GündemKaranlığa gömüldüler

Karanlığa gömüldüler

15.07.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

'Türk Milleti o gece devletini, ipi emperyalizmin elindeki mollanın teslim almasına izin vermedi. Türk halkı, o gece Türkiye’ye kâbus yaşatmak isteyenleri tarihin çöplüğüne atılmış figüranları olmaya mahkûm etti'

Karanlığa gömüldüler

 Aydın Hasan / ANKARA - Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi, neredeyse her aşamasını açık gözlerle dakika dakika izlediği bir kâbusu yaşadı. Kendi halkını korkutmak için asker üniforması giyen FETÖ’cüler, kentler üzerinde alçak uçuş yapan savaş uçaklarından bombalar attılar. Bombaların hedeflerinden biri de milli iradenin karargâhı Meclis idi. Helikopterler, Genelkurmay kavşağında halkın üzerine mühimmat bombaları fırlattı. Tanklar; köprü üzerinde, caddede, sokakta askerin, polisin ve sivillerin üzerine sürüldü. Ama bu kâbus kısa sürdü. Devlet, teslim olmadı. Millet; devletini, ipi emperyalizmin elindeki mollanın teslim almasına izin vermedi. Türk halkı, o gece Türkiye’ye kâbus yaşatmak isteyenleri tarihin çöplüğüne atılmış figüranları olmaya mahkûm etti.

Haberin Devamı

15 Temmuz 2016 gecesinin hikâyesini anlayabilmek için öncesinde yaşanan gelişmeleri ana hatlarıyla ele almak gerekiyor. 15 Temmuz darbe girişimi her ne kadar ordu içindeki rütbeli subaylar tarafından uygulamaya geçirilse de ardında planlayıcıları ve yöneticileri arasında ABD’de yaşayan FETÖ’nün başındaki Fetullah Gülen ile onun Türkiye’deki imamları vardı. FETÖ’nün polisteki, yargıdaki ve telekomünikasyon alanındaki uzman kadroları da, darbede belirli ölçüde rol oynamaları için görevlendirilmişti. Eğer darbe girişimi başarılı olsaydı hedefte sadece hükümet sistemi değil rejim değişikliği de vardı. Fetullah Gülen, dini bir otorite sıfatıyla Türkiye’ye dönecekti. Türkiye, muhtemelen korkunç bir iç savaşın içine sürüklenecekti. FETÖ’nün imamları, 15 Temmuz’u Ankara’da kiralanan evlerde, ordu içindeki FETÖ’cü subaylarla aylar süren toplantıların sonucunda planlamıştı. Darbe girişiminin tepesindeki isimlerden biri olan Adil Öksüz, 15 Temmuz’dan bir kaç gün önce ABD’ye giderek, darbe planını Gülen’e onaylatmış ve hemen Türkiye’ye dönmüştü. Gülen, kendini Atatürk’ün kurduğu modern devleti ortadan kaldıracak, dini hayatı irşad edecek bir kurtarıcı olarak görüyordu.

Haberin Devamı

Açıkça devleti ele geçirme operasyonunun ilk hamlesi ise 7 Şubat 2012’de MİT operasyonu ile yapılmıştı. FETÖ savcısı olduğu ortaya çıkan Sadrettin Sarıkaya, 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı ifade vermeye çağırdı. Çağırma tebliğinin zamanlaması, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da ikinci kez ameliyat olacağı güne denk getirilmişti. Fidan tutuklanacak, MİT cemaat tarafından ele geçirilecekti. Erdoğan, kurulan tuzağı görünce Fidan ifade vermeye gitmedi ve 18 Şubat 2012’de MİT yasasında değişiklik yapıldı. FETÖ, iktidara yönelik ikinci hamlesini 17-25 Aralık 2013’teki soruşturmalar ile yaptı. İktidara yönelik olarak yargı ve polis eliyle bir darbe yapılmak isteniyordu. FETÖ’nün artık gizli amacı olduğu, devlette paralel bir yapılanma kurduğu ortaya çıkmıştı. Erdoğan, 30 Mart 2014’teki yerel seçim öncesinde FETÖ’ye karşı ilk mücadelesini meydanlarda verdi. Erdoğan, 2015 yılında yapılan Haziran seçiminin ardından erken seçime gidildiği Kasım’daki genel seçimde de gücünü korudu. 2016 yılına girildiğinde FETÖ’nün devletten tasfiyesi operasyonları başlatılmıştı. Yargı ve poliste çözülme sürecine giren FETÖ, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesi içine gizlenmiş, askeri hiyerarşi dışında hareket eden unsurları ile 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminde bulundu. Ancak Türk halkı, bir yaz akşamı tüm dünyada hayranlık uyandıran ruh hali içinde sokaklara döküldü. Öyle ki, ses duvarını aşarak çak uçuş yapan savaş uçaklarının korkunç uğultusu altında, atılan top mermilerinin üstüne koştu. Bu direniş sayesinde akşam saatlerinde başlayan darbe girişimi, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte hain karanlığa gömüldü. Darbe girişiminin ardındaki kişi ABD’de yaşayan Fetullah Gülen’di.