20.02.2022 - 07:01 | Son Güncellenme:
Görkem Evci - Son dönemde büyük beğeni toplayan Feyyaz Yiğit, skeçleri, şarkıları, filmleriyle 10 yılı aşkın bir süredir hayatımızda. Feyyaz Yiğit’in yolculuğuna baktığımızda iki şey görüyoruz: Televizyonla tanıştığı günlerdeki “sinir bozucu”, “insanı dalağından yakalayan” absürt mizahını aynen koruyor ve farklı alanlarda farklı işler yapsa da aslında tüm işleri, bir şeyler anlatma, inşa etme isteğinde buluşuyor.
“1988 yılında Düzce’de doğdu. 1999 Düzce depreminden sonra ailecek Ankara’ya yerleştiler. Ankara Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nin resim bölümünde okudu. Sonra Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’ne girdi. Bitiremedi. Alttan aldığı 7 dersi var: Sanat Sosyolojisi / Sanat Tarihi 2 / Göstergebilim / Animasyon 2 / Grafik Tarihi 2 / Tasarım Uygulama / Grafik Tasarım / Sunum Tasarımı.”
Feyyaz Yiğit, kitaplarında yer alan “Yazar Hakkında” bölümünde böyle tanıtılıyor. Gereksiz ayrıntılarla bezenmiş, “Feyyazyiğitesk” bir biyografiyle. Bu ifadelerin başında “Yazar Hakkında” denildiğine ve “kitaplarından” bahsettiğime göre - bilmeyenler vardır - Feyyaz Yiğit’in sıfatlarından biri “yazar”. Fakat daha çok “oyuncu” ve “müzisyen” sıfatlarıyla biliniyor ki 2018 yılında Ölümlü Dünya’daki performansıyla Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Ödülleri’nde Komedi Dalında En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü alması, bu sıfatın hakkını verdiğini de gösteriyor. Ancak bu ödül törenindeki ifadesiyle “herkese oyuncu olmadığını anlatan” Feyyaz Yiğit, aslında yazarlığıyla öne çıkmayı arzu ediyor. Bunun sebepleri ve sonuçlarına geliriz fakat şimdi filmi biraz geriye saralım…
Anlam yüklü şarkılar
Türkiye’nin Feyyaz Yiğit’le tanışması 2011 yılına denk geliyor. Okan Bayülgen’in Kingo Disco programında elinde gitarla ifadesiz bir şekilde dururken “mi minör” vermeme konusunda ısrar edişi hâlâ hafızalardadır. Ancak bundan önce de komediye bulanmış müzisyen kimliğiyle daha küçük bir kitle tarafından tanınıyordu. “Hacı Bi Saniye” isimli grupla “Burdurlular, ah Burdurlular / Aşkımızı durdurdular” gibi anlam deryasından süzülüp gelmiş bir katre misali sözleri olan “Burdurlular” ya da yine memleketimizin bir başka köşesine selam veren “Çok güzel bir gülümsemen var / Bence sen de Samsunlusun / Benim gibi” sözleriyle başlayan “Samsunlu Değilim” gibi şarkılara imza atmıştı.
Feyyaz Yiğit’in absürt mizahıyla tanıştığımız programda, en dikkat çekici şey, hiç komik olmak gibi bir derdi yokmuş hatta ortada hiç komik bir şey yokmuş da sanki izleyici yanlış bir zanna kapılıp gülüyormuş hissiyatı yaratmasıydı. Bu mizah ve tavrın zirveye ulaşıp “kült bir eser”e dönüştüğü yer ise “Lost Çok Bozdu” skeci olsa gerek. Bu skeç, Feyyaz Yiğit’in kendi mizahını anlatırken kullandığı “sinir bozucu olmak” ve “insanı dalağından yakalamak” eylemleri için şahane bir örnek.
Kitapları
Bu programdan sonra Türkiye’nin ilk internet dizilerinden biri olan “Feyyaz” geldi. Ardından 2012 yılında “Olduğu Kadar”, 2013 yılında “Aptal”, 2015 yılında “8 - 9 Senedir Kendimi İyi Hissetmiyorum” kitapları yayımlandı. Kitaplarını okurken, ister istemez zihninizde Feyyaz Yiğit kitabı seslendiriyor ve yine ister istemez onu izlerken olduğu gibi gülüyorsunuz.
Ölümlü Dünya
2018 yılında Feyyaz Yiğit, bu kez karşımıza bir filmle çıktı: Ölümlü Dünya. Feyyaz Yiğit’in hem senaristlerinden biri olduğu hem de Serbest karakterini canlandırdığı film, Serbest’in “bir insan azmanı” tarafından “tokadından dönen tekmesine uçan sırtından ensesine, vücudunun her zerresiyle” dövüldüğü sahne başta olmak üzere pek çok repliği ile dillere dolandı, sosyal medyada reaksiyon videoları olarak paylaşıldı, sohbetlerin vazgeçilmez alıntıları oldu. Film, yeni dönemdeki Feyyaz Yiğit’in de işaretiydi. Bu filmi, 2019’da yine hem senaryo ekibinde yer alıp hem de oynadığı Cinayet Süsü takip etti. Ancak Ölümlü Dünya ile yükselen beklentinin de etkisiyle Cinayet Süsü, aynı başarıya ulaşamadı.
Dillerdeki replikler
Bugünlerde diziyi izlemeyenler bile şu replikleri sık sık duyuyor:
“Kardeşim ben senin yılgın bir hoşgörüyle beni benimsemene mi kaldım?”
“Sadece 10 liramın olması hiç param olmamasından daha çok yakıyor canımı.”
“Kimsenin hiçbir şey bilmediği yerde bir insan her şeyi bilebilir.”
“Kişiye kişi gerek o ki kişiliği şahane.”
“Benim sana tavsiyem iyice okuman lazım, iyice yani, iyice bir oku...”
“Bir gün önce babaannesi yenen hiç kimse ertesi gün kahvaltıcıya gitti diye kafası dağılmaz bu bir, ikincisi bizler sorunlarımızdan kahvaltı yaparak kaçan insanlar da değiliz.”
Neden gülüyoruz?
Peki, Feyyaz Yiğit’in mizahına neden gülüyoruz? Bütün silahı, bu türdeki tüm komedi işlerinde olduğu gibi diyaloglar. Bu diyaloglardaki güldüren “sır” ne o halde? Farklı kişilerle konuşarak bu sorulara izleyicinin gözünden yanıt bulmaya çalıştım.
Yatay bir mizah
Cihat Duman, (Şair/Avukat, 37 yaşında) durum komedisinin iskeletinin diyalog olduğuna dikkat çekerek “Bu sebeple diyalogların gündelik ve güncel dile paralel yazılması, sözdeki zekâ ışığının ilk etapta gözümüzü kamaştırması ve parodi gücünün yüksek olması gerekir. Bu anlamda ara yüz yaptığı meseleleri gündelik hayattan aldığı için parodi dozu yüksek diyaloglardan oluşuyor” diyor.
Duman, komedilerde zamana bir kazık gibi çakılmanın ilk yönteminin muktedire ders vermek olduğunun altını çizerek şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Oysa dizide hiçbir başkarakterin babası yok. Geçimlerini nasıl sağladığı da muhaldir bu patronsuz karakterlerin. Dolayısı ile dikey bir mizahtan çok yatay bir mizah mevzubahis.
Absürt ama gerçekçi
Gökçe Öztürk (Çevirmen, 28 yaşında) ise neden güldüğünü şöyle açıklıyor: “İstanbul’da yaşarken her gün sokakta gördüğüm insanların olaylara verdikleri tepkileri izliyormuşum gibi hissediyorum. Komik olmak için sarf edilen ekstra bir efor yok gibi hissettiriyor; tipleme yok, şive şakası yok. Genel kitleye oynamaktansa kendi inandığı komediyi ortaya koyuyor. Öztürk, metindeki “absürt gerçekçiliği”, “Hayat saçma ve belli bir pencereden bakarsan bütün saçmalıklar komik” diye ifade ederken Şaban Çaytaş (Doktora öğrencisi, 27 yaşında) “Gerçek dışı/olmayacak olayların doğal sunumu, aslında gündelik hayatta da karşılaştığımız absürtlükleri gösteriyor. En absürt durumda dahi doğal tepkiler bana çok insanî geliyor” diyor.
Rolü yaratıyor
Feyyaz Yiğit’in Cinayet Süsü’ndeki “hayal kırıklığı”nın ardından geçtiğimiz yıl exxen’de yayınlanan Gibi ile yaptığı dönüş ise muhteşem oldu. Yine hem senarist (dizinin diğer senaristi Aziz Kedi) hem de oyuncu olarak... 2011’de Kingo Disco’da gördüğümüz ve aslında kendi başına bir karakter olan “Feyyaz”, ete kemiğe bürünüp Yılmaz olarak karşımıza çıktı sanki. Repliklerini gün içinde defalarca duyduğumuz, şimdiden Türkiye’de komedi dalındaki önemli işlerden biri oldu.
Yiğit’in yazının başında bahsettiğim yazarlığı ile öne çıkma arzusunun izlerini dizide görmek mümkün. Anlatmaya, lafı olabildiğince büyütüp zenginleştirmeye, “köpürtmeye” karşı büyük bir iştiyakı var. Yılmaz’ın konuşmasında, Feyyaz Yiğit’in şevkle bir şeyler anlatma isteğini görüyoruz. Bu yazarlık meselesine Feyyaz Yiğit’in farklı kulvarlarda içerik üretmesi, ortaya bir şey koyma ve inşa etme isteği üzerinden de bakılabilir. Bir rolü oynamaktansa bir rolü yaratmak -hem yazarken hem oynarken- onun için daha cazip gibi görünüyor.