20.07.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
GÖKHAN KARAKAŞ İstanbul
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kıbrıs Adası’na barış getirmek için 20 Temmuz 1974 tarihinde yaptığı harekâtın 46’ıncı yılı kutlanırken, KKTC’nin İstanbul Başkonsolosu Seniha Birand Çınar, Milliyet’e konuştu. Çınar, “Annem, Kanlı Noel’den sonra 11 yıl boyunca evin bodrumuna saklanıp tehlikenin geçmesini beklediklerini anlatırdı. Harekât bizim için acıların sonu, özgürlük ve barışın başlangıcı oldu” dedi.
21 Aralık 1963 tarihinde Kanlı Noel olarak nitelendirilen günün ardından başlayan olaylar Kıbrıs adasında yaşayan Türklere baskı ve katliama varmıştı. Adada yaşayan Rumların 11 yıl boyunca sürdürdüğü şiddet sonucu 103 Türk köyü boşaltılırken 450 Kıbrıs Türkü sivil kayıp listesine girmişti.
Dünya hayran kalmıştı
Adadaki Türklerin hayatlarını sürdürmesi ve adaya barış getirmek için harekete geçen Türkiye, 20 Temmuz 1974 günü düzenlediği Barış Harekâtı ile dünyayı hayran bırakacak bir askeri zafere imza attı. 46 yıl önce Türk Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri’nin organize harekâtıyla adada yaşayan Türkler özgürlüklerine kavuştu.
Harekât sonucu ada, Yunanistan destekli EOKA darbesinin işgalinden de kurtarılmış oldu. Harekâttan 9 yıl sonra 15 Kasım 1983 tarihinde kurulan KKTC’nin İstanbul Başkonsolosu Seniha Birand Çınar, Milliyet’e harekâta ilişkin duygu ve düşüncelerini anlattı.
Harekât ile aynı yaşta olan ve ailesinin anlattıklarıyla bugünleri kıyasladığında neler yaşandığını daha iyi anladığını söyleyen Çınar, şunları anlattı: “1963’ten sonra 11 yıl boyunca Kıbrıslı Türkler, imkansızlıklar içinde Kurtuluş Savaşı benzeri bir mücadele vermişti. Kıbrıslı Türklerin Anayasal hakları gasp edilip azınlık statüsüne indirgenmeye çalışılmıştı. Rumların bu girişimini kabul etmeyince katliamlar yaşanmış, Kıbrıslı Türk devlet yetkilileri görevlerinden uzaklaştırılmış veya görev yerlerine gitmeye çalışanlar silah zoruyla engellenmişti.
1964- 1965 yolları arasında toplam 103 Türk köyü yakılınca büyük bir kitlesel göç yaşanmış, Adadaki Türkleri geri dönmeyecek şekilde göndermek için organize baskı ve şiddete başvurulmuştu. Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi sayısız kahramanlıklar yaşanmıştı. Otobüse bindiklerinde Türk oldukları anlaşılmasın diye kendi dillerini konuşmaktan bile çekinen Türkler, hayatları tehlikede olduğu için 11 yıl boyunca tedirgin yaşamışlardı.”
Sürgün ve katliam
Lefkoşa’ya bağlı Taşkent köyünün Kıbrıslı Türklerin yaşadıklarının kanıtı olduğunu belirten Çınar, “O yıllarda bugün Rum kesiminde kalan Dohni isimli köyde tüm Türk erkekleri katledilmiş. Kalan kadınlar ise bugünkü Taşkent köyüne sürülmüş. Bugün bile katliamın, sürgünün ve acının izlerini bu köyde yaşayan kadınlar anlatır.
Birleşmiş Milletler Temsilcisi General Ortega’nın Kıbrıslı Rumların 1963 Aralık-1964 Mayıs tarihleri arasında yaktıkları köyleri ve can kayıplarını anlattığı Ortega Raporu bile dikkate alınmamış. Birleşmiş Milletler’e ulaşmadan 1965’te rapor ortadan kaldırılmış. Annem ve babam, uzun yıllar savaş korkusunun izlerini üzerlerinde taşıdılar. Bu yüzden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 1974 Harekâtı bizim için acıların sonu özgürlük ve barışın başlangıcıdır. Türkiye’nin müdahalesi sadece Kıbrıslı Türklere değil Rumlara da barış getirmiştir” dedi.
Çınar, “Katliam ve baskılardan sorumlu Başbakan III. Makarios, harekâttan kısa süre önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne giderek Yunanistan’ın adaya işgal etmek üzere olduğunu şikayet ederek yardım talebinde bulunmuştu. Bu hep unutulan bir konudur. Büyüklerimizin yaşadıklarını dinledikçe bugünlere nasıl geldiğimizi daha iyi anlıyorum” diye konuştu.
Rumların tavrı aynı
Türkiye’nin ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarında uluslararası hukuktan doğan hakları olduğunu vurgulayan Çınar, iki Türk devletinin bölgede ortak amaçlar üzerine birlikte hareket etmekten ödün vermeyeceğini söyledi. Çınar, şu ifadeleri kullandı: “Biz 2011’den beri GKRY’ne Birleşmiş Milletler denetiminde ortak komisyon kurulmasını teklif ediyoruz. Adadaki hem Rumların hem Türklerin haklarının belirleneceği ve sismik araştırmaların nasıl yapılacağı konusunda birlikte karar verilmesi gerekli. Ama Rum tarafı her türlü anlaşma ya da müzakere için KKTC’yi muhatap kabul etmiyor.
1960’lardan beri Kıbrıslı Türklerin haklarını gasp etmeye çalışan GKRY’nin tavrı hep aynı. Ama 3 sondaj gemisiyle bizde haklarımızı koruduğumuzu kanıtlıyoruz. Doğu Akdeniz’de hidrokarbon zenginliği Kıbrıs adasının ortak değeridir. İki halkında birlikte değerlendirmesi için haklarımızın tanınması kaydıyla KKTC olarak iş birliği yapmaya hazırız. Hidrokarbon arayışında yine eşitlik ve paylaşım ilkeleriyle hareket ediyoruz. Adadaki doğal kaynakların bir kriz değil iş birliği fırsatına dönüştürülmesi önemlidir. Doğu Akdeniz’de Türkiye ile ortak adım atmaya devam edeceğiz.”
Büyülü kent İstanbul
1974 yılında Lefkoşa’da doğan ve pek çok Avrupa kentinde diplomatlık yapan Çınar, “Paris’te görev yaparken Napolyon’un ‘Dünya tek ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu’ sözünü çok duydum. Şimdi bu şehirde görev yapmanın gururunu yaşıyorum.
Nişantaşı’na gittiğimde Paris görüyorum, Taksim’de New York’un canlılığına şahit oluyorum, Moda’ya gittiğimde ise kent dokusuyla Lizbon karşımda duruyor. Medeniyetlerin beşiği bu şehir, Kıbrıslı Türklerin de dünyaya açılan kapısıdır. Bu büyülü kentte görev yapmak çok güzel” dedi.
Tabip Subay Nihat İlhan’ın küvette Rum katiller tarafından kurşuna dizilen üç çocuğu ve eşi, yüzlerce masum sivilin katledildiği vahşetin en trajik sembolü oldu. Rum katliamı, tarihe “Kanlı Noel” olarak geçti.
Kulaçlar KKTC’ye doğru atıldı
İstanbul Yıldızlar Yüzme Kulübü, harekâtın 46’ncı yılı nedeniyle Mersin’den Kıbrıs’a kadar sürecek yüzme etkinliği düzenledi. 90 kilometrelik parkurun sonunda yüzücüler, Anamur’dan aldıkları Türk bayrağını Lefkoşa’da Yavuz çıkartma plajında KKTC Sahil Güvenlik Komutanlığı yetkililerine teslim edecek. Devlet eski Bakanı Kürşat Tüzmen’in de aralarında bulunduğu ekipte Ahmet Nakkaş, Tarkan Tüzmen, Faruk İlgüy, Osman Akkuş ve Kubilay Çimen bulunuyor.
KKTC’de Barış ve Özgürlük Bayramı törenleri
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı dolayısıyla törenler düzenlendi. Başkent Lefkoşa’da Boğaz Şehitliği’ndeki törene, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Başbakan Ersin Tatar, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Teberrüken Uluçay, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri, bakanlar, milletvekilleri, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Sezai Öztürk, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Altan Er ile askeri ve diğer yetkililer katıldı. Şehitliğe çelenklerin sunulmasıyla başlayan tören, saygı duruşu, saygı atışı ve İstiklal Marşı eşliğinde bayrakların göndere çekilmesiyle sürdü. Tören, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın şehitlik özel defterini imzalamasının ardından son buldu. Daha sonra protokolün katılımıyla Kıbrıs Türk halkının özgürlük mücadelesinin lideri Dr. Fazıl Küçük’ün Anıttepe’deki kabri başında ve Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın Anıt Mezarı’nda da törenler düzenlendi.- LEFKOŞA AA