06.12.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Meltem Günay - İKSV’nin kültür politikaları çalışmaları kapsamında hazırladığı “Kültür Sanat Dünyasında Toplumsal Cinsiyet: Tartışmalı Konular, Yapısal Sorunlar, Çözüm Önerileri” başlıklı rapor, Türkiye’de yaratıcı sektörlerin nasıl daha eşit, adil ve kapsayıcı hale gelebileceğini ele alıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Itır Erhart tarafından kaleme alınan rapor kamu kurumları, sendikalar ve meslek örgütleri, sanat okulları, yapım şirketleri ve sivil toplum kuruluşları gibi pek çok paydaşın sorunların çözümüne katkı vermesi için somut öneriler sunuyor. Kültür-sanat dünyasında toplumsal cinsiyet eşitliğini konu alan bu araştırmada, dünyanın en büyük metropolleri arasında sayılan İstanbul’un her köşesine yayılmış olan çok dinamik, çok değişkenli ve çok paydaşlı kültür-sanat evreninin temsili bir fotoğrafını en etkin şekilde çekmek amaçlandı. Araştırma, İstanbul’daki kültür-sanat sektörü içinde, en çok istihdam sağlanan tiyatro, sinema ve müzik ekseninde hazırlandı.
Toplumsal cinsiyet eşitliği için gerek akademik alanda gerekse sivil toplumda uzun yıllardır çalışmalar yürüten Prof. Dr. Itır Erhart da şu bilgileri verdi: “Bu çalışmada, yaratıcı sektörlerdeki toplumsal cinsiyet eşitliği olgusunu farklı yönleriyle anlamak ve anlatmak için yola çıktık. Konunun boyutlarını ve nedenlerini, tüm bu eşitsizlikleri deneyimleyen sektör profesyonellerinden dinlemeyi, farklı bulgular ışığında ortaya çıkan sonuçları analiz etmeyi, yine dinlediğimiz iyi örnekler ve uygulamalarla harmanlayarak daha eşit, kapsayıcı bir kültür-sanat ekosistemi için önerilerde bulunmayı amaçladık. Raporumuzun, bu alandaki çalışmaları takip eden tüm paydaşların ilgisini çekeceğine inanıyor, veriye dayalı bilgi ihtiyacını gidermede de önemli katkı sunacağını düşünüyoruz.”
Cinsiyete dayalı ayrımcılık
Tiyatro, sinema ve müzik alanında gerek sahne önü gerekse sahne arkasında görev alan 157 kadın, 18 sektör profesyoneli ve LGBT sanatçılarla odak grup görüşmesine dayanan çalışmanın sonuçları çarpıcı.
Katılanların yüzde 15’i çalıştıkları sektörde fırsat eşitliği olduğuna inanıyor, yüzde 13’ü
eşit işe eşit ücret ilkesinin uygulandığını düşünüyor.
Araştırmaya katılan kadınların yüzde 63’ü erkek olmadıkları için dezavantajlar yaşadığını düşünüyor.
Sektör çalışanı kadınların yüzde 52’si cinsiyete dayalı ayrımcılık yaşadığını belirtiyor. Sinema ve tiyatro sektöründe kadın yönetmen sayısının ve kadınlar için yazılan rollerin azlığına dikkat çekiyor. Ayrımcı davranışlara karşı mücadelede izlenen yolların başında ayrımcılığı yapan kişiyle yüzleşmek geliyor.
Her 10 katılımcıdan 6’sı çalıştığı sektörde taciz/mobbing yaşadığını belirtiyor.
Katılımcıların sadece yüzde 62’si bu durumda ne yapılması gerektiğini bildiğini belirtiyor.
Araştırmaya katılanların yüzde 81’i iş hayatında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmadığını düşünüyor.
Çalıştıkları sektörde profesyonel gelişimlerine yönelik destek mekanizmaların olmadığını söyleyen kadınların oranı yüzde 81.
Katılımcıların yüzde 40’ı pandeminin çalıştıkları sektörlerde toplumsal cinsiyet eşitliğine olumsuz etki ettiğini belirtiyor.
Görüşmelere katılan 18 sektör profesyoneli kadın, Türkiye’de kadın olmayı, dışlanma, ayrıştırılma, erkek diline egemenliğine tahakkuma maruz bırakılma, sokakta rahat yürüyememe, ciddiye alınmama, erkeklerden daha çok çalışmak zorunda kalma, susturulma, cinsel hayatını saklama baskısı hissetme
ve biteviye bir mücadele içinde olma gibi ifadelerle tanımlıyor.
Her üç disiplinde de toplumsal cinsiyet temelli rol ve görev dağılımı var; ses, ışık tasarımı, görüntü yönetmenliği, kurgu gibi alanlara erkekler egemen.
Yaşayanlar anlatıyor
Raporda sektör çalışanlarının anlatımlarına da yer veriliyor.
“Kadınların ciddiye alınmak için çok daha fazla çaba, emek, zaman ve bazen para harcamak zorunda kalması gerekiyor. Bir yandan güzel, çekici, alımlı olma baskısını hissettikleri için, bu çelişkili gibi görünen durum nedeniyle, sürekli kendileriyle müzakere hâlindeler. Kadının yönetmen, yazar veya hoca olması fark etmeksizin karşısındakini ikna etmek için konuya hâkim olduğuna, ne yaptığını bildiğine dair daha fazla kanıt sunması gerekiyor. Var olduğunu gösterme, varlığını kanıtlama mücadelesi nedeniyle de kadın kendini “sürekli savaş alanında hissediyor. (Sektör: Müzik)
İş yaşamı özelinde de kadınlar geriden, üzerinde yükle başlamak, erkeklerden daha fazla çalışmak, işe alım süreçlerinde ‘Evlenecek misin?’, ‘Çocuk doğuracak mısın?’, ‘Altı ay işinden uzak kalacak mısın?’ gibi ayrımcı sorulara cevap vermek zorunda kalıyor. Kaynaklara erişimde ve yönetici pozisyonlarına gelmede zorluklar yaşıyor, cam tavana çarpıyorlar.
Bir kadının bilgisayar mühendisi olması ne kadar zorsa şu an günümüzde müzik prodüktörü olmak, müzikle uğraşmak, eğer vokalist değilseniz, aynı şey. (Sektör: Müzik)
22 yıldır bu meslekteyim, teknik işlerin erkek işi olduğu önyargısı hâlâ bitmedi. Bu sektörde kadının yapacağı işler kostümdür, makyajdır gibi başlıklarla sınırlı kalıyor. Işık, kamera, set genelde erkek işi oluyor.” (Sektör: Sinema)
Sinemada kamera arkasında ne kadar kadın çalışan var? Çok az.(Sektör: Tiyatro)
Bir tiyatro oyunundaki kadın yönetmen ya da yazar sayısı erkek yönetmen ve yazar sayısının yakınından bile geçmeyecek kadar az. (Sektör: Tiyatro)