16.04.2023 - 19:41 | Son Güncellenme:
Hasan KIRMIZITAŞ / DHA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şanlıurfa'da katıldığı temel atma ve anahtar teslim töreninin ardından sel ve deprem felaketinden etkilenen afetzede vatandaşlarla birlikte iftar yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iftarını açtıktan sonra programın düzenlendiği salonda bulunanlara hitap etti. 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin insanlık tarihinin en yıkıcı afetlerinden olduğunu belirten Erdoğan, "Ardından gelen sellerde de 17’si Urfa'dan 21 canımızı kaybettik. Bu vesileyle bir kez daha depremde ve sellerde hayatını kaybeden 50 bini aşkın insanımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Üst üste gelen deprem afetleri sebebiyle 11 ilimizdeki 14 milyon insanımız mağdur oldu. Birçok vilayetimizde ve ilçemizde neredeyse hasar görmeyen bina kalmadı. Bilhassa 1999 öncesinde inşa edilen binaların depreme karşı mukavemetinin son derece düşük olduğunu gördük” dedi.
Felaket sürecinde kimi çevrelerin iyi imtihan veremediğini ve acıları istismar etmeyi tercih ettiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Üzülerek ifade etmek isterim ki, birileri daha ilk günden itibaren yardımcı olmak yerine depremi ve acılarımızı istismar etmenin peşine düştü. Milletimiz kan ağlarken biz de bir derde derman olalım demediler. İnsanımızın yükünü hafifletelim, bir yetimin, öksüzün, garibin elinden de biz tutalım demediler. Tamamı yalan ve yanlış iddialarla zaten içine ateş düşmüş kardeşlerimizi galeyana getirmeye çalıştılar. Geldiler bol bol nutuk attılar. Kameralara poz verdiler. Sonra da depremi ve depremzedelerimizi gündemlerinden çıkardılar.”
'HER ŞEYİ BEDAVA VERECEKLERMİŞ'
Erdoğan, afet bölgesinde insanların hayata tutunma mücadelesi verdiğini ancak muhalefetin koltuk peşine düştüğünü dile getirdiği konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şimdi milletimiz burada hayata tutunma mücadelesi verirken, onlar koltuk peşinde, bakanlık peşinde, makam ve mevki peşinde koşuyorlar. Tabii bir de yalan olduğunu, kendilerinin bal gibi bildiği vaatlerle insanımıza hayal satmaya çalışıyorlar. Göreve gelirlerse her şeyi bedava vereceklermiş. Madem her şeyi bedava verebiliyordunuz, yıllardır yönettiğiniz İzmir'de, Eskişehir'de, İstanbul'da, Ankara'da, Muğla'da niçin oradaki vatandaşlarımıza bedava vermediniz. Afetzedelerimizi kaderlerine terk etmek yerine neden İzmir depreminden sonra evleri bedava yapıp teslim etmediniz. Gittik biz yaptık. Bu yalancılığı bırakın, bu sahte vaatleri bırakın. Elinizden tutan, sizi engelleyen mi olur? Daha seçim öncesi söz verip de sonradan dönüp bakmadıkları sayısız vaatleri var. Biz gerçekleri yüzlerine çarpınca da bu sefer rahatsız oluyorlar. Bize saldırıyorlar, bizi hedef alıyorlar. Onlar ne kadar rahatsız olurlarsa olsunlar biz doğruları söylemekten hakkı ve hakikati haykırmaktan asla çekinmeyeceğiz. Özellikle afet bölgesindeki kardeşlerimiz her şeyin farkında. Kimin sadece laf kalabalığı yaptığını, kimin ne iş yaptığını, depremzedelerimiz görüyor. Benim Şanlıurfalı kardeşlerim, siyasi ihtiraslarının peşinden gidenleri de gece gündüz demeden Urfa halkı için çalışanları da çok iyi biliyorum. Biz laf üstüne laf koyanlardan değil hep taş üstüne taş koyanlardan olduk. Milletimizin derdiyle dertlendik, sıkıntısına çözüm aradık, sevinciyle biz de sevindik.”
Türkiye’nin millî güvenliği hudutlarımızın dışında başlamaktadır.…
— Recep Tayyip Erdoğan (@RTErdogan) April 16, 2023
'TERÖR, EMPERYALİSTLERİN TÜRKİYE’NİN BAŞINA MUSALLAT ETTİĞİ EN BÜYÜK BELADIR'
Doğu ve Güneydoğu’nun yıllarca terör ve istikrarsızlık nedeniyle yatırım ve hizmetlerden yeterince yararlanamadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Terör ile güvensizlik ortamı hep birbirini besledi. Terör olunca bölgeye yatırım gelmedi. Yatırım gelmeyince kalkınma, üretim, ekonomik büyüme olmadı. Üretim olmayınca istihdam olmadı. Gençlerimiz işsiz, güçsüz kaldı. İşsiz kalan gençlerimiz maalesef bu sefer terör örgütleri için kolay lokma haline geldi. Mücadele tarihimiz 40 yılı bulan bölücü terörle mücadele tarihimizde binlerce gencimizi terörün, amansız dişlileri arasında kaybettik. Yatırıma, üretime, eğitime, sağlığa, tarıma ayırmamız gereken kaynakları başka yerlerde harcamak mecburiyetinde kaldık. Bu ikilem yıllarca ülkemizi esir aldı. Türkiye çok uzun bir dönem sıkıştırıldığı bu girdaptan maalesef terör, emperyalistlerin Türkiye'nin başına musallat ettiği en büyük beladır. Bu mesele kesin ve kati olarak çözülmeden ülkemizin huzura kavuşması, siyasi ve ekonomik hedeflerine ulaşması mümkün değildir. Terör örgütlerinin topraklarımızdan defolup gitmesi elbette önemlidir. Ama kalıcı güvenliğimiz açısından ülkemiz içinde tek bir teröristin dahi kalmaması yeterli değildir. Silahının namlusu Türkiye'ye dönük teröristlerin olduğu her yer bekamıza yönelik bir tehdit kaynağıdır. Ayn-el Arap'ta terörist varsa Suruç nasıl emniyet içinde olabilir? Tel Abyad'ta istikrarsızlık varsa Akçakale nasıl huzur bulabilir. Bu durum bilhassa sınır hattındaki il ve ilçelerimizin tamamı için geçerlidir. Türkiye'nin milli güvenliği hudutlarımızın dışında başlamaktadır. Bölgemiz sükunete kavuşmadan, biz başımızı yastığa huzurla koyamayız. Hemen yanı başımızda terör örgütleri yuvalanmışken teröristler ellerini kollarını sallayarak gezerken kendimizi rahat hissedemeyiz. Suriye'nin veya Irak'ın kuzeyinde hava gücüyle, kara gücüyle, asimetrik silahlarla donatılmış bir terör oluşumu varken biz asla güvende olamayız. Bu ülkeleri güvenliğe, huzura, refaha hasret bırakanların gayesi Türkiye'yi de aynı cendereye sokmaktır. Biz işte buna izin vermedik vermeyeceğiz. İnşallah önümüzdeki dönemde aynı doğrultudaki gayretlerimizi arttırarak sürdüreceğiz. Kimsenin hiçbir küresel ve bölgesel aktörün gözümüzün içine bakarak ülkemizin güvenliğini tehlikeye sokmasına eyvallah etmeyeceğiz. Bu konudaki kararlılığımızı defalarca gösterdik. Gerek sınırlarımız içinde kesintisiz süren operasyonlarımız gerekse sınır ötesi harekatlarımız sayesinde ülkemizin terörle ne iç içe ne de yan yana yaşamayacağını açıkça ortaya koyduk. Bu tavrımızdan asla geri adım atmayacağız. Bütün bu adımları atarken tavizimiz kesinlikle yok ve bu mücadelemize inşallah kararlılıkla devam edeceğiz.”
'TÜRKİYE TERÖR DEVLETİ DEĞİLDİR'
Son 21 yıl içerisinde Şanlıurfa’ya 138 milyar liralık yatırım yapıldığını kaydeden Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirdiği konuşmasında şunları söyledi:
"Asırlık hizmetlerin 20 yıla sığdırdığımız bu başarının arkasında güçlü bir yönetim, güçlü bir siyasi irade vardır. Ülkemizin kaynakları nerede? Ülkemizin kaynaklarını tefecilere, çetelere bir avuç elinde viski kadehiyle ahkam kesen seçkinlere yedirmeme kararlılığımız var. Bay Bay Kemal ne diyor? İngiltere'den 300 milyar dolar getiriyormuş. Nerede bu para? Nasıl getiriyorsun? Yahu sana kim güvenir de böyle bir parayı verir. Açık açıkta söylüyor. Demek ki bunlar tefeciliğe soyundu bunun başka izahı yok. Daha dur bakalım, seçim mi kazandın? Ne oldu da böyle bir parayı getiriyorsun Benim milletim bu tefecilere bu Bay Bay Kemal'e ve yandaşlarına 14 Mayıs'ta gereken dersi verecek mi? Öyleyse durmak yok. Vesayet sistemi yerine tüm kurumları ve kurallarıyla demokrasiyi tesis etme mücadelemiz var. Milletimizin başına bela olan eli kanlı canileri tasfiye etme cesaretimiz var. Bu Bay bay Kemal şu anda terör örgütüyle yan yana mı? Bunlar Diyarbakır'da 51 vatandaşımızı sokağa dökerek onların ölümüne neden olmadı mı? Bu Selo, şimdi nerede Edirne'de. Bay bay Kemal ne diyor? Geleceğiz ve Selo'yu da cezaevinden çıkaracağız. Bitmedi. Bir de evlat katili, o da nerede? Ada’da. Neymiş? Onu da çıkaracaklarmış. Ya ne zamandan beri katiller, bir hukuk devletinde onların çıkarılmasına yönelik söz verip onları çıkaracağız diyerek oy topluyorlar. Türkiye bir terör devleti değildir. Türkiye adaletle hükmedilen, hakkın egemen olduğu bir devlettir. Benim milletim bu teröristlerle kol kola gezenlere, teröristlerle beraber hareket edenlere, 14 Mayıs'ta gereken dersi verecektir, ben buna inanıyorum. Hamdolsun. Artık tüm Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde bambaşka bir hava açtık. Esnafımız her sabah dükkanının kapısını besmeleyle açıyor. İş adamlarımız, terör korkusu olmadan yatırım yapıyor. Çiftçilerimiz tarlalarını gönül rahatlığıyla ekiyor, biçiyor. Sokaklarımız, köylerimiz hiç olmadığı kadar güvenli. Şehirlerimiz son 40 yılın en huzurlu, en rahat günlerini yaşıyoruz. Yıllardır terör sebebiyle aksayan hizmetler artık katbekat fazlasıyla bölgedeki kardeşlerimizin istifadesine sunuluyor. Uğrunda nice ağır bedeller ödediğimiz nice zorluklara göğüs gerdiğimiz bu kazanımlardan artık taviz veremeyiz. Türkiye'nin 1980’lerin, 1990’ların karanlık ve kaotik günlerine tekrar dönmesine rıza gösteremeyiz. Son günlerde iyice şımaran pervasızlaşan bölücülerin ve FETÖ'cülerin evlatlarımızın hayallerini çalmasına müsaade edemeyiz. İşte 14 Mayıs diğer pek çok husus yanında bunun için de karar günüdür. Bölücü örgüt ve uzantılarının alenen destek beyan ettiği 7’li koalisyonun Türkiye'yi hiçbir alanda ileri taşıması mümkün değildir. Daha birbiriyle anlaşamayan bir yapının anlaşarak ülkemizin sorunlarını çözmesi mümkün değildir. Adam Kandil'den meydan okuyor. Kandil'den veriyor ve eleştiriyor Cumhur İttifakı'nın karşısında gereğini yapacaklarını söylüyor. Ya bunlar benim Kürt kardeşlerimin yavrularını Kandil'e kaçıranlar değil mi. Hiç acımaları oldu mu? Değerli kardeşlerim, bu kaçırılan yavrular, şu anda nerede? Bir kısmı geldi ama maalesef çoğu hala Kandil'de. Her türlü tacizi, tecavüzü bu alçaklar bu kızlarımıza yaptılar mı, yapıyorlar mı? Öyleyse ben şimdi buradan annelere babalara sesleniyorum. Gelin dik durun, dimdik durun ve 14 Mayıs'ta bu hesabı bunlara sorun.“