16.08.2018 - 12:16 | Son Güncellenme:
Yeşilliğiyle nam salmış şehrimize büyük bir gaz ile aralık ayında gittiğimiz için o yeşilliğin çok farkına varamadık fakat ülke içerisinde yaptığımız yolculuklar ve biraz da hayal gücümüzün yardımıyla Ljubljana’nın yeşil başkent ünvanını boşuna almadığına ikna olduk.
Ülkenin büyük kısmı Slovenya Alpleri ile kaplı ve bolca sahip olduğu ormanları sayesinde Slovenya’nın %60’ından fazlası yeşil alan. Parçalanan Yugoslavya’dan ayrılan ülkelerden biri olan Slovenya bağımsızlığına 1991 yılında kavuşmuş. Burada yaşayan insanlar savaştan ve kaostan epeyce nasibini almış olmalılar ki şu an onların keyfini kolay kolay kimse kaçıramaz modunda hayatlarını yaşıyorlar. İnsanlar görünürde gayet sıcakkanlı ve yardımseverler. Biraz daha ileri giderek Slovenya’nın diğer ex-yugo ülkelere kıyasla bi tık daha batı Avrupa’ya yakın olduğunu söyleyebiliriz. Coğrafi konumun da bunda etkisi olduğunu düşünüyoruz. Bir diğer nedeni ise burası aslında Yugoslavya döneminin en fazla yatırım alan yeri olduğu için söyleyebiliriz. Tabii ki bunu sokakta yürürken anlamıyorsunuz fakat araştırdık öyleymiş.
Bir çok Avrupa başkentinde olduğu gibi burada da şehrin içinden bir nehir geçiyor ve Ljubljanicaismindeki bu nehir şehrin eski ve yeni merkezlerini ayırıyor. Kalenin bulunduğu taraf ve kalenin eteklerinde kalan kısım şehrin eski merkezi ve nehrin öteki tarafı ise şehrin yeni merkezi olarak adlandırılıyor. Nehir boyunca uzanan mekanlar ise şehrin en güzel kısmını ortaya çıkartıyor. İki tarafı birbirine bağlayan her bir köprünün ise ayrı bir hikayesi var. Köprülerin hepsi birbirinden değerli ve güzel manzaralar sunuyor. Bu arada diğer ex sosyalist ülkelere göre kıyas yaparsak Ljubljana’nın merkezinde yürürken sosyalizmin mimari izlerini görmek pek mümkün değil. Geniş cadde ve sokakları veya mono blok yapıları görmüyorsunuz. Bu bakımdan bizi şaşırttın Ljubljana.
Ljubljana’ya Türkiye’den gelmeyi planlıyorsanız THY’nin tarifeli uçuşlarıyla bunu yapabilirsiniz. Uçak biletleri ucuz mu diye sorarsanız cevabımız hayır. Çok hareketli bir hat olmadığından mıdır bilinmez fakat fiyatlar ortalamanın bir tık üstünde. Eğer hava yolu ile gelirseniz şehire ulaşmak için otobüs kullanabilir.Bizim Slovenya’ya gelişimiz ayrı bir deneyim oldu. Biliyorsunuz amaç en hesaplı şekilde gezmek. Bunun için ne yapalım diye düşünürken aklımıza Bla Bla Car geldi ve bir baktık ki Viyana’dan Bla Bla ile geliş 18 Euro gidiş 22 Euro. Bu tren ve otobüs biletinin yarısı anlamına geliyordu. Uçak biletine bakmadık bile. Bla Bla Car seyahatini biz sevdik. Bu yüzden bununla ilgili ayrı bir yazı hazırlamayı planlıyoruz ve bize 2. bi seyahat planı yaptıracak bütçe dostu hamleleri seviyoruz.
Ljubjana küçük bir şehir olduğu için old town’da veya yeni şehir kısmında bir hostelde kalmayı tercih edebilirsiniz. Hem bu şekilde hareketli gece hayatı sonrası yatağınıza dönmek için fazla uğraşmamış olursunuz.Biz Gloria isimli bir guesthouse’da kaldık. Preseren meydanına yürüyerek 8 dakika uzaklıkta olan bu evi sadece ev sahibi yüzünden bütün Türk halkına tavsiye edebiliriz :) Tatlı mı tatlı iyi mi iyi olan süper ev sahibi ne yaptı biliyor musunuz? Montumuzun otobüste çalındığını kendisine söylediğimizde bize kendi montunu verdi ve yetmezmiş gibi yolculukta üşürsün al bunu sende kalsın dedi. Otelin ise gecelik 2 kişi 59 euro gibi bir fiyatı vardı.Bu şehirde kalış süresi ne kadar olmalı sorusunun cevabı ise bizce 2 gün. Cuma ve Cumartesi gecelerini burada geçirmenizde fayda var. Burası minik bir öğrenci şehri olduğu için vaktinizi çok çok güzel geçireceğinize eminiz.
Bakın burası çok önemli. Avrupanın en yeşil ülkesinin en yeşil başkenti olan Ljubljana’ya ilkbahar’da gelmelisiniz. Bizim gibi woohaaa neee Slovenya’mı??? Hadi hemen gideliiiiimmm diyip Aralık ayında yollara düşerseniz yeşile dair sadece hayal kurarsınız. Biz bir hata yaptık, siz yapmayın. Bu hatadan dolayı Slovenya’ya ilkbaharda tekrar geleceğiz. Evet bunu yapacağız. Çünkü farkındaysanız yemyeşil bir tane bile fotoğraf çekemedik!
Ljubljana gezilecek yerleri 1 gününüzden fazlasını almayacaktır. Tabii müze gezme hevesinizi bilmediğimiz için bu durum müzelere göre değişkenlik gösterecektir. Şehirde bolca müze ve sanat galerisi var.Gezilecek turistik noktaların tamamı birbirlerinden 10’ar dakikalık yürüme mesafe uzaklıkta olduğu için yayıla yayıla gezebilirsiniz. Tura başlama noktası olarak önerimiz Preseren meydanı olacaktır. Bu meydanı gördükten sonra nehir boyunca yürüyüş yaparak hem o güzel köprüleri hem de bir çok güzel restoran & cafe’yi görebilirsiniz. Preseren meydanının karşı tarafına geçerek ise şehrin Old Town kısmını gezebilir ve sonrasında yürüyerek kaleye ulaşabilirsiniz. Kalede bir panaromik şehir fotoğrafı çektikten sonra kapanış ve Metelkova’ya geçebilirsiniz. Ertesi gün ise Tivoli parkının çimlerinde yuvarlanıp sonra yine Metelkova’ya geçebilirsiniz
Eğer kuş bakışı Ljubljana nasıl olur diye merak ettiyseniz bunun gerçekleşmesi için Kale’ye çıkmanız yeterli olacaktır. Şehrin koruyucusu olan bu görkemli kale 11. YY.’da inşa edilmiş olup 12. YY’da günümüzdeki halini almıştır. Bu güzel manzaranın ve kaleye ulaşmanın bir bedeli yok sanıyordunuz değil mi? Yanıldınız! Dik mi dik bir yokuşu var ve çıkmanız performansınıza bağlı olarak 10-15 dakika sürecektir. Aralık ayının karlarında tırmandığımız bir yol olduğu için bizce şikayet etmeden çıkılabilir.Kaleye çıkan yolun başlarında ise bonus niteliğinde harika bir vintage shop var ve burada Yugoslavya dönemine ait eşine ender rastlanan pek çok eşya bulabilirsiniz. Burayı gezerken fark ettik ki aslında o dönemlerin popüler kültürüne ait birçok değeri paylaşıyormuşuz. Bu dükkandayken sizi çocukluğunuza götürecek birçok şeyle karşılaşacaksınız. Ayrıca burada sosyalist dönemin bisikleti olan Pony’leri 2 saati 5 euro’ya veya tüm günü 12 euro’ya kiralayabiliyorsunuz.
Adını Slovenya’nın en ünlü şairi olan Dr. Ferenc Preseren’den alan bu meydanda Christmas dönemine özel Noel marketi kurulup Slovenya’nın en büyük yılbaşı ağacı buraya getiriliyor. Biz bu dönemde şehri ziyaret ettiğimiz için bizim için şehrin en güzel noktası burası oldu.Preseren meydanı, yolların kesişmesinden ortaya çıkıyor ve şehrin orta çağ tarafına açılann kapılarından bir tanesinin girişinde yer alıyor. Meydanın önündeki kesişen yollar ise Tromostovje olarak adlandırılıyor. Bahsedilen kapı tabii ki günümüzde burada yer almıyor ve 19. YY’da yıkılan şehir duvarları sebebiyle burası günümüzdeki meydan halini alıyor. Bu meydanda aynı zamanda 17. yüzyıldan kalma bir kilise yer alıyor. Meydanın tam ortasında ise şairimiz Ferenc Preseren’i tasvir eden bir heykel yer alıyor.
Tromostovje Köprüsü'nün hikayesine gelirsek, Türkçe çevirisi üçlü köprü ve daha önce görmediğimiz değişiklikte bir görüntü sunuyor. 3 tane kesişen köprünün bu şekilde yapılmasının ise bir amacı var. Sağ ve sol taraftaki köprüler yaya gidiş ve gelişi için yapılırken ortadaki köprü ise araçların geçişi için yapılmış. Preseren meydanının trafiğe kapalı olduğunu düşünürsek artık bu araç geçiş amacının geçerli olmadığını söyleyebiliriz.Ekin & Orçunhttp://instagram.com/yolkurehttp://yolkure.com