09.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Bu sayfa FARKLI ÜNİVERSİTE öğrencileri tarafından hazırlandı
ACEBOOK’ta yaklaşık 5 ay önce “İnternetsiz Bir Gün” ismiyle kampanya başlatıldı. Bu kampanyaya “evet” cevabını veren kişiler yarın interneti kullanmayacak. Facebook, Twitter, e-mail, Whatsapp yok… Peki, ne yapacağız? Bir günü internetsiz geçirmek mümkün mü? İnternet hayatımızın son 10 yılında aktif olmasına rağmen çoğumuz sanki internetle doğmuş gibi vazgeçemez hale geldik, özellikle de biz gençler. İnternetsiz hayat artık zor olsa da binlerce kişi yarını internetsiz geçireceğine Facebook’ta söz verdi. Bu etkinliğin internet üzerinden duyurulması da ayrı bir ironi aslında.
Uyandığımız anda...
Etkinliği görünce ben de düşündüm, sahi ne yapıyoruz internette diye. Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre gençler yüzünü bile yıkamadan internete giriyormuş. Ne yalan söyleyeyim uyandığımda benim de ilk işim telefonuma gelen bildirimleri kontrol etmek. Sonrasında ise girmişken sosyal medya hesaplarında bir tur atmadan da olmaz. Geceden kalma fotoğraflara, durum güncellemelerinden sıkılınca, biraz da uyurken bile gündemi değişen ülkemizde neler olmuş diye haberlere bakarım. Bunun yansımalarını Twitter’da farklı kişilerden okurum, bunu yaparken sözlüklere bakmamak hiç olmaz. Sabahın köründe gündemi yakalayabildiğimi hissedince, günlük işlerimi yapmaya koyulurum.
Tüm gün onunlayız
Cebimizde interneti her yere taşıdığımızdan ara ara bu döngü tekrarlanır. Bazen heyecanla Facebook’a bakarken genelde yaşlı akrabalarımdan gelen şeker patlatma (Candy Crush) oyunu isteklerini görünce hayal kırıklığına uğrarım.
Öğlene doğru karnım acıkınca yemek yiyecek bir yer arayışına girip eğer etrafta bildiğim bir mekân yoksa Foursquare’dan yakın mekanlara bakar, yorumları okurum. Kafama yatarsa Google Maps’ten yol tarifi alıp mekâna ulaşabilirim. Mekânda wi-fi şifresi istememek olmaz tabii ki. Bir çay bile içilse o şifre sorulacak. Belki check-in yapar çok beğenirsem bir yorum da ben atarım. Check-inimi gören ve yakında olan bir arkadaşım da yanıma gelebilir. Gelmişken bir selfie çekip de Instagram, Facebook, Twitter’a da yükleyebiliriz. Akrabalardan gelen “maşallah çocuğum büyümüşsün” yorumlarına cevap veririz sonra.
Bu yaptıklarımızın bize çok da bir şey katmadığını biliyoruz fakat belki alışkanlık belki de çoğunluğa uyma amacıyla eksik de kalmıyoruz sosyal medyadan.
Bir arkadaşıma önerebileceği bir mekan sorup belki de direkt onunla gidebilirdim, yerini bulamasak da eskiden olduğu gibi köşe başındaki esnafa sorarak bulabilirdik. Gerçi eskiden cep telefonu da yoktu. Büyüklerimizin söylediğine göre insanlar randevularına hiç geç kalmazmış ne de olsa yoldayım, 5 dakika kaldı diyebilecekleri imkan yok. Fakat teknoloji gelişiyor ve başkasına ihtiyaç duymak, minimum hale geliyor. Bu yönüyle iyi mi kötü mü tartışılır.
Ödevler Facebook’ta
İnternetin kullanımını abartanlara ben de kızıyorum. Örneğin 3-5 arkadaş buluşup, birbirleriyle sohbet etmektense sadece telefonla ilgileniyorlar. Yani o an belki de aylardır görmedikleri arkadaşlarıyla görüşüyorlar fakat anı yaşamaktansa telefonda başka bir arkadaşıyla mesajlaşıyor ya da internette geziniyor. Bir masa etrafında ellerinde telefon, yüzlerinde beyaz ışık olan insanlar görüyoruz.
Yine de internetsiz olmuyor. Hatta öyle bir hale geldi ki Facebook kullanmayanlar parmakla sayılıyor. Üniversitede hocalar bile ödevleri Facebook’tan veriyor, öğrenciler arasında bilgi paylaşımı yine buradan yapılıyor. Sınav sonuçlarından fatura ödemeye kadar her konu için internet bizler için bulunmaz nimet. Tabii doğru kullanıldığı sürece.
Yarın bir deneyin
Ben “İnternetsiz Bir Gün” etkinliğine “belki” cevabını verenlerdenim. Yani yarın internetsiz bir gün geçirmeye çalışacağım. Sabah sahilde bir yürüyüş yapabilirim, uzun zamandır elime almadığım fotoğraf makinemle güzel fotoğraflar çekebilirim. Görüşemediğim arkadaşlarımla buluşabilirim. Yapacak çok şey var ama ben bu yazıyı yazarken bile diğer tarafta internet açıktı. Bakalım yarını internete girmeden bitirebilecek miyim yoksa uyanır uyanmaz telefonu yine elime mi alacağım? Siz de merak ediyorsanız eğer denemekte fayda var. Ya internetin kıymetini anlayacağız ya da olmadan da yaşanabilir olduğuna tanık olacağız.
‘Onsuz bir gün düşünemiyorum’
Canan Mert (Ege Üniversitesi - Halka İlişkiler): Mailler, yaptığım araştırmalar ve sosyal medya hesaplarım için aktif bir şekilde interneti her gün kullanıyorum. Belki internetsiz büyüseydim, onun olmadığı bir dünyaya doğsaydım internetsizliği daha iyi anlayabilirdim ama şu an için internetsiz bir gün nasıl olur düşünemiyorum, herhalde çok zor olurdu.
‘İnternetsiz daha mutluyum’
Ersel Yıldırım (İstanbul Üniversitesi - Gazetecilik): Bence internet “çağımızın vazgeçilmezi” olarak nitelendirilen bir balon. İnternetsiz bir gün geçiririm hatta geçiriyorum da. Şu anda Milliyet Gazetesi internet servisinde staj yapıyorum doğal olarak her gün içindeyim ama internetle uğraşmadığım zamanlarda daha mutluyum diyebilirim.
‘Bilgi sadece internette değil’
Dilan Esra Baycan (Ankara Üniversitesi- Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi): İnternet oldukça önemli ancak internetsiz geçirmeye uygun bulduğum günler de oluyor. O nedenle internetsiz bir gün geçirebilirim elbette. Enformasyon akışı internette belki en hızlı gerçekleşiyor ancak enformasyon ve iletişim için tek kaynak da değil.
(OZAN ÖMER KADÜKER)
Muğlaca konuşmalar
Muğla ve yöresinde konuşulan dili anlamak için adeta bir sözlüğe ihtiyacınız var. Sizin için birkaç tane örnek hazırladık
- Hankı gonuyu çalışeyon baken seen?
- Hangi konuyu çalışıyorsun bakalım sen?
- Du baken iki dakka höle otuu... hindi gızcem ama aaa…
- Dur bakalım iki dakika şöyle otur... şimdi kızacağım ama aaa…
- Anen baben nedipduru anlat baken bıyon.
- Annen baban ne yapıyor, anlat bakalım bir.
- Bu hafta badılcanlar bibuçuk milyon lereeymiş gız.
- Bu hafta patlıcanlar bir buçuk liraymış kız
- Tomatlaa gocuman oluvedi gari.
- Domatesler kocaman oldu.
- Öğlen ıscağında moolu bazarında gezyom.
- Öğlen sıcağında Muğla pazarında geziyorum.
- Böön okarı çıkıp portıgal aldım.
- Bugün yukarı çıkıp portakal aldım.
- Gomşulaaa, teminden habarlarda duydum. Yağmır yağcekmiş.
- Komşular, biraz önce haberlerde duydum, yağmur yağacakmış.
- Gaaveye gitcesen emmioğluna habar ver, barbar gidin.
- Kahveye gideceksen amcaoğluna/kuzenine söyle beraber gidin.
- Bundan kelli babıç almeycem sana.
- Bundan sonra ayakkabı almayacağım sana.
- Ende hortumu getii, aşama bahçeyi suleycem.
- Şu hortumu getir. Akşama bahçeyi sulayacağım.
ECE DEMİRCAN - YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
O An
Hüzünlü şarkıların tatlı geldiği o andayım.
Her ayrılık şarkısının bize yazıldığını sandığım, her acı çekenin acısının benimkinin yanında hafif kaldığını sandığım o anda.
İçimi yakan ateşinin ruhumu serinlettiği ve tutuşturduğun sevda kıvılcımının harlandığı o anda.
Her dinlediğimin seni anlattığını sandığım, hiç susmayan ve susacakmış gibi de durmadığı o anda.
Beni bir-çare bıraktığın, yalnızlığımla övündüğüm ve yalnızlığımın sebebi oluşunun ruhumu okşadığı o anda.
Kalabalıkların içinde tek kaldığım ve yine o kalabalıkların gürültüsünde yalnız senin sesinin kulağımda çınladığı o anda.
Sanki dünmüş gibi hissettiğim, karşımda otururken gözünün içine bakarcasına etrafı seyrettiğim o anda.
Nafile bekleyişimin günden güne anlamsızlaştığı ama seni bıraktığımda boğulacağımı hissettiğim o anda.
Güzel anıları hatırladığım ve kötüleri ise hiç olmamış yaşanmamışçasına aklımdan kovduğum o anda.
Gülüşünün sıcaklığını göğsümün ortasında bir yerde hissettiğim, mutlu olduğunu hayal ederek mutlu olduğum o anda.
Ne senin bildiğin ne de bileceğin düşlerimde buluştuğumuz, rüyalarımda senden başkasını görünce isyan ettiğim o anda.
Aşkın anlamını seninle keşfettiğim, sevdanın geçen “zaman” değil an olduğunu anladığım o anda.
Sensiz geçen günleri bana reva gördüğün için öfkelenirken dahi aynı gökyüzüne bakmanın huzuruna vardığım o anda.
Beni daha iyi biri yaptığını bildiğim, kaderimin devamında Hüda’ya teslim olduğum o anda.
Kısacası yaşamayı isterken yaşlanmayı beklediğim o andayım.
EBUBEKİR GÖKTAŞ - İstanbul Üniversitesi