17.07.2022 - 07:01 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - Dünya kamuoyu bir süredir anavatanından koparılarak kaçırılan tarihi eserlerin dönüş haberleriyle yankılanıyor. Süreç elbette Batıdan Doğuya doğru... Özellikle Avrupa ülkelerinden Nijerya, Benin, Irak gibi ülkelere iadeler ön planda. Hatta bu eserler o kadar çok ki İtalya, geri aldığı tarihi eserleri bir müze çatısında buluşturdu. Türkiye’de de kaçırılan eserleri geri almak için Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hummalı çalışmalar yürütülüyor. 2021’de 3 bin 480 eser yurda geri döndü. Son olarak Karaman’daki Sidamara Antik Kenti’nde 140 yıl önce keşfedilen Sidamara Lahdi’nin eksik parçası Eros başı, Londra’daki Victoria&Albert Müzesi’nden getirilerek yerine kondu.
Geçtiğimiz günlerde İngiltere parlamentosunda da Yunanistan’dan İngiltere’ye kaçırılan ve British Museum’da sergilenen Parthenon mermerlerinin iadesi gündeme geldi. Bazı vekiller eserlerin geri verilmesini, aksinin Yunan halkına ihanet olduğunu dile getirdi. Peki ya Türkiye’den kaçırılan o devasa eserler? Berlin’deki Bergama’da, British Museum’da ve Louvre’da yer alan eserler karşısında Batı kamuoyu sessiz. Kaçırılan eserleri “Anadolu’nun Gözyaşları” kitabında sunan ve bu konudaki en geniş envanter çalışmasına imza atan Yaşar Yılmaz ile konuyu masaya yatırdık…
Parthenon konusunda kamuoyu Yunanistan’ın yanında görünüyor fakat Türkiye’den götürülen pek çok eserin iadesinden söz edilmiyor bile. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Evet Batı toplumlarında Yunanlılar’la Türkler’i ayırma kültürü var. Bu yanlış bir ön yargıya dayanır. Helenleri üstün ırk görürler. Kendi kültür köklerini de onlara dayarlar. Batılılar’ın hepsi için söylenemezse de oldukça yaygın bir görüş bu. Üstün ırk tezlerinin kökenini, “Anadolu’nun Gözyaşları” kitabında açıklamıştık. Batılılar’ın eserlerimizi geri vermeleri için yöneticilerimizin öncelikle cesur olmaları, dosyalar hazırlayarak uzun erimli bir programla eserlerimizi istemeleri gerekiyor. Almanlar 1864’ten beri Bergama’yı kazıyor. Kimsenin sesi çıkmıyor. Koca eserleri götürdüler. Berlin’de kocaman Bergama Müzesi’ni kurdular. Bergama adını koyarsak Türkler’den tepki gelir mi diye hiç çekinmediler. Bizden ses bile çıkmadı. Bunu örnek alan Avusturyalılar Efes’ten götürdükleri eserlerimizle doldurdukları müzenin adını Viyana’da “Efes Müzesi” koydu. Bizim yöneticilerimiz bugüne kadar eserlerimizi iade etmedikçe kazınızı durduruyorum diyebildi mi? Bu en basit adımdı. Sene 2022, Bergama’da aynı soyguncular aynı yerde, yaklaşık 158 yıldır kazıya devam ediyorlar. Tersi olsaydı, Osmanlı döneminde Türk arkeologlar Almanya’da 1864 kazıya başlasalardı, eserler buraya taşısalardı, İstanbul’da müze açılsaydı, kazı iznimizi uzatırlar mıydı? Eserlerini geri istemezler miydi? Yeni kurulmuş genç cumhuriyetimizin bakanlığı, Salihli (Sardis)’den sandıklarla eser götürdüklerini öğrendikleri Amerikalılar’a “Götürdüğünüz eserleri iade etmedikçe bu coğrafyada bir daha kazı izni alamayacaksınız” diye kararlı duruş göstermişler. Onlar da 1923’te 53 sandık eser ve yüzlerce sikkeyi iade etmişlerdi. Sonuç olarak, cumhuriyetimizin kurulduğu yıllardaki özgüveni tekrar kazanmalıyız. En az Yunanlılar kadar işi ciddiye almalıyız. Eserler gelinceye kadar dosyamızı masadan indirmemeliyiz.
“Anadolu’nun Gözyaşları” ile bu konuda kapsamlı bir envanter çalışması yaptınız. Sizi bu konuya dikkat çekmeye iten neydi?
Beni bu konuya iten yukarıda belirttiğim duyarsızlıklardı. Yaklaşık 200 yıldır devam eden bu bilinçsizlik yanında soyguna karşı antiemperyalist duruştu. 2017’de Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden kitabımı okuyan, etkilenen bir grup yurtsever vekilin gayretiyle komisyon kuruldu. Dört partinin ortak kararıyla, yurtdışına götürülmüş eserlerimizi araştırma komisyonuna davet edildim ve görüşlerimi ilettim, yazılı olarak da verdim. Tarihi eserlerimize karşı duyarsızlığın birçok nedeni varsa da en önemlisi, tarih kitaplarında coğrafyamızın tarihi yerine 1071’le başlayan kısır tarih anlayışıdır. Oysa bizler gözleri çekik gelmiş, yerli halklarla karışmış, Göbeklitepe’den beri bu coğrafyada yaşayan halklar zincirinin son halkasıyız. Tarihi eserlerin mirasçısı bizleriz. Bu doğrultuda tarih kitaplarının düzeltilmesi gereğini meclis komisyonuna da bildirdim. Böylece tarihi eserlere, Anadolu’da yaşamış yurttaşlarımız Homeros’a, Herodot’a yabancılık duymayacağız. Yurt dışındaki eserlerimizi istememiz daha kolaylaşacak.
Şuan Türkiye topraklarından yurtdışına kaçırılmış bilinen kaç eser var?
Benim saptamalarıma göre yaklaşık 150 bini aşkın eserimiz yurt dışında. Küçük bir vazodan tutun yaklaşık 33 metre genişliğinde, 16 metre yüksekliğindeki Milet Pazar Yeri’nin mermer girişini de bir eser diye tanımlıyoruz. Örneğin İngilizlerin 1840’lar da Kınık-Antalya (Kasantos)’dan götürdükleri gemiler dolusu eserimiz Londra’da ‘Panteon Salonu’nun yanındaki ‘Ksantos Salonu’nda sergileniyor. Yunanlılar’ın eserlerinden daha çok ve görkemli bu eserlerimiz sahipsiz; geri istenmeyi, getirilmeyi bekliyor.
‘TÜM SOYULMUŞ ÜLKELERLE ORTAK EYLEM PLANI’
Sizinle bir sohbetimizde “Ülkemizden koparılmış bir çakıl taşını bile geri istemeliyiz” demiştiniz. O günden bugüne Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın girişimiyle çok sayıda eser ait olduğu yere döndü. Bu girişimleri nasıl değerlendiriyorsunuz. Bu konuda neler yapılabilir, yapılmalı?
Öncelikle kendi halkımızı, yöneticilerimizi bilinçlendirmeli. Ayrıca, soyulmuş çoğu Müslüman coğrafyasındaki ülkelere öncülük ederek, onlarla tarihi eserlerin yurtlarına dönmesi için ortak tavır belirleyecek kongreleri her yıl toplamalı. Çin, İtalya, İran, Irak, Suriye, Mısır, Yunanistan başta olmak üzere tüm soyulmuş ülkeler davet edilmeli, eser iade yönetmeliklerini geçmişte yazmış beş ülkeye karşı, eserlerin ülkelerine dönmesini kolaylaştıracak, yeni uluslararası yönetmelik yazılmalıdır. Eser iadesi için 50-100 yıllık uzun erimli planlar yapılmalıdır. Kısa erimli, günlük medyatik taleplerle kimse eserlerimizi iade etmez. Bugüne kadar iade edilenler kıymetlidir. Ama müzelerindeki eserlerin yanında küçük çapta eserlerdir. Sonuç olarak, güçlü ekonomik yapıya bağlı sözü dinlenir siyasetle birlikte güçlü ordunun keskin kılıcının şıkırtısını duymayan yabancılar eser iadeye yanaşmaz, sudan bahaneler ileri sürerler. Bunları bilerek hareket etmeliyiz.
Pargamon (Bergama) Zeus Sunağı Berlin’de.
‘YUNANLILAR ETİK OLARAK ESERLERİMİZİ İADE ETMELİ’
Bu eserler hangi yollarla, nasıl kaçırılmış peki? Ve kaçırılan eserler ağırlıklı olarak hangi ülkelere dağılmış durumda?
Ağırlıklı olarak 1830’lardan başlayarak götürülmüş. Yabancılar çökmekte olan bir imparatorluğun ekonomik, siyasi açmazlarından ve rüşvetçi yöneticilerden yaralanmışlardır. Yaklaşık 30 yıl tek yetkili olan Osman Hamdi Bey’in döneminde en önemli eserlerimizi götürmüşlerdir. Bu konuda “Osman Hamdi Bey’in Öteki Yüzü” adlı araştırmamı, Osmanlı-Alman arşivlerinden yararlanarak yeni bitirdim. Kanun yasaklamasına karşın eserlerimiz yasaya aykırı götürülmüştür. ‘Sultan izin verdi’ algısını Batılılar yaratmıştır. Eserlerimizin çoğu beş ülkededir: Almanya, İngiltere, Fransa, Avusturya ve ABD. Ayrıca, Batı Anadolu’yu emperyalistlerin maşası olarak işgal eden Yunanlılar’ın, işgal yıllarında tarihi kentlerimizden götürdükleri eserlerimizi unutmayalım. Bu eserlerimizi Atina’da inceledim ve bir bölümünü yayınladım. İngiltere’den Parthenon eserlerini isteyen Yunanlı yöneticilerin eserlerimizi de iade etmelerini etik olarak bekliyorum.
BİR TERLİĞE VERDİ AÇIK ARTIRMADA 24 MİLYON $’A GİTTİ
Her bir eser kıymetli elbette fakat götürülenler arasında öne çıkanlar hangileri?
Tarihi eser eşsiz, el yapımı ve tek olduğu için hepsi önemlidir. Akhisar’da tarlasını kazan bir kadının bulduğu ve bir çift terliğe verdiği bir karış boyunda mermer yontucuğun ABD’de açık artırmada 24 milyon dolara satıldığını anımsayalım. Berlin’deki müzelerde sergilenen, Bergama, Zincirli, Babil eserleri, Magneziya (Germencik), Priene (Güllübahçe), Milet, Didim eserlerini de... British Museum’da sergilenen Ksantos (Kınık-Antalya) eserleri, Halikarnas (Bodrum) eserleri, Knidos (Datça) eserleri, Viyana’daki 211 metre boyundaki Trysa kabartmaları, Efes’ten Partlar anıtı, Paris’teki Magneziya, Smyrna (İzmir), Assos (Behramkale), Milet, Didim ve Hitit ve Kıbrıs eserleri, Amerika’da, Assos, Hitit eserleri, Cremna(Burdur) eserleri, Antakya mozaikleri ilk akla gelen eserlerimiz.
Knidos’tan kaçırılan aslan heykeli Londra’da.