Gündem'Öldü' denilen bebek yaşıyordu! Anne gözyaşları içinde anlattı: 500 dolar istediler

SON DAKİKA 'Öldü' denilen bebek yaşıyordu! Anne gözyaşları içinde anlattı: 500 dolar istediler

03.12.2024 - 10:18 | Son Güncellenme:

İstanbul’da bebek acil hastalarını daha önce anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip, ölümlerine neden olan 'Yenidoğan Çetesi'nin yargılanmasına devam edildi. Tutuklu ve tutuksuz sanıkların savunmalarının ardından bugün de hayatını kaybeden 5 bebeğin ailesi dinlendi. Duruşma yarına ertelendi.

İstanbul’da bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlamak ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olmak iddiasıyla yargılanan 22’si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına devam edildi. Duruşmanın 12’nci günüde tüm sanıklar savunmalarını bitirdi. Bugün yapılan duruşmada iddianamede yer alan hayatını kaybeden 5 bebeğin ailesi dinlendi.

megaphone

İşte yaşanan tüm gelişmeler

YARINA ERTELENDİ

Yaklaşık 7 saat süren ve müştekilerin dinlenildiği, cumhuriyet savcısının görüşünü bildirdiği duruşma, sanık avukatlarının beyanlarının alınması amacıyla yarın saat 09.30'a ertelendi.

Bu arada, dava kapsamında 22 tutuklu ve 25 tutuksuz sanığın savunmaları ile müştekilerin beyanlarının alınması tamamlandı.

Mahkeme heyetinin yarın davaya ilişkin ara kararını açıklaması bekleniyor.

“BEBEĞE MÜDAHALE ETTİĞİM İÇİN BURADAYIM”

Taleplere karşı diyecekleri sorulan sanıklardan tutuksuz sanık Murat Mantuş, “Hakkımda soruşturma açıldığını öğrendiğimde yurt dışındaydım. Kendim isteyerek geldim. Kaçma şüphem yoktur. Tutuklama talebine itiraz ediyorum” dedi. Tutuklu sanık Fehmi Alperen ise, “Benimle aynı suçla suçlanan kişiler tutuksuz yargılanıyor. Ancak ben 8 aydır tutukluyum. Tahliyemi talep ediyorum” dedi. Tutuklu sanık Tuğçe Toptemel de, “Bebeğe müdahale ettiğim için buradayım. Ben elimden geleni yaptım. Bebek bende ölmedi. Bunun araştırılmasını istiyorum. Tahliyemi talep ederim” dedi.

Fırat Sarı’nın da arasında olduğu diğer sanıklar ise önceki beyanlarına ekleyecek bir şeyleri olmadığını söylediler.

SAVCIDAN YENİ SUÇ DUYURUSU TALEBİ

Verilen aranın ardından taleplere ilişkin görüşü sorulan duruşma savcısı bebeği ölen ailelerin davaya katılma taleplerinin katılmasına karar verilmesini istedi. Öte yandan savcı, Silivri Kolan Hastanesi Sorumlu Müdürü Bener Mansuroğlu hakkında, “nitelikli dolandırıcılık” suçundan suç duyurusunda bulunularak dava dosyasıyla birleştirilmesini talep etti.

Savcı, Çorlu Reyap Hastanesi mesul müdürü İbrahim Oktay hakkında da, bebek Halime Alkari için, “ihmalen ölüme neden olmak” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçundan suç duyurusunda bulunmasını istedi.

Kaya bebeğin doğumunu gerçekleştiren ve müşteki Mehmet Hanifi Kaya’nın, “Davadan 1 ay önce beni arayarak ne ifade verdiğimi sordu” dediği kadın doğum doktoru Songül Kaloğlu hakkında da, “ihmalen ölüme sebebiyet verme” suçundan suç duyurusunda bulunulmasını istedi.

DİJİTALLERE İNCELEME TALEBİ

10 hemşire ve doktorun tanık olarak dinlenmesini talep eden savcı, sanık doktor Rıza Keykubat, sanık hemşire yardımcısı Batuhan Çetin ve sanık başhekim Ali Dirik’in 2023 Kasım ayına ait HTS baz kayıtlarının talep edilmesini istedi. Tüm sanıkların suç tarihindeki hesap hareket dökümlerinin de alınmasını isteyen savcı, sanıklara ait tüm dijital materyallerin incelenmesini talep etti.

“ÖLEN BEBEKLERLE İLGİLİ ATK’DAN RAPOR ALINSIN”

SGK’ya yazı yazılarak suç tarihlerinde yapıldığı iddia edilen usulsüz işlemler nedeniyle ne kadar zarara uğradığının sorulmasını talep eden savcı ayrıca tüm ifadeler bittikten ve deliller toplandıktan tüm dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek ölen bebekler açısından rapor alınmasını istedi.

Haberin Devamı
TUTUKSUZ 10 SANIK HAKKINDA TUTUKLAMA TALEBİ

Tüm tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamını talep eden savcı ayrıca tutuksuz sanıklardan;
Birinci İnternational Hastanesinin sahibi Ali Aksu, Esenler Güney Hastanesi'nin mesul müdürü doktor Ali Dirik, doktor Şeyhmus Çelik, TRG Hospitalist Hastanesinde doktor Mehmet Gürül, TRG Hospitalist Hastanesi Genel Müdürü Murat Mantuş, Bağcılar Şafak Hastanesi İşletme Müdür Yardımcısı Mustafa Kazan, hemşire Ceren Hatice Kırım, hemşire Renginar Molla, hemşire Serenay Şenkalaycı ve tıbbi sekreter Sümeyye Özdemir hakkında tutuklama kararı verilmesini talep etti.

'500 DOLAR İSTEDİLER'

 

Opara bebeğin babası Benedict Nayereugo Opara da tercüman aracılığıyla ifade verdi. Bebeğini soğuk algınlığı şikayeti ile evine en yakın olan Medilife Hastanesi’ne gittiklerini anlatan Opara, “Doktor muayenesini yaptı. Üşütmüş dedi. Oksijene ihtiyacı var dediler. Annesinin kucağındayken oksijen verildi. Sonrasında da bir oda verildi. Doktor bu gece burada kalması gerekiyor. Eve gönderemeyiz dedi. Çocuğu entübe edeceğiz dediler. Ancak entübe etmediler. Yoğun bakımda şu an çok hasta çocuk var yerimiz yok dediler. 500 dolar talep ettiler. Sonra da başka bir hastaneye göndereceğiz dediler” dedi.

'BEBEK ÖLÜNCE PARA ÜSTÜNÜ GERİ VERDİLER'

Çocuğun 3 gün Medilife Hastanesi’nde kaldıktan sonra Birinci Hastanesi’ne sevk edildiğini anlatan Opara, “O hastaneye gittikten 1 gün sonra çocuğum vefat etti. Birinci Hastanesi’ne öncelikle 14 bin lira aldı. Bebek orada 2 gün kaldığı için para üstünü geri verdiler” dedi.

'ÖLDÜĞÜNÜ SÖYLEDİKLERİ BEBEĞİM AZ DA OLSA NEFES ALIYORDU'

Medilife Hastanesi’ne de 35 bin lira verdiğini söyleyen Opara, “Eczaneden malzemeler aldırdılar. Hemşireye verdim. Bana yarın gelip çocuğunu görebilirsin dediler. Akşam beni arayıp bebeğin durumu iyi değil dediler. Hastaneye gittim. Çocuğunuz sabah öldü dediler. Çocuğumu gördüğümde az olsa nefes alıyordu. Cihazda da az bir işaret gösteriyordu. Doktora da gösterdim” dedi.

HEMŞİREYİ GÖSTEREREK: DOKTOR BUYDU

Müşteki Benedict Nayereugo Opara’nın doktor tarafından doktorla konuştuğunu anlattığı sırada mahkeme başkanı tutuklu sanık hemşire Hakan Doğukan Taşçı’nın ön tarafa gelmesini istedi. Mahkeme başkanı müştekiye, “Doktor bu muydu?” diye sordu. Müşteki Opara ise, “Evet doktor buydu. Bebeğim kötüleştiğinde beni hastaneye çağırdılar. Gittiğimde bu şahısla konuştum. Bana doktor olduğunu söyledi. Çocuğa test yapacağını söyledi” dedi.

'YAŞAMASI MUCİZE DEDİLER'

Anne Opara ise gözyaşlarıyla ifade verdi. Bebeğinin nefes almakta zorlandığı için hastaneye götürdüğünü anlatan Opara, “Orada oksijen alması gerektiğini söylediler. Çocuk kucağımda titriyordu. Oksijen takmaya çalıştılar. Çocuğun parmakları ve dudakları renk değiştirmeye başladı. O akşam hastanede kaldık. Çok fazla nefes alması zorlaşmıştı. Doktor ve hemşireler geldi. Bize, ‘Çocuğun yaşaması mucize’ dediler. Başka hastaneye gitmemiz gerektiğini söylediler” dedi.

'PARA YOKSA TEDAVİ DE YOK'

Başka bir hastanenin bulunduğunu kendilerine haber verildiğini anlatan Opara, “Ancak bunun için bizden 500 dolar istediler. Medilife Hastanesi’nde kaldığımız gece doktorlar yoktu. Sadece 1 tane hemşire vardı. O gelip bize bilgi veriyordu. O gece yine para istediler. Eşim kartla ödemek istedi kabul etmediler. Biz de, ‘Bize izin verin eşim gidip çeksin’ dedik. Ancak bize, ‘Para yoksa tedavi de yok’ dediler. Mecburen eşim arkadaşını aramak zorunda kaldı. O bize para getirdi” dedi.

'DOĞUMDAN SONRA ANNE DE BEBEK DE İYİYDİ'

Ayaz bebeğin babası müşteki Erhan Karaduman da ifade verdi. İfadesinde eşinin hamileliği boyunca hiçbir sıkıntı yaşamadığını söyleyen Karaduman, “Eşimin gece sancısı tuttu. Devlet hastanesine gittik. Sabah karşı doğum gerçekleşti. Sonra normal odaya çıktık. Bebekte herhangi bir sıkıntı yoktu. Hem anne hem çocuk tarafından rahat bir doğum gerçekleşti. Gün boyunca bir sıkıntı yoktu. Akşam diğer çocuğuma bakmak için eve gittim. Sabaha karşı kardeşim beni aradı çocuk fenalaştı hemen gel diye” dedi.

AYNI GÜN BEBEĞE 3 AYRI TEŞHİS KOYMUŞLAR

Hastaneye gittiğinde bebeğin yoğun bakımda olduğunu öğrenen Karaduman, “Burada yer yok başka hastaneye sevk edeceğiz dediler. Bağcılar Medilife Hastanesi’ne sevk olduk. Orada doktor Dursun Eryılmaz önce kalbinde delik var dedi. Sonrasında kalp yetmezliği var dedi. Ameliyat olması lazım dediler. Ne gerekiyorsa yapılsın dedim. Sonrasında anne sütü getirmem için beni eve gönderdiler. Yoldayken yeniden arayıp hemen gel çocuğun durumu iyi değil dediler. Gittiğimde çocuğun başka bir hastalığı var. Dışarıdan başka bir doktor getireceğiz deyip 3 bin lira istediler” dedi.
Gece yarısı doktorun geldiğini ve kendisine, “Bebekte metabolik bir hastalık var” dediğini anlatan Karaduman, “Yaşama şansının kısıtlı olduğunu yaşarsa da yüzde 100 engelli kalacağı söylendi. Aynı gece sabaha karşı bebeğim vefat etti” dedi.

Haberin Devamı
KAYA BEBEĞİN BABASI: 8 BİN LİRA İSTEDİLER MAKBUZ VERMEDİLER

Hayatını kaybeden Kaya bebeğin babası Mehmet Hanifi Kaya da ifade verdi. Eşinin başka bir hastanede doktoru olduğunu söyleyen Kaya, “Ancak ani bir tansiyon sorunu sebebiyle hastaneye gittik. Yoğun bakımda yer olmadığı için bizi Güney Hastanesi’ne sevk ettiler. Hastaneye ilk gittiğimizde benden 8 bin lira ödeme istediler. Kartla vermek istedim kabul etmediler. Sonrasında 4 bini kartla 4 bini de nakit olarak verdim. Bana herhangi bir makbuz filan vermediler” dedi.

“3 GÜN 3 GECE KALDIM ÇOCUK DOKTORU GÖRMEDİM”

Kadın doğum doktorunun kendisine bilgi verdiğini anlatan Kaya, “Eşimin durumunun kritik olduğunu yoğun bakımda kalması gerektiğini, bebeğin ise iyi olduğunu söyledi. 3 gün 3 gece orada kaldım. Hiç ayrılmadım. Bir tane bile çocuk doktoru görmedim. Bana gündüz hemşire Damla Atak, gece de Batuhan Çelik bilgi veriyordu” dedi.

“BEBEĞİMİ BANA BİSKÜVİ KUTUSUNDA VERDİLER”

Her aradıklarında bebeğinin iyi olduğunu söylediklerini anlatan Kaya, “Ne olduysa bir anda fenalaştı. Sonra gece 02.00 gibi de vefat etti. 04.00’a kadar bana bebeği göstermediler. Sabah ölüm belgesini aldıktan sonra bebeğimi almak için morga indim. Morgda bebeğimi bana bir bisküvi kutusunda verdiler. Ben bir cenaze arabası bekliyorum ama kendi arabamla oradan ayrıldım” dedi.

Eşinin doğumunu gerçekleştiren kadın doğum doktorunun davadan 1 ay önce kendisini aradığını söyleyen Kaya, “Bana nasıl ifade verdiğimi sordu. Kendisine cevap vermedim” dedi.

Başhekimlerin de ölümlerde ihmali olduğunu savunan avukat, “Özellikle Ali Dirik kamera görüntülerini silerek suç delillerini gizlemiştir. Başhekimlerin de tutuklanmasını talep ediyorum” dedi.

BEBEĞİNİ KAYBEDEN BABA: NE OLDUYSA İÇERİDE OLDU

Duruşmada ilk olarak hayatını kaybeden Kerem Tokluoğlu bebeğin anne ve babası dinlendi. Kimlik tespiti yapılan baba Mustafa Tokluoğlu ifadesinde, avukatına her şeyi anlattığını söyleyerek, “Söyleyecek bir şeyim yok” dedi. Mahkeme başkanının sorusu üzerine konuşan baba Tokoğlu, “Hastaneyi bize doktorumuz tavsiye etti. İki seçenek sundu bize. Daha ucuz olduğu için Avcılar Hospital’ı seçtik. Doğum orada gerçekleşti. İkiz bebek bekliyorduk. Biri rahmetli oldu. Biz bir şey görmedik. Ne olduysa içeride oldu. Diğer bebeğim de 15 gün yoğun bakımda kaldı ama şu an iyi. Bir ihmal varsa suçluların cezalandırılmasını istiyoruz” dedi.

“BEBEĞE BAKMAYA GİTTİĞİMİZDE ÖLDÜĞÜNÜ SÖYLEDİLER”

Anne Esra Tokoğlu ise verdiği ifadede, “Bebeğimin doğmadan önce bilinen bir rahatsızlığı vardı. Bunu biliyorduk. Doktorumuzla konuştuk ama ölecek denmedi. Sadece yoğun bakıma girebilir demişti. Yaşama ihtimali vardı. Doğumda tamamen baygın olduğum için bir şey hatırlamıyorum. Bebekler yoğun bakımdayken bizi eve gönderdiler. Arada haber veriyorlardı. Bebeğimizin öldüğünü bize haber vermediler. Eşim bebeği görmeye gittiğinde ölüm haberini aldı” dedi.

İDDİANAMEDEN

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK'dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı. İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK'ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK'dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı.

Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi. İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi.

Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi. Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği'ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü'nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi.

İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin "kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri" gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi.

Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı.

İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü'nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi', ‘nitelikli dolandırıcılık', ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma' ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik' suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi', ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi', ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık', ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma' ve ‘resmi belgede sahtecilik' suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.

Haberin Devamı