GündemO’nun yerine kimse vekâlet edemedi

O’nun yerine kimse vekâlet edemedi

10.11.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

Ata’nın 1938 yılının eylül ayında hastalığı ağırlaştı. Dönemin Meclis Başkanı Abdülhalik Renda ve Bayar Hükümeti, anayasa hükmüne rağmen son nefesini verene kadar Cumhurbaşkanı Atatürk’ün yerine kimseyi vekil göstermedi. Bayar, bu kararı yıllar sonra “Vekil göstermeyi şanına yakıştıramadık” sözleriyle açıkladı...

O’nun yerine kimse vekâlet edemedi

Aydın Hasan - 1938, Türkiye için büyük üzüntüler yılı oldu. Yeni devletin kurucusu, vatanın kurtarıcısı Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, yılın ilk ayında 22 Ocak’ta Yalova gezisi sırasında rahatsızlandı. Tedavisinin ardından Ankara’ya döndü. Ancak önceliği rahatsızlığından çok, hâlâ vatan toprakları içinde yer almayan Hatay sorunun çözümündeydi. Hekimleri dinlemedi, Mersin ve Adana seyahatlerine çıktı. Cumhurbaşkanıydı ve bunun yanında kuvvet dengelerini çok iyi sezen, dahi bir komutandı. Yakıcı güneşin altında birlikleri teftiş etti, tatbikatları izledi. Çabaları, 4 Temmuz 1938’de Hatay Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi ile ilk sonuçlarını aldı. 26 Mayıs’ta Ankara’ya döndü. Yorgunluğu hastalığını daha da ağırlaştırmıştı. Deniz havası belki iyi gelirdi. Hekimlerin önerisi ile İstanbul’a giderek Savanora Yatı’nda bir süre dinlendi. Hastalığı daha da ağırlaşınca temmuz ayının sonunda Dolmabahçe Sarayı’na geçti.

Haberin Devamı

29 Ekim törenine katılamadı

5 Eylül’de vasiyetini hazırlayan Atatürk, 26 Eylül’de ilk kez komaya girdi. 16 Ekim’de girdiği ağır komada ise 20 Ekim’e kadar kaldı. Çok istediği, kıyafetlerini hazırlattığı halde 29 Ekim 1938 Cumhuriyet Bayramı törenlerine yani cumhuriyetin 15. yılı törenlerine Ankara’ya gelerek katılamadı. 1 Kasım 1938’de TBMM’nin açılış töreninde de bulunamadı. Atatürk’ün Meclis açılış nutkunu, Başbakan Celâl Bayar okudu.

İnsani açıdan olduğu kadar devlet yönetimi açısından da zorlu günler yaşanıyordu. Atatürk’ün komaya girdiği günlerde bile ona vekil tayini yapılmadı. Anayasa gereği, hastalığı nedeniyle Cumhurbaşkanı’na Meclis Başkanı’nın vekalet etmesi, onun yerine imza yetkisine sahip olması gerekiyordu. Ama büyük liderin yerine vefat edene kadar kimse vekalet etmeyecekti. Atatürk’ün son Başbakanı Celal Bayar, “Şanına yakıştıramadık” diyerek Dolmabahçe’de yapılan kabine toplantısını, yıllar sonra İsmet Bozdağ’a şöyle anlatacaktı:

Haberin Devamı

‘İşleri vekilsiz yürütelim’

“Gerçekte Atatürk, komaya girip çıkan ağır bir hasta idi. Ancak Atatürk gibi bir insanın sağlığında yerine Meclis Başkanı da olsa vekil olarak vazifeye başlaması, memleket içinde ve dışında büyük yankılar yapabilirdi. Ayrıca Atatürk’ün komadan kurtulması halinde vekilin işe başladığını duyması, hastalığını daha da şiddetlendirir, bu onun ölümüne sebebiyet verebilirdi. Oysa bu ağır hastalıkta tek ümit, moral gücü idi. Telefonla Ata’nın yeni bir komaya girdiğini bildirdiler. Hemen İstanbul’a gittim. Durum bu defa büsbütün vahim görünüyordu. Sorumluluğu bir başıma taşımamak ve durumu Bakanlar Kurulu kararına bağlamak üzere, Meclis reisinin ve bakanların İstanbul’a gelmelerini rica ettim. Maksadım Atatürk’ün durumunu kendilerine göstermek ve bu konuda bir karar vermelerini istemekti. Geldiler. Meclis Başkanı Abdülhalik Renda ve bakan arkadaşlarım Dolmabahçe Sarayı’nın Başyaver Odası’nda toplandık. Toplanma sebebini anlattım. Anayasanın emirlerini, vekilin vazifeye başlamasının muhtemel mahsurlarını saydım. Ve kendilerine bir teklifte bulundum. Dedim ki: Bu anlattığım sebeplerle Abdülhalik Bey’in vekil olarak vazifeye başlaması bazı mahsurları ihtiva ediyor. Hükümet olarak biz de bazı günlük işleri yürütmekte ve derin çalışmalar için istişare etmekte güçlük çekiyoruz. Bunları telif etmek mümkün değil... Bugüne kadar işleri şahsi sorumluluğum altında yürüttüm. Bugün birlikte bir karar alarak bundan sonraki işlerin ortak sorumluluğumuz altında yürümesini istiyorum. Teklifim şudur: Eger uygun bulursanız. Bugüne kadar idare ettiğimiz gibi, bundan böyle de işleri vekilsiz yürütelim. Ben başvekil olarak hiçbir büyük icraata girişmeyeceğime size söz veririm. Cumhurbaşkanı’nın imzasına ihtiyaç gösteren acele işleri, imzalanmış gibi yürütmeye devam edelim. Böylece bu konuda alınmış müşterek bir kararımız olsun. Bunun yazılmasına lüzum görmem, muvaffakatinizi bildirmeniz benim için kafidir. Karar ittifakla alındı. Böylece komadaki Atatürk’ün yanı başında son Bakanlar Kurulu toplantımızı yapmış, nefes alıp verdiği sürece kendisine vekil göstermeyi şanına yakıştıramadığımızı karara bağlamıştık.”

Haberin Devamı

Ata’nın son günleri

Haberin Devamı

Atatürk’ün en yakınındaki isimlerden biri olan Hasan Rıza Soyak’ın Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanan Atatürk’ten Hatıralar kitabında, büyük liderin son günlerindeki hekim raporları yer alıyor. Raporlar; müdavi doktorlar Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Prof. Mim Kemal Öke, Dr. Nihat Reşat Belger ile müşavir doktorlar Prof. Dr. Akil Muhtar Özden, Prof. Dr. Hayrullah Diker, Prof. Dr. Süreyya Hidayet Serter, Dr. Abrevaya Marmaralı ve Dr. Mehmet Kamil Berk’in imzasını taşıyor. Doktor raporlarına Ata’nın koma süreci şöyle yansıdı:

8 Kasım 1938 Salı saat 23.00: Bugün saat 18.30’da hastalık birdenbire normal seyrinden çıkarak şiddetlenmiş ve sıhhi vaziyetleri yeniden ciddiyet kesbetmiştir; hararet derecesi 36.4, nabız muntazam 100, teneffüs 22’dir.

9 Kasım 1938 saat 10.00: Geceyi rahatsız geçirdiler; umumi hallerindeki vaziyet ciddiyetini muhafaza etmektedir. Hararet derecesi 36.8, nabız muntazam 128, teneffüs 28’dir.

Haberin Devamı

9 Kasım 1938 saat 20.00: Bugünü yorgun ve dalgın geçirdiler. Umumi ahvaldeki ciddiyet biraz daha ilerlemiştir. Nabız muntazam dakikada 124, teneffüs 40, hararet derecesi 37.6’dır.

9 Kasım 1938 saat 24.00: Saat 20.00’den itibaren dalgınlık artmıştır. Umumi ahval vehamete doğru seyretmektedir. Hararet derecesi 37.6, nabız 132, teneffüs 33’tür.

Reisi Cumhur Atatürk’ün umumi hallerindeki vehamet dün gece saat 24.00’te neşir edilen tebliğden sonra her an artarak bugün 10 İkinciteşrin (Kasım) 1938 perşembe sabahı saat dokuzu beş geçe büyük şefimiz derin koma içinde terki hayat etmişlerdir.