23.04.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Aydın Hasan / Ankara
Aydın Hasan / Ankara - Milli mücadele tarihimizde önemli yeri olan günlerin 100. yıl kutlamasının ilki 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkışı dolayısıyla 2019’ta yapıldı. 23 Nisan 1920’de Meclis’in açılışının 100. yılı kutlaması ise salgın nedeniyle planlanan bir biçimde yapılamadı. Bu yıl yani 2021 yazında Sakarya Savaşı’nın, 2022’de Büyük Zafer’in yüz yıllık gururunu yaşayacağız. 100. yıl kutlama dizisi, 2023’te cumhuriyetin ilanı çerçevesinde düzenlenecek büyük kutlama programı ile sona erecek.
23 Nisan’ın üç anlamı
23 Nisan’ın birbiriyle iç içe geçen üç önemli anlamı var. 23 Nisan 1923’te Meclis’in açılmasıyla birlikte egemenliğin millete geçmesi yönünde tarihi bir adım atıldı. İkincisi, kurtuluş savaşı milli mücadelenin zorlu koşulları içinde oluşturulan bu Meclis’in yönetiminde verildi. Türkiye’de milli iradeye dayalı yönetimi oluşturan Meclis, aynı zamanda vatanın kurtuluş mücadelesini de yönetti. Bu nedenle 23 Nisan’ın hem Anadolu’da emperyalizme karşı mazlum milletlerin bayraktarlığını yapacak bir devletin ilk nüvesinin atılması hem de demokrasi tarihimiz açısından özel bir önemi var. Zaman içinde 23 Nisan, çocuk bayramı olma gibi bir üçüncü anlam daha kazandı. 23 Nisan, çocuk bayramı olarak ilk kez resmi törenlerle 1933 yılında kutlandı. Atatürk, çocukları makamında kabul etti. Makamlara çocukların oturması da, ilk kez 1933’de uygulandı. 1935 yılında çıkan yasada bayramın adı Milli Hakimiyet Bayramı idi. 1980 yılındaki yasal düzenleme ile de bayramın adı Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak değiştirildi. Türkiye, çocuklara milli bir bayramın armağan edildiği tek ülke. 23 Nisan’ı milli mücadele tarihimizde önemli kılan sürecin kısa hikâyesi özetle şöyle:
Çoban Mektebi günleri
Mustafa Kemal Paşa, 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldi. Ankara’ya adım attığında yetkisini, Sivas Kongresi’nde oluşturulan Heyeti Temsiliye’nin başkanı olmasından alıyordu. Ankara halkı, Mustafa Kemal’i coşku içinde karşıladı. Mustafa Kemal, Ankara’da ilk önce Keçiören’deki Ziraat Mektebi’nde karargahını kurdu. İkametgahı da burası oldu. İki odadan birisi çalışma diğeri yatak odasıydı. Çoban Mektebi de denilen Ziraat Mektebi binası, Çubuk çayını gören tepelerin yamacında, iki katlı taştan bir yapıydı. Mustafa Kemal, 1920 yılının ilk aylarında milli mücadele açısından en zorlu günlerini bu mektep binasında geçirdi. Alt katta, karargahı koruyan muhafız birliği askerleri kalıyordu. Ayrıca şifre odası ve telgrafhaneyle bir de yemekhane vardı. Üst katta ise yatak odalarıyla bürolar vardı. İstanbul’un kışkırttığı isyanların kara gölgesinin iki adım ötede hissedildiği günlerdi. Bazen telgraf tellerinin kesildiği olurdu. Muhafız birliği tetikteydi. Her an baskın olabilirdi. Mustafa Kemal’le birlikte bir avuç kahraman, bu binanın içinde gece gündüz çalışarak, milli mücadelenin örgütlenmesini sağladı. Mustafa Kemal, bu karargahta 118 gün çok zorlu koşulları altında verdiği mücadelenin ardından 23 Nisan 1920’de Ankara’da Meclis’in toplanmasını sağladı.
‘Ankara’ya gelin’ çağrısı
Ankara; 27 Aralık 1919 tarihinden 23 Nisan 1920 tarihine kadar yani yaklaşık 4 ay süreyle Temsil Heyeti yönetiminin merkezi olarak kaldı. Çok zorlu günlerdi. Mustafa Kemal, 19 Mart 1920’de bir genelge yayınladı ve Ankara’da olağanüstü yetkilere sahip bir Meclis’in açılması gerektiğini ilan etti. Seçimin ardından da mebusların, 15 gün içinde Ankara’ya gelmelerini istedi. İşgalci güçler tarafından dağıtılan Osmanlı Mebuslar Meclisi’nin üyelerine de, Ankara’ya gelmeleri için çağrı yaptı.
Anadolu’nun askeri gücü
Mondros Mütarekesi’nin ardından Osmanlı ordusu silahsızlandırılarak önemli ölçüde zayıflatıldı. Bazı komutanların kişisel gayretleriyle silahlı güç mümkün olduğunca korunmaya çalışılıyordu. Ankara’da meclisi toplayarak milli mücadeleyi düzenli bir kuvvet ve milletin meşru temsilcileriyle yönetmeyi planlayan Mustafa Kemal’in dayanacağı kuvvetler içinde üç kolordu öne çıkıyordu. Ankara’daki 20. Kolordu’nun komutanı Ali Fuat Paşa, Mustafa Kemal’in harp okulundan sınıf arkadaşıydı. Mevcudu oldukça dolgun olan 15. Kolordu’nun komutanı Kazım Karabekir ile Mustafa Kemal, İstanbul’daki görüşmelerinde milli mücadelenin başlatılması konusunda ana hatlarıyla mutabık kalmışlardı. 15. Kolordu!’ya bağlı 3. Kafkas Tümeni Tortum’da, 9. Kafkas Tümeni Erzurum’da, 11. Kafkas Tümeni Van’da ve 12. Tümen Hasankale-Horasan bölgesinde bulunuyordu. Sivas’taki 3. Kolordu’nun komutanı Refet Bele, Bandırma Vapuru’nun yolcuları arasındaydı ve Mustafa Kemal ile birlikte Anadolu’ya geçmişti. Meclisin açılacağı günlerde bu üç kolordunun kuvveti, Mustafa Kemal için önemli bir dayanaktı.
Afyon ovasında kader değişti
Yunan Büyük Taarruzu, 23 Ağustos 1921’de başlatıldı. Sakarya’nın gerisinde tertiplenen Türk ordusu, üstün düşman güçlerine karşı efsanevi bir direniş gösterdi. Sakarya Savaşı ile Yunan Büyük Taarruzu geri püskürtüldü. 26 Ağustos 1922’de sabahın erken saatlerinde Kocatepe’de Mustafa Kemal’in yanında Hoca Paşa dediği Fevzi Paşa ile İsmet Paşa vardı. 30 Ağustos’ta Başkomutan Meydan Muharebesi kazanıldı. İzmir’e kadar kovalanan Yunan ordusu imha edildi. Büyük Zafer, 26 Ağustos’ta başlayan ve 30 Ağustos’ta sona eren Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile elde edildi. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Vatanın kurtuluşu, millete dayalı bir yönetimle ve milletin bağrından çıkan bir kahramanın dehası ile sağlanmıştı. Kurtuluşla birlikte mazlum milletlerin sesi olacak ve bunu her daim güncelleme potansiyeline sahip bir devletin temeli atılmıştı.
Ankara taşından yapıldı
1920 yılının bahar günlerinde ruhları; esareti yabancı bir doku gibi reddeden, kalpleri güneşten yontulmuş ışık gibi parıltılı yiğitler, vatanın her köşesinden çorak Ankara’ya koşacaktı. Meclis, 23 Nisan 1920’de böyle bir ruh hali içinde açıldı. Irmakların; eriyen kar ve nisan yağmurlarının suları ile gürül gürül aktığı bir bahar günü, 23 Nisan 1920’de önce Hacı Bayram Camii’nde cuma namazı kılındı. Mebuslar, sokakları dolduran coşku içindeki halkın arasından geçmekte zorluk çekiyordu. Ankara’da bir bayram sevinci vardı. Meclis binası olarak buna uygun belki de tek yer olduğu için seçilen İttihat ve Terakki Kulübü binasına Hacı Bayram Camii’nden güçlükle gelinebildi. Saat 14.00 sıralarında Meclis, ilk toplantısını yaptı. O gün, henüz ismi konmayan bağımsız yeni devlet ile cumhuriyete can suyu verildi. Bu Meclis, vatanın kurtuluşu ile devletin kuruluşunu 3 yıl gibi bir sürede birlikte hayata geçirecekti. Meclisin toplandığı bina, andezit olarak adlandırılan Ankara taşından yapılmıştı. İlk Meclis’in imkanları çok kısıtlıydı; ama içindekilerin yüreği andezit taşı gibi dayanıklı ve aşınmalara karşı dirençliydi.
Kürsüde matem örtüsü
Mustafa Kemal, yalnız subayları değil toplum üzerinde etkisi olan aydınları da, Ankara’ya milli mücadele saflarına davet ediyordu. Davet edilen önemli isimlerden biri de Mehmet Akif idi. 13 yaşındaki oğluyla maceralı bir yolculuğun ardından Ankara’ya gelecek ve İstiklal Marşı’nı yazacaktı. Halide Edip ile Yunus Nadi de Ankara yolunu tutacaklar ve milli mücadelenin sesi olacak Anadolu Ajansı’nı kuracaklardı. Aynı günlerde 27 Nisan 1920’de Ankara’ya gelen bir diğer isim ise Fevzi Çakmak idi. 11 Mayıs’ta ise İstanbul’daki Divan-ı Harp, Mustafa Kemal Paşa’nın idamı kararını alacaktı. Mustafa Kemal ile onun çağrısıyla milli mücadele için Ankara’ya gidenler, bilinçli ve isteyerek kendilerine başka bir seçenek bırakmamışlardı: Ya vatanı kurtaracaklardı ya da şerefleriyle şehit olacaklardı. 13 Haziran’da Çapanoğulları ayaklanması, Ankara’yı kalleşçe sırtından bıçaklamaya çalışacaktı. 10 Temmuz 1920’de Bursa’nın Yunan güçleri tarafından işgali üzerine Meclis kürsüsüne siyah matem örtüsü yerleştirilecekti.