03.04.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
Mert İnan
Tıp camiasında farklı tedavi ve teşhis yöntemleri tartışılsa da, ortak kanı bozulan gıdaların kansere davetiye çıkardığı...
Gıda ürünlerinin doğallığını kaybetmesiyle kanser vakalarında artış yaşandığını dile getiren isimlerden biri de İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’nden Dr. Yavuz Dizdar. Dr.Dizdar’a göre kanser hastalığındaki artışın birincil nedeni sentetik tohumlar, hormonlar, tarım ilaçları, GDO’lar ve çevre kirliliği... Türkiye’deki kanser oranında son 15 yılda yüzde 200’lük artış olduğunu öne süren Dr.Dizdar, sorularımız şöyle yanıtladı...
Kanser neden artıyor?
“En büyük sorun gıdalarda miktarını bilmediğimiz GDO’lar, tarım ilaçları ve hormonlar. Birçok üretici yasak olmasına karşın bile yasaklı tarım ilaçlarını kullanmaya devam ediyor. Tarım ilaçlarıyla bulaşık beslenme anne sütü ile çocuklara geçiyor. Ayrıca sigaranın akciğer ve mesane kanserine, radyasyonun ise kemik iliği kanseri, lösemiler ve sarkomlara neden olduğu biliniyor. Son 20 yılda kanser başta olmak üzere, diyabet, otizm, obezite, astım gibi pek çok hastalık ve doğal yolla üreyememe gibi sorunlarda ciddi artış yaşanıyor. Aşırı işlemden geçirilerek değer kaybeden süt ve yoğurt gibi gıdalar, piliç ve yumurta gibi yeme dayalı et üretimleri ve elbette derinliğini bilemediğimiz tarım ilaçları hastalıkları tekiliyor.”
GDO’lu ürünler ile kanser arasında ilişki var mı?
“Özellikle besicilik, beyaz et ve süt ürünlerinde entegre üretim söz konusu. Türkiye’de entegre et üretiminde denetim mekanizmaları gerçekten ne kadar çalışıyor. Piyasada tavuk niyetine satılanürünlerin birçoğu 40 günlük civciv irileri. Hayvanların büyümesi için gereken maddeler ise bioteknolojik yöntemlerle bakteri tanklarından elde ediliyor. GDO’lu yemleri daha hızlı bir üretim için tercih ediliyor. GDO’da kanseri tetikleyen etkenlerden. Yurtdışından alınan soya, mısırın bir kısmının GDO’lu ürün olduğu söyleniyor. İthal edilen bu ürünler, birkaç kez el değiştirdikten sonra izini kaybettiriyor. İthal ürünler çocuk maması ve bisküvi sanayinde soya lesitini, emülgatör olarak kullanılıyor.”
Tarım ürünlerinde nasıl bir risk var?
“Sera ortamında normalin 4-5 katı hızlı üretim yapılıyor. Tohumların büyük kısmı ABD, İsrail ve Hollanda’dan alıyoruz. 2006’da çıkarılan tohum yasası, tarımdaki dengeleri alt üst etti. Sertifikasız atalık tohumların ticari olarak el değiştirmesi yasaklandı. Yarı sentetik tohumlar hayatımıza girdi. ‘Kullan at’ şeklinde ürünlerin gelecekte nasıl bir sonuç doğuracağı belirsiz. Burada ciddi bir piyasa ve küresel pazarlama söz konusu. Yarı sentetik tohumla birlikte, özel ilaçlar da satın almanız gerekiyor. Bu ilaçlar olmadan tohumlar bir işe yaramıyor. Tohum ve beraberinde satılan ilaçların sağlığa etkileri gerçekten araştırılıyor mu?”
Yoğurt en büyük antioksidan diyorsunuz? Tek başına yeterli mi?
“Türkiye’deki diğer büyük sorun da yoğurt tebliğinin değiştirilmesi. Yoğurt dengeleyici bir besin ve zararlı kimyasalların baş düşmanı. Doğal yoğurt, vücudumuzda zararlı kimyasalların panzehiri. Hani derler ya yoğurt zehri alır. İşte doğal yoğurdun böylesi önemli etkileri var. Ancak bu ülkede Fransız kökenli bir firma için yoğurt tebliği değiştirildi. Sonraki süreçte ise büyük firmalar basınçlı homojenize yoğurt üretimine geçtiler. Fransızların Şarap’tan aldığı antioksidanı biz doğal yoğurttan alıyoruz. Doğal yoğurt en büyük koruyucu.”
‘Çözüm bulunursa dev sektör çöker’
İlaçla tedavide neden kesin çözüm bulunamadı?
“Tiroid, meme kanseri ve lenfoma da patlama yaşanıyor. İlaç firmaları büyük kapital sistemin parçası. Kanser ilaçları çok pahalı ve bu hastalığa çözüm bulunması büyük bir sektörün dibe vurması anlamına gelecek. Maalesef ilaç endüstrisi aldatmacaya dönüşmüş durumda. Birçok ilaç firması rakip gibi görünse de arka planda paslaşma halinde. Aylık 8 bin dolar tedavi masrafı olan ilacı vatandaş, devlet nereye kadar sırtlanabilir. Bazı doktorları bu işlerin içine çekerek, ilaçları pazarlamaya çalışan bir çark var.”
KANSER DÜŞMANI BESİNLER
Acıbadem Altunizade Hastanesi Onkoloji Diyetisyeni Dilşat Baş bazı besinlerin kanser hücrelerini vücuttan uzaklaştırma konusunda vücudun iç dinamiklerine daha fazla destek verdiklerini öne süren hekimlerden. Dr.Baş’a göre brokoli, lahana, karnıbahar, bürüksel lahanası, pazı, turp çeşitleri, şalgam, hardal yeşillikleri, su teresi, yabani havuç içerdikleri sülforafan adlı fito kimyasal sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirici özelliğe sahip. Dr. Baş “Kuru fasulye, nohut, kırmızı ve yeşil mercimek ile soya fasulyesi de çok iyi birer kanser savaşçıları. Kanser riskini azaltmak için kuru baklagilleri haftada 2-3 kez tüketilmesi gerekiyor” diyor. Baş’ın diğer önerileri ise şöyle:
Çilek, böğürtlen, ahududu, yaban mersini, dut, üzüm, kızılcık, kiraz ve vişne gibi üzümsü meyvelerin vücut hücrelerini serbest radikal hasarından koruyan bileşikler. Saydığımız besin kaynakları kanser öncüsü hücrelerin oluşumunu engelleyen gıdalar. Tarçın, karanfil, fesleğen, kimyon, kakule, nane, kişniş, biberiye, sarımsak, zencefil ve zerdeçal toksinlerden arındırıcı etkiye sahipler.”
“Karotenoidler kanser yapıcı reaktif türlerini etkisizleştirerek kanserin oluşum riskini azaltıyorlar. Balkabağı ve tatlı patates en zengin karotenoid kaynağı. Ayrıca havuç, kayısı, mısır, domates, yeşillikler, şeftali, nektarin, portakal ve karpuz karotenoidlerin diğer zengin kaynaklarından.”
“Balık omega-3 yağ asitleri açısından zengin bir kaynak. Mümkünse haftada en az 2 porsiyon balığın beslenme planına alınmasını istriyoruz.”
“Güçlü bir antioksidan olan likopen sebze ve meyvelere kırmızı rengi veren karotenoid. Domatesin yanı sıra greyfurt, kayısı ve karpuz da likopenden zengin meyveler. Kanser riskini azaltmak için domates tüketimi şart.”
“Enginar, kereviz, pırasa, kuşkonmaz, soğan, sarımsak muz, yer elması, hindiba, buğday kepeği, tam tahıllı ürünler ve kuru baklagiller gibi en önemli prebiyotik besinler kanser öncüsü hücrelerin oluşumunu engelliyor..”
“Ceviz, fındık, fıstık, badem ve kaju fıstığı gibi sert kabuklu kuru yemişler magnezyum, selenyum ve E vitamini gibi antioksidan özelliği olan vitamin ile mineralleri barındırıyor. Günlük bir avuç tüketilmeli.”
“Hem siyah çay hem de yeşil çay yapısında güçlü bir antioksidan olan polifenolleri bulunduruyor.