduğu güçlü bir kadroyla anlatan epik ‘1900’, finansal açıdan başarısız oldu. Ancak Bertolucci’nin çekeceği büyük ölçekli filmlerin habercisi oldu.

‘Maestro’ya veda

Birçok filme imza attı

‘Doğu üçlemesi’ olarak adlandırılan Oscar şampiyonu ‘The Last Emperor’ (1987), Paul Bowles uyarlaması ‘Çölde Çay’ (The Sheltering Sky) (1990) ve ‘Küçük Buddha’ (Little Buddha) (1993), Bertolucci’nin sadece sinema meraklıları değil, geniş kitleler tarafından da tanınan bir yönetmene dönüştürdü. Bertolucci, bu dönemle ilgili olarak kendisini dev Amerikan film endüstrisinin bir parçası gibi değil; hep başka bir kabileden bir ajan gibi hissettiğini anlatacaktı. Nitekim büyük epik filmlere devam etmedi ve Liv Tyler’ın muhteşem bir İtalyan kasabasında cinselliği keşfettiği ‘Çalınmış Güzellik’le (Stealing Beauty) küçük ölçekli filmlere döndü.

2003 yapımı ‘Düşler, Tutkular ve Suçlar’da (The Dreamers) Paris’te sokakta ’68 hareketi devam ederken Amerikalı genç bir adamı, Fransız bir kız ve erkek kardeşiyle bir apartmana yerleştirdi. Yaşanan cinsel gerilim üzerinden burjuva ve sol arasındaki ilişkiyi sorgulattı.

Hastalığı döneminde 2003 yapımı ‘The Dreamers’ ve son filmi ‘Io e te’ arasında dokuz yıl ara veren Bertolucci, Cannes ve Venedik film festivallerinden yaşam boyu başarı ödüllerinin sahibiydi.

Birlikte rüya görmek

Bernardo Bertolucci, izleyicisiyle kurduğu bağa önem veren bir yönetmendi. Sıklıkla yönetmenle izleyici arasındaki ilişkinin özelliği üzerine konuşan Bertolucci, Amerikan Yönetmenler Birliği’nden ‘Son İmparator’la ödül alırken konuşmasında şöyle demişti: “Belki idealistim ama sinema salonlarını birlikte rüya görmek için gittiğimiz bir katedral gibi görüyorum.”