06.07.2021 - 13:19 | Son Güncellenme:
Deprem kuşağında bir ülke olarak Türkiye’de kentsel dönüşüm çalışmalarına her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Yeni binalara olan talep de ‘güvenli’ konuta erişmek adına sürekli artıyor. Koronavirüs pandemisi ise güvenli konut algısının üzerine bir de ‘sağlıklı’ konut argümanını ekledi. Elbette güvenli ev sağlıklı evin temelini oluşturuyor. Ancak bir de bahçesi, terası, balkonu olsa tam olacak! Yeşil alana yakın, erişimi kolay, havalandırması-izolasyonu doğru tüm konutlar bu kapsamda değerlendirilebilir. Ancak bu koşulların tamamını barındıran çok fazla konut üretilmedi. Gayrimenkul geliştiriciler ise, yeni projelerinde artık bu koşullara göre hareket ettiklerini belirtiyor. Bu dönemin markalı gayrimenkul geliştiriciler tarafında oluşturduğu trendleri ve yeni projelerdeki muhtemel değişiklikleri firmalara sorduk…
İhtiyaçlar değişti
Teknik Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım, yeni şehircilik anlayışının ve yeni proje mimarilerinin tüketicinin değişen alışkanlıkları ile yeniden yorumlandığını söyledi. “Kovid-19 salgınından korunmak için evlerine kapanan insanlar, yaşam alanlarını duydukları ihtiyaçlara göre yeni yeni keşfetmeye başladı” diyen Durbakayım, günün belirli saatlerinde kullanılan balkonların, evin en değerli bölümleri olduğunu kaydetti. İşlerini evlerinden yapabilen çalışanlar, sakin ve gürültüden arındırılmış; ancak dış dünyayla bağlantı sağlayan iletişim altyapısı fonksiyonel bir evin değerini görürken, davranışları daha esnek bir mimari tarzın ihtiyacını da artırdı.
‘Yaşanası pilot şehirler’
Hükümet tarafından sıkça gündemde tutulan yatay mimari şehircilik anlayışının yeni projelerin odağında olmaya başladığını anlatan Durbakayım, “Bu anlayış kapsamında, bahçe ve yeşil alanlar projelerin olmaz ise olmazını teşkil ederken, balkon ve teras gibi dairelerde daha fazla dışa bakan yaşam alanları ön plana çıktı. Buna ek olarak daire içlerindeki yaşam alanlarıyla çalışma alanlarını aynı anda barındıran esnek ve karma tasarımlar gündeme geliyor. Daire planlamalarında kapalı mutfak ve salonlar birleştirilerek tüm ailenin her zaman sosyalleşeceği daha büyük yaşam alanları ile dairenin bir odasının ofis/büro kullanımına uygun alt yapısı olan çalışma alanları içermesi amaçlanıyor” diyor.
Ancak İstanbul gibi metropollerde bu tarz değişimlerin yaşanacağı projelerin mevcut alanlarda hayata geçirilmesinin zorlaştığını belirten Nazmi Durbakayım, “İnşaatçılar Derneği (İNDER) olarak sıkça dile getirdiğimiz ve ilgili bakanlığımıza sunduğumuz ‘Yaşanası Pilot Şehirler Projesi’, bir yandan depreme karşı güvenli yaşam alanları oluşturulurken diğer yandan değişen yeni mimari anlayışa öncülük yapabilir. Çalışma ve yaşam alanlarını aynı lokasyonda bir araya getirmeyi amaçlayan söz konusu proje, aynı zamanda Kovid-19 gibi olası bir salgın durumunda, iş hayatının fazla aksamaması için esnek çalışmaya da olanak sağlayacaktır” diye konuşuyor.
‘Lüksün ötesinde’
Konuyla ilgili bir başka bakış açısını ise DAP Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Yılmaz getiriyor. Yakın dönemli projelerinde uyguladıkları ‘sağlıklı evler’ konseptinden örnek veren Yılmaz, “Yürüyerek çıkılabilecek yükseklikte, bahçe, teras ya da balkon barındıran, orman, koru ya da yeşil alanı bulunan, bağımsız havalandırma sistemi ile doğal havalandırma sağlanan ve en son deprem yönetmeliğine göre inşa edilen evlere ‘sağlıklı ev’ diyoruz. Türkiye genelindeki son verilere göre, bu süreçle birlikte balkonlu, teraslı ve bahçeli evlere yüzde 228 civarında talep artışı yaşandı” diyor.
Lüksün tanımıyla ilgili de bu dönemde pek çok şeyin değiştiğini kaydeden Yılmaz, “Kimine göre villada, kimine göre şehir merkezinde, kimine göre ise deniz manzaralı bir evde oturmak lüks olarak görülürdü. Şimdiyse salgın etkisi, konfor anlayışının artması gibi etkenlerle tüketiciler kendilerine ‘lüksün ötesinde’ daha güçlü argümanlar sunulmasını istiyor.
Artık evler, kişilerin yalnızca barınma ihtiyaçları için değil, sosyal alan ve çalışma alanı olarak da gördükleri kocaman bir dünya haline geldi. Elbette bu noktada güvenilir ve sağlıklı evlerde oturmak insanların en önemli öncelikleri oldu. Bu süreçte, konut alıcıları yatırımlarını bahçeli veya daire büyüklüğünde teraslı evlerden yana kullanmak istediler ve şehrin merkezinde hem konforu hem de doğayı bir arada yaşayabilecekleri projelere yöneldiler” diye konuşuyor.