10.11.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Mert İnan - İstanbul
Atatürk üzerine önemli araştırmalara imza atan Anıtkabir eski Müze Komutanı, Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ali Güler, Ata’nın 80. ölüm yıl dönümünde bilinmeyenleri Milliyet’e anlattı. “Sorularla Atatürk’ün Hastalığı ve Ölümü” adlı kitabında birtakım çevreler tarafından ileri sürülen söylentilere yanıtlar veren Güler’in sorularımıza yanıtları şöyle:
- ‘Atatürk’ü mason doktorlar zehirledi’ iddiası gerçek olabilir mi?
Atatürk’ün cıvalı ilaçlarla (Saligran) zaman içinde bazıları mason olan doktorlar tarafından öldürüldüğüne yönelik iddia doğru değildir. Evet, Atatürk’e karnında biriken sıvıyı dışarı atmak için saligran enjeksiyonları yapılmıştır. Ama civalı diüretikler 1950 yılına kadar popülerdir. Cıvasız diüretikler 1950’lere kadar tıp ve bilim dünyası tarafından bilinmemektedir. 1950’den sonra toksik etkileri ve enjeksiyon yerinde irritasyon yaptıklarından dolayı cıvalı diüretikler terk edilmiştir. Atatürk’ün hastalığı sırasında civasız diüretik bilinseydi ve doktorları özellikle cıvalı diüretik kullanmış olsalardı, ‘Evet zehirlendi’ denilebilirdi.
- Komada geçen 38 saat 5 dakikada neler oldu?
Atatürk’ün 10 Kasım 1938 günü gece saatlerinde öldüğü, o saatte tören yapmanın zorluğundan dolayı ölüm saati olarak 09.05’in açıklandığı iddia edilmekte. Bu iddianın hiçbir geçerliliği yoktur. Burada ölümünden bahsettiğimiz insan bir Cumhurbaşkanı ve devletimizin kurucu kahramanıdır. Hastalığı süreci ve ölümü dakika dakika takip edilmektedir. Tüm resmi raporlar, nöbet defterlerindeki kayıtlar, devamlı ve danışman doktorların anıları ve nihayet olayın bire bir tanıklarının ifadeleri ile Atatürk’ün son koma ve ölüm günü, saati bellidir. Atatürk, 08 Kasım 1938 Salı günü 18.30’dan sonra son komaya girmiş, bundan 38 saat 5 dakika sonra 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 09.05’te vefat etmiştir.”
- Otopsi yapıldı mı?
Bu iddialar Ankaralı bir koleksiyoner olan işadamı Muhammed Yüksel’in elindeki bazı fotoğraflardan kaynaklanmaktadır. Yüksel’in iddiasına göre Atatürk’e otopsi yapıldı, ancak sonuçları gizli tutuldu. O fotoğraflar Atatürk’ün el ve yüz mulajlarının alınması sırasında çekilmiştir. Atatürk’ün karnının kesilip biçildiğini gösteren fotoğraflar eğer varsa onlar da muhtemelen tahnit işlemleri sırasında çekilmiş resimler olmalıdır. Var olduğu söylenen fotoğrafların bu nedenle otopsi fotoğrafları olması mümkün değildir. Atatürk’ün vefatının hemen ardından İstanbul Hıfzısıhha Müzesi Müdürü Dr. Nuri Hakkı Aktansel, Ata’nın yüzünün ve sağ elinin mulajını (maskını) yapmıştır.”
- Tahnit işlemini kim yaptı?
Tahnit işlemi, hastalığı süresince müşavir hekimleri teşkil eden beş kişilik kurulun iki üyesi olan, devrin ünlü doktorları Prof.Dr. Mustafa Hayrullah Diker ve Prof.Dr. Süreyya Hidayet Serter’in gözetiminde Gülhane Patolojik Anatomi Hocası Prof.Dr. Lütfü Aksu ile Başasistan Dr. Ziya ve arkadaşları tarafından titizlikle yapılmış, Münir Hayri Egeli de kendilerine yardım etmiştir. Tahnit işlemi, 11 Kasım 1938 günü akşam tamamlanmıştır. Tahnit işlemindeki başarının derecesi 15 yıl sonra Atatürk’ün naaşı Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrinden Anıtkabir’e taşınırken anlaşılmış, tabut açıldığında naşın öldüğü ilk gündeki gibi durduğu görülmüştür.
- Tahnitte solüsyonun içeriğinde ne vardı?
Tahnit işlemi hazırlanan bir tutanakla tespit edildi. Bu tutanağa göre naaşın uzun süre bozulmadan korunmasını sağlayacak olan solüsyon formalin (200 g.), sublime (1 g.), tuz (200 g.), fenik asit (10 g.) ve sudan (1.000 g) oluşuyordu. Prof. Dr. Lütfü Aksu, bu solüsyondan iki küçük şişeye doldurup, ağızlarını lehimlemiş, üzerlerine yapıştırdığı etiketlere terkibini kaydetmeyi de ihmal etmemiş ve bunları Atatürk’ün kolları arasına yerleştirmişti.
Mumyalama yok
- Atatürk’ün naaşı İslami usullere göre yıkandı mı?
Atatürk’ün naaşı, tahnit işlemine başlanmadan önce o zaman İstanbul Üniversitesi İlahiyat öğretim üyelerinden olan Ord. Prof. Şerafettin Yaltkaya’nın nezareti altında İslam ananesine uygun olarak yıkanmıştır. Tahnit işlemi mumyalama işlemi değildir. Atatürk’ün naaşına mumyalama işlemi yapılmamıştır.
Türkçe tekbir
- Cenaze namazı kılındı mı?
Cenaze namazı, resmi tören başlamadan, saat 8’i 10 geçe, salonun ortasındaki büyük avizenin altına konmuş iki masa üzerine tabutun yerleştirilmesinden sonra kılındı. İmamlığı Prof. Yaltkaya hoca yaptı. Atatürk’ün cenaze namazının, tabutun saraydan çıkarılmasından, yani resmi törenin başlamasından hemen önce, saat 07.30 ile 08.15 arasında muayede salonunda kılınmış olduğunu söylemek mümkün. Namaza cemaat olarak orada hazır bulunanlar katılmış ve Türkçe telkin ve tekbirler getirilmiştir.”
‘İsmet Paşa arkadaşını bırakıp gitmek istemedi’
- Anıtkabir’e nakil sırasında tabutun çıkartılması sırasında kimler bulundu?
Etnoğrafya Müzesi’ndeki muvakkat kabre gömülmüş bulunan Atatürk’ün naaşını havi tabutun çıkarılmasına 4 Kasım 1953 Çarşamba günü saat 9.15’te Büyük Millet Meclisi Reisi Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes, Eski Büyük Millet Meclisi Reisi Abdülhalik Renda, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Orgeneral Nuri Yamut, Riyaset-i Cumhur Umumî Kâtibi Nurullah Tolon, eski Riyaset-i Cumhur Umumî Kâtibi Kemal Gedeleç, Ankara Valisi Kemal Aygün ve Ankara Belediye Başkanı Atıf Benderlioğlu’nun huzurlarıyla başlanıldı.
- Anıtkabir’e nakil töreni nasıl yapıldı?
09.05’te saygı duruşu ile başlayan Anıtkabir’e nakil törenine Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, İsmet İnönü, TBMM. Başkanı Şükrü Saracoğlu ve Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Atadan Hanımefendi başta olmak üzere, kalabalık bir halk topluluğu katıldı. Tören Komutanı Tümgeneral Mithat Akçakoca idi. Atatürk’ün İstiklal Madalyası, Tuğamiral Şerafettin Karapınar tarafından taşınıyordu. Top arabasına refakat eden 12 general vardı.
- Defin işlemleri islami usullere göre mi yapıldı?
Tabut alınarak, daha önce vatan toprakları ile hazırlanmış bulunan mezara baş kısmı batıya, ayak kısmı doğuya gelecek şekilde indirildi. Saatler 13.30’u gösteriyordu. Gömme işi ile meşgul olan Diyanet İşleri Başkanlığı temsilcisi mezara girerek tabutun kapağını açtı. Ata’nın naşını hafif sağına, Kıbleye çevirdi. Kefenin boğulu olan baş tarafını çözdü. Kefeni araladı. Vücut ile kefen arasında bulunan pamuklar göründü. Kefeni biraz daha araladı. Ata’nın tahnit edilmiş esmer burnu görünür gibi oldu. Belki yüzü tamamıyla açacaktı. Fakat Celal Bayar’ın ‘açma’ hitabıyla birlikte, kefenin baş tarafı örtüldü. Tabut kapağını kapadı, yukarı çıktı.”
- Mezara kimler toprak attı?
Önce Cumhurbaşkanı Celal Bayar, bir kürek anavatan toprağını, yukarıdan bakıldığında tabutun sol baş tarafına bıraktı. Sonra sırasıyla Meclis Başkanı Refik Koraltan, İkinci Cumhurbaşkanı, İsmet İnönü ve Başbakan Adnan Menderes toprak attılar. Üzüntüden yüzünün rengi solmuş olan İsmet Paşa, sedde indirilirken yardım istememesine rağmen, oradakiler tarafından tutulmuş ve tabutun üzerine bir kürek toprak bırakmıştır. Bu arada Prof. Fuat Köprülü, toprağı attıktan sonra fenalık geçirmiş, Eski Meclis Başkanı Abdülhalik Renda ise toprağı güçlükle atmıştır. Kader arkadaşını orada bırakmak istemediği için dışarıya çıkmayan İsmet Paşa’yı, Protokol Müdürü ikaz etti.
Ölüm raporu kabrinde
- Defin sırasında başka neler yaşandı?
Yürümekte zorluk çeken Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Hanım, Milli Eğitim Bakanı Rıfkı Salim Burçak’ın yardımıyla geldi. Ağlayarak, ağabeyinin mezarına toprak attı ve su serpti. O sıra görevli olarak bulunan öğrenci temsilcisi Yekta Güngör Özden koluna girerek çıkmasına yardımcı oldu. Mozole’nin girişinde sağ ve solda yer alan Onuncu Yıl Nutku ve Gençliğe Hitabe’nin yazı şablonlarını da hazırlamış bulunan Prof. Dr. Emin Barın’ın ceylan derisi üzerine hat sanatının incelikleriyle yazdığı Atatürk’ün ölüm raporu bir gümüş muhafaza içinde mezara konuldu.”