15.07.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
Damla Yur
Ahmet Yıldız(26), 6 yıl önce bugün Türkiye’nin ilk ‘gey namus cinayeti’ne kurban gitti. Babasının cinsel yönelimi nedeniyle sokak ortasında öldürdüğü Yıldız’ın hikayesi ödüllü film Zenne’yle beyaz perdeye yansıdı. Ama aradan geçen 6 yılda Ahmet de firari baba da unutuldu. Dava sürecini inceleyen avukatlar, babanın yakalanması için güçlükle çıkarılan kırmızı bültenin 1 yıl boyunca işleme konulmadığını tespit etti.
Şanlıurfa’da varlıklı bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelen Ahmet Yıldız, Marmara Üniversitesi Fizik Bölümü öğrencisiydi. Ailesi Yıldız’ın cinsel yönelimini kabul etmiyor, baskı yapıyordu. 6 yıl önce bugün Yıldız, dondurma almak için evden çıktığı sırada babasının kurşunlarının hedefi oldu. Üsküdar’da arabasının içinde 15 Temmuz 2008 günü 2 kurşunla can verdi.
Kimsesizler mezarlığında
Yıldız’ın naaşı hiçbir aile üyesince sahiplenilmeyince kimsesizler mezarlığına defnedildi. Cinayete ilişkin başlatılan soruşturma sonucu katil zanlısının baba Yahya Yıldız olduğu anlaşıldı. Kayıplara karışan babanın incelenen telefon kayıtları sonucu Erbil’de olduğu anlaşıldı. Hakkında yakalama kararı çıktı ama Yıldız bulunamadı. Ahmet’in davasını sahiplenen LGBTİ aktivistleri ve avukatlar, 6. duruşmada yakalama kararına ek olarak baba hakkında kırmızı bülten çıkarılmasını istedi ancak mahkeme bu talebi reddetti. Kırmızı bülten talebi Yıldız’ın ölümünden 3 yıl sonra kabul edilebildi ama 3 duruşma sonra anlaşıldı ki, mahkeme kararını savcı 1 yıldır işleme koymamıştı.
Sevgilisi pankart açtı
Yıldız öldürüldüğünde sevgilisi İbrahim Can’dı. Polise, “Kendisini tanıdığım günden beri ailesi tarafından tehdit ediliyordu” şeklinde ifade veren Can, geçtiğimiz günlerde Taksim’de gerçekleştirilen 21.Onur Yürüyüşü’ne de ‘Ahmet’i hatırlatan bir pankartla katıldı.
‘Bir süre daha ailesiz kalmam gerekiyor’
Dava dosyasına Yıldız’ın ölümünden önce kaleme aldığı son yazısı da eklendi. Yıldız’ın bilgisayarında polis tarafından bulunan, ‘Yalan söyleme, maskeni çıkart ve onur duy’ başlıklı yazıda şu ifadeler yer aldı;
“Babam Doğulu bir Kürt ve annem de yine aynı Doğulu bir Kürt olmasının yanına İslamiyet’e çok bağlı yaşamayı tercih etmiş bir annedir. Küpe takan erkeklere tepki vermek, kısa etek giyen kadınları namussuz gözüyle görmek gibi marjinal tepkileri olan bir ailedir. Eşcinsel olduğumu babama telefonda söyledim. Şimdi bile kalp atışımı hızlandıran bir diyalogtu. Uzun zamandır gey olduğumdan emin olduğunu kardeşime söyleyen ve öğrenince bana neler neler yapacağını söyleyen babam artık telefonda sadece şoke olmuştu. (...) Ben ailemi kazanmak istiyordum. Ama sanırım vazgeçmek daha doğru. Bir süre daha ailesiz kalmalıyım.”