GündemDevlet erkanı Anıtkabir'de! Anıtkabir Özel Defteri'ne Türkiye Yüzyılı vurgusu

Devlet erkanı Anıtkabir'de! Anıtkabir Özel Defteri'ne Türkiye Yüzyılı vurgusu

10.11.2022 - 08:56 | Son Güncellenme:

Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 84. yılı dolayısıyla Anıtkabir'de resmi tören düzenlendi. Anıtkabir Özel Defteri'ni imzalayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti'ni Türkiye Yüzyılı vizyonuyla geleceğe hazırlıyoruz." dedi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, vefatının 84'üncü yıl dönümünde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki devlet erkanının katıldığı resmi törenle Anıtkabir'de anıldı.

Haberin Devamı

Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 84'üncü yılı nedeniyle Anıtkabir'de anma töreni düzenlendi. Törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bakanlar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve kuvvet komutanları, yüksek yargı üyeleri ve askeri personel katıldı.

Devlet erkanı Anıtkabirde Anıtkabir Özel Defterine Türkiye Yüzyılı vurgusu


ANITKABİR'DE DE HAYAT DURDU

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindekiler, Aslanlı Yol'dan yürüyerek, Atatürk'ün mozolesine geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, üzerinde ay yıldız bulunan çelengi Atatürk'ün mozolesine bıraktıktan sonra saygı duruşunda bulunuldu, İstiklal Marşı okundu. Saat 09.05'te çalan sirenle birlikte tüm Türkiye ile birlikte Anıtkabir'de de hayat durdu.

Haberin Devamı

Devlet erkanı Anıtkabirde Anıtkabir Özel Defterine Türkiye Yüzyılı vurgusu


TÜRKİYE YÜZYILI VURGUSU

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra Misak-ı Milli Kulesi'ne geçerek Anıtkabir Özel Defteri'ni imzaladı. Erdoğan, şunları yazdı;

"Aziz Atatürk; ebediyete intikalinizin 84'üncü yıl dönümünde zat-ı alinizi, kahraman silah arkadaşlarınızı ve canları pahasına istiklalimize sahip çıkan aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle yad ediyoruz. 'En büyük eserim' dediğiniz Türkiye Cumhuriyeti'ni 85 milyon olarak 'Türkiye Yüzyılı' vizyonuyla geleceğe daha güçlü, daha müreffeh, daha itibarlı bir şekilde hazırlıyoruz. Milletimizin asırlık hayallerini gerçekleştirene kadar durmayacak, saldırılar karşısında yılmayacak, mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Ruhun şad olsun."

Devlet erkanı Anıtkabirde Anıtkabir Özel Defterine Türkiye Yüzyılı vurgusu

RESMİ RAPORLARA YANSIYAN SAĞLIK DURUMU

Belgelere göre Atatürk aşırı çalışma ve yorgunluğa bağlı, ilk kalp krizini Kasım 1923’te geçirdi. 1936’ya kadar ciddi bir sağlık sorunu yaşamayan Ata’ya Mart 1938’de ‘karaciğer atrofik sirozu’ teşhisi konuldu... Tedaviye rağmen hastalık ilerledi. Bozok, İnönü’ye 2 Ağustos’ta geçtiği notta şöyle yazacaktı: “Bana mahrem olarak söylenenlere göre Atatürk’ümüzün sıhhî vaziyeti, korkulacak kadar vahimdir...”

Atatürk’ün hastalığı ve ölüm nedenine ilişkin en geçerli ve doğru bilgiler Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı uhtesinde bulunan belgelerde yer alıyor. Arşiv belgelerinde, Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün ilk ciddi rahatsızlığı Kasım 1923’te ortaya çıktığı, aşırı çalışma ve yorgunluktan dolayı kalp krizi geçirdiğ, 13 Kasım 1923 günü Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp tarafından muayene edildiği ve kendisinden alkol, tütün ve kahveyi azaltması istendiği vurgulanıyor.

İKİNCİ KALP KRİZİ

Atatürk’ün, 22-23 Mayıs 1927’de “Büyük Nutku” yazarken tekrar bir kalp rahatsızlığı geçirdiği, Kasım 1936’ya kadar ciddi sağlık sorunu yaşamadığı ancak bu tarihte zatürreye yakalandığı, tedavisinin Dr. Refik Saydam ve Dr. Asım Arar tarafından gerçekleştirildiği de belgelerde bulunuyor. Belgelerde yine Büyük Önder’in ölümüne neden olacak amansız hastalığın belirtilerinin 1937 yılının sonlarına doğru ortaya çıktığı vurgulanıyor.

Haberin Devamı

Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Prof.Dr. Akil Muhtar Özden, Dr. Hüsamettin Kurul, Dr. Naki Ziya Yaltırım ve Dr. Asım Arar’dan oluşan kurulun 6 Mart 1938’de yaptıkları muayene sonucu “karaciğer atrofik sirozu” başlangıç teşhisi koyulan Atatürk’ün sağlığına kavuşması için Paris Büyükelçisi Suat Davaz’ın girişimleri ile Fransa’dan Prof.Dr. Fissenger’ın Türkiye’ye getirtildiği, Fissenger’ın yaptığı muayenede, Türk doktorların teşhisini benimsediği arşiv belgelerine yansıyor.

SAVARONA'DA DİNLENMEYE ÇEKİLDİ

1 Haziran 1938’den itibaren Savarona’da dinlenme ve tedaviye alınan Atatürk’ün siroz hastalığının ikinci safhasıyla mücadele etmeye başladığı, yapılan tüm müdahale ve tedavi uygulamalarına rağmen, hastalığının iyice ilerlediği , Atatürk’ün 24 Temmuz 1938’de Dolmabahçe Sarayı’na getirildiği belgelere yansıyor. Salih Bozok’un 2 Ağustos 1938’de İsmet İnönü’ye yazdığı mektupta ise, “... Sevgili Paşam, Büyük kurtarıcımız Atatürk’ümüz dün ecnebî (yabancı) profesörlerin de bulunduğu bir sıhhî heyet tarafından muayene edildi. Konsültasyonda bulunan bazı doktor arkadaşlar tarafından bana mahrem olarak söylenenlere ve benim de görüp anladığıma göre bugünkü vaziyet Atatürk’ümüzün sıhhî vaziyeti, korkulacak kadar vahimdir...” ifadeleri kayıtlarda yer alıyor.

Haberin Devamı

DURUMU GEÇİCİ OLARAK DÜZELDİ

Arşivlerde 20 Ekim 1938’den itibaren Atatürk’ün sağlığında geçici bir düzelme görüldüğü, hastalığın seyrinde hafif bir gerileme olduğu, koma hâlinden çıkmaya başladığı belirtiliyor. Belgelerde Atatürk 21 Ekim 1938’de Başbakan Bayar ile kısa bir görüşme gerçekleştirdiği, bu görüşmede, ülke meseleleri, iç ve dış politika konularına ilişkin görüşler beyan ettiği, emirler verdiği de aktarılıyor. Belgelerde bu tarihtan sonra Ata’nın sağlığının yeniden bozulmaya başladığı vurgulanıyor. Ailesinin 6 Kasım 1938’de doktorların izniyle son kez Ata’yı ziyaret ettiği, ertesi gün Ata’nın doktorlardan karnındaki suyun alınmasını istediği, bunun üzerine saat 12.20’de Dr. Mehmet Kamil Berk tarafından karnındaki suyun alındığı bu işlemden sonra Atatürk’ün rahatladığı kayda geçiyor.

Haberin Devamı

Atatürk’ün 8 Kasım 1938’de saat 19.00’da ‘son komaya’ girdiği başucunda duran doktoru Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp tarafından kayda alınırken, Büyük Önder’in İrdelp’in yüzüne baktıktan sonra “Aleykümesselam” diyerek kendinden geçtiği de belgelerde bulunuyor.