31.07.2024 - 11:46 | Son Güncellenme:
İHA
Bilim adamları tarafından yapılan incelemede kafatasının hacı olmak için Kudüs'e giden Ortodoks bir din adamına ait olduğu tespit edilirken, Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji Bölümü'nde üç boyutlu tomografisi çekilen kafatası üzerinde yapılan paleopatolojik araştırmada üzerinde tümöre rastlandı.
Yazıtlı kafatası binlerce yıl öncesine ait kafatası kültünün Anadolu'da en geç örneklerinden birisi olmasının yanında en ilginç uygulamalarından birisi olarak da bilim dünyası için önemli bir yer tutuyor. Yazıtlı kafatası, Anadolu coğrafyasında kültürlerin binlerce yıl sonra bile değişse de yok olmadığını ve şekil değiştirerek farklı topluluklarda devam ettiğini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tolga Çırak, Sinop'ta Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülgün Köroğlu'nun başkanlığında yürütülen Balatlar Yapı Topluluğu arkeolojik kazılarında kemiklik olarak değerlendirilen bölümde Yunan alfabesi harfleriyle 'Hacı Dimitrakis' yazılı kafatası bulunduğunu belirterek, yazıtlı kafatasının Türkiye'de başka bir örneğinin bulunmadığını açıkladı.
Kurulma aşamasında Roma İmparatorluk hamamı olarak kullanılan kilisenin M.S. 4'cü yüzyıl itibariyle 20'ci yüzyılın sonuna kadar kilise olarak hizmet veren bir yapıya dönüştüğünü anlatan Doç. Dr. Musütafa Tolga Çırak, “Tarihi yapı halk arasında hamam olarak değil daha çok kilise olarak biliniyor. Roma dönemi, Bizans dönemi, Selçuklu ve Osmanlı döneminde yapı topluluğu hizmet alanı olarak kullanılmış. Balatlar Kilisesi geç Osmanlı döneminde 17. Yüzyıldan 20'ci yüzyıla kadar mezarlık alanına dönüşmüş. Özellikle kilesinin bahçesine ve iç taraflarına yoğun bir şekilde gömü yapılmış. Kilise, Ortodoksların mezarlığı haline gelmiş” dedi.
Kafatası üzerinde yaptığımız analizlerde bir takı simetrik bozukluklar ve bir takım patolojilerinde var olduğu tespit ettik. Kafatasında iyi huylu tümör olduğunu gördük. Bunun dışında bilgisayarlı tomografi çekimlerinde kafa tası kemiklerinde incelme olduğunu tespit ettik” şeklinde konuştu.
“HİÇBİR KAZI BÖYLE BİR ÖRNEĞE RASTLANMADI”
Anadolu'da hiçbir kazıda yazıtlı kafatası örneğine rastlanmadığına dikkat çeken Çırak, “Kafatası üzerine yazı yazma geleneğine Anadolu'da rastlanmamıştı. Hiçbir kazıda böyle bir örnek ele geçmemişti. Ama Yunanistan ve Mısır'da buna benzer örneklerin olduğunu biliyorduk. Ancak Anadolu'da ilk olması nedeniyle bizim için önemli bir bulgu. Kafatası üzerine yazı yazma ritüeli önemli bir Ortodoks ölü gömme geleneklerinden bir tanesi. Bu geleneğe göre ölen kişinin kafatası bulunduğu yerden çıkarılıyor daha sonra kişinin ismi sert bir cisimle kafatasına yazılıyor. Burada da gördüğünüz kafatası üzerine muntazam bir şekilde isim yazılmış. Yazı yazma işleminin ardından kafatası sergilenmek üzere kilesinin ilgili bölümündeki rafa konulmuş. Bunun örneği Yunanistan ve Mısır'da mevcut” şeklinde konuştu.
Kafatasıyla yapılan ritüelleri Neolotik döneme kadar görüldüğünü kaydeden Çırak, “Eski dönemlerde başları vücutlarından ayrılarak farklı bir alana gömülürler yada sergilenirlerdi. Kültürel anlamda bu Ortodokslarda bir ritüel olarak kendisine bir yer bulmuş. Kafatasının M.S. 19. Yüzyıla ait olduğu tespit edildi. Yanında bulunan bir takım arkeolojik objeler, sikkeler bu bireyin 19. Yüz yılda yaşamış olduğunu söylüyor. Bu çalışmanın gerçekleşmesinde bize katkı sunan Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kazı Başkanı Prof. Dr. Gülgün Köroğlu ve Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk'e teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.