18.01.2022 - 06:44 | Son Güncellenme:
Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr - Minimalizm, maksimum etkiyi yaratmak için en basit ve en az öğenin kullanıldığı bir tasarım veya stil olarak tanımlanıyor. Yakın zamanlarda ise hayatın her alanından dağınıklığı kaldırmayı hedefleyen bir yaşam tarzına dönüşmüş durumda.
Aslında minimalizm yalnızca yaşamınıza değer ve anlam katan şeylere sahip olup, gerisini tamamen ortadan kaldırmakla ilgili. Bu size ürkütücü geliyorsa ve "Güzel bir fikir ama asla böyle yaşamak istemezdim" diye düşündüyseniz endişelenmeyin. İster küçücük bir evde, ister ultra lüks bir evde yaşıyor olun, minimalizmi hayatınızda uygulayabilirsiniz. Hatta minimalizmi yol gösterici bir felsefe olarak kullanmak ve sizin için en iyi olanı temel alarak özelleştirmek de mümkün. Minimalizmin bir yerlerde yazan kuralları yok. Doğru yapıp yapmadığınızı denetleyen bir kurulu da bulunmuyor.
Peki bu tarz bir yaşamı benimseyen kişilerin hayatlarında neler değişiyor? 4 yıldır minimalist yaşayan, "Sefer tası" hareketinin öncüsü Bilge Yılmaz Sağay, “Benim yolculuğum belki de çok uzun zaman önce tüketimi, tüketmeyi, alıp kullanmamayı, giymemeyi, sorun haline getirmediğim 20’li yaşlarımda başladı” diye konuştu.
'TAM O ANDA BİR AYDINLANMA YAŞADIM'
O dönemde lüks bir mağazada çalışan ve tüketim odaklı bir hayat süren Sağay, hiç oturulmayan odalara alınan koltuk takımları, bol parçalı yemek takımları, envaiçeşit mutfak aletleri ve daha birçok eşya arasında kaybola kaybola kendini iyice daralmış hissetmeye başladı. Sadece ruhsal olarak değil, maddi olarak da durumunun hiç iç açıcı olmaması onu 'aydınlanma sürecim' dediği olaya adım adım yaklaştırdı.
Bu dönemde bir de anne olan ve yine birçok eşya ile boğuşan Bilge Yılmaz Sağay, “Çok saçma, böyle bir şey neden var ki” şeklinde bir sorgulamaya girdi. 2018'in kasım ayı ise kendisi için bir dönüm noktası oldu. Cilt alerjisi sebebiyle asla takamayacağı bijuteri ürünlerini kredi kartının son limitiyle satın alan Sağay, “Oracıkta bir şey oldu. Aydınlanma anı gibi, artık adına ne denir bilemiyorum, tam orada bir şey oldu ve ben bu işte çok büyük bir saçmalık olduğunu fark ettim. Neden her gün bir şeyler almak zorunda hissediyorum? Neden bu kadar kredi kartı borcum var? Neden bu kadar gereksiz şeyler alıyorum? Altında yatan sorun veya duygu ne? Aklıma üşüşen sorularıma cevap aramaya başladım ve yolculuğum da böyle başladı” dedi.
'SATTIĞIM EŞYALARIN YENİSİNİ ALMAMAK İÇİN BÜYÜK MÜCADELE VERDİM'
Bilge Yılmaz Sağay, ilk zamanlar motive olmak, nereden başlayacağını bulmak, bağışladığı ya da sattığı eşyaların yerine yenisini almamak için ciddi bir mücadele verdi. Hâlâ zaman zaman mağazaları gezip beğendiği şeyler karşısında "İhtiyaç mı yoksa istek mi?" sorusunu sorduğunu da itiraf etti. Sağay, "Ara sıra da olsa çok beğendiklerimi, ihtiyacım olduğuna kendimi ikna ederek alıyorum. Halen bu işin acemisi, öğrencisiyim ve kendimi geliştirmeye çalışıyorum" ifadelerini kullandı.
'ÇOK UÇ GELEBİLECEK UYGULAMALAR VAR'
Minimalizme yaklaşımın çok önemli olduğunu vurgulayan Bilge Yılmaz Sağay, herkesin minimalizm anlayışının kendine özel olduğunun altını çizdi. Uç noktalarda minimalist yaşayan bir ülke olan Japonya’dan örnek veren Sağay, “Ev eşyası, kıyafet aklımıza gelen her alanda tek renk, dümdüz çizgiler var. Adetler oldukça belli. Yer yatağı, sadece 1 adet yemek kabı, 1 adet ayakkabı gibi bize çok uç gelebilecek uygulamaları var. Ancak o kültürde, mimaride, kalabalıkta, evlerin küçük olması gibi sebeplerle belki de sosyal olarak tekli yaşam benimsemiş bir toplum olmaları bunu gerekli hâle getiriyor" açıklamasında bulundu.
'30 DAKİKADA EVDEN ZOR ÇIKARDIM, ARTIK 10 DAKİKADA HAZIRIM'
Minimalist olmaya nereden nasıl başlamalıyız? Bunu cevaplamaya insanın kendi gereksinimlerini bulması gerektiğinin önemine değinerek başlayan Bilge Yılmaz Sağay, “Acele etmeden belgeseller izlemek, yayınları okumak, dünyadaki uygulamalarını takip etmek, nereden başlayacağını yani yol haritanın çizmek, bunun için de hem yöntemi hem de kendini iyice araştırmak ve ihtiyaçlarına uygun şekilde, yavaşça ve sindirerek azaltmak çok önemli. Neticede yıllar boyunca edindiğimiz bir alışkanlıklar bütünü var. Hatta beynimizde resetlenmesi ve yeniden programlanması gereken bir dosya var. O nedenle sakince yavaşlatmak çok önemli" sözleriyle yeni başlayacaklara tavsiyelerde bulundu.
Bilge Yılmaz Sağay'ın günlük hayatında da minimalizm çok ciddi değişiklikler yarattı. "Temizlik, derleme, toplama, kıyafet bakımı, yıkama, yerleştirme gibi işlerde ciddi bir zaman kazanımım oldu. Kafamın içinde bir çapa gibi duran 'O dolabın içini boşaltmalıyım' ya da 'Sığamıyorum, yeni bir dolap yaptırmalıyım' şeklindeki soru ve sorunlar bitti" diyen Bilge Yılmaz Sağay, şunları da ekledi: "Kapsül gardırop kullanmaya başladığımdan beri 'Yarın ne giysem?' sorusu tarih oldu. Sabahları, yoğun tempolu iş hayatımda hazırlanıp evden çıkma süreleri eskiye göre çok azaldı. 30 dakikada evden zor çıkardım, şimdilerde bu yalnızca 10 dakika sürüyor" şeklinde konuştu.
YEMEKLERİNİ SEFER TASIYLA HER YERE GÖTÜRÜYOR
Sefer tası eski zamanlarda çok kullanılsa da günümüzde hazır gıdaya çabuk ulaşım ve pratiklik açısından pek yaygın değildi. Ancak son zamanlarda minimalizm ile birlikte, insanlar evdeki yemeklerini yanlarına alarak işe ya da seyahate gidebiliyor. Bilge Yılmaz Sağay da evdeki yemeğini yanında taşımaya başladıktan sonra hayatının değiştiğini söyledi. Şimdilerde sosyal medya üzerinden de #sefertası etiketiyle paylaşımda bulunan pek çok insan görmek mümkün. Bu oluşumun mimarı Sağay’a göre, her gün dışarıda yemek hem maddiyat hem de sağlık açısından sürdürülebilir bir durum değil. Yemeğini sefer tasında, kahvesini de termosta taşıyan Bilge Yılmaz Sağay, tek kullanımlık plastik ürünlerin kullanılmaması konusunda da uyarılarda bulundu.
Sağay, "Yemeğin yanında gelen ıslak mendil, plastik çatal, kaşık gibi kullan-at ürünler, poşet ve diğer ambalaj atıkları da toplamda yarım saat gibi süren yeme içme eylemlerimizde ardımızda milyonlarca yıl kaybolmayacak çöpler bırakmamıza neden oluyor. Evdeki kap kacak ve çatal, kaşık ardında çöp bırakmadan beslenmeni de sağlar. Bu sebeple evdeki defalarca kullanabildiğimiz ürünlere yönelmemiz çok daha doğru olacaktır" dedi.
'HİÇ ALIŞVERİŞ YAPMAMAK YA DA PARA HARCAMAMAK DEMEK DEĞİL'
Minimalist yaşama başlamak için bloglar, belgeseller, YouTube videoları ya da kitaplardan detaylı içeriğe ulaşıldığına vurgu yapan Bilge Yılmaz Sağay, minimalizmin ne olmadığının da bilinmesi gerektiğine dikkat çekti. Sağay, “Minimalizm; izole yaşamak, adetler belirleyip yine o sınırlar içinde sıkışmak, hiç alışveriş yapmamak ya da 'Minimalist hayata uygun olan bu' sloganı ile üretilmiş şeyleri almak, para harcamamak, belli kalıplara girmek asla değil" diye konuştu. Aksine minimalizmin insanları sevmek, kendini tanımak, anlamlı bir hayata adım atmak ve anlam bulmak isteyenler için güzel bir giriş olduğunu dile getirdi.
'KIYAFETLERİMİ YÜZDE 50 ORANINDA AZALTTIM'
Tıpkı Bilge Yılmaz Sağay gibi 'Kahvem Termosta' akımının öncüsü Hale Acun da uzun zamandır minimalist yaşam felsefesini benimseyenlerden. Acun, 2016 yılında önce kendi bakış açısını ve alışkanlığını değiştirerek kahvesini kullan-at bardaklarda tüketmek yerine termosta içmeye başladı. Bu akım giderek yaygınlaşarak, kişilerden kurumsal şirketlere ciddi bir destek gördü.
İlk zamanlarında konuyla ilgili kitaplar okuyarak kavramı derinlemesine inceleyen Hale Acun, minimalistlik adımlarından birinde de gardırobundakileri yüzde 50 oranında azaltmayı başardı.
Bu dönemlerini "İki kapılı bir dolaba ve bir şifonyere sığmayı başarmıştım" diye anlatan Hale Acun, “Her yerden çıkan kitaplarımı dağıtıp üç raf gerçekten dönüp dönüp okumaktan zevk aldığım kitapla kalmışım. Kısacası kendimi eşyalarımdan biraz ayırmışım. Bunun beni çok rahatlattığını hatta özgürleştirdiğini fark ettim. Minimalist olmak, kendini bir zorlama içine sokmak demek değil. Sadece sahip olduğun eşyalara daha gerçekçi bir gözle bakarak onlarla ilişkini gözden geçirmek ve ‘birinin hatırı için', 'bir gün lazım olur' diye ya da 'çok para vermiştim' gibi düşüncelerle kullanmadığınız, daha da fenası bakınca size sıkıntı veren şeylerden ayrılmak" diyerek düşüncelerini aktardı.
'EVDE 1 ÇATAL, 1 KASE İLE YAŞIYORLAR'
Kendi minimalizm anlayışını 'sürdürülebilir minimalizm' olarak tanımladığını dile getiren Hale Acun, çok uç noktalarda yaşayan insanlar olduğuna da vurgu yaptı. Acun, “Dünyada çok daha ileri örnekler var tabii ki, tek yaşayıp evinde 1 çatal, 1 kase olanlar ya da kıyafetlerini 10-15 parçaya kadar düşürenler, tek bir çanta kullananlar gibi. Ben sayıdan ziyade kullanıma önem veriyorum. Bu arada bu kadar eşyayla rahat edenleri de çok ilham verici buluyorum. 6 kapılı bir gardıroba sahip biri böyle birine bakarak ‘O bu şekilde yaşıyorsa ben de en azından elimdekilerin yüzde 20’sini azaltabilirim' diye düşünebilir” dedi.
Minimalist yaşama yeni başlayanlar için önerilerde bulunan Hale Acun, öncelikle en az duygusal bağ kurduğunuz eşyalardan başlanabileceğini tavsiye etti. "Ben ilk adımı atacak olsam çantamdan başlardım" diyen Acun, "Evdeki tezgah, sehpa masa gibi yüzeyler de başlangıç için olabilecek yerler. Gardırop dolusu kıyafete sahip olup her sabah ne giyeceğim diye düşünmek, birçoğumuzun yaşadığı bir sorun. Bunu yaşarken bir yandan aslında nelere sahip olduğumuzun da farkında değiliz. Biraz detaylı bakarak, normalde giymediğimiz şeyleri denemeye çalışarak, kendimize neyi neden sevdiğimiz ya da sevmediğimizi sorabiliriz” diyerek minimalist yaşamak isteyenler için ilk adım önerilerinde bulundu.