26.12.2022 - 01:00 | Son Güncellenme:
Vitrifiyeden banyo mobilyasına kadar tüm ihtiyaçlara yanıt verebilecek ürünlerden oluşan koleksiyon, her boyuttaki banyoya uyumlu lavabo, klozet ve mobilya modelleriyle banyolarda fark yaratıyor. Dayanıklı, ergonomik ve fonksiyonel yapısıyla Inspira, farklı zevklere hitap edebilecek çözümler sunuyor. Roca, Inspira koleksiyonunda yeni teknolojileri tasarımlarına entegre ederken, fonksiyonel modelleriyle ihtiyaca yönelik banyolar oluşturmaya imkan sağlıyor. 600, 800 ve 1.000 milimetre olmak üzere üç farklı ölçüye sahip banyo mobilyaları; küçük banyolardan geniş alanlara kadar her mekana uyumlanıyor. 600 milimetrelik lavabo modelleri, misafir banyoları veya dar alanlar için estetik ve işlevsel sonuçlar elde etmeyi mümkün kılıyor. Kompakt tasarıma sahip klozetler ise duvara monte modelleri ile alandan tasarruf etmeyi sağlıyor. Koleksiyonda yavaş kapanan çekmeceler, iç aydınlatmalar, cam raflar ve boy aynasına sahip dolaplar; parlak beyaz, şehir meşesi ve şehir meşesi/füme renkli ayna dolabı seçenekleriyle sunuluyor. Fark yaratan özellikleriyle Inspira; özgün, estetik ve işlevsel banyo tasarımlarına imkan tanıyor. Yuvarlak, oval ve kare olmak üzere üç farklı tasarım çizgisine sahip olan lavabolarıyla koleksiyon, tüm banyolara uyum sağlayan ürünleriyle öne çıkıyor. Banyolarda ihtiyaç duyulabilecek her ürünün en iyi malzemelerle, en ince detaylar düşünülerek tasarlandığı koleksiyonda Roca’nın vitrifiye alanında standartları yükselten Fineceramic® malzemesi öne çıkıyor. Roca, banyolar için en önemli konulardan olan hijyen ve temizlikte de kullanıcılarının hayatını kolaylaştıran çözümler sunuyor. Inspira Koleksiyonundaki ürünlerin klozet kapaklarında kullanılan ve anti bakteriyel bir malzeme olan Supralit®, yüzeyde oluşabilecek mikropları ve bakterileri ortadan kaldırarak üst düzey hijyene imkan sağlıyor. Inspira Koleksiyonunun bir parçası olan Inspira In-Wash® klozet ise teknoloji ile hijyeni birleştiren özel ürünlerden.
GDA'DAN REDA’YA 2 ÖDÜL BİRDEN!
Mimar Çağıl Akçurin liderliğinde ulusal ve uluslararası ölçekte başarılı mimari ve iç mimari projelere imza atan REDA, German Design Awards 2022’de Parfüm Tasarım Atölyesi projesiyle “Interior Architecture” ve TAGG Galataport projesiyle “Retail Architecture” kategorilerinde “Special Mention” ödüllerinin sahibi oldu. Tasarımın farklı alanlarındaki başarıları onurlandırmak için German Design Council (Alman Tasarım Konseyi) tarafından düzenlenen German Design Awards, ilk kez 1969 yılında “Design Award of the Federal Republic of Germany” adı altında Almanya'daki marka ve tasarım uzmanı Alman Tasarım Konseyi tarafından hayata geçirildi. Mimari ve iç mimari kategorilerde dünyanın birçok yerinden başarılı projelerin yarıştığı German Design Awards 2022 ödülleri Şubat 2023’te Uluslararası Frankfurt Fuarı’nda gerçekleştirilecek bir tören ile sahiplerini bulacak. Ayrıca tasarımcıların ödüllü projeleri düzenlenecek bir sergi ile tanıtılacak. German Design Awards 2022’de “Interior Architecture” kategorisinde ödülün sahibi olan, Nişantaşı’ndaki Parfüm Tasarım Atölyesi, bir mağaza-ofis olarak REDA tarafından 2016 yılında tasarlandı. Parfüm Tasarım Atölyesi, yeni normal standartlarında, vizyoner ve yenilikçi ofis çalışması anlayışının mekana dönüştüğü bir proje olarak öne çıkıyor. “Retail Architecture” kategorisinde Special Mention ödülünün sahibi olan TAGG Galataport ise REDA tarafından 2022 yılında tasarlandı. TAGG’ın niş duruşu ile uyumlu, heykelsi kütleler ile gizemli bir iç dünyanın oluşturulduğu projede girişteki ana kütlenin soyunma kabini fonksiyonu, yarı-açıklık kurgusuna dahil alanlarda simetrinin korunmasına da etki ediyor.
ÖZGÜN TASARIM VE ZANAATİN BULUŞMASI
In-Between Design Platform kurucuları Bilgen Coşkun ve Dilek Öztürk ile Tasarım Küratörü Francois Leblanc Di Cicilia tarafından hayata geçirilen Tangere, tekstil tasarımı üzerinden yaşam alanlarındaki duygusal deneyimi zenginleştirmeyi hedefliyor. 19. yüzyılda Paris ve İstanbul’u birbirine bağlayan Orient Express’in yolculuk deneyiminden ilham alan Tangere, tasarım üzerinden farklı kültürleri bir araya getiriyor. İlk aşama için koleksiyonda Bethan Laura Wood, Christian Haas, David/Nicolas ve Mae Engelgeer ile iş birliği gerçekleştirilmiş. İpek kumaşlar kullanılarak zanaatkarlar tarafından el işçiliği ile üretilen yastıklar, hayatı kutlayan lüks bir yaşam tarzını simgeliyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİR GELECEK STRATEJİLERİ
Mimar Filiz Cingi Yurdakul liderliğindeki Aura Design Studio, 2022-2025 dönemi için başlattığı araştırma programı ile çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik için farkındalığın arttırılması, strateji ve iş birliklerinin geliştirilmesi ile faaliyetlerine yön vermeyi hedefliyor. Aura Design Studio, sürdürülebilirliği sadece projelerindeki tarz veya form meselesi olarak değil, yerel bağlama, sosyal yaşama ve kullanıcılarına uyarlanabilirliği ile ele alıyor. Uzun vadeli sosyal ve ekolojik değerlere ve kazanımlara yatırım yapmaya hazır olarak, sürdürülebilir projelere ve iş anlayışına imza atmayı hedefliyor. Sürdürülebilir tasarım su, enerji ve karbondan daha fazlası anlamına geliyor. Mimarlık için, yaşam döngüleri ve sistemik kültürel değişim anlayışına derinden kök salmış olan bu kavram son otuz yılda "sürdürülebilirlik" kelimesi ile gevşek tanımlanmış bir moda sözcüğe dönüştü. Ancak, şemsiye terimin arkasındaki fikirler genişledi. Geleceğin ne getireceğini yeniden düşündüren ikonik yeni bina tasarımları da hızla arttı. Bugün yapı ve inşaat sektörü, dünyadaki CO₂ emisyonlarının %39'undan sorumlu. Aura Design Studio bu zincirdeki sorumluluklarının ve etki yaratma fırsatının farkında olarak hedeflerini, yalnızca katkıda bulunmak için var olan sürdürülebilir bir mimari yaratmak değil; fayda sağlayan binalar, zenginleştiren mekanlar ve olumlu ilerlemeyi hızlandıran şehirler olarak tanımlıyor.
IGLO ARCHİTECTS'TEN HEG GIDA FABRİKASI
Balıkesir BALOSB içerisinde kullanıma açılan HEG Gıda Fabrikası, hijyen zincirinde zafiyete izin vermeyecek şekilde ve sürdürülebilirlik prensipleri doğrultusunda IGLO Architects tarafından tasarlandı. Fabrika kompleksi, organik unlu mamul üreticisi olan firmanın Balıkesir BALOSB içerisinde sahip olduğu 85.000 m2 araziye inşa edilen 130.000 m2 kapalı alanlı üretim ve yönetim yapılarından oluşuyor. Parselin komşusu olan iki yol arasındaki 36 metre kot farkı, hemzemin girişlere sahip katlar tasarlanmasına fırsat verdi. Kotlara oturan setler halinde idari, üretim, lojistik birimler geniş manevra alanını şekillendirirken altında yer alan teknik yapılar, satış dükkanı ve nizamiye binasıyla tariflenen alan da giriş meydanını oluşturuyor. Projede gıda güvenliği ön planda tutulduğu için otopark olarak tasarlanan meydanının doğal sınırlarından oluşan ilk aksesli alan misafirleri karşılarken, giriş resepsiyon alanında misafir, mavi yakalı ve ofis çalışanları kullanacağı farklı asansör ve merdivenlerle ayrıştırılmış. Resepsiyon alanı, danışma görevinin yanı sıra kafe konseptinde tasarlanarak günlük üretilen ürünlerin bekleyenlere ve toplantı salonlarına ikram edilebilmesini sağlayan farklı bir kimliğe kavuşturulmuş. Yapının aynı zamanda dağılım şaftı olan saat kulesi, üretim binasına köprüyle bağlanarak mavi yakalı personeli yönlendirmek için kullanılıyor. Yapı, hijyen zincirinde zafiyete izin vermeyecek şekilde sterilizasyon ve hijyen kıyafetlerin giyildiği soyunma alanlarından geçilerek kullanılabiliyor. Üretim ofisleri, yemek ve sosyal alanların kullanılabildiği bu aşamadan sonra üretimle ilgili her birim tekrar sterilizasyon ve kıyafet değişimi yaparak ilgili katlardaki çalışma alanlarına geçebiliyor. Tavan, zemin ve duvar birleşimleri yıkanmaya uygun; toz, kir ve bakteri oluşumuna olanak vermeden, yüksek yangın standartlarında malzemeler seçilerek detaylandırılmış.
SLASH ARCHİTECTS’TEN SAĞLIK SEKTÖRÜNDE DEVRİM
Slash Architects, sağlık merkezleri ve klinikler için geliştirdiği özel tasarlanmış mobilya markası SLASH ile sağlık sektöründe çok önemi bir boşluğu dolduruyor. SLASH koleksiyonunda yer alan ikonik, zamansız ve akıllı teknolojilere sahip mobilya tasarımları, kliniklerin estetikten vazgeçmeden tüm gereksinimlerini karşılayabilmelerini sağlıyor. Mimar Şule Ertürk liderliğindeki Slash Architects, kullanışlılığı sofistike tasarım diliyle birleştirerek yarattığı mobilya koleksiyonu ile pazarda adeta bir devrim yaratıyor. “Sağlık mekanlarının geleceği” sloganıyla hayata geçirilen SLASH mobilya koleksiyonu, resepsiyon bankosundan tedavi odası dolaplarına, konsültasyon modülleri gibi davranan toplantı noktalarından hasta deneyimini geliştiren hibrit mobilyalara kadar bir sağlık merkezindeki tüm alanlara hizmet veriyor. SLASH çatısı altında, tıbbi uygulamaların ayrılmaz bir parçası olan ancak zamanla son derece sıradan şekillerde standardize edilen kabinetleri tedavi odalarının önemli bir unsuru haline getirerek dönüştüren Mimar Şule Ertürk, “Gittikçe küçülen odalar, bir klinik odasından beklenen tüm performansı nasıl 15 metrekareye sığdırırız, gibi farklı soruların önünü açtı. Bu işlevleri parçalayarak ve yeni yaklaşımlarla yeniden inşa ederek toplantı modüllerimizi ve hibrit mobilyalarımızı geliştirdik” diyor. Böylece doktor ve hasta arasında bir hiyerarşi kurmadan sıradan bir masanın fonksiyonu yeniden değerlendirilerek yarım metrekareden daha az bir alanda kompakt bir toplantı modülü geliştirilmiş. Aynı yaklaşımla askı, masa, aydınlatma elemanı ve bazen de aynayı bir arada bulunduran hibrit mobilyalar, birden fazla işlevi tek üründe barındırabilecek şekilde tasarlanmış. SLASH, sağlık sektöründe inovatif çözümleriyle de fark yaratıyor. Slash Architects’in mimari projelerde elde ettiği, gerçekçi ihtiyaç ve beklentilere dayalı knowhow’ı dahiyane mobilya çözümlerine dönüştüren SLASH’in en yenilikçi ürünlerinden biri de farklı dispenser setleriyle tasarlanmış olan baş üstü dolap sistemi.