15.09.2020 - 15:32 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr
Yunan haber sitesi Greek City Times, ABD'nin Türkiye'nin Adana'daki İncirlik Hava Üssü'nde depoladığı 50 nükleer savaş başlığını Yunanistan'a taşımaya hazırlandığı yönündeki söylentilerin son zamanlarda arttığına dikkat çekti.
Haberde, "İncirlik Hava Üssü, 1955 yılından bu yana Türk-Amerikan ortak kontrolü altında. Üs, Arap dünyasına kapı eşiğinde bulunması ve Sovyetler Birliği'ne yönelik Amerikan nükleer bombalarını depolamak için uygun bir yer olması nedeniyle NATO ittifakının en stratejik varlıklarından biridir" denildi.
Avrupa Senatosu Dış İlişkiler alt komitesine başkanlık eden Wisconsin Senatörü Ron Johnson, Washington Examiner'a açıklamalarda bulundu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "rahatsız edici" dış politikasının ABD'li yetkilileri İncirlik Hava Kuvvetleri üssünden çekilme hazırlıklarını yoğunlaştırmaya teşvik ettiğini ileri sürdü.
Ron Johnson, Washington Examiner'a yaptığı açıklamada, "İncirlik'e ne olacağını bilmiyoruz. En iyisini umuyoruz, ancak en kötüsünü de planlamalıyız" ifadelerini kullandı.
ABD'li Senatör Johnson, "Türkiye'deki varlığımızı ve işbirliğimizi sürdürmek istiyoruz. Bu stratejik değişimi yapmak istediğimizi sanmıyorum ama sanırım durumun gerçekliğine savunmacı bir duruşla bakmalıyız" yorumunda bulundu.
Senatör Johnson, "Erdoğan, geçmişte Amerikalıları İncirlik'ten atabileceğini; 50 kadar nükleer savaş başlığının bölgede yeni bir eve ihtiyaç duyabileceğini ifade etmekten çekinmedi" dedi ve ekledi:
"İncirlik'ten olası bir çıkış yapmayı düşünürken, hali hazırda Yunanistan'a alternatif olarak bakıyoruz."
Senatör Johnson'ın röportaj verdiği Washington Examiner'ın haberinde "ABD Donanması, Yunanistan'ın Girit adasındaki Souda Körfezi'nde bir üs tutuyor ve Washington ile Ankara arasındaki gerilimle birlikte üssün önemi artıyor." ifadelerine yer verildi.
Johnson, "Erdoğan'ın Türkiye'yi tuttuğu yol çok talihsiz. Rahatsız edici. Bu çok endişe verici." ifadelerini kullandı ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kesinlikle Yunanistan ile askeri işbirliğimizi artırmamızın ve geliştirmemizin nedenlerinden biri de bu. Suda Körfezi'ndeki varlığımızı güçlendiriyoruz; dürüst olmak gerekirse, Türkiye'deki varlığımız kesinlikle tehdit altında."
Yunan haber sitesi Greek City Times, Türkiye'nin Yunanistan ve Güney Kıbrıs'a yönelik "saldırgan eylemlerini" açıkça destekleyen bir devlet bulamadığı için gerilen tansiyonda yalnız kaldığını ileri sürdü.
Geçen hafta dört ABD savaş uçağının katılımıyla Atina yakınlarında tatbikat başlatan Yunanistan, Batı Trakya'da provokasyona girişiyor. Yunan medyası, ABD ve Yunan tanklarının İskeçe Kayalar'da ortak tatbikata başlayacağını bildiriyor. Bugün başlayan tatbikat 18 Eylül'e kadar devam edecek.
Tatbikatta ABD ordusuna ait M1A2 Abrams tankları ve Yunan ordusuna ait LEO2HEL ile LEO2A4 tankları hareket halinde sabit hedeflere yönelik atışlar gerçekleştirecek.
Geçen haftaki tatbikatı ABD savaş uçağına binerek Yunan Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros'la birlikte izleyen ABD Büyükelçisi Jeffrey Payat'ın Batı Trakya'daki gösteriyi de yerinde izleyeceği bildiriliyor.
Görüntüleri hem Büyükelçi Payat hem de Yunan Savunma Bakanlığı tarafından paylaşılan Stolen Cerberus tatbikatı, 20 Eylül'e kadar sürecek. ABD Büyükelçisi Payat, son dönemde sürekli Atina yönetimine destek açıklamaları yapan bir isim ve Yunan medyasında sıklıkla yer buluyor.
Fransız Le Figaro gazetesi, Yunanistan'ın Türkiye korkusuyla büyük bir silahlanma programı ilan ettiğini sayfasına taşıdı. Habere göre, Yunanistan Fransa'dan 18 Rafale jeti satın alacak, bunların altısı yeni ve 12'si ise ikinci el.
Le Figaro, Fransız hava kuvvetlerinin ilk etapta ikinci el Rafale jetlerini Mirage 2000'lerin yerini alması içni göndereceğini, ardından yeni üretim jetlerin teslim edileceğini yazdı. Fransız gazetesinde yer alan bir başka analizde ise, Yunanistan'ın alacağı Rafale jetlerinin Doğu Akdeniz'deki güç dengesini değiştireceği ileri sürüldü.
Doğu Akdeniz'de müttefikleri Fransa, İtalya ve Güney Kıbrıs'la Ağustos ayında tatbikat yapan Yunanistan, Türkiye'nin azılı düşmanı Birleşik Arap Emirlikleri ile de yine Girit semalarında tatbikata girişti.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un 12 Ağustos tarihinde Doğu Akdeniz'e asker göndereceğini ilan etmesinin üzerinden 24 saat geçmeden, Yunanistan ve müttefiki Fransa Girit açıklarında ortak tatbikata girişmişti.
Tatbikatta birçok Yunan fırkateyninin yanı sıra Fransız filosunda helikopterlerin havalanabildiği FS Tonnerre tipi bir savaş gemisi de vardı. Tatbikatta ayrıca Girit'teki Suda'ya inen iki Fransız Rafale jeti de yer aldı.
ABD Jeolojik Araştırma Merkezi'nin (USGS) 2010 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, Doğu Akdeniz'in Levant Havzası bölümünde tahmini 1,7 milyar varil geri kazanılabilir petrol ve 122 trilyon kübik fit gaz var."
Türkiye'nin Mayıs ayı sonunda Akdeniz'deki yeni ruhsat başvurularını Resmi Gazete'de yayımlaması ve Dışişleri Bakanlığı'nın Twitter hesabından paylaşılan haritalar, Yunanistan'ı paniğe sürükledi. Uluslararası destek arayışına giren Atina yönetimi, Girit ve Rodos açıklarında müttefikleriyle tatbikatlar yaptı.
Türk Dışişleri, bu hafta başında ise Ankara'nın Birleşmiş Milletlere (BM) bildirdiği Doğu Akdeniz'deki deniz sınırları içinde Oruç Reis sismik araştırma gemisinin faaliyet yürüttüğü bölgeyi gösteren haritayı paylaştı.
Twitter hesabında haritaya yer veren Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes, "Yunanistan ana karasına 580 kilometre uzaklıktaki Kastellorizo (Meis) adlı 10 kilometrekarelik Yunan adası nedeniyle Yunanistan, 40 bin kilometrekare deniz yetki alanı talep ederek, Oruç Reis'i durdurmaya ve Doğu Akdeniz'i Türkiye'ye kapatmaya çalışmaktadır" dedi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı resmi açıklamada ise, Yunanistan'ın diyalog şansını kendi elleriyle kenara ittiği belirtilerek "Bölgedeki askeri varlığımız, herhangi bir tırmanmaya yol açma hedefi taşımamakta olup, tamamen, gerekmesi halinde meşru savunma hakkını kullanmaya yöneliktir. Sivil bir gemimize askeri müdahalede bulunulmasına tabiatıyla izin verilmeyecektir" denildi.
Yunanistan'ın Mısır ile 6 Ağustos Perşembe günü imzaladığı deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşma, Türkiye ile Yunanistan arasındaki müzakerelerin yeniden askıya alınmasına neden oldu. Anlaşma, Girit ve Rodos adalarının kıtasahanlıklarının kısmen kullanılması şartıyla Mısır'ın kıtasahanlığı ile dikey bir koridor oluşturulmasını hedefliyor.
BBC Türkçe'nin haberine göre, Ankara'nın 'korsan' olarak tanımladığı anlaşmanın resmiyet kazanabilmesi için, iki ülke parlamentolarında onaylanması ve ilgili koordinatların Birleşmiş Milletler'e sunulması gerekiyor.
Türkiye ise, anlaşmanın ardından Oruç Reis araştırma gemisinin sismik çalışmalar için Akdeniz’e açılacağını, Pazartesi günü yayımladığı bir NAVTEX ile duyurdu. 10-23 Ağustos arası geçerli olacak NAVTEX kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait iki savaş gemisi de Oruç Reis’e eşlik ediyor. Yunanistan da aynı gün aynı bölge için NAVTEX ilan etti ve Türkiye'nin duyurusunun yasa dışı olduğunu kaydetti.
Almanya'nın başlatması beklenen arabuluculuk girişimi, Yunanistan’ın Mısır ile anlaşma yapması, Türkiye’nin de gemilerini yeniden ihtilaflı bölgeye göndermesi ile daha başlamadan son bulmuş oldu. Her iki tarafın denizde ve havada askeri varlıklarını artırıyor olmaları bölgedeki gerginliğin sıcak çatışmaya kadar varması riskini de beraberinde getiriyor.
Ege Denizi’nden kaynaklanan kıta sahanlığı, karasuları, adaların statüsü ve hava sahası hattı gibi konularda on yıllardır süren anlaşmazlıkların, özellikle son bir yılda Akdeniz’e de yayılması Ankara-Atina hattında çok daha sert bir sürecin başlamasına neden oldu.
Türkiye, 27 Kasım 2019’da Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma anlaşması ile Yunanistan’ın Girit, Karpathos ve Rodos adalarının güneyinde kalan bölgeyi kıta sahanlığı kapsamında gördüğünü ilan etmiş ve bu anlaşmayı BM’ye kaydettirmişti. Anlaşmanın uluslararası hukuka göre bir geçerliliği olmadığını savunan Atina, 1982 tarihli Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre adaların kıta sahanlığı hakları olduğunu, Türkiye’nin ortaya koyduğu haritanın Yunanistan’ın egemenlik haklarını çiğnediğini ilan etmişti.
Avrupa Birliği (AB) de Yunanistan’ın açıklamalarını desteklemiş, Türkiye’nin 'yasa dışı' olarak tanımladığı hidrokarbon çalışmalarını durdurmasını talep etmişti. Siyasi alanda yaşanan bu gerilime rağmen, 2019’un ikinci yarısından itibaren Ankara ile yeni kurulan Atina hükümeti arasında diyalog kanalları açık tutuldu. Ancak Yunanistan’ın Fransa ile Türkiye arasında son dönemde giderek gerilen ilişkileri kendi lehine kullanma çabası ve başta AB olmak üzere uluslararası platformlarda köşeye sıkıştırmaya çalışması Ankara’nın tepkisini çekti.
Türkiye, Yunanistan’ın Kıbrıs Rum tarafı ile Akdeniz’deki diğer kıyıdaş ülkeler Mısır ve İsrail ile hidrokarbon faaliyetlerini devam ettirmesi, bunu yaparken de Türkiye ve Kıbrıs Türkleri’nin çıkarlarını göz ardı etmesine tepki duyarak pozisyonunu sertleştirdi.
Türkiye, 13 Temmuz’da Fransa’nın girişimiyle toplanan AB Dış İlişkiler Konseyi toplantısından bir hafta sonra 21 Temmuz’da 'denizcilere duyuru' anlamına gelen ilk NAVTEX’ini yayınladı ve Oruç Reis araştırma gemisinin Türkiye’nin BM’ye bildirdiği kıta sahanlığı sınırları ve 2012 yılında TPAO’ya verilen ruhsat sahaları içinde kalan bölgede sismik araştırmalar yapacağını ilan etti.
Yunanistan ise Türkiye’nin araştırma yapacağı alanların kendi kıta sahanlığı içerisinde olduğunu açıklayarak, sert tepki vermişti. Egemenlik haklarını koruma konusunda geri adım atmayacağını bildiren Yunanistan’ın teyakkuza geçerek bölgeye savaş gemilerini göndermesi, bunun üzerine Türk Deniz Kuvvetleri’nin Oruç Reis’e sağlanan güvenliği artırması bir anda sıcak çatışma tehlikesinin doğmasına yol açmıştı.
Taraflar arasındaki gerginlik, AB Dönem Başkanı sıfatıyla devreye giren Almanya Başbakanı Angela Merkel’in 22 Temmuz’da Erdoğan ve Miçotakis ile telefonda görüşmesi üzerine yatışmıştı. Ancak Ankara ve Atina arasında yeni bir diyalog sürecinin ilan edilmesinden bir gün sonra Yunanistan ile Mısır arasındaki deniz yetki sınırlandırma anlaşması imzalandı. Anlaşmanın 6 Ağustos’ta ilan edilmesinin hemen ardından Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Yunanistan-Mısır anlaşmasının 'yok hükmünde' olduğu çünkü iki ülkenin deniz sınırı olmadığı kayda geçirildi.
Yunanistan-Mısır anlaşmasına siyasi tepkinin ardından Türkiye'nin ilk somut tepkisi, 10 Ağustos sabah saatlerinde yayınlanan NAVTEX ile verildi. Duyuru, Oruç Reis gemisi ile ona eşlik edecek Ataman ve Cengiz Han gemilerinin 23 Ağustos’a kadar çalışacakları alanların koordinatlarını kayda geçirdi. Türkiye’nin NAVTEX’inden sadece saatler sonra Yunanistan da bir deniz duyurusu yayımladı ve Türkiye’nin ilan ettiği alanların Yunanistan kıta sahanlığı içinde olduğunu, dolayısıyla Türkiye’nin NAVTEX’inin yasa dışı olduğunu savundu.