11.04.2019 - 12:28 | Son Güncellenme:
AA
Haydar Baş, 21 Eylül 2013'te, bir televizyon programında, "Ben, Ebu Talip Hazretlerine kafir diyen adamın, bugün o şerefsizin cemevi açtığını duyuyorum. Tabi onunla beraber iş birliği yapan Avrupa ajanı bir adamı da tanıyorum. Onu da ben tanıyorum. Bunlar, şimdi ecnebinin kafasıyla Türk-İslam toplumunu yok edebilmek için hazırlanmış projenin parçaları." ifadesini kullandı.
Bunun üzerine terörist başı Fetullah Gülen, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek, tazminat davası açtı. Fetullah Gülen, cami-cemevi inşaatının bir tarafında kendisinin yer aldığını, Baş'ın bu inşaatla ilgili haberlerin basında yer alması üzerine konuşma yaptığını, bu konuşmada kendisinin kastedildiğini iddia etti.
Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi, "beyanların davacıyla ilgili olduğunun anlaşılmadığı" gerekçesiyle davayı reddetti.
Yaptığı temyiz başvurusu da Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından reddedilen Gülen, 2015'te Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunarak şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğini ileri sürdü.
Yüksek Mahkeme, şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın, "kişi bakımından yetkisizlik" nedeniyle kabul edilemez olduğuna hükmetti.
KARARDAN
İlk derece mahkemesinin, Haydar Baş'ın, Fetullah Gülen'i hedef almadığına hükmettiğinin hatırlatıldığı kararda, mahkemenin matufiyet şartının gerçekleşmediği gerekçesine dayanarak, manevi tazminat davasını reddettiği aktarıldı.
Anayasa Mahkemesinin, derece mahkemelerinin, başvuruya konu davada matufiyet şartının gerçekleşmediği yönündeki tespitlerini dikkate değer bulduğunun altı çizilen kararda, Haydar Baş'ın, "Ben, Ebu Talip Hazretlerine kafir diyen adamın" şeklindeki ifadesinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde başvurucuyla ilgili olduğunun anlaşılmadığı yönünde oluşturulan kabulün temelsiz olmadığı vurgulandı.
Yüksek Mahkemenin kararında, şunlar kaydedildi:
"İlk derece mahkemesinin, başvurucunun isminin cami-cemevinin birlikte açılması projesinde geçtiği, davalının ise konuşmasında sadece cemevinin açılmasından söz ettiği yönündeki tespitleri dikkate alındığında, davalının konuşmasında günlük hayatta her gün gerçekleşmesi mümkün olan bir cemevi açma olayına ilişkin değerlendirmelerle başvurucuyu hedef aldığını kabul etmek için de yeterli bir neden bulunmamaktadır. Bu nedenle mevcut davanın koşullarında, başvurucunun, davalının sözlerinden kişisel olarak ve doğrudan etkilendiği sonucuna varılmamıştır."
Başvurucunun mağdur sıfatını taşımadığı belirtilen kararda, başvurunun kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği ifade edildi.