04.12.2024 - 16:36 | Son Güncellenme:
Dünya, Güneş'in etrafında 23,5 derecelik bir eksen eğikliğiyle Güneş etrafında döner. Bu eğim, yıl boyunca farklı bölgelerin Güneş ışığını farklı açılarda almasına neden olur. Yaz aylarında, Güneş ışınları daha dik bir açıyla gelir ve bu da daha fazla ısınma anlamına gelir. Kışın ise ışınlar daha eğik gelir ve ısınma daha az olur. Bu basit gibi görünen mekanizma, yaşamımızın birçok yönünü şekillendirir.
Dünya’nın ekseni tam dik değil, yaklaşık 23,5 derecelik bir eğime sahiptir. Bu eğim, Güneş ışınlarının yıl boyunca farklı bölgelere farklı yoğunluklarda ulaşmasına neden olur. Mesela, yaz aylarında, bulunduğunuz bölge genellikle Güneş ışınlarını daha dik bir açıyla alır. Bu da sıcaklığın daha fazla olmasına yol açar. Ancak, kış aylarında, ışınlar daha eğik bir şekilde gelir ve bu eğiklik atmosferde daha fazla enerji kaybetmesine yol açar. Bu yüzden de hava daha soğuk olur. Peki, eksen eğikliği olmasaydı ne olurdu? Cevap aslında oldukça basit: mevsimler olmazdı ve her yer yıl boyunca aynı sıcaklıkta kalırdı.
Birçok kişi yazın Dünya’nın Güneş’e daha yakın olduğunu, bu yüzden sıcak olduğunu hatta mevsimlerin de bu şekilde oluştuğunu düşünür. Ancak bu doğru değildir. Şimdi şaşırabilirsiniz çünkü, Dünya’nın Güneş’e en yakın olduğu dönemde, yani ocak ayında kuzey yarımkürede kış yaşanıyor. Sıcaklık durumu Dünya’nın Güneş’e olan uzaklığından ziyade, Güneş ışınlarının geliş açısıyla ilgilidir.
Mevsimler değişir, mevsimlerin değişmesine bağlı olarak tabi ki sıcaklıkta değişir. Ancak değişen tek şey sıcaklık değil, günlerin uzunluğu da değişir. Aslında, süreç tam tersi işler, günlerin uzunlukları değiştiği için, sıcaklık dolaylı olarak değişir. Peki ama nasıl oluyor? Yazın, günler uzar. Bu sebeple Güneş gökyüzünde daha uzun süre kalır ve havanın daha çok ısınmasına yol açar. Kışın ise günler kısalır ve Güneş daha erken bir şekilde batar. Daha erken batan Güneş ise havayı yeteri kadar ısıtamaz. Uzun günler, yazın enerji birikimini artırırken, kısa günler kışın soğumasını hızlandırır.