GündemCorona virüs nedeniyle yoğun bakıma alınan çocuklardaki gizemli hastalık! Eğer 5 yaşından büyükse...

Corona virüs nedeniyle yoğun bakıma alınan çocuklardaki gizemli hastalık! Eğer 5 yaşından büyükse...

07.05.2020 - 11:31 | Son Güncellenme:

Geçen hafta, İngiltere’de yoğun bakımlara şok tablosuyla getirilen Covid pozitif çocukların sayısındaki artış nedeniyle Kawasaki hastalığı dünya gündemine oturdu. Corona virüsün çocuklarda bir tür ateşli bağışıklık sistemi hastalığını tetiklediği ve bunun da Kawasaki hastalığı olduğu yönündeki tartışmaların ardından bu hastalık konusunda dünyanın sayılı isimlerinden Kaliforniya Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları ve İmmünoloji Başkanı Prof. Dr. Moşe Arditi, Demirören Haber Ajansı’na önemli açıklamalarda bulundu.

Corona virüs nedeniyle yoğun bakıma alınan çocuklardaki gizemli hastalık Eğer 5 yaşından büyükse...

İlk olarak İngiltere, ardından da İtalya, İspanya, Fransa ve Belçika’dan peşpeşe gelen, koronavirüse yakalanan çocuklarda yoğun bakıma götürecek kadar ağır seyreden gizemli bir ateşli bağışıklık sistemi hastalığının tetiklendiği, bunun da Kawasaki olarak bilinen bir çocukluk çağı hastalığı olabileceği yönündeki haberler, dünya basınında ilk sıralara yerleşti.

Haberin Devamı

Yaklaşık 40 yıldır Amerika’da yaşayan ve çocukluk çağı hastalığı olan Kawasaki hastalığı konusunda dünyanın otör isimlerinden biri olan Kaliforniya Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bölüm Başkanı ve Los Angeles Cedars-Sinai Tıp Merkezi Enfeksiyon ve İmmünolojik Hastalıklar Araştırma Merkezi Direktörü Türk hekim Prof. Dr. Moşe Arditi, bu tartışmalara son noktayı koydu. Prof. Dr. Arditi, ağır seyreden çocuk Kovid vakalarındaki semptomların Kawasaki hastalığı ile değil, toksik şok tablosu ile daha uyumlu olduğunu söyleyerek “Zaten bu vakalarda mide bulantısı, ishal hatta apandisiti düşündüren ve Kawasaki hastalığında neredeyse hiç rastlamadığımız belirtiler görülmüş. Ayrıca vakaların ortalama yaşı 11, oysa Kawasaki hastalığı, 5 yaş altında görülen bir hastalık” dedi.

Haberin Devamı

VAKALAR KAWASAKİ İLE İLGİLİ DEĞİL

Koronavirüs enfeksiyonunun çocuklarda halen çok nadir görüldüğü ve hafif seyrettiğinin altını çizen Prof. Dr. Arditi “Yaklaşık 40 yıldır ABD’de yaşıyorum. Enfeksiyon hastalıklarında hangi mekanizmanın kalp damar hastalıklarına ve ateroskleroz dediğimiz damar sertliğini tetikleyerek kalp krizine nasıl yol açtığını anlamaya çalışıyoruz.

Ayrıca Kawasaki hastalığı konusunda yaklaşık 25 yıldır çalışıyorum. Hem hastalar üzerinde hem de laboratuvardaki araştırmalarımızda bu hastalığı araştırmaya devam ediyoruz. Kawasaki hastalığı, çocuklarda doğuştan olmayıp sonradan edinilmiş kalp hastalıklarının en önemli nedeni. Ancak Avrupa ülkelerinden bildirilen ve ağır seyreden ya da yaşamını yitiren çocuk vakaların Kawasaki hastalığı ile ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Zira hem bazı semptomlar, hem de vakaların yaş ortalaması Kawasaki hastalığı ile uyuşmuyor. Bunlar daha çok Kovid’e bağlı bir nevi toksik şok tablosu olarak değerlendiriliyor. Ancak Kawasaki de virüslerin yol açtığı bir hastalık. Koronavirüs de buna yol açabilir mi, buna bağlı olarak Kawasaki hastalığı görülme sayılarında artış olabilir mi? Bu çok daha farklı bir konu ve henüz net yanıt vermek imkansız. Bu konuda çalışmalar yürütülüyor” diye konuştu.

Haberin Devamı

İLK KEZ JAPON DOKTOR KAWASAKİ TARAFINDAN TANIMLANDI

Kawasaki hastalığının çocuklarda sonradan edinilmiş kalp hastalıklarının en önde gelen sebebi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Arditi, “O yüzden halkın bu hastalığı çok iyi bilmesi gerekiyor. 1967'de Dr. Tomisaku Kawasaki tarafından ilk Japonya'da keşfedildi. Genellikle 5 yaş altı çocuklarda ve erkek çocuklarda daha sık görülüyor. Ateşli, döküntülü bir hastalık. 5 günden fazla süren bir ateş, deride döküntüler, gözlerde kılcal damarlarda konjonktivit dediğimiz kırmızılık, dudakların kırmızı ve çatlak olması, dilin çilek görüntüsü alması, ellerde ve ayaklarda hafif şişmeler ve ayak tabanlarında kızarıklık en önemli belirtileri. Ayrıca küçük ve orta çaplı atar damarların inflamasyonu, yani vaskülit dediğimiz bir duruma yol açıyor. 40 yıldır birçok uzman, ben de de dahil olmak üzere, Kawasaki hastalığının asıl sebebi ne, bunu arıyoruz ve hala sebebini de tam olarak bulabilmiş değiliz” dedi.

KAWASAKİ’YE BENZEYEN YENİ BİR HASTALIK

Haberin Devamı

ABD’de son bir ay içerisinde 1 milyondan fazla insanın Kovid’e yakalandığını, ülkedeki tüm doktor, araştırmacı ve merkezlerin tamamen bu konuya odaklandığını anlatan Prof. Dr Arditi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Neredeyse her hasta mercek altına alınıyor, virüse dair yeni bir şeyler öğrenebilmek için. Kovid pandemisi devam ederken önce İngiltere, daha sonra da İtalya, İspanya, Fransa, Belçika gibi Avrupa ülkelerinden, bir grup çocuğun Kawasaki hastalığına benzer bazı bulgularla yoğun bakım ünitelerine yattığı haberleri geldi. Bazı çocuklarda Kawasaki hastalığının bazı belirtilerini hatırlatan tipte yeni bir hastalıktan bahsedilmeye başlandı. Kawasaki, değişik virüsler tarafından başlatılan ve vücudun virüslere karşı bağışıklık sisteminin verdiği cevaba bağlı bir inflamatuar bağışıklık sistemi hastalığı. Damarları tutarak tutuyor. Tedavi edilmeyen çocukların dörtte birinde kalp kasını besleyen koroner arterlerde (atar damarlar) anevrizmalar (baloncuklar) oluşuyor. Bu yüzden Kawasaki tanısı konan tüm çocuklar, hastalığın başladığı ilk 10 gün içinde damardan verilen immunoglobulin ile tedavi edilir. Yani tedavisi olan bir hastalık Kawasaki.”

Haberin Devamı

İLK KEZ DÜNYA GÜNDEMİNE OTURDU

Koronavirüsün de kan damarlarını ve damar hücrelerini çok etkilediğini, o yüzden Kawasaki’ye neden olduğu yönünde tartışmaların başladığını ifade eden Prof. Dr. Arditi, bu görüşe katılmadığını söyleyerek “Bir kere bildirilen vakaların ortalama yaşı 11. Oysa Kawasaki hastalığı çoğunlukla 5 yaş altı çocuklarda görülüyor. Ayrıca Kovid tablosunun ardından Kawasaki hastalığının geliştiği iddia edilen vakaların yüzde 60'ından fazlasında mide ağrısı, hatta bazen apandisiti de düşündüren bulgulara rastlanmış, ishal görülmüş. Bunlar Kawasaki hastalığında gördüğümüz belirtiler değil. Ayrıca bu semptomların görüldüğü çocukların hepsinin Kovid olduğu bile tam olarak testlerde doğrulanamadı. O nedenle bu paniğe hiç gerek yok. Gerek toksik şok sendromu, gerek Kawasaki hastalığı çok nadir görülür ve ikisinin de tedavisi var. Özellikle Kawasaki hastalığının çok iyi tedavileri var. Zaten geçen hafta toplanan birçok uluslararası pediatri kurumları ve Kawasaki uzmanları; Kovid’le beraber görülen bu yeni duruma yeni bir isim vermek üzereler. Bu da birkaç gün içinde belli olacak. Ne Çin’de, ne Japonya'da ne Avustralya'da ne de Avrupa'nın birçok ülkesinde Kovid-19’un, Kawasaki hastalığını daha fazla artırdığına dair hiçbir veri yok. 30 seneye yakın zamandır Kawasaki hastalığı üzerine çalışıyorum, Dr. Kawasaki ile aşağı yukarı her sene buluşuruz, ama ilk defa medyada bu konunun bu kadar gündem olduğuna şahit oluyorum ve hastalığa dair sorular alıyorum. Sanırım bu pandeminin tek olumlu tarafı bu oldu, Kawasaki hastalığı da bir şekilde dünyanın gündeminde yer buldu” dedi.

KOVİD-19 VE TOKSİK ŞOK SENDROMU İLİŞKİSİNİ ARAŞTIRIYORUZ

Birçok virüsün Kawasaki hastalığına sebep olabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Moşe Arditi, “Kovid-19 virüsü Kawasaki hastalığını tetikleyebilir mi, hastalığın görülme sıklığını artırabilir mi, bu tamamen bundan farklı bir konu, bunu da ancak zaman gösterecek. Bizim Kovid-19 ile toksik şok sendromu arasındaki ilişkiyi araştırdığımız bir çalışmamız var. Koronavirüs’ün moleküler yapısına bilgisayar sistemleri yardımıyla bakarak diğer SARS virüslerinden farkını bulmaya ve özel toksinlerinin olup olmadığına bakıyoruz. Eğer virüsün içinde bunu destekleyen bir moleküler yapı bulabilirsek, nadir de olsa Kovid pozitif çocuklarda görülen bu yeni sendromu, yani bir nevi Kovid’e bağlı toksik şok sendromunu tanımamıza yardımcı olacak” şeklinde konuştu.

VEREM AŞISI ARAŞTIRMALARI SAĞLIK ÇALIŞANLARINI KORUMAK İÇİN

Prof. Dr. Arditi, verem aşısının Kovid-19 enfeksiyonunun daha hafifi geçirilip geçirilmediğine dair etkisini araştıran bir çalışma yürüttüklerini de anlatarak, şu bilgileri verdi: “Şu anda Kovid’le ilgili en ileri aşamada olan araştırmamız, tartışmasız verem (BCG) aşısı ile ilgili yürüttüğümüz kontrollü klinik çalışma. Burada amaç, en fazla riski olan sağlık çalışanlarında Kovid-19’u önleyebilmek için verem aşısı kullanılabilir mi, onu bulmaya çalışıyoruz. Birçok bilimsel çalışma verem aşısının zorunlu olduğu ve uzun yıllar düzenli olarak kullanıldığı ülkelerde, aşının kullanılmadığı ya da düzensiz kullanıldığı ülkelere nazaran Kovid vaka sayılarının ve ölüm oranlarının, ülke nüfusuna nazaran daha düşük olduğunu gösteriyor. Ama buna dair daha fazla istatistiki ve hastalığın kökenine (epidemiyolojisine) ilişkin verilere ihtiyaç var. Aralarında çok ilgi çekici bir bağlantı olduğu düşünülüyor. Amerika'da bizim hastanemiz de dahil 5 tane ayrı üniversitede ilk defa verem aşısı çalışması kontrollü bir şekilde başlatılacak. Önümüzdeki bir hafta içinde 400 kişiyi araştırmaya başlıyoruz. Amaç, Koronavirüse karşı geliştirecek etkili ve aynı zamanda zararsız bir aşı hazır olana kadar bize zaman kazandırması. Çünkü Koronavirüs için en erken 1-1,5 yıl içinde etkin bir aşının bulunması bekleniyor. Bu savaşta önemli olan sağlık görevlilerinin korunmasını sağlayacak olan ise bu BCG aşısı araştırmaları. Önümüzdeki birkaç ay içinde bunun sonuçlarını göreceğiz.”

PLAZMA ANTİKOR TEDAVİSİNİN BAŞARISINI ARTIRACAK ARAŞTIRMA

Prof. Dr. Arditi ve ekibinin araştırdığı bir diğer konu ise hastalığı geçirdikten sonra vücutta bir bağışıklık gelişip gelişmediği. Bunu bilmenin yolu da antikorları incelemekten geçiyor.

“Değişik antikor tiplerini ölçebileceğimiz metodlar geliştirmeye çalışıyoruz ve ne tip bir bağışıklık olduğunu anlamaya çalışıyoruz“ diyen Prof. Dr. Arditi, sözlerini şöyle noktaladı: “Bunun iki önemi var. Birincisi doğal bağışıklığı ne kadar çözebilirsek aşı çalışmaları da o kadar başarılı olacak. Çünkü en başarılı aşı, bu virüse karşı vücudun verdiği doğal bağışıklığı taklit eden aşılar olacak. Biz de bu doğal bağışıklığın ne olduğunu anlamazsak, hangi yaşının en iyi yaşı olacağını da bilemeyiz. İkincisi de hastalığı geçirip iyileşen plazma bağışçılarından hangisinin en yüksek ve en iyi derecede virüsü bloke edecek tipte antikorların bulunduğunu tespit edebilmek. Ki o vericileri tedavide en etkili şekilde kullanabilmek için önemli. Bu da plazma antikor tedavilerinin daha başarılı olmasını sağlayacak.”

 

Yazarlar