12.12.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Mert İnan - Küresel iklim değişikliği, kuraklık, çevre kirliliği, çarpık yapılaşma,su şirketleri ve insan kaynaklı hatalar nedeniyle tahribata uğrama riski altındaki su kaynakları arasında Sapanca Gölü'de eklendi. Kuzey Ormanları Derneği'nin geçen günlerde açıkladığı 3 aylık izleme raporunda, Sapanca Gölü'nü bekleyen tehlikelere dikkat çekildi ve gölü beslemesi gereken su kaynaklarının havzada faaliyet gösteren su firmaları tarafından şişelendiği, yoğun şişeleme faaliyeti nedeniyle gölün yeterince beslenemediği belirtilmişti. Aynı raporda, İstanbuldere içerisinde yapılan bent inşaatından suya karışan çimentonun, suyun rengini değiştirip alabalık tesisindeki balıkların ölümüne neden olduğu iddia edilirken, Sapanca Gölü bölgesine ziyarete gelenlerin hoyratlığı nedeniyle de ciddi plastik kirliliğine maruz kaldığı tespit edilmişti.
Nüfus yoğunluğu arttı
Sapanca Gölü'ne ilişkin Kuzey Ormanları Derneği'nin araştırmasından sonra yapılaşmaya bağlı riskleri uydu görüntüleri üzerinden ortaya koyan yeni bir rapor daha gün yüzüne çıktı. Sakarya Üniversitesi Coğrafya Bölümü'nden Muhammet Kaçmaz ve Mehmet Fatih Döker’in hazırladığı raporda, Sapanca Gölü havzasının 1990'dan bugüne uzanan süreçte nüfus artışına bağlı olarak gelişen hızlı ve plansız kentleşme, sanayileşme, tarımsal faaliyetler ile yanlış arazi kullanımları nedeniyle ciddi zarar gördüğü ortaya kondu.
Göl havzasının 1990'lı yılların başlarına kadar kırsal nitelikte olduğuna değinilen raporda, "şu tespitler yapıldı: "Sapanca Gölü güneyinden TEM otoyolunun geçmesi ile hız kazanan şehirsel faaliyetlere ek olarak havzanın turizm açısından bir cazibe merkezi haline gelmiş olması havzanın arazi örtüsü ve kullanım yapısında önemli değişikliklere neden olmuştur. Havzada kullanım oranı 1985'te yüzde 2.27 olan yerleşim alanları, 2020'de yüzde 8.28'e ulaştığı tespit edilmiştir. Havzada nüfus yoğunluğunun kilometrekareye 250 kişiye kadar çıktığı ve havzanın güneyinde yer alan Sapanca şehrinde ise kilometrekarede 1500 kişiyi bulduğu görülmüştür.
Tarımdan yerleşime
"Sapanca Gölü havzası, coğrafi özellikleri nedeniyle uzun yıllardır göç alan havzalardan biri. Havza esas itibariyle Doğu Karadeniz, Kafkaslar ve Balkanlar'dan göç almıştır. Son yıllarda havzanın Arap turistlerin ilgisini çekmesi ile tanınırlığı uluslararası düzeye taşınmıştır. Bir havzada nüfusun ardından üzerinde dikkat ile durulması gereken diğer unsur da yerleşmelerdir. Havzada son yıllarda yoğun bir arazi kullanımının meydana gelmiş olması doğal çevre üzerinde önemli değişikliklere yol açmıştır. 2020'de havzanın arazi varlığında değişimin öncelikle tarım alanlarında meydana geldiği görülmektedir. Havza içindeki payı yüzde 8.27 olan yerleşim 10 yılda yüzde 28 büyüme yaşamış. 2005-2020’de en büyük baskı tarım alanlarında olmuş, büyük bir kısmı yerleşim alanlarına dahil olmuştur. Havza içindeki payı yüzde 23.87 olan tarım alanı 782 hektar alan kaybetmiş. Tarım alanının 131 hektarı ise çıplak alana dönüşmüştür. Havzada diğer bir küçülme görülen saha ise ormanlık alan."
‘Su çekilmesine son verilmeli’
Sakarya Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahnaz Gümrükçüoğlu Yiğit, Milliye’te yaptığı değerlendirmede, Sapanca Gölü’nü besleyen havza üzerinde yerleşime açılmış olanların bulunduğuna dikkat çekti. Nüfus artışıyla birlikte su tüketiminin de arttığına işaret eden Yiğit, “Fazla su kullanımı ormanın yok edilmesi demek. Orman olmayınca yüzeysel akış artarak yeraltı su kaynakları beslenemeyecek ve kısır bir döngü oluşacak” dedi. Yiğit, şu ayarılarda bulundu:
“Yaz dönemi gölde çekilmeler oluyor ve gölü besleyen su kaynaklarının aşırı şişelenmesi yeterli beslenmeye sekte vuruyor. Şişeleme fabrikalarının yaptığı işler, havzalar arası su nakli anlamına geliyor. Sapanca göl havzasının kaynak sularını şişelere doldurulup İstanbul ve Ankara’da kullanıma sunuyorlar. Havzalar arası su nakli terk edilmeye çalışılan bir sistem olması gerekir. Sapanca Gölü çok kıymetli içme suyu kaynağı olarak yapılaşma ve sanayileşme riskinden kurtarılmak zorunda. Gölden ciddi anlamda endüstriyel su çekiliyor, önüne geçilmeli. Gölden en az şekilde endüstriye su aktarımı yapılmalı. Deniz suyu arıtma, mutfak suyu arıtma sistemleri devreye alınmalı.”