06.04.2020 - 16:05 | Son Güncellenme:
Tiflis'in en sevdiğim yönü kozmopolitleşirken özünü kaybetmemesi, Gürcü kültüründen hiç kopmamış olması. Uzun süren katı ve baskıcı Sovyet dönemi sonrası kısıtlı kaynaklar ile hem kültür mirasına sahip çıkmış hem de yeni düzenlemeler ile gelecek vizyonlarını ortaya koymuşlar. Şehir çok büyük bir alana yayılmadığı için kısa sürede rahatlıkla gezilebiliyor. Ulaşım kolay ve pratik. Sadece biraz Rus alfabesi ile yazılmış isimlere dikkat etmek gerekiyor o kadar.
Gürcistan'ın başkenti Tiflis'in nüfusu bir milyondan biraz fazla. Şehir ülkemizde Ardahan yakınından doğup Hazar Gölü' ne dökülen Kura Nehri' nin dik yamaçlar arasında kıvrım yaptığı bir noktada kurulmuş. Burası savunulmaya elverişli bir dağ geçidi gibi. Nitekim Sasani Dönemi' nde nehir kıyısındaki yamaçlar üzerine kurulmuş olan kalenin o dönemdeki adı "Shuris-tsikhe"; "düşman kıskandıran" gibi bir anlama geliyor. 13.yüzyılda şehri istila eden Moğollar da kalenin zarafetinden etkilenmiş ve buraya Narin Kale adını vermişler. Bu güzel isim günümüze Narikala Kalesi olarak ulaşmış.
Kaleye tırmandığımızda geniş bir bahçe içinde bulunan 12. yüzyıl eseri Aziz Nikola Kilisesi ile karşılaşırız. Burası şehrin en etkileyici panoramik manzaralarından birine sahip. Kura Nehri kıyısı boyunca sıralanmış Gürcü ve Ermeni kiliseleri, hamamlar, ahşap oyma balkonlu evler, Barış Köprüsü ve Adalet Sarayı gibi modern yapılara eşlik ediyor.
Hz.İsa' nın havarilerinden Aziz Andreas önderliğinde daha birinci yüzyılda hristiyanlığı kabul etmeye başlayan Gürcüler Kapadokyalı aziz Aya Yorgi'nin akrabası olduğu söylenen Azize Nino'nun önderliğinde tamamen Hristiyan olmuşlar. Beşinci yüzyılda özerkliğini ilan eden kilise kendine özgü bir litürji oluşturmuş, özellikle 13. yüzyılda meşhur kraliçeleri Tamara döneminde altın çağını yaşarken dini mimaride en güzel eserlerini vermiş.
Hristiyan dünyasının yaşayan en eski cemaatlerinden biri olan Gürcüler resmi adı ile "Apostolik Otosefal Gürcü Ortodoks Kilisesi' ne mensuplar. Bir havarinin önderliğinde vaftiz olmak ile gurur duyuyor, geleneklerini korumaya büyük önem veriyorlar. Özellikle Sovyet Dönemi' nde ihmal edilen kiliselerini 1991 yılında ülke bağımsızlığını kazandıktan sonra özenle restore etmişler ve eski günlerde olduğu gibi ibadetlerini sürdürüyorlar. Tiflis' in en büyük kilisesi olan ve ismini Kutsal Topraklar' da bulunan Zion Dağı' ndan alan Sioni Katedrali Gürcü Ortodoks Kilisesi' nin merkezi olarak kabul ediliyor.
Tiflis' te en çok dikkatimi çeken detaylardan biri de Müslüman, Hristiyan ve Museviler'in aynı İstanbul' da ya da Kudüs' te olduğu gibi yan yana birlikte yaşamaları ve ibadethanelerinin de birbirine yakın olması oldu. Bir Gürcü Ortodoks Kilisesi olan Sioni ile Ermeniler'in Gürcistan' daki en büyük kilisesi olan 16. yüzyıldan kalma Noraşen'in arasında sadece iki sokak var. Büyük Sinagog buraya 300m. mesafede, Cuma Camii ise sadece 600m. uzaklıkta ve hepsi ibadete açık.
Ermenistan ile sınır komşusu olan Gürcistan' da hatırı sayılır bir Ermeni nüfusu olagelmiş. Burada yaşayan zengin bir Ermeni olan Baron Satat 16.yüzyıl başında kiliseyi inşa ettirdiği zaman buraya Surp Astvatzatzin (Kutsal Meryem Ana) Kilisesi adı verilmiş. İsfahan Ermenilerinden Yeni Culfa'lı Nazar Hoca'nın 17. yüzyılda gerçekleştirdiği büyük restorasyondan sonra yenilemeler sürmüş. Sovyet Dönemi sonrası tekrar elden geçirilen kilisede ibadet devam ediyor, bugünkü resmi olmayan adı ise (Noraşen Kilisesi) yenilenmiş anlamına geliyor.
Tarihi şehir merkezi Kura Nehri' nin kıyısında ve Narikala Kalesi eteklerinde konumlanmış. Efsaneye göre şehrin kurucusu Kral Vakhtang'ın şahini bir sülünün peşinde buradaki şifalı suları keşfetmiş. Kral şahininin bulduğu pınarbaşında kurulmasını emrettiği şehre sıcak yer anlamına gelen "Tbilisi" adını vermiş. Safevi idaresi döneminde termal kaynakların üzerine hamamlar, hemen yakınına da Jumah (Cuma) Camii ve Orta Asya esintili mavi mozaik çinileri ile Mavi Cami inşa edilmiş.
Kura Nehri' nin karşı yakası Isani adı ile biliniyor. Burada sarp bir kaya üzerine 12. yüzyıl eseri Mtakveli Kilisesi yer alıyor. Bütün şehre tepeden bakan bir konumda yer alan bu kilise Meryem Ana' nın Göğe Yükselişi' ne adanmış. Kilisenin bulunduğu terasta 1961 yılında Elguja Amashukeli tarafından şehrin kurucusu Kral Vakhtang'ın gösterişli bir heykeli dikilmiş.
Bu yakanın en güzel yapılarından biri olan Darejan Sarayı 18. yüzyılda dönemin Gürcistan Kralı II. Erekle'nin eşi için Isani Hisarı surları üzerinde yaptırılmış. Kraliçe Darejan Gürcistan Krallığı'nın Rusya tarafından ilhak edilmesini engellemek için çok çaba harcaması ile tanınıyor. Şehre hakim bir konumda bulunan sarayının en dikkat çeken öğesi ince dantel gibi işlenmiş ahşap süslemeli balkonu.
Gürcistan İran ile süregelen savaşlar sonrasında kraliçenin bütün engellemelerine rağmen 19. yüzyıl başında Rus hakimiyetine girmiş. 19. yüzyıl boyunca Çarlık Rusyası egemenliğinde itibar gören ülkenin ekonomisi de İran ve Orta Asya' ya yakınlığı sayesinde ticaret ile gelişmiş. Ekim Devrimi sonrasında Gürcüler bağımsızlıklarını ilan etmekle birlikte kısa bir süre sonra Sovyetler Birliği' ne dahil olmuşlar. Bu dönemde Avrupa kültürü ile tanışan başkent Tiflis' te yeni gelişen semtlerde Rus ve İtalyan mimarların tasarladığı neoklasik tarzda binalar göze çarpıyor.
Şehrin çehresi gelişirken bilim ve sanata da önem veren Gürcüler 1918 yılında Kafkaslar bölgesinin ilk geniş ölçekli bilim kurumu olan Tiflis Üniversitesi' ni kurmuşlar. Rus üniversitelerinde eğitim almış ilk akademisyenler Sovyet döneminde çalışmalarını sürdürürken başarıları ile çok sayıda devlet onur madalyası ile de ödüllendirilmişler. Üniversite şu an beş bin kişiye ulaşan akademik kadrosu ve on sekiz bin kadar öğrencisi ile sadece bölgenin değil dünyanın da saygın eğitim kurumları arasında yer alıyor.
70li ve 80li yıllarda Rusya' da hakim olan sosyalist modernizm akımının önemli örneklerinden biri olan Siyaset Okulu Binası Agmashenebeli Caddesi üzerinde bulunuyor. Şehrin birçok yerinde bu dönemde inşa edilmiş ilginç yapılar görmek mümkün. Eski Gürcü kiliselerinden esinlenerek tasarlanan Ritüeller Sarayı, Milli Bilim Kütüphanesi ve Isani Metro İstasyonu bu akımın en özgün örnekleri arasında.
Gürcüler özgün tasarımlı modern yapıları tarihi doku içinde değerlendirirken doğadan da esinlenmişler. Kura nehri kıyısında geniş bir park içinde yer alan Kamu Hizmetleri Binası 2010 yılında hizmete açılmış ve bu vizyonun en güzel örneği. Eğimli çatılar ve ağaç dallarını anımsatan sütunlar bana biraz Gaudi' nin organik tasarımlı eserlerini hatırlattı.
1981de açılan Rezo Gabriadze Kukla Tiyatrosu Tiflis'in en eğlenceli ve özgün kültür adreslerinden biri. Bina ilk bakışta renkli görüntüsü ve eğik saat kulesi ile masallardan çıkmış gibi duruyor. Sadece seksen kişilik küçük bir salonu bulunan bu minik tiyatronun kurucusu Rezo Gabriadze Kutaisi doğumlu bir tiyatrocu, yazar ve film yönetmeni. Kuklalar ile daha geniş bir sanatsal ifade alanı yakaladığına inanan Gabriadze Stalingrad Savaşı, Baharımın Sonbaharı, Mareşal Fante'nin Elması gibi oyunlarını Rus klasik müzik eserleri eşliğinde kendi tasarladığı kuklalar ile sergiliyor.
Tiflis' e kadar gidip hele de bu kadar gezdikten sonra biraz ziyafete ne dersiniz? Tarihi şehir manzarasına karşı oturup peynirli ve yumurtalı pide Haçapuri'yi denediğinizde Bafra pidesini hatırlarsanız hiç şaşırmayın. Gürcü mantısı Khinkali de bizim Kayseri mantısının biraz irice versiyonu. Tabakta porsiyon olarak değil tane ile sipariş ediliyor. Nar ekşili fasulye yemeği Lobya ve güveçte kuzu eti ile yapılan Kaşkuşhuli denemeye değer diğer alternatifler. Gürcüler taze kişniş çok seviyor. Her yemeğin yanında çeşni olarak görebilirsiniz.
Kafkas bölgesinin diğer halkları gibi Gürcüler de savaşlardan ve istilalardan nasiplerini almışlar. Geçmişin kahramanlık öyküleri zamanla halk efsanelerine dönüşerek saza söze ve danslara yansımış. Kafkas danslarında asker güçlü kuvvetli, çevik ve ataktır. Her askerin bir mahareti vardır. Hem aralarında yarışır hem omuz omuza cenk ederler. Her askerin köyünde sevdiği bir kız vardır. İnce, narin, melek gibi güzel, sekmeye çekinerek atar adımlarını. Kız uzaktan sevilir, kavuşmak hayaldir, hele kızı babasından istemek olmayacak iştir. Kars Kafkas danslarını hatırladınız mı? Aynı öyle.. Ne de olsa kapı komşusuyuz. Biz biraz onlar gibi, onlar biraz bizim gibi..
Kafkasların göğsü sert kalbi pamuk Gürcüleri ülkelerine Kartvelia, kutsal saydıkları Toprak Ana' ya Kartlis Deda diyorlar. Anne ülkeleri o danslarında tasvir ettikleri narin güzel kızlar gibi nazik, kırılgan öte yandan çelik gibi güçlü, dayanıklı.. Binyıllara meydan okumuş o ananın gözleri gerçekleri görüyor. Dostça geleni kadehindeki şarap ile karşılıyor, misafir ediyor. Gözü kem göreni ise keskin kılıcının gazabı ile.. Bu heykel Tiflis semalarını süsleyen Sololaki tepesine Gürcistan'ın kuruluşunun bin beş yüzüncü yılında yani 1958 yılında dikilmiş. Tacına dikkat edin, bizim kafkas dans kostümlerindeki detaylar ile benzeşmiyor mu?Evet benziyor, komşumuz, kültür paydaşımız Gürcistan. Corona günleri bitsin, dostlukla bizleri bekliyor.
Tiflis'in kışları oldukça sert geçer, yazları ise Tolstoy'un romanlarına konu olacak kadar meşhur sıcaklar ile. Bu nedenle Tiflis'i gezmek için bahar ve sonbahar aylarını tavsiye ederim. Ben kasım ayında yaptığım ziyaretten çok keyif aldım. Sonbaharın renkleri eşliğine yaptığım sakin yürüyüşler ile istediğim her yeri rahatlıkla gezdim. Moskova Metrosu' nun küçük bir örneği olan Tiflis Metrosu ile biraz daha uzak mesafelere ulaşmak ta kolaylıkla mümkün oluyor. Türkiye'nin kuzeydoğu sınır komşusu Gürcistan ülkemizden giden ziyaretçilere vize uygulamıyor. Dahası Kıbrıs' a gider gibi sadece nüfus cüzdanı ile ülkeye giriş yapabiliyoruz. Uçuş mesafesi kısa, konaklama seçenekleri çok ve fiyatlar genelde uygun. Seyahatlerimizi ertelemek zorunda kaldığımız ve sosyal mesafeye dikkat etmemiz gereken bu sıkıntılı günler geçtikten sonra keyifli bir keşif rotası olarak tavsiye ederim. yeni keşifler için tekrar yollara düşebilmek dileği ile.. #EvdeKal #EvdeKalTürkiye