10.11.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
MERT İNAN İstanbul - Atatürk’ün hastalığı ve ölüm nedenine ilişkin en geçerli ve doğru bilgiler Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı uhtesinde bulunan belgelerde yer alıyor. Arşiv belgelerinde, Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün ilk ciddi rahatsızlığı Kasım 1923’te ortaya çıktığı, aşırı çalışma ve yorgunluktan dolayı kalp krizi geçirdiğ, 13 Kasım 1923 günü Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp tarafından muayene edildiği ve kendisinden alkol, tütün ve kahveyi azaltması istendiği vurgulanıyor.
İkinci kalp krizi
Atatürk’ün, 22-23 Mayıs 1927’de “Büyük Nutku” yazarken tekrar bir kalp rahatsızlığı geçirdiği, Kasım 1936’ya kadar ciddi sağlık sorunu yaşamadığı ancak bu tarihte zatürreye yakalandığı, tedavisinin Dr. Refik Saydam ve Dr. Asım Arar tarafından gerçekleştirildiği de belgelerde bulunuyor. Belgelerde yine Büyük Önder’in ölümüne neden olacak amansız hastalığın belirtilerinin 1937 yılının sonlarına doğru ortaya çıktığı vurgulanıyor.
Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Prof.Dr. Akil Muhtar Özden, Dr. Hüsamettin Kurul, Dr. Naki Ziya Yaltırım ve Dr. Asım Arar’dan oluşan kurulun 6 Mart 1938’de yaptıkları muayene sonucu “karaciğer atrofik sirozu” başlangıç teşhisi koyulan Atatürk’ün sağlığına kavuşması için Paris Büyükelçisi Suat Davaz’ın girişimleri ile Fransa’dan Prof.Dr. Fissenger’ın Türkiye’ye getirtildiği, Fissenger’ın yaptığı muayenede, Türk doktorların teşhisini benimsediği arşiv belgelerine yansıyor.
Savarona’da dinlenmeye çekildi
1 Haziran 1938’den itibaren Savarona’da dinlenme ve tedaviye alınan Atatürk’ün siroz hastalığının ikinci safhasıyla mücadele etmeye başladığı, yapılan tüm müdahale ve tedavi uygulamalarına rağmen, hastalığının iyice ilerlediği , Atatürk’ün 24 Temmuz 1938’de Dolmabahçe Sarayı’na getirildiği belgelere yansıyor. Salih Bozok’un 2 Ağustos 1938’de İsmet İnönü’ye yazdığı mektupta ise, “... Sevgili Paşam, Büyük kurtarıcımız Atatürk’ümüz dün ecnebî (yabancı) profesörlerin de bulunduğu bir sıhhî heyet tarafından muayene edildi. Konsültasyonda bulunan bazı doktor arkadaşlar tarafından bana mahrem olarak söylenenlere ve benim de görüp anladığıma göre bugünkü vaziyet Atatürk’ümüzün sıhhî vaziyeti, korkulacak kadar vahimdir...” ifadeleri kayıtlarda yer alıyor.
Durumu geçici olarak düzeldi
Arşivlerde 20 Ekim 1938’den itibaren Atatürk’ün sağlığında geçici bir düzelme görüldüğü, hastalığın seyrinde hafif bir gerileme olduğu, koma hâlinden çıkmaya başladığı belirtiliyor. Belgelerde Atatürk 21 Ekim 1938’de Başbakan Bayar ile kısa bir görüşme gerçekleştirdiği, bu görüşmede, ülke meseleleri, iç ve dış politika konularına ilişkin görüşler beyan ettiği, emirler verdiği de aktarılıyor. Belgelerde bu tarihtan sonra Ata’nın sağlığının yeniden bozulmaya başladığı vurgulanıyor. Ailesinin 6 Kasım 1938’de doktorların izniyle son kez Ata’yı ziyaret ettiği, ertesi gün Ata’nın doktorlardan karnındaki suyun alınmasını istediği, bunun üzerine saat 12.20’de Dr. Mehmet Kamil Berk tarafından karnındaki suyun alındığı bu işlemden sonra Atatürk’ün rahatladığı kayda geçiyor.
Atatürk’ün 8 Kasım 1938’de saat 19.00’da ‘son komaya’ girdiği başucunda duran doktoru Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp tarafından kayda alınırken, Büyük Önder’in İrdelp’in yüzüne baktıktan sonra “Aleykümesselam” diyerek kendinden geçtiği de belgelerde bulunuyor.
Dini usullere uygun defnedildi
Atatürk’ün şeceresi ve hayatı hakkında önemli araştırmacıların başında gelen Anıtkabir eski Müze Komutanı, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Ali Güler, Büyük Önder’in 84.ölüm yıl dönümünde merak edilenleri Milliyet’e anlattı.
Birtakım çevreler tarafından ileri sürülen iddiaları yanıtlayan Dr.Güler, ortaya atılan mesnetsiz yalanlar için “gaflet” değerlendirmesinde bulunarak, “Atatürk’ün ölümünden hemen sonra Başbakan Celal Bayar, ‘tahnit’ işlemlerinin yapılması emrini vermiştir. Atatürk’ün naşı, tahnit işlemine başlanmadan önce o zaman İstanbul Üniversitesi İlahiyat öğretim üyelerinden olan Ord. Prof. Şerafettin Yaltkaya’nın nezareti altında İslâm ananesine uygun olarak yıkanmıştır. Tahnit işlemi mumyalama işlemi değildir. Atatürk’ün naşına mumyalama işlemi yapılmamıştır. Atamız dinimizin usullerine uygun şekilde son yolculuğuna uğurlanmıştır” dedi.
‘Atatürk mason doktorlar tarafından zehirlendi’ iddiaları için ne dersiniz?
“Bu iddia doğru değildir. Atatürk’e karında biriken sıvıyı dışarı atmak, idrar miktarını artırmak için zamanın bilinen ‘idrar söktürücüsü’ civalı diüretik olan salyrgan (mersalyl sodium) enjeksiyonları yapılmıştır. 1920-1950 yılları arasında civalı diüretikler popülerdir. 1950 yılına kadar civasız diüretikler tıp ve bilim dünyası tarafından bilinmemektedir. 1950’den sonra toksik etkileri ve enjeksiyon yerinde irritasyon yaptıklarından dolayı civalı diüretikler terkedilmiştir.”
Tahnit işlemini kim yaptı?
“Tahnit işlemi, Prof. Dr. Mustafa Hayrullah Diker ve Prof. Dr. Süreyya Hidayet Serter’in gözetiminde Gülhane Patolojik Anatomi Hocası Prof. Dr. Lütfü Aksu ile Başasistan Dr. Ziya ve arkadaşları tarafından titizlilikle yapıldı. Tahnit işlemi, 11 Kasım 1938 günü akşam tamamlandı.”
Cenaze namazı nasıl kılındı?
“Atatürk’ün cenaze namazı, resmi törenin başlamasından hemen önce, saat 07.30 ile 08.15 arasında muayede salonunda kılındı. İmamlığı Ord. Prof. Mehmet Şerafettin Yaltkaya Hoca yaptı. Namaza cemaat olarak orada hazır bulunanlar katılmış ve Türkçe telkin ve tekbirler getirilmiştir.”
Anıtkabir’e nakil töreni nasıl yapıldı?
“09.05’te saygı duruşu ile başlayan Anıtkabir’e nakil törenine Cumhurbaşkanı Bayar, Başbakan Menderes, İsmet İnönü, TBMM. Başkanı Şükrü Saraçoğlu ve Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Atadan Hanımefendi başta olmak üzere; bütün mülki ve askeri erkân ile halk katıldı. Ata’nın İstiklal Madalyası, Tuğamiral Şerafettin Karapınar tarafından taşınıyordu. Top arabasına konulan Harbiyeli Mustafa Kemal’in naaşını 1953 mezunu Harbiyeliler çekti, 12 general refakat etti.”
Defin işlemleri nasıl yapıldı?
“Tabut alınarak, daha önce vatan toprakları ile hazırlanmış bulunan mezara baş kısmı batıya, ayak kısmı doğuya gelecek şekilde indirildi. Saatler 13.30’u gösteriyordu. Defin işlmeleri dinimize uygun biçimde yapıldı.”