12.08.2021 - 12:03 | Son Güncellenme:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medyadaki dezenformasyonla da mücadele edildiği belirtilerek, "Bu konudaki yorumunuz nedir, bir düzenleme ihtiyacı var mı?" sorusu üzerine, "Ben şahsen bu sosyal medyaya hiç olumlu bakmıyorum ve Meclis'in açılmasıyla birlikte de sosyal medyaya yönelik bir çalışmanın yapılması gereğine inanıyorum. Çünkü bunlar salim akılları veya aklı selimlerin hedefini adeta saptırtıyor. Yani dürüst, doğru bir şeyi düşüneceğiniz yerde maalesef bu yalan yanlış haberlerle vatandaşımız çok farklı yöne doğru adeta evriliyor." demişti.
CNN TÜRK canlı yayınına katılan Milliyet Gazetesi yazarı Zafer Şahin ve Hürriyet Gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarını değerlendirdi. İşte Şahin ve Selvi'nin açıklamaları...
SOSYAL MEDYA
Zafer Şahin: Biz tarihin bu döneminde hem içeride hem de dışarıda ciddi bir mücadele veriyoruz. Sadece biz değil bütün dünyayı etkisi altına alan bir pandemi gerçeği söz konusu. 2 küsür yıldır devam ediyor. Aynı şekilde doğal afetlerin hız kazandığı bir süreçten geçiyor dünya. Türkiye'de öyle. Orman yangınları bitti, arkasından sel felaketleri... Bir taraftan da terörle mücadele ediyorsunuz. Bütün bunlar olurken bir büyük mücadele ben ona "savaş" diyorum. Bir savaşta sosyal medyada veriliyor. Sosyal medyada bu toplum, bu ülke birbirine kırdırılmaya çalışılıyor. Yani manipülatif haberlerle, yalan haberlerle kışkırtmalarla, provokatif açıklamalarla aslında olmayan birçok şeyi varmış gibi göstererek çarpıtarak toplum geriltilmeye çalışıyor.
Dünyadaki örneklerine bakıyorsunuz bütün dünya bu gerçeklerin farkına varmış. Sosyal medyaya hukuki bir çerçeve çizmeye çalışıyor. Çünkü bu artık giderek ulusal güvenlik sorunu haline gelmiş durumda. Hal böyleyken bütün dünya bunu hukuki bir zemine oturtmaya çalışırken Türkiye'nin de bunu yapması son derece gerekli. Ve Türkiye'nin de hakkı. Türkiye bu konuda biraz geç kalmış durumda. Dün akşam sayın Cumhurbaşkanı da ona işaret etti. Meclis açılır açılmaz bu konuda bir düzenleme yapılması gerektiğini işaret etti. Bakın bugün Almanya, Fransa örneğini inceleyin. manipülatif habere yönelik çok ciddi hukuki yaptırımlar getiriyorlar. Çok ağır para cezaları yine arkasından başka cezalar söz konusu.
EKİM AYINDA DÜZENLEME YAPILACAK
Halkın ayaklanması için daha ne olması gerekiyor diye başlık atıyorsunuz. Bunu yazan kim? Bilmiyoruz. Ben isimlerini dahi anmanın gerekli olmadığı kanaatindeyim. Sahte adlı, takma adlı klavye kahramanları söz konusu. Hakaret etiğiniz insanlar gerçek kimlikleriyle göz önünde olan insanlar. Hakaret etmek istiyorsunuz, burası hukuk devleti, bedelini ödersiniz. Meclis açıldıktan sonra ekim ayında sanırım düzenleme yapılacak, Cumhurbaşkanı işaretini verdi. Eleştiri en doğal haktır ama insanlara hakaret etme hakkınız yok. Ya ne demek halkın ayaklanması için daha ne olması gerekiyor? Neden klavye başında sokağı hareketlendirmeye çalışıyorsun?
Türkiye'de yazılı basında faaliyet gösteriyorsanız tabi olduğunuz kanunlar var. Görsel basında RTÜK kanunu var. Sosyal medyada böyle bir şey yok. Herkes yediğini içtiğini paylaşmıyor. Başka bir coğrafyada olan görüntüleri o kişi sahte hesapla sanki Türkiye'deymiş gibi yayınlayabiliyor. Ve anında sosyal medyada paylaşılabiliyor. Bunu yapmak zorundasınız. Bunun özgürlüklerle falan alakası yok. Türkiye'yi sokağa hareketlendirmekle ilgili çok fazla manipülatif paylaşım yapıldığını biliyoruz. En son Help Turkey. Paylaşımların çoğu İngiltere, ABD'den atılan tweetler. Dünyanın bütün ülkeleri nasıl tedbir almak istiyorsa Türkiye'de almak zorunda.
Abdulkadir Selvi: Cumhurbaşkanının bu konuda oldukça kararlı olduğunu gördüm. AK Parti'de bu konuda yürütülen bir çalışma var. Meclis açıldığında Meclis'e sunulacak. Eleştiri haklarını kullanan internet siteleri ile ilgili sorun yok. Sorun, internet sitelerini, sosyal medyayı dezenformasyon aracı olarak kullananlarla ilgili. Bu Türkiye açısından milli güvenlik sorununa dönüştü. Hatırlamak istemediğimiz Maraş olayları yalan haber üzerinden yaşanmıştır ki. Yalan söylentiler üzerinden büyük bir acı yaşanmıştı. FETÖ, PKK ve onlara müzahir olan gruplar var. Haber amacı ile değil içeriyi karıştırmak amacıyla kullanılıyor. Biz bunu Gezi olaylarında gördük. Başka ülkelerde yaşanan olaylar Türkiye'de oluyor diye servis edildi. Sel oluyor, deprem oluyor her işi bıraktık bunlarla mücadele etmek zorunda kaldık. Fransa, Almanya bu düzenlemeyi yaptı. Bu ülkeler demokraside bizden geri ülkeler mi? Artık 5. kol faaliyetleri sosyal medyadan yürütülüp, eleştiri hakkını korumak suretiyle bir takım önlemler alınıyor. Ben de sayın Cumhurbaşkanını bu konuda kararlı gördüm.
MÜLTECİLER VE "TALİBAN LİDERİYLE GÖRÜŞEBİLİRİM" AÇIKLAMASI
Dün gecenin en önemli açıklamalarından birisi budur. Türkiye bir geçiş noktası, coğrafi olarak. Her şey buradan geçiyor. Batı'ya buradan gidiyorsunuz. Bu içinde bulunduğumuz çağda 70 milyon insan daha iyi hayat ümidiyle Batı ülkelerine akın ediyor. Geçiş güzergahı Türkiye. Türkiye ne yapıyor engellemek için. Bütün o dağlık ve sarp Doğu sınırına duvar örüyor. Biz biliyoruz ki Tacikistan'da çekilmiş görüntüler Türkiye'deymiş gibi servis ediliyor. Türkiye'de yok mu? Var. Türkiye buna karşı tedbir almaya çalışıyor. Sorunu asıl kaynağından çözmeye çalışıyor. Sınırlarınızı sadece korumaya alarak çözemezsiniz. Türkiye'nin yürüttüğü diplomaside ulaşamaya çalıştığı şey bu. Suriye'de 500 bin üzerinden insan geri döndü. Adı üzerinde güvenli bölge. Türkiye o insanların başına misket bombaları yağmasını engelledi. Bu sayı önümüzdeki dönemde daha da artacak. Kapılarımı kapatıp otururum diyemiyorsunuz. Kapı komşunuz. Türkiye sorunu kaynağından çözmek için Afganistan'Da aynı yöntemi izliyor. Türkiye ile Afganistan arasında tarihten gelen bağlar var.
"BİZE ÖYLE BİR SURİYE ANLATIYORLAR Kİ..."
Sokakta hiç bir uluslararası gücün askeri orada rahat dolaşamıyor, bir tek Mehmetçik dolaşıyor. Onların gözünde Türkiye kendi açılarından dost bir ülke. Türkiye'nin bu konuda çok net tedbirler aldığını söyleyebilirim. Siz 35 milyonun yaşadığı bir ülkede bir göç akınını durdurmak için komşularıyla da diplomasi yürütmelisiniz. Pakistan'la görüşüyor Türkiye. Eğer ki Suriye'de kendi vatandaşlarının üzerine misket bombaları ile saldıran bir anlayış son bulacaksa, özgür seçimler yapılacaksa tabi ki iki ülke görüşür, görüşmeye mecburdur. Bizim sınırımız var Suriye ile. Türkiye'ye Suriye'den gelenlerin yüzde 18'i terör örgütü PKK'nın kontrol ettiği bölgelerden kaçan Kürt kökenli insanlar. 3.5-4 milyondan sığınmacıdan bahsediyoruz, yüzde 20'si YPG'den kaçanlar. Bize öyle bir Suriye anlatıyorlar ki, sanki her şey dört dörtlüktü. Öyle değil işte. İçerde diktatoryal bir anlayışla kendi vatandaşını katletmekten çekinmeyen bir yönetici profili söz konusu. Bu insanların ülkelerine geri dönmeleri için orada evler inşa eden, samimi irade gösteren tek ülke Türkiye. Türkiye elbette bu yükü taşımak istemez. Açın sınırları gitsinler diyorlar. O sınırları açınca size 10 kişi geliyorsa, gelişler 10 katına çıkar. Düşünsenize Türkiye sınırlarını açmış, rahatlıkla Batıya geçebiliyorsunuz, o zaman herkes gelir.
YÜZ YÜZE EĞİTİM
Aşılama oranları arttıktan sonra yoğun bakımda yatan sayısında azalma görüyoruz. Hala bir aşı karşıtlığı üzerinden insanların aşı olmasını engelleyebilecek bazı haber ve yorumlar görüyoruz. Herkesin en temel hakkıdır, 'ben aşı olmayacağım' diyebilir. Fakat burada mesele sizinle bitmiyor. Aşıyı olmak en doğru çözüm gibi görünüyor. Ben bu noktada aşının süratli bir şekilde gerçekleştirilmesi noktasında önümüzdeki günlerde bazı tedbirler alınacağını gördüm diyebilriim.
Abdulkadir Selvi: Dün sayın Cumhurbaşkanı bu açıklamayı yaptığı andan itibaren uluslararası ajanslar harekete geçti, bizdekiler maalesef algı operasyonlarıyla uğraşıyor. Taliban, Afganistan'ın bir gerçeği. Amerika Taliban'la görüşüyor. Türkiye işi kaynağından çözmek için neden Taliban'la görüşmesin. Cumhurbaşkanı, Taliban lideri ile görüşeceğim deyince şaşırdı, çok riskli bir karardı. Taliban, afganistan'da sürekli şehirleri ele geçiriyorsa, o insanları göç dalgası olarak İran'dan Türkiye'ye akmasını önleyemezsiniz. Atatürk döneminde başlayan çok sağlam bir dostluğumuz var. Orada kendi bayrağı ile dolaşan tek büyükelçi Türkiye büyükelçisidir. Biz Irak'ta Suriye'de güvenli bölgeler oluşturduk. Hem Afganistan'a hem de dünyaya karşı sorumluluğumuz gereği orada sorunu merkezinde çözmemeiz lazım. Türkiye, Afgan göçmenler konusunda açık kapı politikası uygulanıyor deniyor. Böyle bir dezenformasyon dolaşıyor. Türkiye net bir tavır ortaya koydu, Türkiye yol geçen hanı değildir dedi. Yakalanıp Afganistan'a geri gönderilenlerle ilgili rakamları verdi. Bu ciddi bir kararlı duruştur. Belli ki Türkiye bu konudaki tavrını daha da sertleştirecek Afganistan'dan gelenlerle ilgili. Erdoğan büyük risk aldı ama doğru olanı yaptı. İstihbarat servislerinin görüşmesi var ama Suriye Devlet Başkanı ile görüşmek için şartların henüz oluştuğunu düşünmüyorum ben.
SORULARIN HAZIRLANMASINDAKİ TARTIŞMALAR
Zafer Şahin: Sorular bunlar, 21 soru hazırlamışız. Abdulkadir Bey'in odasında kendisi ile buluştuk Pazartesi öğlendi. Gazetecilikten anlayan herkes ülkenin ana gündem maddelerine çalışır, biz de öyle yaptık. Bir konuda sosyal medya provokatörlerinin hakkını teslim etmek istiyorum, insan kendisinden bile şüpheye düşüyor. Soruları kendisi meslek büyüğümdür. Abdulkadir Selvi'nin bilgisayarında birlikte hazırladık. Yalanları ortaya atanlar, bu arkadaşlar gazeteciliği böyle yapıyorlar ki ellerine hazır sorular tutuşturuluyor, herkesi kendileri gibi bir işleyişte olduğunu sanıyorlar. İyi bir hafızam olduğunu düşünüyorum. Benim cümlelerim bunlar. İnsanı böyle bir psikoloji içine sokuyorlar.
Dün şöyle bir gelişme oldu. Kamu işçilerinin zam oranı belli oldu. Yayın öncesinde bize sadece bu soruyu da sorulara ekleyip eklemeyeceğimizi sordular, onu da ekledik. Bizim hazırladığımız sorulara ilave tek soru budur. Fındık taban fiyatlarının açıklaması, yangınlarla mücadelede kullanılan uçak sayısı, çalışan sayısı... Tüm bunlar çok ciddi bir emek. Türkiye'nin gündemi bu, bu sorulara cevap verecek. Sosyal medyada kopan fırtına da toplumun geniş kesimini etkileyen mesajlar verildiği için bunu kırmak için ortaya atılan iddialar. Şu sorularda bir tane değişiklik yapılmadığını da kendilerine ispatlarım merak eden varsa.
Abdulkadir Selvi: Bu dezenformasyonun da ötesinde bir algı operasyonu. Ben okumam-yazmam olan bir insanım. Allah'a şükür soru sormayı da bilen bir gazeteciyim. Geçmişte Özal'a da Demirel'e de Çiller'e de Erdal İnönü'ye de Erbakan'a da Abdullah Gül'e de Erdoğan'a da Ecevit'e de Kılıçdaroğlu'na da defalarca soru sormuş bir insanız. Biz soru sormayı bilmeyen insanlar değiliz. Bunu söylemeyi dahil bir zul addederim. Cumhurbaşkanı ile bir yayına hazırlanıyorsun. Bizim meslekte bir takım öğrendiklerimiz var. Ciddi olarak pazartesi günü bununla çalıştık.
YENİ KISITLAMALAR OLACAK MI?
Abdulkadir Selvi: Bu soruyu hem Cumhurbaşkanı'na hem de bir hafta önce görüştüğüm Sağlık Bakanı'na sormuştum. Negatif ayrımcılıktan ziyade toplum içine girdikleri anda bir takım kısıtlamalar düşünülüyor. Yüz yüze eğitimle ilgili sorulara eğitimin başlamasına tarafta olduğunu, gönlünden öyle geçtiği yönünde cevaplar verdi. Siz aşı olmadığınız zaman benim sağlığımı tehlikeye atmak gibi bir hakkınız yoktur. Maçlarda başlayacak. Ardından tiyatro, sinema, şehirlerarası otobüsler, uçak yolculuğunda bu kısıtlamalar başlayacak. Bunların tedbirsizliği yüzünden bir takım kapatma kararları alındı, insanlar hayatlarını kaybettiler. Belli alanlarda dirençler var. Bunları da bir takım yaptırımlarla, günlük hayatımızı kısıtlamalar da bir tehlikeye sokmadan bu aşı uygulanacak, aşısını yaptırmayanlar da bu kısıtlamalarla karşılaşacaklar.