23.08.2021 - 02:02 | Son Güncellenme:
Adım Güntülü Yalçın 28 yaşındayım ve 9 yaşından beri İzcilik ile başlayıp, dağcılıkla devam eden yaşam serüvenimde fırsat buldukça yeni ülkeleri ve şehirleri keşfetmeye çalışıyorum.
Zaman zaman otostop ile zaman zaman ulaşım araçları ile olabildiğince geziyor ve yeni kültürler keşfetmeye çalışıyorum. Yardım projeleri yönetiyor, doğal afetlerde çalışıyor ve her geçen gün kişisel gelişimimi ileriye taşıyacak yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum. Profesyonel olarak birkaç adrenalinli sporla uğraşıyorum ve bunu bir yaşam şekline dönüştürdüm.
Melisa ile birkaç ay önce tanıştık. Doğuştan görme engelli 23 yaşında pırıl pırıl birisi. Tandem bisiklet ile iller arası sürerek ve kamp yaparak geziyordu ve şu an yaşamakta olduğum Fethiye’den geçerken bisikletleri bozulmuştu.
Sosyal medya aracılığı ile bana ulaştılar ve evimde misafir ettim. Daha önce Likya yolunu yürüdüğünü, farklı sporlar ile ilgilendiğini duyduğumda konu dağcılıktan açıldı ve Melisa’nın da bunu yapabileceğini düşündüm.
Engellerin yalnızca kafada olduğunu kanıtlamak istedik. Kadın veya erkek olmanın, görme ya da bedensel engelin bir sporu yapmak veya 5137 metreye tırmanmak için engel olmayacağını, insan isterse her şeyi başarabileceğini tüm dünyaya göstermekti bu projenin amacı.
Tırmanıştan önce normal şartlarda çok yüksek irtifa olarak adlandırdığımız 4500 üzerinde bir dağa gidilecekse öncelikle 3500 -3900 rakımlı dağlarda antrenman ve kondisyon çalışıyoruz.
Aklimatizasyonun sağlanması için vücudumuzu önceden hazırlıyor, beslenmemize dikkat ediyoruz. Dağ öncesi protein ağırlıklı beslenerek vücudumuzu güçlendiriyor, dağda sıklıkla hızlı enerjiye dönüşecek karbonhidrat tüketerek ise sağlığımızı riske atmadan gidip gelmeye özen gösteriyoruz.
Hazırlıkların en önemlisi ise mental hazırlık aslında. Dağdan başka bir şeyi düşünmeyip zirveye odaklanıyoruz. Aynı dağa daha önce çıkmış olsak dahi olabilecek aksaklıları her zaman değerlendiriyoruz. Rotayı, hava durumunu, malzemelerimizi sıklıkla kontrol ediyoruz.
Melisa zaten sportif bir kişiliğe sahipti ancak daha önce Likya Yolu hariç arazi tecrübesi, dağ tecrübesi ve en önemlisi yüksek irtifa tecrübesi yoktu.
Dağa tırmanmaya uygun ekipmanları da yoktu. Kulübüm olan İstanbul Zirve Dağcılık destekleri ile Melisa’nın ekipmanlarını toparlamaya başladık ancak giyim olarak eksiğimiz mevcuttu hala, dağcı kadın arkadaşlarımdan biri olan Bahar Nisa Erol’un yedek dağ kıyafetlerini Melisa’ya hediye etmesi üzerine her şeyimizi tamamladık ve büyük bir heyecan ile yola çıktık. .
Orcamp sponsorluğunda gerçekleşen tırmanışımızın başında Melisa da oldukça heyecanlı idi. Görme engeli sebebi ile başlarda herkesin üzerine fazla düşmesinden rahatsızdı yalnızca.
Tırmanışın ilerleyen saatlerinde tabi herkes Melisa’nın kendi başına yapabileceği ve yapamayacağı şeyleri anladı. İlk gün 3200 kampına hareket ettik ve oldukça rahat bir şekilde geldi.
Ertesi sabah uyanıp 4200 kampına hareket ettik, 12 kişilik ekibimizden 3 kişi melisaya eşlik etti ben ise ekip ile beraber hızlı şekilde 4200’e vararak kampı kurup hazırlamaya gittim.
Oldukça yavaş gelmeleri sebebi ile hava muhalefetine kaldılar. Kar yağışı, dolu ve şiddetli fırtınanın üzerine gitgide eğimi artan arazide ikinci gün oldukça yorulmuş, üşümüş ve devam etmek istemiyordu.
Ben de 9 gün uykusuz yangında çalışmıştım. 3 kere zehirlenme geçirmiş oksijen desteği ile hep devam etmiştim ve dizimde sorun, vücudumda ise yanıklar mevcuttu.
Tırmanış öncesi dahi zirve yapmamın sağlıksal olarak mümkün olmadığını düşünüyordum. Proje sahibi olarak 4200’e kadar manevi olarak eşlik etmek için oradaydım. Melisa’nın yorgunluğu, mental olarak zorlanması, uygunsuz hava koşulları her şey çok zor olduğu için Melisa’nın devam etmesi için ben de zirveye hareket etme kararı aldım.
Ya beraber zirveyi görecektik ya da beraber dönecektik. İkimizin de bunu yapabileceğine inandım. Zirve dönüşü Melisa gerçekten çok yorgundu ve bir daha asla dağa çıkmayacağını söylüyordu.
Bunu onlarca dağa çıkmış bazılarında ilke imza atmış olarak her dağın bir aşamasında ben de söylüyorum. Ancak yorgunluk ve aradan kısa bir zaman geçtiğinde hep yenisi için hazırlanmaya başlıyorum
Ağrı Dağı’nın volkanik dağ olması sebebi ile arazi koşulları 4200 kampına kadar rahat bu aşamada zaten bizim de tırmanışlarda kullandığımız batonu günlük yaşamda kullanıyordu.
Baton desteği ile ilerledi. Yanında dönüşümlü olarak koluna birisi girdi. BUDAK spor kulübünden benim de tüm dağlara beraber gittiğim dağ partnerim ve manevi babam Yüksel Işık, Zirve Dağcılık kulübünden İhsan Celep ve Cem Çelik büyük destekti. Ön ve arkasında da biri durarak tüm tırmanış boyunca tek tek önünde ne olduğunu nereye basması gerektiğini sözlü olarak anlattı. Üst ekipman olarak bir eksiği yoktu zaten. İrtifadan etkilenmesi veya Akut dağ hastalıklarından birine yakalanması ihtimaline karşı ise yanımızda gerekli ilaçlar ve malzemeler mevcuttu.
Ağrı Dağı Türkiye’nin en yüksek dağı ve arazi zorluğu çok olmamasına karşın, yürüyüş çok uzun sürüyor. Hiç deneyimi olmayan kişileri turizm amaçlı şu an zaman zaman çıkarıyorlar ancak biz bunu doğru bulmuyoruz.
4500 üzeri tüm dağlarda konu arazi zorluğu değil, irtifa oldukça tehlikeli bir iş. Akut dağ hastalıklarına yakalanabilirsiniz ve helikopterin dahi gelemediği bir irtifada dağ ile baş başasınız.
Eğitimsiz, bilgisiz, ekipmansız bu tarz şeyleri denemek, ölüme yürümek demek.Daha önce 3000 ya da 4000 rakımlı başka dağları denemeden, kondisyon olmadan, arazi tecrübesi olmadan kesinlikle dağa adım atılmamalı. Bilinçsizce bir hevesle çıkılan her dağ, kişilerin hayatlarına risk teşkil etmekte ve dağ kazaları bu yüzden meydana gelmektedir.
Bu tırmanış ile 3. kez oldu. İlk denememizde yalnızca 4200 kampına gidebilmiştik. O zamanlar dağ tırmanışa yasal olarak kapalı idi ve olumsuz bazı koşullar sebebi ile dönmek zorunda kalınmıştı.
2. Tırmanışımı Yüksel Işık ile 2019 yılında gerçekleştirdim. İlk zirvemizdi ve hava çok kötüydü. 4200 kampını yerinden söküp atan bir fırtınaya maruz kalmıştık ve bir gün önce dağda birçok dağcı kaybolmuş arama kurtarma başlatılmıştı.
Bunlara rağmen zirve yapmayı başarmıştık. Son tırmanışım olan 3. Ağrı tırmanışını ise Melisa için organize ettik. Yangında yoğun çalışma sebebi ile zaten çok yorgun ve uykusuz gitmiştim.
Üstüne verilen serumu daha önce almış olmama ve herhangi bir alerjim olmadığını bilmeme rağmen tırmanıştan bir gün önce seruma vücudum alerjik reaksiyon gösterdi ve büyük bir sorun daha yaşadım. Hava çok soğuktu ve kar yağışı vardı. Ancak her adımımda tüm bu olumsuzluklara rağmen Melisa'yı ve yapabileceğimi düşünüp motive oldum.
Tırmanışa 11 Ağustos günü sabah uçağı ile gittik. Ağrı Havalimanı’ndan Doğu Beyazıt şehir merkezine gidip bizi bekleyen araçlarımıza eşyalarımızı yükleyip öğlen saat 12 sularında dağa hareket ettik.
Aynı gün içerisinde hemen yürüyüşe başladık ve 2000m de yer alan Çevirme köyünden başlayarak hızlı bir şekilde 3300 rakımda yer alan kampa ulaştık. Sabah 7’de kalkıp kampımızı topladık ve kahvaltının ardından sabah 9.00’da 4200 kampına doğru harekete geçtik.
Saat 12.00 civarında 4200 kampına varıp kampımızı kurduk. Aynı gece Melisa Yılmaz, Yüksel Işık, Cem Çelik ve İhsan Celep yavaş ilerledikleri için saat gece 12.00 gibi zirve için harekete geçti.
Yüksel Işık ve ben rotayı biliyorduk. Geri kalan 7 kişi ile ben de saat gece 2.00 da zirve için hareket edip yolda onlara yetiştik. Ekip arkadaşlarımızdan biri 4200 kampından ayrılmamızdan kısa bir süre sonra geri dönmek zorunda kaldı ve yolumuza 7 kişi devam ettik.
Sabah 6.05 civarı buzula vardık. Kramponlarımızı takıp buzulu geçmeye başladık ve 7 de zirvede olduk. Melisa’nın çok yorulması ve irtifadan biraz etkilenmesi sebebi ile soğukta uzunca bir süre Melisa ve diğer ekibi beklemek zorunda kaldık.
Bu sebeple çok fazla üşüdük ancak saat 8.20 civarı Melisa ve diğer ekip de zirveye geldi. Fotoğraf ve video çekimi için On Dokuz Mayıs Üniversitesi Radyo Sinema Televizyon bölümünde okuyan Buğrahan Mayuk tüm tırmanış boyunca bizimleydi ve kısa bir belgesel filmi için görüntüler aldı.
Zirve yapmamızın ardından hemen 4200 kampına oradan 3200 kampına ve aynı gün 2000 rakımlı Çevirme Köyüne inerek araçlarımıza bindik ve saat 21.00 da otelimize yerleştik. Diğer ekip arkadaşlarım Akif Uzgören, Funda Dağ, Çınar & Ali Yorulmaz , Samet Türktekin ve Burak Kargın’ a bu güzel projede yer aldıkları için teşekkürler.
Genel ve toplu bir liste olarak yazacak olursam;Giyim: Termal alt-üst içlik , Çorap, Termal Mes, Bere, iç eldiven, kaz tüyü eldiven, boyunluk, rüzgar geçirmez pantolon, polar, softshell, kaz tüyü mont, kar gözlüğü, güneş gözlüğü, çorap, tam otomatik veya yarı otomatik dağcılık botu
Teknik Ekipmanlar: Dağcılığa uygun çanta, yüksek irtifa matı, uyku tulumu, 4 mevsim çadır, kafa feneri, baton, krampon, kazma, kask, emniyet kemeri, pursik, perlon, kısa ip, Mutfak ekipmanları, Termos, Camel Bag. Dediğim gibi bu çok genel bir liste kişisel olarak kullandığımız diğer ekipmanları eklemedim. Demirbaş olarak bunları kabul edebiliriz.
Ürünler oldukça farklı markalarda farklı fiyatlara satılıyor ancak günümüz kurunu hesap alarak, çok da iyi olmayan idare edecek bir yukarıdaki ekipman listesini dizmek 30.000 TL civarında.
Biraz daha konforlu ekipmanlar almak istersek bu maliyet yaklaşık 50.000 TL yalnızca ekipman ücreti.Dağ konusunda da alacağınız hizmete bağlı olarak masraflar çok değişmekte. Uçak, otel, yeme içme, katır ücreti gibi birçok farklı hizmet mevcut. Ancak minimum kişi başı 2000 TL de bir kişinin dağa tırmanma ücreti diyebiliriz.
Ağrı Dağı’na çıkışlar geçen yıla kadar yasaktı bu yüzden valilikten izin ve TSK’ya bilgi dahilinde çıkış yapılabiliyordu ve bu izinlerde kolay kolay alınamıyordu.
Geçen sene dağın tırmanışa açılması ile herkese açık hale geldi. Yasal olarak bir zorunluluk olmasa da kulüp bünyesinde olsun olmasın her daim bir dağa çıkarken bölge jandarmaya isim listesi ile birlikte haber vermek gerekli.
Dağda başınıza gelebilecek olası bir şeyde bilgi akışı ile zaman kaybetmektense hemen müdahaleye geçilebilir. Biz, bizimle tırmanacak kişilerde lisans ve eğitim şartı koşuyoruz. Kulübüm de aynı şekilde. Bu tırmanışta yalnızca Melisa’da yoktu. Ancak, yanında eğitimli 11 kişi olduğu için Melisa’yı çıkardık.
Eğitimleri tamamlayıp, dağ tecrübesi edinmek için aslında çok uzun bir süre. Ancak yalnızca kondisyon açısından 4 5 ay yeterli bir süre.
Tırmanışın en zorlu kısımlarından birisi ani hava değişimleri. Özellikle volkanik dağların kendilerine özgü bir klimatolojisi var. Rakım yükseldikçe bu daha da zorlu bir hale geliyor.
Tırmanışa atlet ve spor ayakkabı ile başlayıp kar fırtınalarında git gide giyinerek dağcılıkta katmanlama dediğimiz sisteme geçiyoruz. 3 kat halinde giyiniyor ve ani hava değişimlerine eklenen yüksek efor ile terlemeden hemen üzerimizi çıkarıyoruz.
Dinlenme molalarında tekrar giyiniyoruz. Bu hava değişimleri bedenen ve zihnen hepimizi çok zorlasa da bu sporun zaten en güzel noktalarından biri bu. Bazen 50 derece sıcaklıktaki bir sahil şeridinden eksi 20 deki bir dağa 2 gün içerisinde yükseliyorsun. 2 gün içerisinde 70 derece sıcaklık farkına maruz kalan bedeninin her koşula sağladığı uyuma hayran kalıyorsun.
Güvenli tırmanış aslında hepsi. Eğitimini tamamlamış bilinçli kişilerden oluşan bir ekip, kaliteli ve seni riske sokmayacak ekipmanlar, hesaplı ve enerjini diri tutacak yiyecekler buna dahil.
Ben genelde kalabalık tırmanışlara katılmıyorum. Yıllardır 2 maksimum 3-4 kişilik tırmanışlara gidiyoruz ve uzun süredir beraber tırmandığımız kişilerle olduğumuz için neye sinirlenip sınırımızın nereye kadar dayandığını hepimiz biliyoruz. Nerede hangi riski alabileceğimizi birbirimizi tanıdığımız için biliyoruz. Ekipman eksiği bir kişide varsa dahi ekip ruhu ile bunun eksikliğini birbirimize yaşatmıyoruz.
İyi ekipmanlara ve uzun süredir benimle tırmanan ekip arkadaşlarına sahibim. Yılların vermiş olduğu tecrübeler ile de artık güvenlik kısmında ne yapıp ne yapmayacağımıza çok eminiz.
Ekipmanlarımız sağlam ve neyi nerede kullanmamız gerektiğini biliyoruz. Tereddütte kalmıyoruz. Zirveyi hedefleyip yola çıkıyoruz ve tecrübe buradaki en büyük güvenliğimiz.
Bir zirve tırmanışındaki en önemli konu da bence bu. Tecrübeniz yoksa gereksiz risklere girmekten kaçınmalı ve dönmeyi bilmelisiniz. Aksi halde ölüme yürüyoruz aslında her birimiz. Tecrübeli ve eğitimli biriyseniz yıllardır dağın orada olduğunu ve yine gelip yine deneyebileceğinizi biliyorsunuz. En iyi dağcı evine dönebilen dağcıdır! Cümlesinden uzaklaşmıyoruz.
Bunu nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Saatlerce verilen emek, yorgunluk, hava muhalefeti, yüksek rakımda rahat uyuyamamanın vermiş olduğu uykusuzluk, düşük oksijen seviyesi ve nefes alamama sorunu en temel şeyler.
Bunun yanı sıra artık gerilen sinirleriniz, basınç gibi birçok faktöre göğüs gerip çoğu insanın eteğine adım atmaya çekineceği bir dağın zirvesindesiniz.
Yüksek rakımda, ışıksız bir ortamda, uzansanız tutacağınız kadar yakın binlerce yıldız altında, bir önceki yürüyerek geçtiğiniz bulutlar altınızda başlıyorsunuz yolculuğa.
Günün en soğuk saatinde geçtiğiniz yüzyıllardır erimeyen buzulun ve fırtınanın soğukluğunda yüzünüz ve burnunuz soğuk yanığı oluyor, canınız yanıyor, ayaklarınız şişmiş ve yara içinde..
Sağınızda sizi yalnızca nadir yerlerden görülebilecek güzellikte bir gündoğumu karşılıyor 5000 metrede.. Başarmış olmanın, dayanma gücünüzün verdiği mutluluk sarıyor bir anda her yanınızı, sanki 3 gündür o yolu tepmemişiz gibi bir enerji geliyor hepimize ve onlarca kilometre yolu inebilmenin enerjisini de aslında o zirve veriyor hepimize.
Öncelikle Türkiye Dağcılık Federasyonu veya Türkiye’nin her ilinde temsilciliği bulunan Zirve Dağcılık spor kulübü veya yerel kulüplerden mutlaka eğitim alınmalı.
Toplu tırmanışlara katılıp başlangıçta bu işi uzun yıllardır yapan bilinçli kişiler ile tecrübeler edinilmeli. Kulüplerin ortak ekipmanları olduğu için hem masraf olarak başlangıçta daha avantajlı olacaktır.
Eğitim almadan ekipman satın almak yanlış ekipmanlar alınmasına ve gereksiz masraflara yol açmaktadır. Eğitmenlerin söylediği ekipmanlar dışına çıkmadan, tedbirli gidilmeli ve gelinmelidir.
Dağ kuralları öğrenilmeli ve başlangıç için 2000 metrelerden başlayarak 3000 – 4000 – 5000 lik dağları denemek kondisyon açısından önemli olduğu gibi kendini ve sınırlarını bilmek için de bir yoldur.Bir hevesle hemen yüksek dağlara gidelim düşüncesine kapılmak ölümünüze veya sakat kalmanıza yol açabilir.Bir hevesle hemen yüksek dağlara gidelim düşüncesine kapılmak ölümünüze veya sakat kalmanıza yol açabilir.
Bu keyifli röportaj için Milliyet Tatil ailesi adına teşekkür ederiz.