13.04.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
SAFA TEKELİ
İstanbul halkı, 31 Mart 1325 (Rumî takvimle) tarihine denk gelen 13 Nisan 1909 sabahı, gözlerini silah sesleriyle açar. Başlarındaki subayları hapseden Avcı taburu askerleri, önlerinde Hamdi Çavuş olmak üzere, havaya ateş açarak Ayasofya Meydanı’nda toplanırlar. İsyancılar, şeriatın egemen olmasını, sadrazam ve Meclisi Mebusan Başkanı’nın istifasını isterler.
İkinci Meşrutiyet ilan edileli 8 ay 21 gün olmuştur. İttihat ve Terakki, önce siyasi suçlulara, sonra da cezaevlerindeki ayaklanmalar nedeniyle adi suçlulara genel af ilan eder. İstanbul’a dönen Prens Sabahattin, İttihat ve Terakki’den yakınlık göremeyince Ahrar Fırkası’nı (Liberaller Partisi) kurar ve kısa sürede çok farklı muhalif gruplar bu partide toplanır. Bulgaristan Prensliği, Bosna-Hersek ve Girit vilayetleri, birer birer Osmanlı topraklarından kopunca, halkın gözünde İttihat ve Terakki’nin itibarı sarsılır. Başyazarlığını Derviş Vahdeti’nin yaptığı Volkan gazetesi, muhalefetin başını çekmektedir. Bu gazetede savunulan fikirler doğrultusunda, İttihadı Muhammed Fırkası, isyandan altı gün önce Derviş Vahdeti’nin nutkuyla kurulur. 6 Nisan 1909 gecesi, Serbesti gazetesinin sert muhalefetiyle tanınan başyazarı Hasan Fehmi Bey’in öldürülmesi, havayı iyice gerginleştirir.
13 Nisan 1909’da ayaklanmacılar, Meclisi Mebusan Başkanı Ahmet Rıza Bey sanarak Adliye Nazırı (bakanı) Nazım Paşa’yı, Tanin gazetesi başyazarı Hüseyin Cahit (Yalçın) sanarak Lazkiye mebusu Emir Şefik Aslan Bey’i öldürürler. Ayrıca “Asarı Tevfik” zırhlısı komutanı Ali Kabuli Bey’i katlederler. Olaylarda gazete binaları basılır, okullu subaylar tartaklanır, öldürülür. Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa hükümetten çekilmek zorunda kalır.
Ayaklanma bastırılıyor
Rumeli’nin çeşitli merkezlerinde ayaklanmaya karşı tepkiler gösterilir; Selanik’te bir miting düzenlenir. Ayaklanmayı bastırmak üzere kurulan “Hareket Ordusu”, 24 Nisan 1909 günü İstanbul’a girer. Yakalanan elebaşları yargılanır. İdamla cezalandırılanların asıldıkları idam sehpaları, halkın görmesi için bir süre sokaklardan kaldırılmaz. Ahrar Fırkası kapatılır.
İsyanın kışkırtıcıları arasında yer aldığı iddia edilen Prens Sabahattin gözaltına alınır. Ancak, İngiliz elçiliğinin girişimleriyle serbest kalan Prens yurt dışına kaçar. İttihadı Muhammedi kapatılır; kaçmaya çabalayan Derviş Vahdeti de yakalanır ve idam edilir.
31 Mart’ın sonuçları
Ayaklanma karşısında Almanya ile İngiltere’nin tutumu ilgi çekicidir: İngiltere, ayaklanmayı destekler ve Ahrar Fırkası’nın İttihat ve Terakki’ye karşı güçlenmesini arzu etmiştir. Almanya ise Hareket Ordusu’nu destekler.
Genel olarak bakıldığında; Hareket Ordusu’nun İstanbul’a girişi, birçok çevrede bir Alman zaferi ve bir İngiliz yenilgisi olarak kabul görür. 31 Mart Ayaklanması’nın bastırılması İttihat ve Terakki açısından iki önemli siyasal sonuç doğurur: Birincisi, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi ve daha bağımlı bir kişiliğe sahip Mehmet Reşat’ın tahta geçirilmesidir.
Hareket Ordusu’nda bir aradaydılar
İleride Millî Mücadele’yi örgütleyecek, Kurtuluş Savaşı sonrasında yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni kuracak olan Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak gibi genç subaylar, Hareket Ordusu’nun kurmay heyetlerinde bir arada görev alırlar.
Ayaklanma nedenleri için 3 yorum
Siyaset bilimcilere göre, 31 Mart Ayaklanması’nda her ne kadar “Şeriat isteriz” diye ortaya çıkılsa da, gerçekte ayaklanmanın asıl özelliği, muhalefetin İttihat ve Terakki’ye karşı düzenlediği, başarıya ulaşamamış bir askerî hükümet darbesidir. Şeriat söylemi, bir dinî sömürme olayı olarak değerlendirilir. Ayaklanmayla İttihat ve Terakki’nin İstanbul’dan uzaklaştırılması ve Meclisi Mebusan’ı onun denetiminden çıkarmak amacı güdülür. İttihatçıların İstanbul’dan kaçmaları üzerine ayaklanmacılar başkente hâkim olurlar. Ancak, ayaklanmadan sorumlu tutulamayacak olsa da II. Abdülhamid, olaylardan yararlanmaya girişerek, isyancılarla ilişki kurar. Onun isyancılara karşı bu ılımlı tutumu, Meşrutiyet yanlılarının, II. Abdülhamit’i ayaklanmayı çıkarmakla suçlamalarına ve tahttan indirilmesine gerekçe göstermelerine yol açar ya da bunu kolaylaştırır.
Olay, kanlı bir kalkışmaya dönüşünce, onu başlatanlar da ayaklanmaya sahip çıkmaktan çekinirler; ayaklanan askerin sonradan Abdülhamid’e yönelmesi, Harp Divanı’nın da siyasal nedenlerle ayaklanmanın derinine inmekten kaçınması, olaya bir muamma havası vermiştir. O yüzden olayın birkaç türlü açıklaması yapılır. Bunların ilki, olayı diktatörlük kurmasına vesile olsun diye İttihat ve Terakki düzenlemiş, fakat ipin ucunu kaçırmıştır. Bir diğer açıklama, olay tamamen Abdülhamid’in eseridir der, ama Abdülhamid olayın düzenleyicisi değildir. Üçüncü açıklamaya göre ise ayaklanmayı muhalefet düzenlemiş ve başlatmıştır. Muhalefet denildiğinde, başta Prens Sabahattin ve grubu, Ahrar Fırkası ve onun dinsel kolu olan “İttihadı Muhammed Cemiyeti” anlaşılır. Ayaklanmanın Ahrar Fırkası tarafından düzenlendiğine ilişkin birçok kanıt bulunmaktadır.
Kadınların güçlü birliği
Amaçlarını gerçekleştirdikleri düşüncesiyle 1935 yılında fesih kararı alan Türk Kadınlar Birliği, 13 Nisan 1949’da yeniden kurulur. Türk Kadınlar Birliğinin ilk kuruluşu, 7 Şubat 1924 tarihinde gerçekleştirilir. Kurucuları arasında, Nezihe Muhittin (ilk genel başkan), Latife Bekir (Çeyrekbaşı) ve Sabiha Zekeriye (Sertel) de bulunmaktadır. Şükufe Nihal aktif üyelerdendir. Kadının siyasal haklarını elde etmesi ve sosyal yaşama eşit olarak katılmasını sağlamayı amaçlayan Birliğe Atatürk’ün eşi Latife Hanım da büyük destek verir.
1926 yılında kabul edilen Medeni Yasa ile kadın toplum içinde kimliğini elde etmiş, 1930 yılında da kadınlarımız, belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını yasayla kazanmıştır. Türk Kadınlar Birliği, aynı yıl 11 Nisan’da İstanbul’da büyük katılımlı bir miting düzenlenir. 1933 yılında kadınların, köy ihtiyar heyetlerine seçme ve seçilebilme, 1934 yılında ise TBMM’ye girebilme haklarını elde etmeleri üzerine, 7 Aralık 1934 günü, Kadınlar Birliği ikinci büyük kadın mitingini düzenler.
Türk Kadınlar Birliği, 18 Nisan 1935 tarihinde, Cumhuriyetin ilk uluslararası Dünya Kadınlar Birliği toplantısına da ev sahipliği eder. 1935 yılında yapılan 5. Dönem milletvekili seçimlerinde, Meclis’e 18 Kadın milletvekilinin girmesi üzerine, Türk Kadınlar Birliği, amaçlarını gerçekleştirdikleri düşüncesiyle, Dernek için fesih kararı alır. Ancak, 1949 yılında hakların, kazanılması için olduğu kadar, korunması ve geliştirilip, genişletilmesinin de gerekliliği karşısında Dernek, kurucularının başında Mevhibe İnönü’nün de yer aldığı Latife Bekir Çeyrekbaşı, Makbule Dıblan, Mebrure Aksoley, Kamile Erim, Neriman Sirer, Aliye Beyazıt, Lamia Refik Fenmen, Dr. Mediha Eldem ve Necile Bilen’den oluşan aydın kadınlarımız tarafından 13 Nisan’da yeniden kurulur.
Futbol Federasyonu 97 yaşında
13 Nisan 1909’da “31 Mart Vakası” olarak tarihe geçecek ayaklanmanın atlatılmasından sonra, Meşrutiyet ile sağlanan özgürlük ortamı, spor alanında da hissedilir. 1909 Ağustos’unda çıkarılan Cemiyetler Kanunu sayesinde, futbol kulüpleri artık çalışmalarını yasal bir zeminde yürütme imkânına kavuşurlar. 26 Haziran 1920’de Türk spor örgütlenmesinde etkisini yıllarca gösterecek olan Türkiye İdman Cemiyeti İttifakına zemin hazırlayan İdman İttifakı adıyla geçici bir kurul oluşturulur. Bu İdman İttifakı geçici kurulu, 22 Mayıs 1922’de Türkiye’nin ilk ulusal spor örgütlenmesi olan Türk İdman Cemiyetleri İttifakı’na (TİCİ) dönüşecektir. TİCİ bünyesinde 31 Temmuz 1922’de kurulan “Futbol Encümeni”, 13 Nisan 1923 tarihinde İstanbul’da yapılan olağanüstü toplantıda “Futbol Heyeti Müttehidesi” adını alır. Bu toplantıda Türkiye Futbol Federasyonu’nun ilk başkanlığına Yusuf Ziya Öniş seçilir. Federasyonun, FIFA’ya yaptığı başvurunun 21 Mayıs 1923’de kabul edilmesiyle Türkiye, FIFA’nın 26. üyesi olur. FIFA üyesi Türkiye, ilk millî maçını Cumhuriyet’in ilanından üç gün önce oynar. 26 Ekim 1923’de İstanbul Taksim Stadı’nda Romanya ile yapılan maç 2-2 sonuçlanır.
Başarılı başarısızlık: Apollo 13
Amerika, 11 Nisan 1970’te Ay’ı keşfetme programı çerçevesinde yedinci insanlı uzay ve üçüncü insanlı Ay yolculuğu görevi için düğmeye bastı. Apollo 13 isimli uzay aracı, 11 Nisan’da ABD’nin Florida eyaletinden fırlatıldı. Araçta astronot James “Jim” Arthur Lovell, John L. Swigert ve Fred W. Haise yer alıyordu. Hedef üçüncü kez Ay’a ayak basmaktı. Ancak uçuşun ikinci gününde, 13 Nisan 1970’te uzay aracı Dünya’dan yaklaşık 320 bin kilometre uzaktayken araçta bir patlama meydana geldi. Artık hedef, astronotları dünyaya geri getirmekti. NASA’da hummalı bir çalışma başladı. Aya iniş modülü bir cankurtaran sandalı gibi kullanılarak mürettebat atmosfere sokmayı başardılar. Apollo 13 Büyük Okyanus’a indi. Bu kurtarma operasyona tarihe “başarılı bir başarısızlık” olarak geçti.