15.08.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
MERT İNAN İstanbul - Türkiye genelinde olası deprem risklerine karşı başlatılan kentsel dönüşüm sürecinin, yaşanan son yangın ve sel felaketi göz önünde bulundurularak “iklimsel dönüşüm” sürecine dönüştürülmesi gerektiği uyarısında bulunan uzmanlar, eskiye dair yapılan tüm planlama ve projelerin küresel iklim değişikliği nedeniyle geçerliliğini yitirdiğini dile getirdiler.
Konut değil yeşil alan
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda 2014-2018 yılları arasında müsteşarlık yapan Prof. Dr. Mustafa Öztürk, ülke genelindeki kentlerin tamamının küresel iklim değişikliği gerçeği göz önüne alınarak sürdürülebilir şehirler haline dönüştürülmesine gerektiğini vurguladı. Yeni kent konseptlerinin, deprem, ısınma, soğutma, yağmur toplama, ulaşım, kuraklık, yangın, sel gibi risklere karşı uygun yerlerde kurulması gerektiğini sözlerine ekleyen Prof. Dr. Öztürk, “Avrupa’nın hiçbir ülkesinde dere yatağının doğal yapısıyla oynanmaz. Derelerin sağ ve sol kısımlarında konutlar değil, 100’er metrelik yeşil alanlar olmalıdır. Yangın ve seller artarak devam edeceğinden yeni yapılaşma modeline geçmemiz gerekiyor” dedi.
Farka ‘Google’dan bakın
Deprem bilimci ve jeoloji yüksek mühendisi Ramazan Demirtaş da, Kastamonu’nun Bozkurt ilçesindeki yıkımın yerleşim yerinin içinden geçen deredeki ıslah çalışmasından kaynaklandığı söylerken, “400 metrelik dere yatağını yıllar içinde 15 metreye düşürürseniz maalesef bu felaket kaçınılmaz olur” dedi.
Deprem riskine karşı başlatılan kentsel dönüşümde, iklim değişikliğinin göz önüne ele alınması gerektiğini de sözlerine ekleyen Demirtaş, “Her afetten sonra ‘şimdi yara sarma’ zamanı demek, Türkiye’yi bir süre sonra tükenişe götürür. ‘Google Earth’ tıklayın ve 2002 ile 2021 arasındaki yapılaşma farkına bakın. Yara sarma yerine risk yönetimine geçmemiz gerekiyor.”
Sakıncalı alanlar
Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı Dr. Gencay Serter, kentsel dönüşüm projelerinin, iklim ve ekolojik yıkım şartlarının da göz önün alınarak yeniden ele alınmasına dikkat çekerek, “Mühendislik ve planlama alanında yeni paradigmaya göre hareket edilmeli. Jeolojik sakıncalı alanlara ruhsat verenler birincil sorumlulardır. Afet bölgesindeki konutların kaçının ruhsatlı veya planlara uygun yapıldığı ortaya konulmalı. İmar barışı gibi uygulamaların literatürden kaldırılması gerekir” diye konuştu.