Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr - Kahramanmaraş'ta 6 Şubat'ta meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüklerindeki depremler ciddi yıkımlara yol açtı. Toplam 717 bin 614 binanın 90 bin 609'u acil yıkılacak, ağır hasarlı ve yıkık bina olarak belirlendi. Bölgedeki enkaz kaldırma çalışmaları devam ederken bölgede yaşayanlar ise enkazın döküldüğü alanlarla ilgili bazı endişelere sahip. Peki söz konusu enkaz kaldırma çalışmaları bölge için ne derece riskli? Milliyet.com.tr'ye konuşan Mikrobiyal Ekoloji Grup Başkanı ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan İnce çarpıcı ortaya konan enkaz raporlarının ışığında bilgiler ve veriler paylaştı.
YIKILAN BİNALAR İNCELENDİ, İŞTE SONUÇ
Prof. Dr. Orhan İnce, şiddetli depremler yüzünden yıkılan yapılarda gerçekleştirilen incelemede ortaya çıkan dikkat çekici ayrıntıya dikkat çekti. İnce, depremlerin yıktığı binaların inşa yılları incelendiğinde ağırlıklı olarak asbestin (halk arasında 'çorak toprak' olarak ifade edilen, aşınmayan ve ısıya ya da kimyasal maddelere karşı dayanıklı olan ancak kanserojen içeren madde) yasaklandığı 2010 yılı öncesinde yapılmış olduğunun görüldüğünü vurguladı. Bu durumun yıkılan binalardaki riskin artmasına sebep olduğunu belirten Prof. Dr. İnce, enkazdaki tek tehlikenin sadece asbest olmadığına da dikkat çekti. Enkazda pek çok türden atıklarla karşılaşıldığının altını çizen Prof. Dr. İnce, şunları söyledi:
"Deprem bölgesinde oluşan enkaz atıkları incelendiğinde ağırlıklı olarak beton, tuğla, sıva, duvar malzemeleri, yer ve çatı malzemeleri, alçı dekorasyon malzemeleri, inşaat demiri, tesisat malzemeleri, cam, pencere ve kapı gibi plastik ve alüminyum profiller ve malzemeler, diğer metaller, izolasyon malzemeleri, ahşap, seramik, mobilya, beyaz eşyalar, temizlik malzemeleri ve tekstil malzemelerini görmekteyiz."
RÜZGARLA TARLALARA TAŞINIYOR
Asbest, insan sağlığı için nasıl bir tehdit oluşturuyor? Prof. Dr. İnce, 2010 yılı öncesi yapıların yalıtımı için kullanılan asbestin insanlar için kanserojen olmasının yanında tarım ve hayvancılık açısından da ciddi bir tehdit olduğunun altını çizdi. Prof. Dr. İnce, hava ve su yoluyla çevreye dağılabilecek partiküllerle ilgili şu uyarılarda bulundu:
"Bu tür enkaz atıklarının bölgeden uzaklaştırmasında çok ince lifli yapıya sahip asbestin meteorolojik koşullara bağlı olarak rüzgâr ile birlikte mikro partiküller olarak tarım arazilerine taşınması ve toprağı bu şekilde kirletmesine sebep olabiliyor. Bu yüzden bölgedeki hayvancılığın da olumsuz etkilenmesi bekleniyor. Diğer yandan havaya ve toprağa karışan bu kanserojen partiküller yağışla birlikte yeraltı ya da yüzeysel su kaynaklarımıza karışarak bölge ekosistemindeki mevcut canlı sağlığını olumsuz yönde etkileyerek gelecek nesillerimizi de riske atacak önemli bir tehlike yaratıyor."
TOZ VE ASBESTTEN SONRAKİ TEHLİKE KURŞUN
Deprem sonrası enkaz çalışmaları sürerken başta çeşitli toz ve asbest olmak üzere çevre temizliğini ve insan sağlığını tehdit eden en önemli atıklardan biri de kurşun. Prof. Dr. Orhan İnce, kurşun içeren inşaat atıklarına ve bu atıkların doğru temizlenmediği takdirde ortaya çıkacak risklere değindi. Prof. Dr. İnce, kurşunla ilgili, "Enkaz atıkları içinde özellikle tarımsal üretimi ve ürün verimliliğini ve insan sağlığını olumsuz etkileyecek kurşun içeren duvar boyaları da olduğundan bu tür atıkların rüzgâr ya da yağış yoluyla toprağa ve su kaynaklarına karışması kaçınılmaz. Bölgede deprem sonrası oluşan enkaz atıklarının tarımsal üretim, hayvan ve insan sağlığı için kısa, orta ve uzun vadede olumsuz etkiler yaratacağı görülüyor" bilgilerini paylaştı.
'SUYA KARIŞIRSA SALGINLAR BAŞLAYABİLİR'
Prof. Dr. Orhan İnce, yaklaşık 14 milyon insanı doğrudan etkileyen deprem felaketinin su kaynakları üzerindeki etkisini de açıkladı. Bölgedeki altyapı sistemlerinin ciddi şekilde zarar gördüğüne dikkat çeken Prof. Dr. İnce, kirlenmiş suların kullanılması durumunda ortaya çıkacak olumsuz tabloyu şöyle özetledi:
"Su arıtma ve atıksu arıtma ile düzenli çöp depolama tesisleriyle birlikte isale hatları, şebeke hatları, kanalizyon sistemleri, çöp depolama ve toplama hizmetleri dolayısıyla tüm altyapı olumsuz olarak etkilenmiştir. Oluşan atık suların ve atıkların yüzeysel ve yeraltı su kaynaklarına karışması yüksek ihtimaldir. Mevcut çevresel altyapı tesislerinin rehabilitasyonu bitene kadar bölge insanının içme ve kullanma suyu ihtiyaçlarının kontrollü olarak sağlanması çok önemli. Aksi takdirde tifo, dizanteri, hepatit vb. hastalıklara sebep olacağı gibi salgın haline de dönüşebilir."
100-150 MİLYON ATIK NASIL BERTARAF EDİLİR?
Deprem bölgesinde yaklaşık 100-150 milyon ton atığın oluştuğunu belirten Prof. Dr. Orhan İnce, "Bu miktarda atığın aynı anda ortadan kaldırılması bir başka deyişle bertarafı mümkün değil" yorumunda bulundu. Bu atıkların öncelikle ilgili mevzuat kapsamında gerekli mühendislik önlemleri alınarak geçici depolama sahalarına taşınması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. İnce, "Atıklar yerinde kurulacak geri kazanım tesislerine alınarak çevre ekolojisinin korunduğu ekonomik geri kazanım sağlanmalı. Sıfır atık yaklaşımı çerçevesinde gerekli mühendislik uygulamaları yapılarak bu atıkların bölgede yönetiminin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekiyor" diye konuştu.